Aydın Oto Sanayi Sitesinde bulunan, yılların izlerini taşıyan dükkanda 65 yaşındaki Ali Usta klasik otomobillere yeniden hayat veriyor. Her civata dönüşünde gözünde geçmişten bir anı canlanıyor. Motor sesleri, maziden bugüne uzanan bir hikâyeyi anlatıyor. “Klasik arabayı tamir etmek herkesin yapabileceği bir iş değildir.” diyerek dikkatli bir şekilde çalışıyor. Çok uzun yıllardır bu işle uğraştığı için tam anlamıyla gerçek bir usta olduğunu gösteriyor.
Atölyenin sahibi 65 yaşındaki Ali Usta, 40 yılı aşkın süredir klasik arabaları tamir ediyor. Her sabah erkenden gelip dükkanı açıyor, eline anahtarını alıyor, motorun başına geçiyor ve sabırla çalışıyor. Klasik araba nazlıdır, ne kadar emek verirsen o kadar karşılık alırsın diyor. Kimi zaman eski hurdalıklarda parça arıyor, kimi zaman kendi elleriyle yapıyor. Onun için her araç bir anı, bir hikâye gibi oluyor. Ali Usta’nın atölyesi, sadece bir iş yeri değil; yılların emeğini, sabrını ve sevgisini taşıyan bir yer olarak görülüyor. Benim için emeklilik yok elim anahtar tuttuğu sürece bu işle uğraşacağım diyor.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Ali Usta. Aydın doğumluyum. Bu sanayiye 13 yaşında çırak olarak girdim. O zamanlar tornavidayı bile doğru dürüst tutamazdım. Ustamdan çok şey öğrendim. Şimdi 65 yaşındayım, hâlâ her sabah aynı heyecanla dükkanı açarım. Bu iş sadece geçim değil, bana hayat biçimi oldu. Ayrıca ilk başladığım günden itibaren işimi severek yaparım.
Sadece klasik ve antika araçları mı tamir ediyorsunuz?
Hayır tabii ki. Yeni nesil elektrikli araçlar hariç tüm araçları tamir ediyorum. Özellikle Tofaş marka araçlara bakıyorum. Geçimimi sağlamak için bunu yapmam gerekiyor ama elbette ki klasik araçlar her zaman olduğu gibi benim için ayrı bir yerdedir ve öyle de olması gerekiyor. Onları tamir ederken ayrı bir zevk alıyorum. Bu ne para ile ne de başka bir şey ile ölçülür ama hayatın da bir gerçeği var, asla parasız yaşanmaz. Benim de dükkânımın kirası, evimin geçimi var. O yüzden kapıdan dönen kimseyi geri çevirmemeye çalışıyorum, özellikle Tofaş gibi yerli arabalar benim sürekli işimdir. Onlar, bizim burada sanayideki ekmek teknemiz oluyor. Ama kalbimin sesi, elimdeki anahtarın o eski, büyük motorlara dokunmasını istiyor. Klasik araba geldiğinde, sanki dükkânın havası değişiyor. Onlar, ustalık istiyor, acele etmemeyi öğretiyor. O eski metalle uğraşmak, o motorun sırrını çözmek, işte benim asıl tutkum bu oluyor. Yeni arabalar hep aynı, bilgisayara bağlıyorsun, tık diye çıkıyor. Ama klasiklerde öyle değil; onlarla konuşman, derdini dinlemen gerekiyor. Bu yüzden, klasiklerle uğraşmak benim için işten çok bir hobi gibi geliyor. O hazzı hiçbir yeni araba tamirinde bulamıyorum, parası ne olursa olsun, bu durum değişmiyor.
Klasik araçlara merakınız nasıl başladı?
Çocukken mahallemizde bir amca vardı, 1958 model bir Chevrolet’i vardı. Her sabah parlatır, pırıl pırıl gezmeye çıkardı. Benim ilk klasik araç sevgim bu zamanda başladı. Sesini duysam koşardım. O zaman dedim ki, “Bir gün ben de bu arabaları tamir edeceğim.” İşte o hayal peşimi hiç bırakmadı. Şimdi o arabalarla uğraşıyorum, bazen çocukluğuma dönüyorum. Bu yaşıma kadar özellikle sanayiye başladığım zamandan sonra yüzlerce klasik araç elimden geçti. Şu an merakımı ve hevesimi fazlasıyla giderdim diyebilirim.
Parçaları bulmak zor olmuyor mu?
Olmaz mı! Artık bu arabaların orijinal parçaları kolay bulunmuyor. Kimi zaman hurdalıklarda geziyorum, kimi zaman internetten ve yurt dışından getirtiyorum. Ama bazen de parça yapıyorum. Mesela şu köşede gördüğün mengene var ya, onunla kaç tane metal parça şekillendirdim. Bizim işler biraz ustalık, biraz sanat, biraz da sabır istiyor. Yeni arabada tık diye bulursun, ama klasikte öyle olmuyor. Ben o hurdalıkta gezerken, o paslı demirlerin arasında aradığım parçayı bulduğumda, sanki büyük ikramiye çıkmış gibi seviniyorum. Bazen de olmuyor, aradığımı bulamıyorum. İşte o zaman kendi kendime 'Ali, şimdi ustalığını göster' diyorum. O mengenenin başına geçip metali eğip bükmek, yeni bir parça yapmak bana büyük zevk veriyor. Çünkü o parçayı başkasından alıp takmak değil, kendi ellerinle yapıp o arabaya hayat vermek bambaşka bir mutluluk oluyor. Bence ustalık dediğin de zaten bu zorluklarda ortaya çıkar. Olmayanı oldurmak, eskimişi gençleştirmek. Bu arabalar bize kolay lokma vermiyor, ama verdikleri keyif de hiçbir şeye benzemiyor.
Genç ustalar artık bu işlere fazla ilgi göstermiyor gibi, ne düşünüyorsunuz?
Doğru söylüyorsun. Şimdiki gençler hemen sonuç istiyor. Bilgisayara bağla, arıza tespit et, değiştir gitsin. Ama bizim iş öyle değil. Biz dinleriz arabayı; hangi ses nereden geliyor, neden vuruntu yapıyor. Gençlere hep söylüyorum: “Elinle düşünmeyi öğren.” Çünkü bu iş gönül işidir ve dikkatli yapılması gerekiyor. Parayla değil sevdayla yapılıyor. En önemlisi de sabırlı olmak gerekiyor. Maalesef şimdiki gençlerde de sabır fazla yok.
Atölyeniz oldukça eski ve otantik bir atmosfere sahip. Bu ortam size ne ifade ediyor?
Burası benim ikinci evimdir. Her köşesinde bir anım var. Şu duvarda asılı anahtarlar ustamdan kalmadır. Şurada asılı bir Atatürk portresi var, her sabah ona bakar, “Bugün de işimizi düzgün yapalım.” derim. Bu duvarlarda benim hayatım saklıdır. Burada yaşlanmak bile güzeldir. Buradaki her toz zerresi, her eski makine, benim yıllardır döktüğüm emeğin ve yaşadığım anıların izini taşır. Açık konuşayım, yeni, pırıl pırıl bir dükkânda bu havayı bulamam. Benim için bu eski ve otantik hava, bir terapi gibidir. Dışarıdaki koşuşturmaca, sanayinin gürültüsü burada kalır. Buraya girince sanki zaman yavaşlar, motorun sesi daha anlaşılır gelir. Bu duvarlar beni anlar. Onlarca yıl aynı dertleri paylaştık, aynı motorların derdine derman olduk. Bu yüzden ben dükkandan gayet memnunum.
Klasik araba tutkunlarına ve bu işe gönül verenlere neler söylemek istersiniz?
Klasik arabayı sevmek, geçmişi sevmek demektir. Benim yüzlerce müşterim var, hepsi de lüksü bir kenara bırakarak nostaljiye doğru yolculuk yapanlardır. Ayrıca bu tarz araçlar fazlaca bakım ve emek ister. Bir kere alırım, yıllarca sıkıntı olmadan binerim düşüncesinde olanlar iki kere düşünsün derim. Bu araçlar nazlıdır, tıpkı eski bir dost gibi sürekli ilgi ister. Onlara sadece araba gözüyle bakmayın; onlar birer sanat eseri, bir dönemin ruhunu taşıyan canlı makinelerdir. Bu yüzden bu işe gönül verenler, ceplerinden önce gönüllerini açsınlar. Sabırlı olsunlar, parçayı bulamayınca pes etmesinler, gerekiyorsa kendileri yapsınlar. Eğer gerçekten bu nostaljik yolculuğa çıkmaya karar vermişlerse, şunu unutmasınlar: Klasik araba kullanmak bir yaşam biçimidir, zahmetlidir ama verdiği keyif, hiçbir yeni modelin konforuyla ölçülemez. Yolda kaldığınızda bile o eski arabanın kaputunu açıp, elinizi kirletmekten çekinmeyecekseniz, o zaman doğru yoldasınız demektir. Ve en önemlisi, bir klasik arabaya sahip olmak, onun hikayesine ortak olmaktır. Onu tamir ettikçe, onu sürdükçe, o hikayeyi siz yazmaya devam ediyorsunuz. Bu duygu, parayla satın alınamaz.
Yorulmadınız mı, emekliliği düşünüyor musunuz?
Benim için emeklilik, elimde anahtar tutamadığım gün olur. O güne kadar buradayım. Sabah çayımı içerim, radyoyu açarım, motor sesini duyarım. İşte o ses bana işimin başına geçmemi söyler. Sağlığım devam ettikçe bu işin içerisinde olacağım. Ayrıca bazen dükkana gitmediğim zamanlar müşteriler arayıp çağırıyorlar. Yolda kalanlar veya aniden arızalanan araçlar için de her ne zaman olursa olsun giderim, tamirimi yaparım. Yani ben bu mesleği bıraksam da bu meslek beni bırakmıyor.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben bu işi yıllarca severek yaptım, hâlâ da severek yapıyorum. Gençler sabırlı olsun, elinden iş gelsin, yeter ki mesleğini sevsin, işte o zaman başarı geliyor. Para zamanla gelir ama işin hakkını vermezsen hiçbir anlamı olmuyor. Benim tek isteğim, bu meslek bitmesin, bu sanayinin sesi hiç susmasın. Çünkü burası sadece iş yeri değil, bizim hayatımız.
Bu haberde deneyimlerini ve anılarını içtenlikle paylaşan Ali Usta’ya, Aydın Oto Sanayi Sitesi’ndeki misafirperverliği ve samimiyeti için teşekkür ederiz.
Haber: Sefa Avcı
Fotoğraf: Melisa Ayhan
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...