Zamanın aşındıramadığı bir zanaat; elin sıcaklığını, emeğin izini taşıyan deri geleneksel saraciye, sessiz ama inatçı bir direnişle ayakta kalıyor.
Bir çan sesiyle başlayan bir hayat… Çocuk yaşta okul sıralarındayken, uzaktan gelen o deve çanının tınısı, Müjdat Korak’ın kaderini belirlemiş. Yıllar geçmiş ama o ses hiç susmamış. Bugün, Aydın’ın tarihi çarşısında, deri kokusunun arasında hâlâ aynı tutkuyla çalışan Müjdat Korak’la konuştuk. Dededen miras kalan saraçlık mesleğini, çocukluk hayaliyle harmanlayarak sürdüren Korak, “Bu iş benim hayatımın yönünü çizdi.” diyor.
Müjdat Usta, bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Bu işe nasıl başladınız?
Ben Aydın’da doğdum, burada büyüdüm. Aslında ailede deve yoktu ama hep bir ilgim vardı. Dedem ve babam bu mesleği yaparmış ama sonradan bırakmışlar. Babam hastanede çalışmaya başladı, ama evimizde hep bir dikiş makinesi vardı. Küçük yaşta onun başında büyüdüm. Bir gün okuldayken pencereden bir çan sesi duydum. Develeri gezdirmeye çıkarmışlardı. O çan sesini duyunca dayanamayıp çantamı aldım, okuldan çıktım, arkalarından koştum. O gün o develerin arasında “Saddam” adında bir deve vardı. Herkes onun güreşlerini konuşuyordu. Ben de o kalabalığın içinde koştura koştura onun peşine düştüm. O günden sonra bir daha kopamadım onlardan. O an, benim için bir dönüm noktasıydı.
Deve sevgisi mesleğe nasıl dönüştü?
Çocukken hep deve güreşlerinden bahsederlerdi. O zamanlar sosyal medya yoktu, biz hikâyeleri büyüklerden dinlerdik. Her devenin bir hikayesi olurdu. O anlatılanlar beni büyüledi. Zamanla babamın yaptığı işlere ilgi duymaya başladım. Dedim ki: “Ben bu işi yapacağım.” Sonra babamla birlikte çalıştım, deriyle uğraştım. Küçüktüm ama elim alıştı. Sonra kendi başıma devam ettim.
Saraçlık mesleği geçmişte nasıldı, bugün nasıl?
Eskiden bu çarşıda birkaç saraç olurdu, semercilerle birlikte herkesin bir işi vardı. O zaman atlara, develere koşum, paldın, aşıtma yapılırdı. Şimdi traktörler çıktı, işler değişti. Ama biz yine de deriyle uğraşmayı bırakmadık. Develer için özel koşum takımları, havutlar yapıyoruz. İşin şekli değişti ama emeğin değeri değişmedi.
Peki fabrikasyon üretim el emeğini nasıl etkiledi sizce?
Şimdi her şey fabrikasyona döndü ama fabrika malı ruhsuz olur. El emeğiyle yapılan ürün sahibine aittir. Her kılıfın, her kemerin, her çantanın hikayesi farklıdır. Fabrikasyon ürün herkese hizmet eder ama el emeği olan sadece sahibine aittir. Ben o yüzden diyorum ki: “Fabrikasyon üründe ruh yok.”
Bu mesleği sürdürmek zor mu?
Kolay değil tabii. Bu iş sabır ister, dikkat ister. Her malzeme farklıdır, her işin ayrı ölçüsü vardır. Bir deveye havut yapıyorsun, yüzlerce parça var; her biri bilgi ister. Ama el emeği işin güzelliği burada zaten.
Çırak yetişiyor mu peki? Yeni nesil bu işe ilgi gösteriyor mu?
Çırak yetişmiyor artık. Herkes okuyor ama meslek öğrenen kalmadı. Eskiden 11-12 yaşında çarşıya giren çocuk 2 yılda işi öğrenirdi. Şimdi o sabrı gösterecek genç yok. Benim üç oğlum var, biri kafe işletiyor, biri sağlık sektöründe, biri dil okuyor. Hiçbiri bu işi yapmıyor ama hepsi dikiş dikmeyi bilir, çünkü küçükken hepsi bu atölyede büyüdü.
Mesleğinizin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Saraçlık unutulur mu sizce?
Hayır, unutulmaz. Bu meslek kolay kolay ölmez. El emeği her zaman bir yerlerde yaşar. Belki yapan azalır ama tamamen yok olmaz. Çünkü insanın eliyle yaptığı şeyin değeri bambaşkadır.
Atölyesinin kapılarını bize açan ve mesleğinin hikâyesini içtenlikle paylaşan Müjdat Korak’a teşekkür ederiz. Zamana direnen bir zanaat, onun ellerinde yaşamaya devam ediyor.
Haber: Aysu Aydın
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...