Aydın’ın Köşk ilçesine bağlı Başçayır mahallesinde yaşayan baba oğul Ekrem-Musa Yılmaz unutulmaya yüz tutmuş semercilik işini kendi kurdukları küçük bir atölyede devam ettirmekteler.
Semercilik, geleneksel el sanatları içerisinde yer alan ve yük hayvanları için semer üreten bir zanaattır. Geçmişten beri tarım ve taşımacılık faaliyetlerinde büyük öneme sahip olan bu meslek, şimdilerde sanayileşme ve modern ulaşım araçlarının yaygınlaşması ile beraber unutulmaya yüz tutmuştur. Semer, yük taşımaya yardımcı olan, hayvanların canının acımaması için sırtlarına yerleştirilen özel bir nesnedir. Semerin yapımında deri, keçe, ahşap ve metal gibi malzemeler kullanılır. Usta bir semerci hayvanın anatomisine uygun, dayanıklı semerler üretmek için malzemeleri büyük bir titizlikle seçer ve işler. Her semer hayvanın sırtına özel olarak uyarlanır. Günümüzde sadece birkaç usta tarafından sürdürülen semercilik, kültürel mirasımızın bir parçası olarak korunmaya çalışılmaktadır. Semercilik çok büyük özen ve titizlik ister. Yanlış yapılmış bir semer yükün düşmesine, dengesizliğe yol açabilmektedir. Bu denli titiz olan bu işi artık 40 yaşından küçük birinin yaptığını görmek olanaksız bir hal aldı. Bu denli kıymetli bir meslek olan semercilik hakkında merak edilenleri semer ustası Ekrem Yılmaz (51) ve Musa Yılmaz (70) anlatıyor.
“Tamamen el emeği”
Semerciliğin baba mesleği olduğunu belirten Ekrem Yılmaz, “Bu mesleği yapacak kimse olmadığı için çırak olarak babamın yanında başladım. Babamın yanında 24 yıldır bu işi devam ettiriyorum. Yok olmaya yüz tutan bu meslek, tamamen el emeği barındırıyor. Otla, çuvalla başlayan emek, eşek ve atın sırtında son buluyor. Babamın bu işi yaptığı zamanlar Aydın merkezde yapanların sayısı on ikiydi. Şimdi merkezde yapan yok. Yapan birilerini bulmak çok zor.” ifadelerini kullandı.
“Semer o hayvanın ölçüsüne göre yapılmaya başlanır”
Semerin yapılışı hakkında konuşan Ekrem Yılmaz, “Biz otları Afyon’da bulunan göllerden getirtiyoruz. Semer otu diye biliniyor. Hasır otu da var fakat o tercih edilemez. Çok sert malzemesi olduğu için hayvanı rahatsız eder. Gelen semer otlarını tek tek düzeltip yastık şeklini veriyoruz. Tüm işlemler ardından zaten semer şeklini almaya başlıyor. Burada önemli nokta şu ki, insanlarda nasıl ölçü alıyorsak semer yapılacak olan hayvan getirilip önceden ölçüsü alınır. Semer o hayvanın ölçüsüne göre yapılmaya başlanır. Bir semer ise 1-2 günde bitiriliyor.” dedi ve sözlerine ek olarak Başçayır mahallesinde kestane ve sebze pazarı olduğunu ve o zamanlar daha fazla esnaf olduğuna vurgu yapan Ekrem Yılmaz, “Pazara gelen insanlar semer alırlardı. Çok sayıda binek hayvan vardı. Ama yolların asfaltlanması, motorların çıkması ile birlikte yük hayvanları azaldı.” diye konuştu.
“Bu sanatı seviyorum”
Oğlunun da 24 yıldır yanında çalıştığını söyleyen Musa Yılmaz, “Gençlik yıllarımda bir zanaata girmem gerekiyordu ben de semercilik işini seçtim. İlk başta ustam vardı, ondan semer yapmasını öğrendim. Bu sanatı seviyorum ve ömrümün sonuna kadar da bu işi yapacağım. Semerleri yaparken ağaç, ot, keçi derisi, keçe kullanıyorum. Semerin ağacı ise bir başka ustadan geliyor. İlk başta içi ot dolu çuvalı ve keçeyi birbirine dikiyorum sonra üstüne deri çekiyorum, en son ağaca bağlıyorum ve bitiyor. Desenlerini de kendim yapıyorum. Bunların hepsi en fazla 2 gün sürüyor. 3 çocuğum var. Oğlum 2000 yılından beri benimle çalışıyor. Benden sonra yapmak isterse o devam edecek bu işe.” şeklinde aktardı.
“Teknoloji bizim işi biraz bitirdi”
Eski zamanlarda işlerini yetiştiremeyip ikinci güne bıraktığını anlatan Musa Yılmaz, “Eskiden benim dükkânımın yanında bir han vardı. İnsanlar burada kurulan pazara gelirken yük taşıdıkları hayvanları getirip o hana bağlardı. O kadar çok hayvan gelirdi ki yer bulamazdı kimse. Şimdinin park sorunu gibi olurdu. Şimdi artık hayvanla yük taşıyan kişiler azaldı. Herkes motoruyla ya da otomobili ile eşyalarını taşımaya başladı. Yollar da güzelleşti. Böyle olunca bizim meslek unutulmaya başladı. Eskinin bir günü şimdinin bir ay gibi olmaya başladı. Teknoloji bizim işi biraz bitirdi. Eskiden uyanırdım işe gelirdim birçok kişi gelirdi ve semer alırdı. Ben de yetiştiremezdim ama şimdi ayda yılda bir kişi gelip semer alıyor. Şimdi hevesim var ama iş yok. Sabahları geliyorum dükkânımı açıyorum ve bekliyorum.” dedi.
Sonuç olarak, semercilik, kültürel değerlerimizi yansıtan ve geçmişte önemli bir ekonomik faaliyet olan bir meslektir. Unutulmaya yüz tutmuş bu zanaatı yaşatmak, geleneksel el sanatlarının gelecek kuşaklara aktarılmasına da katkı sağlayacaktır. Mesleğini hala icra eden ve bize verdikleri güzel bilgilerden ötürü Musa Yılmaz ve Ekrem Yılmaz’a teşekkür ederiz.
Haber: Kevser Dayan
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...