Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


YEŞİLÇAM’IN EN YAKIŞIKLI JÖN AKTÖRÜ: SALİH GÜNEY

15.03.2024
Kültür Sanat

 

Yeşilçam Sokağı, İstanbul'un Beyoğlu semtinde yer alan bir sokaktır. 1980 öncesi dönemde film şirketlerinin çoğunluğunun yazıhaneleri Yeşilçam sokağında yer aldığı için, Türk sineması artık Yeşilçam diye anılmaya başlamıştır. İşte tam da bu noktada Yeşilçam deyince akla ilk gelen oyunculardan olan Salih Güney ile buram buram nostalji kokan bir röportaj gerçekleştirdik. 

 

Sadece yakışıklı oluşuyla değil usta oyunculuğu ile de o döneme damgasını vuran Salih Güney, bizlere Yeşilçam atmosferini aktardı. Oynadığı filmler ile halkın beğenisini toplayan Güney ile o dönemin filmlerini ve bilinmeyenlerini ele aldık. 

 

“Sektöre çok erken yaşta girdim”

Okul ile ilişkisinin çok iyi olmadığını belirten Güney, küçük yaşlardan itibaren oyuncu olmak istediğini ifade etti. Ailesinin de onayıyla 1961 yılında Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünü kazanan Güney, ilk profesyonel sahne hayatına 1964 yılında GENAR Tiyatrosunda ‘Aşk Zinciri’ oyunu ile başladığını dile getirdi. Ailesinde sanatçı kişiliklerin var olduğunu vurgulayan Güney, “Ailemde ressam, müzisyen, tiyatrocu gibi birçok sanatçı bulunuyor. Benim oyunculuğa yönelmemde de vesile olduklarını düşünüyorum. Sektöre çok erken yaşta girdim. Bunun avantajlarını ve dezavantajlarını hayatımın birçok yerinde tecrübe ettim” dedi. 

 

Yeşilçam sektörüne 1965 yılında Haldun Dormen’in yönettiği ‘Bozuk Düzen’ filmiyle giriş yaptığını ifade eden Güney, 100'ü aşkın film, dizi, tiyatroda rol aldığını açıkladı. Oyunculuğun emek ve yetenek işi olduğuna değinen Güney, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yeşilçam’ın popüler olduğu dönemlerde oyuncular bana göre çok kaliteliydi. Oyunculuk bana göre yetenek ve sabır işi. Teknolojinin gelişmediği o dönemlerde bir filmi bitirmek için var gücümüzle çalışıyorduk. Çok değerli oyuncu arkadaşlarımdan ne kibir ne saygısızlık gördüm. Herkes sete zamanında gelirdi. O dönemin bence en iyi yanlarından biri de bu idi.” Oynadığı filmler ile halkın gözdesi olduğunu söyleyen Güney, o dönemin genç kızların sevgilisi olmaktan gurur duyduğunu belirtti. Güney, sektörde tutunmasının asıl sebebinin hitabet ve diksiyon olduğuna değindi. Yeşilçam sektörüne bir tiyatrocu olarak girse de film ve sinema sektörüne iyi adapte olduğunu belirten Güney, profesyonelliğin öneminin altını çizdi. 

 

Yeşilçam filmleri daha realist 

Güney, 1969 yılına kadar hem tiyatro hem sinemada önemli işlere imza attığını vurguladı. 1969 yılından sonra ise tiyatroyu bırakarak sinema hayatına yoğunlaştığını ifade eden Güney, “Özümde tiyatrocu olsam da Yeşilçam filmlerini çok seviyorum. Ben kendimi o döneme ait hissediyorum. Bizim zamanımızda daha realist, sosyal, duygusal filmler vardı. Bu da bizim ülkece ortak paydada ne denli buluştuğumuzu gösteriyordu. Sevinçlerimiz üzüntülerimiz ile biz birdik. En çok da o günleri özlüyorum. Günümüzde yapımlar gerçek duygusallıktan oldukça uzak durumdadır. Türk sineması maalesef bu durumda evrensel olamadı. Dünya çapında oyuncularımız, senaristlerimiz, yönetmenlerimiz var ama evrensellik için yeterli kalamadık. Bunun da en temel sebebi Türk sinemasının kendine özgü bir tarzı olmayışıdır.” şeklinde konuştu.

 

“Oyunculuk esasında gözlemlemektir”

Oyunculuğun tamamen bireyin kendisini yenilemesi olduğunu dile getiren Güney, oyuncuların yaratıcı olması gerektiğini vurguladı. Oyuncuların rolde takılı kalmaması için sürekli kendilerini yenilemeleri ve eleştiriye açık olmalarına değinen Güney, “Herkes oyuncu olamaz. Oyunculuk tanrının insana bir lütfudur. Oyunculuk esasında gözlemlemektir. İnsanları en iyi gözlemleyebileceğiniz yerler havalimanı, otogarlar, tren garlarıdır. Çünkü o insanların telaşı, heyecanı en doğal halleridir. İnsanların karakterlerinin en doğru yansıması bir kızın sevgilisini karşıladığı an, bir annenin oğlunu askere uğurlaması, bir çiftin ayrılışı olarak karşımıza çıkabilir” dedi.

 

Dönüm noktam: Aşk-ı Memnu dizisi

Güney, 1975 yılında TRT’de yayınlanan Aşk-ı Memnu dizisinin onun için bir dönüm noktası olduğunu ifade etti. Türkiye’de televizyonun yaygınlaşması ile beraber dizilerin popülerleştiğini hatırlatan Güney, kendisinin de bu popülariteden faydalandığını dile getirdi. Aşk-ı Memnu dizisi ile halkın sevilen yüzü haline geldiğini vurgulayan Güney, sözlerine şu şekilde devam etti: “Aşk-ı Memnu dizisi ile beraber Türk halkı ile ayrı bir bağ kurduğuma inanıyorum. Bu bağ günümüze kadar gelmiş durumdadır. Herkese nasip olmaz.” Unutamadığı filmler arasında 1971 yılında Nejat Saydam’ın yönetmenliğini üstlendiği ‘Aşk Hikayesi’ filminde başrol oynadığını belirten Güney, şu görüşlere yer verdi; “Filmde evlendiğim kadın bir kaza sonucu kanser olduğunu öğreniyor. Film baştan sonra yıpratıcı bir dramadır. Partnerim Deniz Gökçer ile iliklerimize kadar o duyguları hissediyorduk. Unutamadığım bir film daha var sayın Türkan Şoray ile rol arkadaşlığı yaptığımız yönetmenliğini Yücel Çakmaklı’nın üstlendiği 1970 yapımı ‘Birleşen Yollar’ filmi idi. Sevdiğim ve değer verdiğim filmler arasındadır.” 

 

Genç oyuncularımız Türk sinemasını ileri taşımalı

Yeni oyuncu jenerasyonuna tavsiyelerde bulunan Güney, oyunculuğun temelinin bir yetenek işi olduğunu ama bireylerin kendilerini her noktada geliştirmesi, yenilemesi ve eleştirmesi gerektiğini vurguladı. Oyuncuların her dönemde Türk sinemasını ileri taşımalarına değinen Güney, bireyin değer ve ilkelerini es geçmemesi gerektiğini ifade etti. 

 

Yapmış olduğumuz röportaj sonucunda Yeşilçam filmleri geçmişten günümüze hala popülaritesini kaybetmeyen bir yapıt olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun en temel sebebi olarak toplum tarafından kabul görmüş aşk, intikam, hüzün ve realizm gibi kavramların derinden işlenmiş olmasıdır. Yeşilçam’ın usta oyuncularından olan Salih Güney’e bizlere değerli vaktini ayırdığı için teşekkür ediyor, bir koca nesilin daha Yeşilçam filmleri ile büyümelerini temenni ediyoruz.

 

Haber: Çilem Boğacı

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00