Futbol, “takım olma” dendiği zaman akla ilk gelen sporlardan biridir. 22 tane sporcunun bir topun peşinden koşmasından çok daha fazlasını ifade eden futbol, içinde birçok farklı uzmanlık alanı barındırmaktadır. Konu futbol olunca akla genellikle futbolcular ve teknik direktörler gelir. Ancak, profesyonel düzeyde futbol takımının teknik heyetinde birbirinden farklı görevleri üstlenen birçok uzman bulunur.
Bir futbol takımının teknik ekibinde birçok uzman yer alır. Teknik direktör başta olmak üzere kaleci antrenörü, performans antrenörü, fizyoterapistler, beslenme uzmanları ve sağlık ekibi gibi birçok uzman, takımın başarısı için ortak çalışır.
Futbolun modernleşmesi ile birlikte, teknik ekip olarak adlandırılan kadro, her geçen gün çeşitlenmektedir. Günümüzde, duran top organizasyonları için ayrı uzmanların, çeşitli takımların teknik ekibinde yer aldığını görmekteyiz.
Analiz antrenörleri de modern futbolun bizlere sunduğu uzmanlık alanlarından bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu doğrultuda uzun yıllar boyunca Türk futbolunun köklü kulüplerinden Gençlerbirliği başta olmak üzere, Rizespor ve Alanyaspor gibi en üst seviye takımlarda Analiz Antrenörü olarak görev yapmış; günümüzde de Türkiye 16 Yaş Altı Milli Takımı’nda antrenörlük yapan Çağatay Erküp ile Türk futbolunun analiz antrenörlüğüne bakışı üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu mesleği yapmaya nasıl karar verdiniz, antrenörlük maceranız nasıl başladı?
Futbolu seven her genç gibi ben de küçük yaşlarda amatör olarak futbol oynuyordum. Ancak dürüst olmak gerekirse şu anda antrenörlüğünü yaptığım gençler kadar yetenekli değildim. Küçüklüğümden beri saha kenarında olmak çok ilgimi çekiyordu. Hatırlarsanız, eskiden futbolcu kartları vardı. Kendi kendime o kartları yöneterek çeşitli oyunlar icat ederdim. Belki de çocukken yaptığım o oyunlar, bu günün temelini attı. Üniversite çağım geldiğinde, saha kenarında olma isteğim doğrultusunda Gazi Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü’nü kazanmak için yoğun bir çalışma sürecine girdim. O dönemlerde Spor Bilimleri Fakültesi, milli seviyede veya profesyonel düzeyde spor yapan öğrencilere ağırlık vermekteydi. Ben de sırf istediğim bölüme girebilmek için üniversite sınavından çok yüksek bir puan alarak tercih yaptım. Akademik olarak hikayem böyle başladı.
Üniversite eğitiminin kariyer planlamanız üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
Üniversitede öğrenci olduğum dönemlerde okul dışındaki çalışmalarımı hep saha kenarında olacak şekilde kurgulamaya özen gösterdim. Erasmus Programı sayesinde yurtdışında bir süre eğitim alıp yabancı dilimi geliştirdikten sonra Türkiye’ye döndüm. Türkiye’ye döndükten sonra başta LinkedIn olmak üzere internet üzerinden sektördeki insanlar ile bağlantı kurmaya çalıştım. Bu bağlantılar sayesinde Göztepe Spor Kulübü’nden bir yöneticiye ulaşıp staj başvurusunda bulundum. Staj başvurum onaylandıktan sonra Göztepe Spor Kulübü’nde stajyer olarak görev aldım. O dönem Göztepe’nin başında şu an Galatasaray’ı çalıştıran Okan Buruk görev yapıyordu.
Kariyerinizin büyük bir kısmını geçirdiğiniz Gençlerbirliği ile yolunuz nasıl kesişti?
Göztepe’de yaptığım staj süreci boyunca bir futbol takımının genel işleyişi hakkında çok önemli bilgi ve tecrübeler edindim. Stajın ardından eğitimime devam etmek için Ankara’ya dönmem gerekiyordu. O dönem Gençlerbirliği’nde Analiz Antrenörü olarak görev alan Dünyacan Çiçekverdi’nin isteğiyle stajyer olarak Gençlerbirliği’ne katıldım. Gençlerbirliği’ndeki bir senelik stajyerliğimin ardından Dünyacan Hoca’nın ekipten ayrılmasının da etkisiyle onun pozisyonunda düzenli olarak görev almaya başladım. Gençlerbirliği’ndeki 5-6 senelik görevimin ardından Alanyaspor ve Rizespor maceralarım oldu.
Analiz Antrenörü olarak çalıştığınız takımlarda ne gibi görevlerde yer aldınız, Analiz Antrenörlüğü’nü bizlere anlatır mısınız?
Çalışmış olduğum kulüplerde, 10’dan fazla teknik direktörün ekibinde Analiz Antrenörü olarak görev aldım. Tabii ki bu görevi yerine getirebilmek için çeşitli sertifika ve belgelere sahip olmak gerekiyor. Bu doğrultuda TFF ve UEFA’nın Grassroots C Lisanslarına sahibim. Analiz antrenörleri, bir futbol takımının performans olarak çıkabileceği en yüksek seviyeye çıkmasını sağlamak için ekipteki bütün antrenör ve futbolculara gerekli verileri sağlar. Bu verilerin toplanmasında birçok dijital yazılım kullanılır ve onlarca istatistik mercek altına alınır. Maç içinde, devre aralarında, maç sonu olmak üzere sezon öncesi ve sezon sonlarında birçok rapor hazırlarız. Sporun her alanında olduğu gibi teknolojiyi kullanmak bizim için çok önemli. Ne yazık ki ülkemizde (istisnalar hariç) analiz departmanına gerekli önem gösterilmiyor.
Analiz Antrenörlüğü’ün zorluklarından bahseder misiniz?
Öncelikle bir önceki soruda belirttiğim gibi ülkemizde ne yazık ki Analiz Antrenörlüğü çok ön plana çıkan, genel olarak üzerinde durulan bir branş değil. Tabii ki bunun istisnaları var. Mesela büyük takımların (Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor gibi) gerçekten çok donanımlı analiz sistemleri ve ekipleri var. Bu doğrultuda önce bilinçli olunması, sonrasında da yatırım yapılması gerekiyor. Kulüp ismi vermeden örnek vermek gerekirse kariyerimde bir süre boyunca tesislere yalnızca kendi kişisel bilgisayarımla gidip o şekilde çalıştığım olmuştu. Böyle bir durumun Avrupa’da örneği yok. 16 Yaş Altı Milli Takımı ile İngiltere’ye kampa gittiğimizde oradaki takımların antrenman tesislerini, analiz departmanlarını inceleme şansı bulduğumda Avrupa ile aramızdaki sistem farkını çok daha iyi anladım. Avrupa’nın en büyük takımlarında Analiz Antrenörü olarak görev yapan meslektaşlarımla konuştuğumda mesleğimizin ideal düzeyde yapılabilmesi için gerekli koşulların uzağında olduğumuzu söyleyebilirim. Analiz Antrenörlüğü, fiziksel olarak çok bir zorluğu olmasa da ekonomik olarak zorlu bir alan. Özellikle Avrupa’daki futbol takımlarının analiz departmanları birçok kişiden oluşmakta ve iş bölümü sayesinde çok verimli çalışmaktalar. Bizde ise böyle bir durum maalesef söz konusu değil. 4-5 kişinin ortak çalışarak ortaya koyduğu veri analizlerini tek bir kişinin yapması yorucu olabiliyor.
16 Yaş Altı Milli Takım Antrenörü olarak ülkemizdeki altyapı sistemini ve Türk futbolunun geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ülkemizde gerçekten çok yetenekli futbolcular var. Baktığınız zaman Avrupa’nın büyük liglerinde, büyük takımlarda forma giyen birçok oyuncumuz var. Futbolcu yetiştirmek için öncelikle sistemi sağlam temeller üzerine kurmak gerektiğini düşünüyorum. Altyapı tesislerinin durumu ne yazık ki iyi değil. Sahalar bakımsız, uygulanan sistemlerde sürekli bir değişiklik söz konusu. Örnek vermek gerekirse sezon başında başlayan Rezerv Lig uygulaması tamamlanmadan iptal edildi ve tekrar 19 Yaş Altı sistemine geçildi. Bu tür değişimlerin sık meydana gelmesi birtakım olumsuzlukları da beraberinde getiriyor. Geçtiğimiz hafta 16 Yaş Altı Milli Takımı ile İngiltere’de bir hazırlık kampına katıldık. Futbolcularımız çim sahada oynamaya alışık olmadıkları için, birçoğunun çivili kramponu bile yoktu. Bunu söylemem belki doğru değil ama, bunların konuşulması, gündeme getirilmesi gerekiyor. Eğer kendi içimizdeki yeteneklere gerekli değeri vermezsek, ülke futbolunu ileri taşımamız ne yazık ki mümkün değil. Emirhan İlkhan, Rıdvan Yılmaz ve Arda Güler gibi çok yetenekli genç oyuncularımız var. Bu oyuncular Avrupa’da oynayabilecek yetenekte olmalarına rağmen gittiklerinde birçok sıkıntı ile karşılaşıyor. Aynı durum Enes Ünal için de geçerli. Enes, 24 yaşından sonra Avrupa’da kendini göstermeye başladı. Çünkü oradaki sisteme ancak uyum sağlayabildi.
Arda Güler’den bahsettiniz. Gençlerbirliği’nde kendisini yakından takip etme şansınız oldu. Arda Güler hakkındaki düşünceleriniz neler?
Arda, Gençlerbirliği altyapısına çok küçük yaşlarda geldi. Zaman içinde kendisini birçok kez gözlemleme, analizini yapma şansım oldu. Açıkça söylemem gerekirse bugüne kadar izlediğim en yetenekli futbolculardan biri. Fenerbahçe’ye transfer olmadan önce de sahip olduğu oyun zekasıyla, alan görüşüyle ve teknik özellikleriyle yaşıtları arasında farkını çok belli ediyordu. Yaşının çok üstünde bir oyun zekasına ve yeteneğe sahip. Adeta 25-26 yaşındaki üst seviye oyuncular gibi oynuyor. Tabii ki zayıf olduğu noktalar da var. Ancak bunları geliştirmeye çok açık bir karaktere sahip. Jorge Jesus gibi dünya çapında ünlü bir antrenör ile çalışıyor olması, onun için çok büyük bir avantaj. Kamuoyunda Arda’nın aldığı forma süresi üzerinde birtakım eleştiriler olmasını doğru bulmadığımı da eklemek isterim. Bu kadar genç bir oyuncuyu fiziksel yoğunluğu yüksek olan bir ligde, tempolu futbol oynayan bir takımda uzun dakikalar oynatmak, sakatlıklara sebep olabilir. Jorge Jesus’un bu noktada doğru yaptığını düşünüyorum. Umut ediyorum ki sakatlık ve benzeri sıkıntılardan olmadan çok başarılı bir kariyeri olur. Kendisinden beklentimiz çok fazla.
Haber: Deniz Yıldırım
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...