Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


YAŞLI BİR MESLEK : NALBANTLIK

13.05.2023
Yaşam

 

Günümüzde kullanımı azalan atların, toynak kısmının törpülenerek ayağına demir halka çakma işlemi, herkes tarafından kolaylıkla yapılacak bir uygulama değildir. El becerisi ve gücün birlikte kullanıldığı mesleğin ustaları her geçen dönem azalırken, 25 yaşındaki Edip Kantarmacı ve 47 yaşındaki Arif Ündar, nalbantlığı ayakta tutanlar arasında yer alıyor. Usta-çırak ilişkisiyle aktarılan ve anatomik bilgi isteyen bu iş, cesaret gerektiren zor bir uğraştır. İki farklı kuşaktan gelen Edip Kantarmacı ve Arif Ündar’ın farklı şehirlerde sürdürdüğü nalbantlık, özellikle teknolojinin gelişmesiyle zamana karşı direnen mesleklerden biri haline gelmiştir. Bu denli zahmetli ve eski bir mesleğin genç temsilcisi olan Kantarmacı ile 35 yılını mesleğe adamış Ündar, bizlere nalbantlık hakkında bilgiler verdi.

 

Unutulmaya yüz tutan geleneksel mesleklerden olan nalbantlık inek, öküz, eşek, at ve katır gibi hayvanların toynak kısımlarına “nal” olarak adlandırılan demir ayaklıkların çakılmasıdır. Bu işi yapan kişiye “nalbant” denir. Teknolojik gelişmelerle birlikte kullanımı azalan binek hayvanların sayısı, nalbantlık mesleğini de olumsuz etkiliyor. Tarihi çok eski dönemlere kadar dayanan bu meslek, günümüzde oldukça az sayıda insan tarafından icra ediliyor. Mesleğin genç temsilcilerinden Edip Kantarmacı’ya göre gücün, bilgeliğin ve cesaretin harmanlanarak yapıldığı nalbantlık, herkes tarafından kolay bir şekilde yapılamıyor. Engel atlama (show jumping) alanında profesyonel olarak bu işi sürdüren Kantarmacı, eski atçılardan olan ailesinin, kendisine bu mesleği sevdirdiğini söylüyor. Babasından kalan mesleği sürdürdüğünü ifade eden Arif Ündar ise nalbant olarak 35 yılını geride bırakmanın mutluluğunu yaşıyor. İmalatını yaptığı nalın, çakım işlemini de gerçekleştiren Ündar,  2000’li yıllardan önceki iş yoğunluğunun, son yıllarda eksikliğini yaşadığını anlatıyor. Tarla ve bahçe yollarının düzeltilmesi, binek hayvanların yerine motor, traktör gibi araçların tercih edilmesi Ündar’a göre nalbantların azalmasındaki faktörlerin başında geliyor. Aydın’ın Karpuzlu ilçesine bağlı Tekeler Mahallesi’nde doğup büyüyen Ündar, nalbantlığın ilerleyen yıllarda bir meslek olmaktan çıkıp hobi olarak yapılacağını ileri sürüyor.

 

“Hem atın sağlığını hem de kendi sağlığımın sorumluluğunu almak zorundayım”

İş yoğunluğunun atlardan dolayı fazla olduğunu söyleyen Edip Kantarmacı, “İstanbul, İzmir, Bursa ve Ankara’da profesyonel eküriler (ahırdaşlar) ile çalışıyoruz. Nalbant sayısının az olması, benim gibi mesleğin içinde olanlara çok iş sağlıyor. Kendim için iyi olan bu durum, ilgi duyulmadığı için bitmeye yüz tutmuş olan nalbantlık açısından hiç iyi değil diyebilirim.” şeklindeki ifadeleriyle, sektördeki talebin kendi açısından olumlu yönüne değinirken, mesleğin geleceğindeki tehlikenin üzerinde duruyor. Yaptığı işin zorluğundan bahseden Kantarmacı, “Anatomi bilgisi gerektiren nalbantlıkta, nalı atların ayağına çok dikkatli bir şekilde çakmak gerekiyor. Atın aniden huysuzlanıp hareketlenmesine karşı, kontrolü elde tutmak bazen zor olabiliyor. Hem atın hem de kendi sağlığımın sorumluluğunu almak zorundayım.” diyerek, işlem esnasında atın davranışına bağlı olarak yaşanan olumsuzlukların üstesinden gelmek için sorumluluk alınması gerektiğine vurgu yapıyor.

 

“Atlarla ilgilenirken manevi olarak bir doyuma ulaşıyorum”

Atların birçok sorunuyla ilgilendiğine dikkat çeken genç nalbant Kantarmacı, “Bu süreçte atlarımızın tırnak, ortopedik ve anatomik sorunlarıyla uğraşıyorum. Onların yürüyüşünü düzeltmek beni mutlu ediyor. Atlarla ilgilenirken manevi bir doyuma ulaşıyorum.” ifadeleriyle, yaptığı işi zevkle sürdürdüğünün altını çiziyor. Sosyal medya hesabı üzerinden mesleğine yönelik birçok içerik paylaşan Kantarmacı, “Nalbant sayısı gittikçe azalıyor. Mesleğime duyulan ilginin artması ve ihtiyaç duyan kişilere ulaşabilmek için sosyal medya hesabımı aktif bir şekilde kullanıyorum.” sözleriyle geleneksel bir mesleği, teknolojik imkanlar sayesinde insanlara duyurma niyetinde oldukça kararlı olduğunu gösteriyor.

 

“Dikkat edilmesi gereken birçok husus var”

Atın ayağına uygulanan işlem esnasında titiz davrandığını belirten Kantarmacı, “Atın tırnağını tanımak gerekiyor. Yürürken hangi tarafa ağırlıklı olarak yük verdiğini iyi bir şekilde gözlemek şarttır diyebilirim. Anatomik bir sorun varsa tespit edilmesi gerekiyor.” diyerek, işlem öncesi gözlem ve tespitlerin önem taşıdığından bahsediyor. Her atın kendine ait özelliklerine uygun bir şekilde farklı yöntemler ile hareket ettiğini söyleyen Kantarmacı, “Atın tırnak kesimini ve nal çakımını, spor dalına uygun olacak şekilde gerçekleştiriyorum. Her at için aynı uygulama yapılmaz.” şeklinde konuşuyor. 

Atlara karşı sevgi beslemeyen birinin, bu işi yapmakta zorluk çekeceğinden bahseden Kantarmacı, “Küçük yaştan itibaren bu işin içindeyim. Ailemden ve yetiştiğim ortamdan kaynaklı olarak yatkın olduğum bir mesleği yapmak bana son derece mutluluk veriyor. Atlara karşı ilgisi olmayan kişilerin nalbant olması pek mümkün değil.” ifadelerine yer vererek, nalbantlık mesleğini icra eden kişilerin atlar ile sıkı bir bağ kurması gerektiğine dikkat çekiyor. 

 

“35 yıllık tecrübemle nalı hem üretiyor hem de çakıyorum”

Nalın hem üretimini hem de çakım işlemini gerçekleştiren Arif Ündar, 35 yıllık tecrübesiyle meslekteki sayılı ustalar arasında yer almaktadır. Babasından devraldığı işi zevkle yaptığını belirten Ündar için, ilgisizlikten dolayı yok olmak üzere olan bir mesleğin son temsilcilerinden diyebiliriz. Özellikle Karpuzlu ve çevresinde nalbantlığa duyulan ihtiyaç azaldığı için, en son haftalar önce bir işi olduğunu söyleyen Ündar, eskiye oranla mesleğin önemini yitirdiğini düşünüyor. İnsanların kendilerine uygun farklı numara ve özelliklerde tercih ettiği ayakkabılar gibi, atların da ayağına farklı boyutlarda nal çakıldığını anlatan Ündar, “Atın ayak ölçüsünü alıyorum ve uygun bir nal üretip ona göre çakım işlemini gerçekleştiriyorum. Düzenli olarak gelen müşterilerimin atlarını artık tanıdığım için sonrasında buna gerek kalmıyor.” diyerek, tanımış olduğu hayvanlarda ölçüm yapmadığının altını çiziyor. Sözlerine devam eden Ündar, “35 yıllık tecrübemle nalı hem üretiyor hem de çakıyorum. Rahmetli babamdan kalan bu zanaat benim için çok değerli. Bu işi, ilkokul talebesiyken öğrendiğim için şanslıyım çünkü, ağaç yaşken eğilir.” ifadeleriyle, küçük yaşlarda öğrendiği mesleğin onlarca yıl sonra kendisini tecrübeli bir nalbant haline getirdiğini kaydediyor.

 

“Babam benimle birlikte 5 çırak yetiştirdi ve kendisi uzun yıllar bu işi sürdürdü”

Nal üretimi sırasında büyük bir dikkat ve el becerisi gerektiğine değinen Ündar, “Bazen yaşadığımız kazalar da oluyor. Demire şekil verirken kıymıklar oluyor ve onlar da elimizi kesebiliyor. Demirin kesmemesi için şambrel kullanıyorum. Bu yöntem ile hem nalı daha güzel kavrıyorum hem de kazaların önüne geçiyorum.” diyerek, nalı imal ederken karşılaştığı riskten ve aldığı önlemden bahsediyor. Babası sayesinde böyle bir işle meşgul olmaktan memnun olduğunu dile getiren Ündar, “Babam benimle birlikte 5 çırak yetiştirdi ve kendisi uzun yıllar bu işi sürdürdü.” sözleriyle, bu zanaatın babası tarafından ufak yaşlardan itibaren kendisine geçtiğini vurguluyor.

 

“Nalbantın mezarı sabah açılır akşam kapanır”

Toynakların yıpranmasını ve hayvanın ayağını koruyan nalın üretiminde yaşadığı zahmeti, aynı şekilde çakım işleminde de yaşadığını sözlerine ekleyen Ündar, “Huysuz ve agresif hayvanları kontrol altında tutması zor. Bir söz var: ‘Nalbantın mezarı sabah açılır akşam kapanır’ derler. Buna en güzel örnek nal çakımı esnasında birkaç defa ile sınırlı olan yediğim tekmelerdir. Kalıcı sakatlık veya ölüme kadar giden atlardaki bu davranış, nalbant açısından büyük risk taşıyor.” diyerek, riskli bir meslek olan nalbantlığın hem imalat aşamasında hem de çakım sırasında büyük bir sabır ve sorumluluk gerektirdiğine vurgu yapıyor.

 

Haber & Fotoğraf: Erdem Karahan

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00