Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


YAŞLAR, TECRÜBELER VE KONUMLAR FARKLI AMA SORU AYNI: DİJİTALLEŞME VE EKONOMİ SAHAF KÜLTÜRÜNÜN GELECEĞİNİ NASIL ŞEKİLLENDİRECEK?

06.12.2025
Dosya

 

Beyoğlu ve İzmit'ten seslenen deneyimli ve genç sahaflar; kitaplara dokunma, koklama ve keşfetme geleneğinin, dijital dünyanın hızına ve ekonomik zorluklara rağmen asla bitmeyecek bir kültür olduğunu vurguluyor.

 

Günümüzün dijitalleşen dünyasında, "kitabın yerini hiçbir şey tutmaz" ilkesiyle mesleklerini sürdüren sahafların penceresinden, kitap kültürünün ve okuma alışkanlıklarının dünü, bugünü ve yarınına mercek tuttuk. Beyoğlu'nda 40 yıllık deneyimiyle Sener Köksümer ve İzmit'te sahaf geleneğini yaşatan genç kuşaktan Yusuf Doğan ile pandemiden ekonomiye, teknolojiden müşteri profiline kadar sahaflığı tüm yönleriyle konuştuk.

 

“Bu yeni gelişmeler, genel olarak insanların yararına, bunu kabul ediyorum”

Kendini tanıtarak sözlerine başlayan Sener Köksümer, “40 senedir İstanbul Beyoğlu’nda bu mesleği icra ediyorum. İstiklal Caddesi’nde bulunan Aslıhan Pasajı’nda yer alan dükkanımda yıllardır yerli ve yabancı vatandaşları ağırlıyorum.” dedi. Dijitalleşen dünyada sahaflığın güncel durumuna değinen Köksümer, “Günümüz teknolojik gelişmelerle birlikte kitap piyasası ve kitapçılıkta etkilendiği söylenmekte. Bazı sahaflar da bu durumdan şikayetçi. Ama ben bu düşüncede olan sahafları anlamakta güçlük çekiyorum. Bir kere kitabın yerini hiçbir şey tutmaz. Ne dijitalleşme ne de başka bir şey sahaf kültürünü etkileyemez. Bu yeni gelişmeler, genel olarak insanların yararına, bunu kabul ediyorum. Hatta gelip danışan bazı öğrencilere bizzat ben, PDF formatı var ise onu kullanmalarını öneriyorum. Bunu yapan bir sahaf, mesleğinin sonsuzluğunun bilincinde olan bir sahaftır.” diyerek konuya giriş yaptı.

 

“Benim müşterim gelir ve aradığı kitaba kendi bakar”

Sahaflıkla teknolojinin harmanlandığı online satış platformları hakkında konuşan Köksümer, “Günümüzde oldukça yaygın olsa da ben prensip gereği bu uygulamaları kullanmıyorum. Benim müşterim gelir ve aradığı kitaba kendi bakar. Eller, koklar, bir eksiği var mı diye inceler. Ne benim ne de müşterinin başının ağrımaması ve bu mesleğin doğallığını koruması için edindiğim bir ilke. Çünkü yaptığımız meslek, geleneksel bir zanaat. Uygulanış açısından hem sahafın hem müşterinin bu kültürü yaşaması taraftarıyım.” şeklinde düşüncelerini paylaştı.

 

“Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bu rafların aşığı olan bir kesim her daim var olacak”

Genç neslin dijital alana yönelmesi sonucu sahaflara gelen müşteri profilinin değişimi hakkında konuşan Köksümer, “Muhakkak belli bir jenerasyon sonrası, müşteri profili daha çok stabil kaldı. Yaş olarak gençlerin bir kısmı sahafları tercih ederken bir kısmı da dijital dünyanın cazibesine kapılmakta. Her ne kadar az veya çok bir azalma olsa da, ‘sahaf müşterisi’ diye bir tanım mevcut. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bu rafların aşığı olan bir kesim her daim var olacak. Hele şu an bulunduğumuz yer İstanbul’un en popüler yerlerinden biri. Böyle bir yerde, ne kitap olarak ne de müşteri olarak kaynak bitmez.” diyerek ekledi.

 

“Pandemide bizi en çok etkileyen şey kesinlikle ekonomiydi”

Pandemi dönemi sahafların durumu hakkında konuşan Köksümer, “Her alan ve meslekte olduğu gibi pandemi bizi de etkiledi. Dükkanı açıyorduk ama normal, herhangi bir gün açıyormuşuz gibi değildi tabi. Pandemide bizi en çok etkileyen şey kesinlikle ekonomiydi. Verilen destek bir yere kadar yetmekteydi. İnsanlar evlerine kapandı, dışarıya çıkmaya korktular; biz de bunun bitmesi için elbette gün saydık. Ama pandemi sadece bir ‘süreç’ idi. Geldi ve geçti. Toplumumuzda şöyle bir algı var: Sahaflarda satılan kitaplar 2. el olduğu için hijyenik bulunmuyor ve bu yüzden ilgi azaldı. Böyle bir şey asla söz konusu değil. Böyle düşünen insanlar elbette var. Kaldı ki düşüncesi bu yönde olan insanlar, düzenli bir sahaf müşterisi değiller. Yine söz ‘sahaf müşterisi’ kavramına geliyor.” dedi.

 

“Genel olarak ekonomik sıkıntılar, insanların hobilerinden uzaklaşmasına, hatta hobisiz kalmasına sebep olur”

Son yıllardaki ekonomik çalkantının, sahaflar üzerindeki etkisine değinen deneyimli sahaf Sener Köksümer, “Ekonomik sıkıntılar sahafları çok ciddi etkiledi ve etkilemekte. Özelikle İstanbul’da bizim yaptığımız satışlar, genelde koleksiyon parçaları ile ilgilidir. İlk baskı, imzalı eser gibi gibi. Ve düşünüleceği gibi, bu parçalar haliyle pahalı olmakta. Artık insanların birincil düşüncesi bu olmaktan çıktı. Genel olarak ekonomik sıkıntılar, insanların hobilerinden uzaklaşmasına, hatta hobisiz kalmasına sebep olur. Günümüzde de iş o yöne doğru gitmekte. Koleksiyon eserlerden ziyade roman ve kaynak kitaplar açısından da durum pek farklı değil. Maaliyet zorlukları herkesin elini kolunu bağlamakta. 200 liradan aşağı kitabın zor bulunduğu bir dönemdeyiz. Özellikle öğrenci gençler için çok olumsuz bir durum.” şeklinde konuştu

 

“Tek bir sahafa sahip olan şehirler, kendilerini şanslı sayıyor artık”

Sahaflığın az olmasından yakınan Köksümer, “Türkiye’nin birçok yerinde sahaf yok. Tek bir sahafa sahip olan şehirler, kendilerini şanslı sayıyor artık. Bir yerde tekelleşmek ise, fahiş fiyatları beraberinde getiriyor ve ilgiden sonra haliyle talepte azalıyor. İstanbul harici yaygın olarak bu mesleğin yapıldığı belki Ankara vardır. Hele Ankara’dan sonra sahaf değil kitapçı bulmak bile zorlaşıyor maalesef. Bu çok vahim bir durum.” diyerek bu konu hakkındaki tepkisini dile getirdi.

 

“Ne gelişen teknoloji ne de pandemi gibi olaylar, bu mesleği bitiremez; sadece sarsarlar”

Sahaflığın geleceği ve yaşatılması için yapılması gerekenler hakkında konuşan Köksümer, “Öncelikle sahaflık asla ölmeyecek bir meslek. Günümüzde aksi bir algı olsa da, bu alanla ilgilenen insanlar bu mesleğin sonsuz olduğunu çok iyi biliyor. Ne gelişen teknoloji ne de pandemi gibi olaylar, bu mesleği bitiremez; sadece sarsarlar. Tabi ki bunun için iki tarafın da bilinçli olması gerekiyor. Hem alıcı hem satıcıya bu işte büyük sorumluluk düşüyor. Ölmeyecek, sonu olmayan bir meslek olduğundan bahsettik ama yaşatılması için bazı şeylerin yapılması gerekiyor. İnsanlar iyi eğitilmeli ve insanlar kendilerini iyi eğitmeli.” diyerek sözlerine son verdi.

 

“Doktora bittikten sonra mesleki birkaç deneyimden sonra bu sahafı açtım ve bir süredir bu mesleği icra ediyorum”

Rotamızı Beyoğlu’ndan İzmit’e çevirdiğimizde bizleri, genç sahaflardan Yusuf Doğan karşılıyor: “Ben Yusuf Doğan. Kocaeli Üniversitesi Edebiyat Bölümü mezunuyum. Yüksek lisansımı Malatya’da yaptıktan sonra İzmit’e bu sefer doktoram için geri geldim. Doktora bittikten sonra mesleki birkaç deneyimin ardından bu sahafı açtım ve bir süredir bu mesleği icra ediyorum.”

 

“Sahaf müşterisinin bir tavrı ve ilkesi vardır”

Sahaf müşterisi profilinden bahsederek sözlerine başlayan Doğan, “Sahaf kültürü ile normal kitapçı kültürü birbirinden ayrılıyor. Sahaf tercih eden insan, gezip görmeyi, keşfetmeyi ve dokunmayı seviyor. Sıfır kitap satanlar ve internetten içerik paylaşanlarla aramızdaki fark burada başlıyor. Onların kitlesi geçici ve sunidir. Başka bir kaynak ve ucuzluk anında karar değiştirebilirler. Sahaf müşterisinin bir tavrı ve ilkesi vardır. Sahafları, bu kültürü sevdikleri için tercih ediyorlar. Bu nedenle dijitalleşme, sahaf kültürünü yüzde 100 etkiledi veya etkileyecek demek yanlış olur.” şeklinde konuştu.

 

“Biz de sosyal medya sayesinde tanıtımlarımızı yapıyoruz”

Sosyal medya tüketiminin etkilerini vurgulayan Doğan, “Sosyal mecraların sahaflığa katkısının, zararından daha çok olduğu söylenebilir. Sosyal medyada içerik üreticileri, bir eseri tanıtıp ona olan ilgiyi arttırabilir. İnternet ortamının pahalılığı, sahaflara yönelimi arttırmakta. Ayrıca uyguna olması, baskısının devam etmemesi ya da bir koleksiyon parçası olması ilgiyi canlandırmakta. Bunun yanında, biz de sosyal medya sayesinde tanıtımlarımızı yapıyoruz. Örneğin yeni gelen kitapları paylaşıyoruz. Adresimiz ve telefon numaramız sayesinde burada yaşayan okurlar, aradıkları kitabın önceden olup olmadığını sorup alternatif yollara da yönelebiliyor. Biz de eksik bir kitabımız varsa böylece tedarik ediyoruz.” dedi.

 

“Sahaf geleneği; gidip, görüp, deneyimlemekten geçiyor”

Online satış platformları hakkında konuşan Doğan, “Çeşitli 2. el satış platformlarını da kullanıyoruz. Bu gibi uygulamalarda profillerimiz bulunuyor ve işletmemizi seven okurlar buradan kitaplara ulaşabiliyor. Bu bizim için maddi anlamda ve uğraş açısından zorlayıcı olsa da işimize yarayan bir sistem. Ama bu gibi gelişmeler, insanları maalesef tembelleştiriyor. Sahaf geleneği; gidip, görüp, deneyimlemekten geçiyor sonuçta.” diye ekledi.

 

“İnsanları oyalayacak ve engel olacak dış etkenler çoğaldı”

Günümüzde okuma oranının düşüklüğünü, dijitalleşen dünya üzerinden yorumlayan Doğan, “Eski dönemlere nazaran şu an okuma oranında bir düşüş olduğu gözle görülen bir veri. Bunun birçok sebebi var elbette; ama hem konumuz hem de en büyük nedeni olduğu için dijitalleşme ciddi pay sahibi. İnsanları oyalayacak ve engel olacak dış etkenler çoğaldı. Ekran süreleri kısaldı. Bir filmi bile bitiremezken kitap okumak, insanlara ağır geliyor. Ayrıca kolaylık insanları uyuşturdu. Bir film için sinemaya gidilirdi ama artık kaçak yolla bile oturdukları yerde aratıp, istedikleri şekilde izleyebiliyorlar. Emek kavramı yok oldu.” dedi.

 

“Okumak isteyen, her türlü tedarik imkanına sahip”

Ekonominin okuma alışkanlığına etkisi üzerine konuşan Doğan, “Bu alan, ekonomik gelişmelerin muhakkak etkilediği bir alan. Ama bundan birkaç yıl önce kitap fiyatları uygunken de büyük oranda okur kitlesi yoktu. Bunun nedeni, yüzde 100 bugünkü ekonomik sıkıntılardan değil. Okumak isteyen, her türlü tedarik imkanına sahip. Sahaf ve kitapçılardan ziyade; belediye ve okul kütüphaneleri mevcut. Buna rağmen okuma oranı düşükse, bu büyük oranda dijitalleşmeden kaynaklı. Ama burada kastettiğimiz, dijital yüzünden sahafları kaybetmek değil; direkt okumayı kaybetmek.” diyerek ekledi.

 

“Okumak iyidir”

Son olarak vermek istediği mesajla sözlerine nokta koydu: “İnsanların en az bir hobisi ve meşgalesi olması gerekiyor. Çünkü bir şey ile meşgul olmayan kişi, belli bir süre sonra kendisiyle meşgul olur. Kendisine sarar ve soluğu doktorun yanında alır. Okumak iyidir.”

 

Sahaflık kültürünün ve kitap aşkının teknolojiye, ekonomiye ve değişen çağa rağmen nasıl ayakta kaldığını anlatan değerli görüşleri için Sener Köksümer ve Yusuf Doğan'a içtenlikle teşekkür ederiz.

 

Haber: Berat Güneş 

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00