Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


YAPAY ZEKA İLE İNSAN ARASINDA GELİŞEN DUYGUSAL ORTAKLIK, SORUMLULUK VE AİDİYETİN PSİKOLOJİK HARİTASI

04.11.2025
Bilim ve Teknoloji

 

Yapay zekânın insan psikolojisi üzerindeki etkileri her geçen gün daha fazla tartışılıyor. Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Özge Çelik ile Psikolojik Danışman Sibel Sanem Çalhan, bu teknolojinin duygusal bağ kurma biçimimizi nasıl dönüştürdüğünü değerlendirerek yapay zekânın insan duygularını anlamadığını, yalnızca yansıttığını vurguluyor.

 

İnsanın teknolojiyle kurduğu duygusal ilişki, son yıllarda yeni bir boyut kazandı. Yapay zekâ sistemleri, insanla kurdukları diyaloglarda sıcak, anlayışlı ve empatik bir ton kullanarak kullanıcılarında gerçek bir paylaşım hissi yaratıyor. Ancak uzmanlara göre bu ilişki, sanıldığı kadar karşılıklı değil. Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Özge Çelik ile Psikolojik Danışman Sibel Sanem Çalhan’a göre yapay zekâ, insanın duygularını gerçekten anlamıyor yalnızca onları yansıtıyor.

 

Yapay zekâ insanı anlamak için değil, yansıtmak için var

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesinde görev yapan Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Özge Çelik, yapay zekânın duygusal ve bilişsel yönlerine dikkat çekerek bu teknolojinin insanın kendi duygularını yansıttığı bir alan olduğunu söyledi. Çelik’e göre, bir insan film izlerken sahte bir sahne karşısında nasıl gerçek duygular hissedebiliyorsa, yapay zekâyla kurulan ilişkide de benzer bir süreç yaşandı. Ancak bu, çift yönlü değil; insan, kendi duygularını bir ekrana yansıttı. Teknoloji üretiminin insanın doğaya hükmetme arzusundan doğduğunu hatırlatan Çelik, bugün gelinen noktada “insanın teknolojiyi değil, teknolojinin insanı yönlendirdiğini” vurguladı. Bu durumun özgür düşünceyi, yaratıcılığı ve duygusal farkındalığı zayıflatabileceğini söyledi.

 

Yapay zekâ empatiyi taklit ediyor ama hissetmiyor

Psikolojik Danışman Sibel Sanem Çalhan da yapay zekânın empatik görünümünün aslında bir taklit olduğunu ifade etti. Hacettepe Üniversitesi mezunu olan ve Aydın’da kendi ofisinde yetişkinler, çocuklar ve gençlerle çalışan Çalhan, yapay zekâyla kurulan duygusal ilişkinin tek taraflı olduğunu belirterek, “Biz çift taraflı bir iletişim gibi algılıyoruz ama aslında tek taraflı bir yansıtma söz konusu. Yapay zekâ, bizim duygumuzu bize geri yansıtıyor. Kanlı canlı bir insan gibi üzülmediğini biliyoruz ama onu duymak ve okumak bize iyi hissettiriyor.” dedi. Çalhan, yapay zekânın empatiyi taklit ederek olumlu ifadelerle kullanıcıyı sürekli onayladığını, bu durumun ise insanın gerçek hayattaki empati becerilerini zayıflatabileceğini belirtti. “Yapay zekâ tartışmaya girmez, hep ılımlıdır. Bu yüzden onunla kurulan iletişim, gerçek insan ilişkilerinden farklıdır.” diyerek uyarıda bulundu.

 

Duygusal ton düzenleniyor ama yeni bir öğrenme biçimi değil

Her iki uzmana göre yapay zekânın kullandığı nazik ve sakin dil, insanların duygularını düzenleyici bir etki yarattı. Çelik, bunun bir tür öğrenme süreci oluşturabileceğini ancak duygusal karşılığın yalnızca sözcüklerle sınırlı kaldığını vurguladı. Çalhan ise bu tonda yeni bir şey olmadığını fakat öfke ve kaygı gibi yoğun duyguların yapay zekâyla kurulan iletişimde yatışabildiğini belirtti. Çalhan, “Yapay zekâ, insanı geçici olarak sakinleştirebilir ancak uzun vadede bireyin gerçek duygusal dayanıklılığını geliştirmesine yardımcı olmaz.” diye ifade etti. Uzmanlara göre duygusal denge, yalnızca dijital onaylarla değil; temas, etkileşim ve karşılıklılıkla sağlanabilmektedir.

 

Yapay zekâ kısa vadede iyi gelir ama gerçek iletişimin yerini alamaz

Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Özge Çelik, yapay zekâ ile kurulan iletişimin kısa vadede rahatlatıcı olabileceğini ancak uzun vadede yalnızlaşmaya yol açabileceğini söyledi. Bu durumu “tek tip beslenme” ye benzeten Çelik, “Yapay zekâyla iletişim kurmak kısa vadede iyi gelebilir ama gerçek iletişimin yerini alamaz.” dedi. Benzer şekilde Çalhan da Türkiye gibi toplulukçu kültürlerde yapay zekânın yalnızlığı artırabileceğine dikkat çekti. İnsanların gerçek sosyal ilişkilerinde yaşadıkları sorunları yapay zekâ üzerinden çözmeye çalıştığını belirten Çalhan, bunun başlangıçta destekleyici gibi görünse de sonunda kişiyi daha da yalnızlaştırdığını ifade etti.

 

Yapay zekâya bağımlılık sosyal becerileri zayıflatıyor

Yapay zekây kullanarak yalnızlıkla baş etmeye çalışan bireylerde sosyal kasların zayıfladığını belirten uzmanlar, bu durumun kişiler arası iletişimde sorun çözme becerisini azalttığını söylediler. Çalhan, “Sürekli olarak bütün dertlerini yapay zekâyla paylaşan kişi, çevresiyle konuşmamaya başlıyor. Bu da onay bağımlılığını artırır ve insan ilişkilerini zayıflatır.” dedi. Çelik ise bu durumu bağımlılıkla ilişkilendirdi. Gerçek hayatta tatmin olamayan bireylerin, yapay zekâyı bir kaçış alanı olarak kullanmaya başladıklarını belirten Çelik, bunun sosyal izolasyonu derinleştirdiğini ifade etti.

 

Sorumluluk duygusu zayıflıyor, vicdan dışsallaşıyor

İki uzmana göre, yapay zekâyı, “beni yanlış yönlendirdi” diyerek suçlamak, sorumluluktan kaçma davranışı, konu hakkında Çalhan, “Sorumluluk bilinci gelişmemiş birey, yapay zekâya da suçu atabilir. Çünkü o hep olumlu bir dille cevap verir.” dedi. Çelik ise bu durumu toplumsal ölçekte bir otoriteye bağımlılık biçimi olarak değerlendirdi, “Yapay zekânın otorite figürü haline gelmesi, bireyin eleştirel düşünme becerisini zayıflatabilir.” diye ifade etti. Her iki uzman da yapay zekâyı, vicdan yüklenebilecek bir varlık olarak görmenin, insanın kendi vicdanını dışsallaştırması anlamına geldiğini vurguladı.

 

“Üzgünüm, hata yaptım” bir refleks değil, koşullanma

Yapay zekânın kullandığı “üzgünüm, hata yaptım” gibi ifadeler, insanın duygusal tepkilerini koşullandırdı. Çelik’e göre bu, bir dil kuralıydı; duygusal bir farkındalık değil. Çalhan ise insanın bu ifadeler karşısında gerçekten rahatladığını ancak bunun bir yanılsama olduğunu söyledi. “Affetme davranışı koşullanmış bir tepkiye dönüşüyor. Hata yapan yapay zekâ değil, biziz. O bir araç, karar merci değil,” diye ifade etti.

 

Eleştirel düşünme kası körelmemeli

Uzmanlar, yapay zekânın bilgi üretme biçiminin insan beynindeki eleştirel düşünmeyi zayıflatabileceği konusunda hemfikir, konu hakkında Çalhan, “Yapay zekânın verdiği bilgileri sorgulamak gerekir. Aksi halde beyin kaslarımız tembelleşir.” derken Çelik de bu sürecin insanı bağımlı hale getirdiğini ifade etti. Her iki uzmana göre, sürekli olarak dijital bir otoriteye başvurmak, uzun vadede özgüven kaybına yol açmaktadır, bu durum ise bireyin “ben bilmem, o bilir” anlayışına teslim olmasına neden oldu.

 

Kültürel kodlar ve toplumsal cinsiyet kalıpları dijitalleşiyor

Yapay zekânın Türkçe konuşabilmesi ve kullanıcıyla kültürel bağ kurabilmesi, ulusal kimliğin dijital ortama taşınması anlamına geliyor ancak uzmanlara göre bu durum, aynı zamanda kültürel önyargıların da algoritmalara taşınması demekti. Çelik, yapay zekânın toplumsal cinsiyet rolleri konusunda tarihsel kalıpları sürdürdüğünü belirterek, “Kadını yalnızca şefkat ve annelik rolleriyle ilişkilendiriyor. Bu da toplumsal algıyı olumsuz etkiliyor.” diye ifade etti. Çalhan ise farkındalığı olmayan kullanıcıların bu kalıpları içselleştirebileceğini, farkında olan bireylerin ise sistemin yönlendirmelerine karşı durabileceğini belirtti.

 

İnsanı yönlendiren değil, insan tarafından yönlendirilen teknoloji olmalı

Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Özge Çelik, bireylerin yapay zekâ çağında en çok koruması gereken değerin eleştirel düşünme becerisi olduğunu vurguladı. Psikolojik Danışman Sibel Sanem Çalhan ise, “Yapay zekâ empatiyi taklit ediyor ama hissetmiyor.” diyerek bu sistemlerle kurulan duygusal bağın sınırlarını hatırlattı. Her iki uzmana göre, yapay zekâ insanın yerine geçmemeli; insan, teknolojiyi yönlendiren taraf olmalı aksi halde duygusal bağların yerini dijital yansımalar alacak ve insan giderek kendi gerçekliğinden uzaklaşacak.

 

Haber: Damla Kocaoğlu 

Fotoğraf: Talha Kahya/ Sedanur Alkan 

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00