Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


YALNIZLIK YÜZYILINDA BİR SARILMA NESNESİ: PELÜŞ OYUNCAKLAR

13.11.2025
Yaşam

 

Kimi yalnızlığını sarılarak gideriyor, kimi güven duygusunu bir pelüşte buluyor. Giderek yalnızlaşan modern birey, güven ve aidiyet ihtiyacını sembolik nesnelerde arıyor. Yetişkinlerin pelüş oyuncaklara yönelmesi, sadece nostaljik bir tercih değil, toplumsal bağların zayıfladığı bir çağda ortaya çıkan duygusal bir savunma biçimi olarak değerlendiriliyor. 

 

Günümüzde pelüş oyuncaklar sadece çocuk odalarına ait değil. Çocuklar için oyun arkadaşları olarak görülen pelüş oyuncaklar artık yetişkinlerin dünyasında da kalıcı bir yer edinmiş durumda. Yetişkin bireylerin bu “yumuşak” nesnelere olan ilgisi her geçen gün artıyor. Kimi pelüşleri uyurken yanında tutuyor, kimi koleksiyon yapıyor, kimisi de sadece duygusal bir bağ kuruyor. Peki bu yönelim, basit bir alışkanlıktan mı ibaret? Yoksa modern dünyanın yalnızlaştırıcı etkilerine karşı geliştirilen toplumsal bir savunma biçimi mi? Kalabalıklar içinde artan yalnızlık, yüzeyselleşen insan ilişkileri ve aidiyet duygusunun yerini belirsizliğe bıraktığı bir çağda çocuklukla özdeşleşen bu yumuşak nesneler, yetişkinlerin duygusal dünyasında yeniden anlam kazanıyor. Kimi için bir hatıra, kimi için uyku arkadaşı, kimi içinse yalnız gecelerin yumuşak tesellisi olan pelüşler, aslında çağımızın kırılgan ruh haline de ayna tutuyor. Peki, yetişkinler pelüş oyuncaklara neden yöneliyor? Bu eğilim bireysel bir alışkanlık mı, yoksa içinde yaşadığımız toplumsal yapının bir yansıması mı? Pelüşlere duyulan bu “sarılma ihtiyacı” modern yaşamın yalnızlaştırıcı etkilerine karşı bir tür duygusal savunma mı? Bu soruları, günümüz toplumunun duygusal haritasını ve birey-toplum ilişkilerini anlamlandırmak üzere, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sosyoloji bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ali Erdem Akgül  ve Aydın Adnan Menderes Üniversite Hastanesi’nde görev alan Psikolog Aslıhan Asena İzol  ile röportaj gerçekleştirdik.

 

Pelüş oyuncaklar nasıl bir olguya işaret ediyor?

Pelüş oyuncaklar için yeni bir olgu kavramını kullanan Dr. Öğr. Üyesi Ali Erdem Akgül, “Yetişkin bireylerin pelüş oyuncaklara yönelmesi, ilk bakışta nostaljik ya da duygusal bir tercih gibi görünse de aslında modern toplumun birey üzerindeki etkilerini yansıtan önemli bir olgudur. Bireyler pelüş oyuncaklara güven duygusu için sarılıyor olabilir ya da bireyler bu sevgiyi dışardan bulamadığı için sevgi ve şefkati bir oyuncakta arıyor olabilir. Bu tür yönelimler, bireyin giderek daha kırılgan hale geldiği, sosyal bağların zayıfladığı, aidiyet duygusunun belirsizleştiği bir toplumsal iklimde ortaya çıkıyor. Günümüz bağlamında pelüş oyuncakları düşündüğümüzde bir moda trendi haline geldiği için daha yaygın hale gelen bir yeni olgu olarak görebiliriz.” Bu konu da psikolog Aslıhan Asena İzol “ Yetişkinlerin pelüş oyuncaklara bağlanması çoğunlukla duygusal bir ihtiyacı yansıtır. Bu nesneler kişiye güven, huzur ve ait olma hissi verebilir. Çocuklukta hissedilen koşulsuz sevgi ve korunma duygusunu yeniden yaşatır. Aslında bu, psikolojik rahatsızlıktan ziyade kişinin kendisini dengeleme, sakinleştirme biçimidir.Ancak bu bağlanma günlük yaşamı etkiliyor ya da sosyal ilişkilerin yerini alıyorsa o zaman altında çözülmemiş duygusal ihtiyaçlar olabilir.” ifadelerine yer verdi.

 

Bu eğilim geçmişte de var mıydı?

Bireylerin pelüş oyuncaklara yönelimi modern dünyada daha görünür hale gelmiş durumda.  Oysa bu eğilim tamamen yeni bir eğilim değil. İkinci Dünya Savaşı sonrası toplumlarda,  özellikle travma ve kayıplarla başa çıkmak amacıyla hem çocukların hem de yetişkinlerin duygusal nesnelere bağlandığı görülmüştür. Öyle ki bazı askerlerin yanlarında küçük maskotlar, oyuncak ayılar taşıdığı bilinir. Bu nesneler bir tür güven ve aidiyet objesi olarak görülüyordu. Bu konuya ilişkin olarak, Akgül şu değerlendirmede bulundu: “Yetişkinlerin pelüş oyuncaklar gibi duygusal bağ kurulabilir nesnelere yönelmesi geçmişte de gözlemlenen bir olgudur. Ancak geçmişte bu eğilim günümüzdeki kadar yoğun değildi. Örneğin, geçmişte insanlar hayvanların canlısıyla doğrudan ilişki kurabiliyordu, dolayısıyla pelüş oyuncaklara duyulan ihtiyaç daha azdı. Modernite öncesi toplumlarda insanlar daha çok aile, cemaat ve dinsel yapı gibi kolektif aidiyetler üzerinden kendilerini tanımlıyordu. Ancak modern ve geç modern toplumlarda bu aidiyetler zayıfladı. Bu da bireylerin duygusal boşluklarını farklı nesneler aracılığıyla doldurmaya çalışmalarına yol açtı. Atalarımız bu boşlukları toplumsal yapılar içinde telafi edebiliyordu; bizse artık bu boşlukları çoğunlukla sanal ya da sembolik yollarla gidermeye çalışıyoruz.” Bir benzer görüşte bulunan Psikolog İzol “Aslında insanlar her dönemde kendilerini güvende hissettiren nesnelere yönelmiştir. Ancak modern çağda yalnızlık, stres ve dijitalleşme arttıkça bu yönelim daha görünür hale geldi. Sosyal medya, bu davranışları paylaşılabilir kıldığı için günümüzde daha fazla fark ediliyor. Geçmişte de vardı ama bugünkü kadar açıkça konuşulmuyordu.” ifadelerine yer verdi.

 

Bireyin çocukluk nesnesine dönmesi… 

Bireyin çocukluk nesnesine dönmesi toplumsal baskı, stres veya aidiyet duygusunun zayıflığı ile ilgili olabilir mi? Modern çağın yalnızlaştırıcı etkisiyle birlikte yetişkinler, güven ve şefkat ihtiyacını pelüş oyuncaklar gibi simgesel nesnelerde bulunuyor. Bu yönelim, bireysel değil toplumsal bir savunma biçimi olarak değerlendiriliyor. Konu hakkında Akgül, “Yetişkin bireyin çocukluk dönemine ait nesnelere yönelmesi, ilk bakışta bireysel bir tercih gibi görünse de aslında toplumsal dinamiklerle yakından ilişkilidir. Modern yaşam, bireye çok sayıda seçenek sunarken aynı anda ciddi bir belirsizlik, yalnızlık ve sürekli bir performans baskısı da yüklemektedir. Bu durum, bireyin aidiyet duygusunu zayıflatır, stres düzeyini arttırır ve onu daha savunmasız hale getirir. Bu tür bağlar bireyin yalnızca içsel dünyasına değil, aynı zamanda yaşadığı toplumun yapısal stres faktörlerine de bir tepkidir.” Soruya İzol “Modern toplumda artan stres, rekabet ve yalnızlık duygusu kişileri daha sade, güvenli hissettiren alanlara yöneltebiliyor. Çocukluk bu anlamda bir kaçış değil, bir sığınak gibi algılanıyor. Pelüş oyuncak aidiyet ve korunma ihtiyacının sembolik bir ifadesi haline geliyor. Bu davranış aslında içsel dengeyi yeniden kurma çabasıdır.” diye cevap verdi.

 

Pelüş oyuncaklar insan temasının yerini alan “yumuşak” bir simge midir?

İnsan temasının yerini almaya çalışan pelüş oyuncaklar üzerine Akgül, “Pelüş oyuncaklar günümüzde sıradan bir nesne olmaktan çıkarak, duygusal ihtiyaçları karşılayan simgesel araçlara dönüşmüş durumda. Dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte yüz yüze temaslar da azaldı. Bu da bireyleri duygusal bağ kurabilecekleri alternatiflere yöneltti. Pelüş oyuncaklar ise bu alternatiflerden biri olarak öne çıkıyor. Yumuşaklıkları, sessizlikleri ve koşulsuz orada oluşlarıyla bireyin duygusal boşluğu doldurması için simgesel bir rol üstleniyor. Fiziksel temasın ve samimiyet içeren ilişkilerin giderek azaldığı bu toplumsal atmosferde, pelüş oyuncaklar insan temasının yerini alabilecek bir simge haline geliyor.” dedi. Aynı soruya İzol ise  “Evet , insan temasını  yerini alan bir simgedir. Dijitalleşme ile birlikte fiziksel temas azaldı. Günün büyük kısmını ekranlar üzerinden geçiriyoruz  ve bu dokunsal deneyimleri azaltıyor. Pelüş oyuncaklar bu eksikliği sembolik olarak telafi edebiliyor. Yumuşaklık ve sıcaklık, insan psikolojisinde güven hissi yaratır;bu da pelüşü bir tür “bedensel yakınlığın temsilcisi” haline getiriyor.” şeklinde cevap verdi.

 

Tüm bu veriler gösteriyor ki; pelüş oyuncaklara yönelim, yalnızca  bir nostalji arayışı değil, aynı zamanda modern bireyin yalnızlık, temas eksikliği ve aidiyet boşluğu karşısında geliştirdiği duygusal bir savunma mekanizması olduğunu ortaya koyuyor. Yalnızlığın, belirsizliğin ve aidiyetsizliğin belirleyici olduğu modern yaşamda insanlar duygusal boşluklarını doldurmak için tanıdık, yumuşak ve sessiz eşlikçilere yöneliyor. Bu bağlamda pelüş oyuncaklar  sadece birer nesne değil; duygusal temasın, güven arayışının ve içsel kırılganlığın somutlaştığı modern zaman sembollerine dönüşüyor. Sorularımızı yanıtlayan Dr. Öğr. Üyesi Ali Erdem Akgül ve Psikolog Aslıhan Asena İzol’e teşekkür ederiz.

 

Haber: Sedanur Alkan

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00