Türkiye coğrafyasında birçok yörede halı ve kilim dokunuyor ve her yörenin kendine has özellikleri var. Van’daki birçok kadın, özellikle Van yöresi kilimlerinin değerlerini kaybedip, yok olmaması için hem motiflere sadık kalıyor hem de sanata sahip çıkıyorlar.
Bir zamanlar Van ve Hakkari yöresinde hemen hemen her evde kilim dokuma tezgahları bulunurdu. Bu kilimlere kadınlar ve özellikle genç kızlar hüzünlerini, sevinçlerini, beklentilerini, hasretlerini dokudukları motiflere aktarırlardı. Hatta çoğu yörede, kilim dokuma tezgahının olmadığı ev ve kilim dokumayı bilmeyen kızların asla evlenmeyeceğine inanılırdı. Tabii zamanla kaybolup giden bu inançlar gibi kilimler de kaybolmaya yüz tuttu. Kültürel tarihi uzun yıllar öncesine dayandığı söylenilen bu kilimleri, bölgede yaşayan kadınlar, geçmişte annelerinden ve ablalarından öğrendikleri şekilde motifler üzerine eklemeler yaparak geçimlerini sağlıyor.
“Yok olmaya yüz tutmuş sanat”
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Türk El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Öğretim Görevlisi Sibel Leventoğlu, “Türk El Sanatları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak 7 Ocak 1990 tarihinde kurulmuştur. Yani yaklaşık 30 küsür yıllık bir kurumdur. Bizim buradaki öncelikli amacımız, yok olmaya yüz tutmuş bir sanat dalını yaşatmak. Orta Asya'dan gelen geleneksel Türk motiflerini kullanıp sanata bir katkı sağlamak. Turizm alanında özellikle dışarıdan gelen turistlere, Van’ın önemli bir değeri olan halı ve kilim dokuma sanatını yaşatırken, bu kilimleri insanlara tanıtmak ve gelecek kuşaklara aktarmaktır.” sözleriyle, Van kilimleri tarihi ile ilgili araştırmalarını bizlere anlattı.
Hepsi birer sanat eseri
Üniversite bünyesinde kurmuş oldukları müzede bulunan kilimlerin, oradaki usta öğreticiler tarafından yapılıp müzede sergilendiğine değinen ve resmi anlamda müze statüsü kazanmak istediklerini söyleyen Leventoğlu, “Bağış ve satın alma yoluyla getirilmiş çok eski kilim ve halılarımız var. O anlamda, bu kilimler aslında bir sanat eseri ve tarihi eser niteliğinde. Biz aynı zamanda bu kilim ve halılarımızı kaydettik, onların satışı yapılmıyor, tarihi eser gözüyle bakıyoruz onlara. Kilim, Orta Asya’dan çadırlardan, kurbanlardan geliyor. Mesela ‘Pazırık’ halısı ilk Türk halısıdır. Orta Asya’dan, Büyük Selçuklulardan, Türkler Anadolu topraklarına girdikten sonra Anadolu’da da bu kültür, yaşatılmaya çalışılan bir mirastır.” sözleriyle aktardı.
“Saryanın gülü”
“Geçmişten günümüze hala süregelen motifler vardır. Tabii onların yanı sıra değişmiş, dönüşmüş motifler de var.” diyerek sözlerine devam eden Leventoğlu, “Bunlardan, Gülsarya motifi en çok rastladığımız motiftir. Saryanın gülü adında bir kadın tarafından yapıldığı için o kadının adını almış. O şekilde literatüre geçmiştir. Onun yanı sıra koç boynuzu, gücü ve hakimiyeti temsil eder. Akrep motifinin dışarıdan gelecek tehlikelere karşı koruduğuna inanılır. Bukağı motifinin birleştirici özelliği var, bu motifi özellikle bekar kızlar dokurmuş. Küpe motiflerini de aynı şekilde genç kızlar dokurmuş, bu motif onların evlenme isteğini belirten bir motiftir. Bu motiflerin hepsi ilikli dokuma tekniği ile meydana geliyor.” diyerek sözlerini noktaladı.
Bitki özlerinden renkler
Bu tarihi dokunuşlara ve kayboluşa tanıklık eden Van’ın Edremit ilçesinde yaşayan, 65 yaşındaki Kumru Emre, “Ben kilim yapmayı çocukluğumda annemden ve ablamdan öğrendim. O zamanlar kilimler ticari amaçla yapılmazdı, genç kızlar çeyizlerine koymak için kilim yaparlardı. Hemen hemen her evde kilim dokuma tezgahları bulunurdu. Neredeyse herkes kilim yapmayı bilirdi. Ben kilim dokumayı 10 yaşında öğrendim. Hevesle, kilim dokuyan genç kızları izlerdik ve bize öğretmeleri için sıraya girerdik.” dedi. Şimdiki gibi renk şölenin olmadığını söyleyen Emre, “Tüm kilim boyunca en fazla 4 renk kullanırdık, çünkü o zamanlar kullanılan ipler kendinden renkli değildi. Kadınlar çeşitli bitkilerden siyah, beyaz, kırmızı ve lacivert renklerini elde ettikten sonra, yünden sarılmış ipleri kazanlara koyup o renk ile kaynatırlardı. Kuruttuktan sonra kullanırdık o ipleri ve tüm kilim boyunca o renkler hakim olurdu. Belli bir simetriye göre ilerlerdik. Motifler için belli örnekler vardı. Bize gösterilen motifleri işler, bir bütün oluşturmaya çalışırdık.” sözleriyle, kilim dokuma tecrübelerini aktardı.
“Sayımız bir elin parmak sayısını geçmez”
Motiflerin, kullanılan boyalar ve renklerin, oluşturulan kompozisyonların hepsinin ayrı bir hikayesi olduğunu söyleyen Emre, “Dokuduğum çok fazla kilim var. Her motifin bir anlamı var. Onlara sadık kalarak hakim motiflerin dışına çıkmamaya çalışıyorum. Yok olmaya yüz tutmuş bu sanat dalını yaşatıyor ve gelecek kuşaklara aktarmaya çalışıyorum. Çocuklarımın hiçbiri öğrenmek istemedi, çünkü onlar kaybolan ve kaybolacak hiçbir değerin farkında değiller. Kocaman şehirde sayımız bir elin parmak sayısını geçmez. Yıllarca keyfi olarak yaptığım kilim dokumacılığı işini, talebin zamanla artmasıyla ticari amaçla yapmaya başladım.” diyerek sözlerini noktaladı.
“Duygularımın tercümanı”
Satış fiyatlarının kilim ebatlarına ve işlenen motifin zorluğuna göre değiştiğini söyleyen, Van’ın İpekyolu ilçesinde yaşayan ve geçimini Van kilimleri yaparak sağlayan Jinda Akar, “Yaşım ilerledikçe eskisi kadar seri üretemez oldum. Sadece 3 ya da 4 ayda bir sipariş alabiliyorum, zaten eskisi kadar da rağbet görmüyor. Artık yapmayı bilen çok az insan var ve yapması da çok zor olduğu için kimse öğrenip kendini yıpratmak istemiyor.” diyerek, bu işi yapmaya yönelik bir istek olmadığını belirtti. Akar, “Bana gelen müşterilerin isteklerine göre motif ve renk yapıyorum. Bana gelip “şu şekilde istiyoruz”, “böyle yapılsın” dediklerinde her ne kadar orijinalliğini yitiriyor olsa da onları kırmıyor, istedikleri gibi yapıyorum. Artık bütün renklere ulaşmak mümkün, bu yüzden kilimler daha ilgi çekici oluyorlar. Annelerimizden, ninelerimizden bize kalan bu yadigar sanatın içinde, onların işlediği hatta benim de genç kızken hislerimin tercümanı olduğunu düşündüğüm ve duygularımı yansıtıp yaptığım birçok motif var. Örneğin, gülsarya, canbezar, akrep, karşılıklı iki kuğu, lüleper, seguli, hetbervar, şahmeran, sina, gulereş, kıjık ve kırık gibi motifler vardır. Bunun yanı sıra kaçoli, mirani, kezeblo, şeytanki, nek dediğimiz çanta motifleri de vardı. Genç kızlar evlendiğinde, çeyizlerinde bulunması gereken en önemli parçaydı, kilimler atın üstünde gelinin arka tarafına atılırdı.” ifadeleriyle birçok motif olduğunu aktardı.
Haber & Fotoğaf: Neval Yücel
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...