Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


UNESCO’NUN DÜNYA MİRASLARINDAN BİRİ: CUMALIKIZIK

29.12.2022
Kültür Sanat

 

Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk köylerinden biri olan, Bursa’nın kuzeyinde dağ yamacına kurulu taş yollara sahip bir köy Cumalıkızık. Adını Kızıkların ve Türkmenlerin Bursa’ya yerleşmesinden sonra aldığı tahmin edilmekle birlikte köyün güneyinde Uludağ, batısında Fidyekızık, doğusunda Değirmenlikızık ve kuzeyinde Bursa-Ankara Yolu ve Gürsu ilçesi bulunmaktadır.

 

Cumalıkızık köyünde en dikkat çeken unsur 700 yıl içerisinde değişmeyen mimari yapısı, dışı renkli ahşap evleri ve irili ufaklı taş yolları. İçerisinde hala yaşamlarını sürdüren 180 hane bulunmakta. Eskiden muhtarın defterdarlığını yapan, lakap olarak da ‘kahya’ olarak anılan Recep Şahin’de bu köyün sakinlerinden biri. Mesleği gereği köyün kayıtlarını tutan Şahin, Cumalıkızık Köyü’nün ruhunu taşıyan isimlerden biri. Şimdilerde 82 yaşında olan Şahin, Cumalıkızık hakkında bildiklerini bizlerle paylaştı.

 

Kültür korunuyor!

Recep Şahin doğduğundan beri Cumalıkızık’ta yaşadığını ve Anadolu’nun kuzeybatısında yaşam süren yerleşik Türk halkı olarak da bilinen ‘manavlardan’ olduğunu söyleyerek cümlelerine şöyle devam etti. “Ben burada doğdum. Burası benim yurdum. Ben küçükken böyle değildi buralar, kendi halinde bir köydü. Sonradan dünya mirası olarak kayıtlara geçince köyümüz bilinir oldu. 2014 yılında burası ve Bursa’nın merkezinde bulunan Hanlar Bölgesi ve birkaç yer ile birlikte Cumalıkızık’ı da koruma altına alındı. Yerleşim yerlerinin bozulmaması, şehre yakın olması, kültürümüzü yaşatıyor olmamız ve yaşayan köylünün geçim kaynağının ticaret olması burayı önemli kıldı.” 

 

Kızık köylerinden biri

Köyün adı ve adaş olduğu köyler hakkında da bilgiler veren Şahin, bu bilgilerin atalarından aktarılarak bu güne geldiğini fakat bazılarının rivayet olduğunu dile getirdi. Ancak düşününce mantıklı gelecek yanlarının olduğuna da dikkat çekti. “Bazı rivayetler var köyümüzün adıyla ilgili. Köy ilk kurulduğunda cuma günüymüş. Cuma namazı kılınmış, cuma adının burdan geldiği söylenir. Ayrıca köyde yaşayacak halk ‘Kızık’ ailelerindenmiş o yüzden dönemin Padişahı Osman Bey’in de cuma ve kızık kelimelerini birleştirerek köyü Cumalıkızık olarak adlandırdığı söylenir. Dedelerim, amcalarım böyle anlatırdı. Civardaki tek Kızık Köyü biz değiliz. Osmanlı’nın kurulduğu dönemde kızık adının geçtiği ondan fazla köy olduğu rivayet edilir. Lakin günümüzde ayakta kalan beş tane Kızık Köyü vardır. Köyümüzün batısında Fidyekızık Köyü, doğusunda Değirmenlikızık Köyü bulunur. Köyler arasında en doğuda kalan Derekızık’tır. Cumalıkızık’ın hemen yukarısında ise Hamamlıkızık Köyü bulunur.” Hepsinin ayrı ayrı isim hikayelerinin olduğundan bahseden Recep Şahin, Derekızık’ın adını köyün ortasından geçen dereden aldığını, Hamamlıkızık’a adını içinde su kaynaklarının bulunması ve hamamlarının meşhur olmasından dolayı bu ismin verildiğini, Fidyekızık için başlarda Osmanlının Bursa’yı fethi üzerine Fetihkızık olduğunu sonralarında Fidyekızık’a evrildiğini son olarak Değirmenlikızık’ın ise köyün içinde bulunan su kaynaklarına kurulu olan değirmenlerden kaynaklı bu isimle anıldığını aktardı. 

 

Köyün gelenekleri yaşatılıyor!

Geçmiş yıllardan beri süregelen bazı geleneklerinden de bahseden Şahin düğün, asker eğlencesi ve Hıdırellez gibi bazı kültürel ögelerin hala yaşatıldığını söyledi. Düğünlerin herkesi birleştirdiğine vurgu yapan Şahin düğün geleneklerini açıkladı. “Her köyün kendine özgü bazı gelenek görenekleri vardır. Bizde de düğün geleneği 3 gün 3 gece olacak şekilde yapılır. Kadınlar kına eğlencesiyle düğüne başlar kınalar yakılır, gelin kırmızı kaftan ve köyümüzün şalvarlarından giyer. Gelinin akranları ve köyün gençleri de bir düğün olduğunda birbirlerini tanımak için düğün alanında beklerler. Birbirinden hoşlanan olursa karşılıklı durarak hoşlandıklarını belli ederler.” Şahin şimdilerde teknolojinin gelişmesiyle birlikte gençlerin tanışma alanları da farklılaştığını belirtirken Cumalıkızık köyünde bu geleneğin çok fazla yozlaşmadığını ve hala yaşatılmaya devam ettiğini aktardı. Düğün geleneğinin ilerleyişini açıklayarak sözlerine devam eden Recep Şahin, çeyizlerin dizildiğini ve köyde ki kadınların da çeyizi görmeye giderek geline iyi dileklerde bulunduklarını söyledi. Şahin, üçüncü ve son gün nikahın kıyıldığını ve düğünün asıl o zaman başladığını dile getirirken hem gelin hem de damat evinde evinde kazan kazan yemeklerin piştiğini ve gelen misafirlere ikram edildiğini devamında da gece yarılarına kadar devam eden asıl düğün eğlencesinin başladığını belirtti. Yaşatılmaya devam eden diğer bir geleneğin ise Hıdrellez olduğuna değinen Şahin, baharın gelmesiyle ‘Dede’ olarak tabir edilen bir gelenek olduğundan bahsetti. ‘Dede’ olduğunda köyde büyük bir şenlik havası olduğunu,  dedenin amacının ise eskiden köyde yaşamış ve adı belli olmayan büyük zatların anısına düzenlendiklerine dikkat çekerek köyde yaşayan her hanenin katkısıyla yine kazan kazan yemeklerin piştiğini köyün meydanında büyük bir coşkuyla bu yemeklerin ikram edildiğini söyledi. Hıdrellezin olmazsa olmazının ateş üstünden atlamak olduğunu söyleyen Şahin gençlerin ateş yakarak bu yılki dileklerin ateşin üzerinden atlarken dile getirdiğini belirtti.

 

Kahraman Çeteler

Recep Şahin, köyün I. Dünya Savaşı döneminde işgal altına girmekten son anda kurtulduğunu ve o dönemde yaşanan bir olayı dedesinden dinlediğini belirtti. Anlatılanlara göre Yunan birlikleri köye girip köyü yakıp yıkmaya başlamışlar. Köyün gençleri de köyü korumak için çete adını verdikleri birlikleri kurarak Uludağ’ın eteklerine çıkarmış. Bir gün yine köye baskın yapan Yunan askerleri köyün yaşlı kesimini köyün içinde bulunan Cumalıkızık Camisinde falakaya yatırmışlar. Zamanın muhtarı Mehmet Efe de sokaktan bir çocuğu çevirip köyün tepesinden aşağı doğru koşarak ‘Çeteler geliyor!’ diye bağırmasını istemiş. Çocuk denileni yapmış. Yunan askerleri  bunu işittikten sonra köyden hızla uzaklaşmışlar. Giderken köyün aşağısında bulunan Hacivat Köprüsü’nü de yaktıklarını söyleyen Şahin, çetelerin düşmana korku salarak köyün kurtulmasında fayda sağladıklarını dile getirdi. 

 

Köyün UNESCO tarafından koruma altına alınmasından sonra yıl içerisinde yerli ve yabancı birçok turisti ağırladığını aktaran Şahin, köylünün gelen ziyaretçiler ile birlikte geçim kaynağı kapısının çoğaldığını dile getirdi. Köylülerin, evlerinin bir bölümünü çay bahçesi, restoran ve hediyelik eşya dükkanına çevirdiğini, bunların satışlarından kazanç sağladığını söyleyen Şahin, “Köyün ruhu hiç eskimedi, sanki yıllar öncesinde olduğu gibi hala taptaze. Gelen turistlerde eskimeyen bu ruhu görmek için köyümüze akın ediyor.” diyerek sözlerini noktaladı.

 

Haber & Fotoğraf: Özlem Kara

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

HAMUR YAĞI MUCİZESİ

Zeytinyağı mucizesini bilmeyen yoktur. Kalp ve damar sağlığı başta olmak ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00