Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı desteğiyle, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda Temmuz 2023 tarihinde gerçekleştirilen Üçüncü Arktik Bilimsel Araştırma Seferi'nde, Barents Denizi'ndeki mikroplastiklerin yüzeyinde bulunan bakteri çeşitliliği ve bu bakterilerin, mikroplastikleri parçalayarak deniz kirliliğinin önüne geçme potansiyeli incelendi. Bilim heyeti, Ocak 2025’te çalışmayı bitirdiğinde, mikroplastiklerin kutuplardaki deniz canlılarına zarar verdiğini ve bazı bakterilerin, mikroplastikleri yaşam alanı olarak kullanmalarıyla bu plastikleri parçalayarak doğal bir temizleme süreci başlatabileceğini ortaya koydu.
Bu çalışma kapsamında Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esin Poyrazoğlu’nun yürüttüğü projede, Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacı Halil Bıyık araştırmacı olarak ve çalışma sırasında Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans öğrencisi olan Kerem Can Tunç bursiyer olarak yer aldı. Barents Denizi'nde mikroplastiklerin yüzeylerinde yaşayan çeşitli bakteriyel toplulukların, mikroplastiklerin biyolojik olarak parçalanmasına nasıl katkıda bulunduğu, deniz kirliliği ile mücadelede biyolojik yöntemlerin geliştirilmesi için neler yapılabileceği hakkında bizlere önemli bilgiler aktardılar.
Mikroplastikler ve Biyodegradasyon nedir?
Üçüncü Arktik Seferi projesinin temelini oluşturan mikroplastik ve biyodegradasyon hakkında projeyi yürüten Doç. Dr. Esin Poyrazoğlu, “Mikroplastikler 5 milimetre ve altındaki tüm plastikleri kapsayan genel bir terimdir. İki tipi vardır, biri primer mikroplastikler ve diğeri de sekonder mikroplastiklerdir. Sekonder mikroplastik dediğimiz daha büyük üretilen plastiklerin zaman içerisinde küçülmesi ve aşılmasıyla 5 milimetre ve altında toplanmasıyla oluşurken, primer olanlar doğrudan 5 milimetre ve altında üretiliyor. Mikroplastikler dediğimiz 5 milimetre ve altındakiler nanometre boyutuna kadar ölçülebiliyor. Gözle görülebilen kısmı yalnızca 5 milimetreyken daha aşağı kısımları çıplak gözle fark edemiyoruz. Hayatımızın birçok noktasında bulunuyorlar. Doğrudan veya dolaylı olarak bizi etkiliyorlar. Biyolojik organizmalarda meydana getirdiği zararlar da araştırmalarla gösteriliyor. Biyodegradasyon ise organik maddelerin mikroorganizmalar (bakteriler, mantarlar, algler) tarafından biyolojik süreçler yoluyla kimyasal olarak parçalanması ve dönüştürülmesi sürecidir. Bu süreç, doğal olarak çevrede meydana gelen ve organik kirleticilerin zararsız maddelere (su, karbondioksit, metan, ve biyokütle) dönüştüğü bir mekanizmadır.” dedi.
Barents Denizi'nde mikroplastikler üzerindeki bakteriyel çeşitlilik
Üçüncü Arktik Bilimsel Araştırma Seferi’nde, 11 kişilik araştırma ekibinde bursiyer olarak yer alan Kerem Can Tunç, araştırmanın amacını ve detaylarını şöyle aktardı: “Araştırmamız, Kuzey Kutbu’ndaki Barents Denizi'nde yapıldı. Burada mikroplastiklerin varlığı ve yoğunluğunu inceledik. TÜBİTAK tarafından belirlenen istasyonlarda, mikroplastiklerin üzerinde yaşayan bakterilerin çeşitliliğini araştırdık. Mikroplastikler sadece bakterilere değil, başka canlılara da ev sahipliği yapabiliyor. Bu canlılar, mikroplastikleri besin kaynağı olarak kullanıyor ve onları parçalıyorlar. Bu sürece biyolojik parçalanma (biyodegradasyon) deniyor. Bakteriler, mikroplastikleri tüketirken, aynı zamanda bu plastikleri parçalayıp çevreyi temizlemeye yardımcı oluyorlar. İlk olarak mikroplastikler üzerinde hangi bakterilerin yaşadığını belirledik. Sonrasında bu bakterilerin mikroplastikleri ne kadar parçaladığını inceledik.” diye aktardı.
Mantra trol tekniği
Araştırmada kullanılan yöntem hakkında açıklamalarda bulunan Tunç, “Mantra trol tekniğinde, 300 mikron çapında küçük deliklere sahip bir ağ kullanıyoruz. Bu ağı geminin vinçlerine bağlıyoruz ve gemi hareket ettikçe ağ suyu tarayarak mikroplastikleri topluyor. Bu şekilde denizdeki suyu büyük ölçüde filtrelemiş oluyoruz. En sonda mikroptan arındırılmış şartlara uygun bir şekilde haznede birikenlerden mikroplastikleri ayırıyoruz.” ifadelerinde bulundu.
“Anne karnındaki bebeğe plasenta yoluyla mikroplastik geçebiliyor.”
Dünya genelinde mikroplastiklerin bulundukları yerler ve yaygınlığı hakkında açıklama yapan Poyrazoğlu, “Günlük hayatımızda kullandığımız kıyafetlerden tutun, pek çok eşyada plastik bulunmaktadır. Çamaşır makinesinde kullanılan su şehir arıtma sistemine karışıyor ve burada mikroplastikler de yer alabiliyor. Bu mikroplastikler, solunum yoluyla ya da ağız yoluyla vücudumuza girebiliyor. Daha da ilginç bir noktaya değinecek olursak, anne karnındaki bebeğe plasenta (anne ve fetüse ait iki dolaşım sistemini birbirinden ayıran bir organ) yoluyla bile mikroplastikler geçebiliyor.” ifadelerini aktardı.
“Kutuplardaki plastik kirliliği deniz canlılarına zarar veriyor”
Kutuplarda ve denizlerdeki plastik kirliliğinin, özellikle mikroplastiklerin deniz canlılarına zarar verdiğini ve biyolojik parçalanma ile bu kirliliğin azaltılabileceğini dile getiren Tunç, “Kutuplarda insan yoğunluğu olmadığı için, plastik kirliliği de düşük seviyelerde sanılıyordu. Ancak Norveç ve Finlandiya’daki balıkçılar, teknelerinde plastik balık ağları kullanıyor. Bu ağlar, balık tutarken denize takılabiliyor ve bir kısmı suda kalabiliyor. Kutuplardaki deniz canlıları bu plastik ağları yutabiliyor ve bu da ekosisteme ciddi zararlar veriyor. Ayrıca insanlar denize plastik şişeler atabiliyor ve deniz canlıları bu plastikleri besin olarak algılayıp yiyorlar. Yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin en çok uskumru ve sardalya gibi balıklarda tespit edildiğini gösteriyor. Bu da plastik kirliliğinin deniz canlıları için ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğunu ortaya koyuyor. Bu sorunun çözümü için biyolojik parçalanma (biyodegradasyon) önemli bir seçenek olarak öne çıkıyor. Güneş ışığı, plastiği küçük parçalara ayırsa dahi bu süreç çok uzun bir zaman alabiliyor. Çalışmamızda, mikroorganizmaların mikroplastikleri biyolojik olarak parçalayarak çevreyi temizleyebilme potansiyelini araştırdık. Mikroorganizmalar, plastikleri karbon kaynağı olarak kullanıp parçalayarak çevreye zarar vermesini engelliyor.” şeklinde konuştu.
“Mikroplastikleri parçalayan tanımlanmış bakteriler, çevrede doğal bir temizleme yöntemi oluşturabilir.”
Çalışmalarını Ocak 2025 tarihinde sonlandıran araştırmacılar, mikroplastiklerin üzerindeki bakteriyel çeşitliliği inceleyip, biyodegradasyon sürecini analiz etmişlerdir. Bunun sonucunda araştırmanın sonuçları hakkında açıklamalarda bulunan Poyrazoğlu, “Bu araştırmanın 2 önemli yanı vardır. Bunlardan ilki, mikroplastik kirliliğinin güncel bir konu olmasından dolayı kamuoyuna duyurulması ve toplum içinde farkındalık yaratılması. Bu kirlilikle beraber sadece karasal alanın etkilenmeyeceğini, bunun dışında kutuplarda da yaşayan canlılarda önemli derecede sorun olabileceğini bu çalışma sonucu gözlemledik. Norveç kesimlerindeki balıkçıların yaptıkları deniz faaliyetlerinden sonra misina ve olta gibi buna benzer farklı plastiklerin parçalanarak mikro boyutlara indirgenmesiyle, okyanuslarda çeşitli şekillerde birikmesi sonucunda okyanusta yaşayan diğer canlılara olumsuz yönde zarar vermiştir. Bu canlıların bu mikroplastik partiküllerini suyla birlikte besin zannederek vücutlarına almaları ve vücutlarında biriktirmeleri, ölümlerine neden olmaları ile ilgili de bir farkındalık yaratılması sağlandı. Bu projenin önemli noktası buydu. Araştırmanın ikinci önemli yanı, mikroplastiklerin yüzeyinde farklı türlerde bakterilerin izole edilmiş olmasıdır. Yani bakteriler, mikroplastikleri kendi yaşamları için ayrı bir niş kaynağı olarak kullanmaktadır. Yapılan araştırmalar, bu bakterilerin mikroplastikleri niş olarak kullanmalarının yanı sıra, onları parçalama yeteneklerinin de olduğunu göstermiştir.
Bunun sonucunda, bu projeden son olarak elde edeceğimiz tek sonuç nedir diye düşünürsek, izole edilen bakterilerin mikroplastiği parçalayabilme yeteneklerinin olmasından mikroplastikler, sentetik ürünler, kimyasal hammadde içeriyorlar. Doğadaki kirliliği temizleme durumu bakteriler tarafından gerçekleştirilebilir diye böyle bir sonuç da ortaya çıkmış oluyor. Mikroplastik kirliliğinin fazla olduğu toprak ve su bölgelerinde yani nehir, göl, baraj ve denizlerde bu mikroplastikleri parçalayan bir arıtım tesisi de olabilir. Mikroplastikleri parçalayan tanımlanmış bakterilerin bu bölgelere uygulanması ile mikroplastiklerin bakteriler tarafından parçalanması gerçekleştirilerek çevrede doğal bir temizleme yöntemi oluşturulabilir.” şeklinde konuşarak sözlerini tamamladı.
Bu değerli araştırmaların yürütülmesinde emeği geçen Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Esin Poyrazoğlu, Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacı Halil Bıyık ve Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans mezunu Kerem Can Tunç’a vakit ayırıp sorularımızı cevapladıkları için teşekkür ediyoruz.
Haber: Mustafa Çölyen
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...