Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


TÜRKİYE MİLLİ TAKIMI VE GALATASARAY'IN GİZLİ KAHRAMANI

07.01.2025
Spor

 

Türkiye A Milli Takımı ve Galatasaray’ın  atletik performans antrenörü olan Vural Durmuş, kariyeri birlikte çalıştığı teknik adamlar, üst seviye oyuncular ve kazanmış olduğu başarılar ile dikkat çekiyor. A Milli Futbol Takım’ın Euro 2024'e katılımı ve turnuva sürecindeki göstermiş olduğu performanslarda pay sahibi olan isimlerden biri olan Durmuş, daha önce de görev yaptığı Galatasaray’da da birçok kupa kazanmıştır. Vural Durmuş, bizlerle kariyeri ve gençlere antrenörlük hakkında önemli tavsiyeler içeren bir söyleşi gerçekleştirdi.

 

Vural Durmuş, Türkiye Milli Takımı ve Galatasaray'da yaptığı antrenörlüğü ile büyük bir başarıya imza atıyor. Futbolcuların fiziksel performansları alanında çalışan Durmuş, sakatlıkları önleme konusunda, sakatlıklar sonrası sahaya dönüş etabında çalışmalar gerçekleştiriyor. Hem Türk futbolunun geleceği hem de kulüp takımlarının başarıları için çok önemli bir rol oynuyor. Galatasaray ve Milli Takımdaki futbolcular, onun rehberliğinde daha sağlıklı ve güçlü bir şekilde sahaya çıkıyor.

 

Vural Durmuş kimdir ve kariyerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

Ben Vural Durmuş, 36 yaşındayım. Lisans düzeyinde İstanbul Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü’nden, yüksek lisans düzeyinde de Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hareket ve Antrenman Ana Bilim Dalı’ndan mezun oldum. Eğitim hayatım süresince amatör takımlar, akademi takımları dahil olmak üzere birçok farklı kategoride çalıştım. Yaklaşık 15 yıldır futbolun içerisinde aktif olarak çalışan UEFA A Lisans antrenörlük diplomasına sahip atletik performans antrenörüyüm. 2013 yılında Galatasaray’ın altyapısında atletik performans antrenörü olarak çalışmaya başladım. Devam eden süreçte, 6-7 ay sonra A Takımda Roberto Mancini ve ekibiyle çalışmaya başladım. Sonrasında Cesare Prandelli, Hamza Hamzaoğlu, Mustafa Denizli, Jan Olde Riekerink, Igor Tudor ve Fatih Terim’le birlikte çalışmaya devam ettim. Bu süreçte 2 Türkiye Süper Ligi, 3 Türkiye Kupası, 2 Türkiye Süper Kupası kazandım. Galatasaray’dan ayrıldıktan sonra Mustafa Denizli ve Tayfur Havutçu ile birlikte Kasımpaşa’da görev yaptım. Pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte herhangi bir takımla çalışma yapmadan Yaklaşık 1,5 yıl boyunca Süper Lig oyuncularıyla özel antrenman, sakatlık sonrası saha dönüş gibi çalışmalar yaptım. 2021 Ekim ayı itibarıyla Stefan Kuntz dönemiyle beraber Türkiye A Milli Takım sürecim başladı Vincenzo Montella ve ekibiyle birlikte Euro 2024’e grup lideri olarak katılım gösterdik ve Avrupa Şampiyonası’nda yer aldık. Bu sürecin içinde aynı zamanda Milli Takımlar Atletik Performans Departmanlığı Sorumluluğu görevinde bulundum.  2024 Eylül ayında Galatasaray’dan bir teklif aldım ve tekrardan burada çalışmaya başladım. Güncel olarak hem Galatasaray’da hem de görevlendirme prosedürü ile beraber A Milli Takım’da atletik Performans Antrenörü olarak görev yapıyorum.

 

Türkiye A Milli Takım’da çalışmak nasıl bir his?

Ülkesini seven her insan her şartta bayrağını en güzel şekilde temsil etmek ister. Milli takımda görev almak, uluslararası arenada milli takımla birlikte yol yürümek bunlardan biri. Milli takımda ilk antrenmana çıkmadan önce, milli takım tişörtünü giydiğiniz andan itibaren o duyguyu yaşamaya başlıyorsunuz. Hatta tesislere girerken bile o atmosfer sizi içine alıyor. Ancak o tişörtü giydikten sonra çok ciddi bir duygu patlaması yaşanıyor diyebilirim. Burada önemli olan nokta şu: Milli takım, zaten oyuncu havuzu olarak seçilmiş en iyi oyunculardan oluşuyor. Oraya mümkün olduğunca en iyi oyuncular, en çok katkı verecek isimler davet ediliyor. Sonuçta antrenmana çıkarken, herhangi bir hazırlık maçı bile olsa, düşündüğünüz tek şey şu oluyor: “Şu an biz Türkiye’yi temsil ediyoruz, göğsümüzdeki bayrağı temsil ediyoruz.” Bu, çok farklı ve çok anlamlı bir duygu. Bu konuda kendimi şanslı görüyorum. Hem Avrupa Şampiyonası’na katılım sürecinde hem de şampiyonada takımla birlikteydim. Orada da çok güzel duygular yaşadık. Milli takımda çalışmak gerçekten çok mutluluk verici bir olay, öyle söyleyebilirim.

 

Bir oyuncunun performansını yükseltmek için kullandığınız üç egzersiz nedir?

Ben böyle detaylara çok takılmamaya çalışıyorum. Çok ciddi araştırmalar yapılıyor, bizler de bunları takip ediyoruz. Ancak futbolda değişkenler çok fazla sabit olan bilgilerle ilerlemek bazen mümkün olmuyor. Oyuncu profilleri çok hızlı değişiyor, oyun evriliyor beklentiler hızla farklılaşabiliyor. 10 sene önceki oyuncu profiliyle şu anki oyuncu profili çok farklı. “Bunu kesinlikle yapmamız lazım, bu olmalı” dediğimiz katı bir şey yok. Tabii ki her zaman kullandığımız ve yararlandığımız yöntemler var ama burada önemli olan mevcut çalışma grubundaki oyuncuların nelere ihtiyacı olduğunu doğru şekilde tespit edebilmek ve onlara en sağlıklı şekilde nasıl katkı sağlayabileceğinizle alakalıdır. Bu da çalıştığınız grubu tanımak, onların ihtiyaçlarını tespit etmek, bu tespitler doğrultusunda hazırlıklarınızı yapmak ve onları doğru yönlendirmekten geçiyor. Örneğin, mutlaka “25 tane şınav çekmelisiniz” ya da “10 tane barfiks çekmelisiniz” gibi katı kurallarım yok. Biraz oyuncular üzerinden gidiyorum.

 

Sakatlık geçiren futbolcular sakatlıktan sonra atletik antrenörlüğü ile birlikte sahaya nasıl dönüş yapıyor?

Sakatlıklar hakkında şöyle bir bilgi vereyim: Bir oyuncu müsabakada ya da antrenmanda sakatlık yaşadığı zaman önce doktor kontrolü oluyor. Doktor kontrolünden sonra uygun görülüyorsa MR görüntüsü ya da diğer radyolojik görüntülemeler yapılıyor. Bunun sonucunda, oyuncunun da dahil olduğu bir toplantı gerçekleştiriyoruz. Bu toplantıda genellikle doktor, fizyoterapist ve atletik performans antrenörü bir araya geliyor. Doktor, oyuncunun mevcut durumunu açıklıyor; nasıl bir yaralanma olduğunu ya da nasıl bir sakatlıkla karşı karşıya kaldığımızı detaylı bir şekilde anlatıyor ve deneyimlerinden yola çıkarak bir planlama yapıyor. Sakatlıkların yeri ve türüyle ilgili belirli bir gruplandırma bulunuyor. Bizim de sistemli şekilde uyguladığımız protokollerimiz mevcut. Örneği bir sakatlığın 20-30 günde iyileşeceği öngörülse de bu durum oyuncunun yapısına ve metabolizmasına göre değişebiliyor; bazen süreç uzayabiliyor, bazen de kısalabiliyor. Ben de ilk günden itibaren işin içinde yer alıyorum. Oyuncunun ayağında ya da dizinde bir problem olabilir, ancak bu durum üst vücut çalışmasına engel değil. Her zaman yapılabilecek koruyucu egzersizler mevcut. Yaralandığı bölgeyi koruyacak şekilde antrenman uygulamaları yapabiliyoruz. Oyuncuyu ne kadar sağlıklı ve fit tutabilirsek, sakatlık süreci ve sonrasındaki dönüş o kadar iyi oluyor. Bu anlamda, ilk günden itibaren fizyoterapistlerle beraber işin içinde oluyorum. Bu süreçte belirli bir planlama yapılıyor. İyileşme sürecine göre salon çalışmaları başlıyor, ardından saha çalışmaları devam ediyor. Sürecin sonunda oyuncunun sakatlığına ve pozisyonuna uygun testler uyguluyoruz. Bu testlerde elde edilen verilere göre, oyuncunun takıma katılması ya da maç oynaması ile ilgili öngörülerimizi teknik ekiple paylaşıyoruz. Bazı oyuncular takıma parça parça katılıyor; örneğin, önce 15 dakika süre alıyor, sonra bu süre kademeli olarak artırılıyor. Bazı oyuncular ise direkt ilk 11'de başlayarak katılabiliyor. Bu tamamen yaşadığı sakatlığa, oyuncunun fiziksel özelliklerine ve mevcut durumuna bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor.

 

Oyuncular sakatlıktan sonra psikolojik veya mental zorluklarla karşılaştıklarında yaptığınız egzersizler var mı?

Sakatlık süreçlerinde oyunculara en çok vakit geçiren fizyoterapistler ile atletik performans antrenörleridir. Dolayısıyla biz, gün geliyor psikolog görevi görüyoruz, gün geliyor mental destekler sağlıyoruz. Birçok noktada oyuncuların tekrar sahaya dönüşlerinde sadece fiziksel anlamda değil, ruhsal anlamda da ne kadar sağlıklı geri dönüş yapabilirlerse ve sürece ne kadar bağlı kalmalarını sağlarsak, o kadar verimli bir geri dönüş sağlanmış oluyor. Çünkü sakatlık süreçleri insanı farklı şekillerde etkileyebiliyor. Bazen oyuncu, bir daha futbol oynayamayacağını veya yürüyemeyeceğini düşünebiliyor bizler de bu alanda sayısız deneyim yaşadığımız için onlara rehberlik etmeye çalışıyoruz. İlk defa başlarına gelen bir durum olduğu için süreci nasıl yöneteceklerini de bilmiyorlar. Biz de burada deneyimlerimizi onlarla paylaşarak, bir yol haritası oluşturarak süreçlerin daha sağlıklı geçmesini sağlamaya çalışıyoruz.

 

Kariyerinizde unutamadığınız bir anınız var mı?

Çok fazla güzel anı yaşadım, içlerinden ayrım yapmak gerçekten çok zor ama deneyelim. Geçmişten günümüze doğru düşünce bir tanesi antrenörlüğe başladığım ilk yıllarda amatör ligde teknik sorumlu olarak çalıştığım takımda yaşadığımız gol sevinci diyebilirim. Namağlup başladığımız sezonda beşinci maçtı yanılmıyorsam. İç sahada geride götürdüğümüz bir maçta 90+2'de attığımız bir galibiyet golü vardı. Golden sonra bütün kulübe olarak muazzam bir sevinç vardı. Golden sonra kenarda bir sevinç koşusuna başladığımı hatırlıyorum. Sonrasında kendime geldiğimde nerede olduğuma çok şaşırmıştım. Kalenin içindeydik bütün takım olarak nerede olduğumuzu anlayıp kulübeye baktığımda aramızda ciddi bir mesafe vardı o yolu geriye dönüş ve takım halinde yaşadığımız mutluluk unutulmazdı. İkinci ve en güncel olan unutulmaz an ise Avrupa Şampiyonası’nda oynadığımız Türkiye-Avusturya maçında yaşamıştım. Maçın son anlarını hepimiz çok net hatırlıyoruzdur diye düşünüyorum Mert Günok müthiş bir kurtarış yapmıştı, heyecanımız en üst düzeyde kenarda maçı takip ederken son düdüğün çaldığı anda müthiş bir duygu patlaması olmuştu. Normalde stadyumlarda kulübe arkasında ayrılan bir alanda maçı takip ediyoruz ama bu maçta bize ayrılan alan kulübelerin karşı tarafındaydı, maçın bitişinin anlaşılmasıyla birlikte bütün herkes sahaya koştu ve müthiş bir sevinç yaşadı. Son olarak da Galatasaray'da 4. yıldızı kazandığımız sene çok maçta son dakikalara doğru goller atmıştık o anları ve sezonu 3 kupa ile kapatmak unutulmaz zamanlardı.

Kıymetli zamanını bize ayırarak birbirinden önemli açıklamalarda bulunan Vural Durmuş’a teşekkür ederiz. Kariyerinde başarılar dileriz.

 

Haber: Berkay Coşkun

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00