Toprak, cam, taş ve saç yeme alışkanlıklarının hem klinik hem de psikolojik bir hastalık olduğunu biliyor muydunuz? Pika sendromu, yaygın bir çocuk hastalığı olmakla birlikte her yaştan bireyde görülüyor. Tedavi edilmediği takdirde organlara zarar verebilecek Pika sendromu, ciddi sonuçlara neden oluyor.
Tıpta birçok tanı benzetmelerle isimlendirilmiştir. Pika sendromu ismi de diğer tanılar gibi, bir hayvandan esinlenerek ortaya çıkmıştır ve kelime anlamı saksağandır. Hepçil olan bu hayvandan yola çıkarak adlandırılan Pika sendromunu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu Uzman Dr. Hakan Şen bizler için klinik açıdan açıklarken, İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji bölümü mezunu Cansu Yumrutaş ise bu sendromu psikolojik açıdan değerlendirdi.
Pika sendromu
Hakan Şen, Pika sendromunu, “Normalde besin öğesi olarak gördüğümüz şeyleri yememiz gerekirken, besin öğesi olarak değerlendirilmeyen maddeleri yeme durumu.” şeklinde tanımlarken, “Bazı ülkelerde bir toprak cinsi var, onu gebe kalmak için yiyorlar. Bu geleneksel bir şey olduğu için onu yiyenin Pika sendromuna dahil olduğunu söyleyemeyiz. Bizim ülkemiz için konuşursak, toprak yemek bizim için gelenek olmadığından, ülkemizde toprak yiyenler Pika sendromuna girer. Dolayısıyla kültürel olarak besin öğesi olmayan herhangi bir şeyi tüketmek, Pika sendromu göstergesidir.” sözleriyle hastalığı açıkladı. Şen ayrıca, hastaya Pika sendromu tanısı konabilmesi için, hastanın bu davranışı en az 2 ay boyunca göstermesi gerektiğinin de altınız çizdi.
Gebeler ve çocuklar
Bu sendromun sıklıkla gebelerde ve çocuk yaş grubunda görüldüğünü söyleyen Şen, “Pika sendromu, çocuk yaş grubunda, 2-3 yaş civarında daha yoğunluklu görülür. Bu sendromun daha küçük yaş grubu için geçerli olduğunu söyleyemeyiz. Çocuk, altıncı ayda ek gıdaya ve bir yaş civarında da kendi kendine yemeye başlıyor. O güne kadar zaten besin öğelerini önüne biz koyduğumuz için, tanı alır hale gelmesi 2 yaş civarında oluyor. Dolayısıyla en yoğunluklu dönem de 2-3 yaş civarında. Gebe kadınlarda da sık görülüyor ama bu, bir erkek ya da yaş grubunun tutmadığı birinin tanı almayacağı anlamına gelmiyor.” dedi ve sözlerine ek olarak, ülkemizde taş, toprak, kil, kömür, cam ve bazen boya, iplik ve saç gibi hiç yenmemesi gereken maddelerin de bu sendrom dahilinde tüketildiğini belirtti.
Gerçekliği kanıtlanamamış nedenler
Şen, Pika sendromunun nedenlerinin tam olarak bilinmediğini belirtirken, olabilecek nedenleri şu şekilde anlattı: “Anne, baba ya da birey kendisi gelip yenmemesi gereken maddeleri yediğini söylediğinde klinik olarak bazı süreçlerden geçtikten sonra tanıyı koyuyoruz. Açıkçası Pika sendromu tanısı konmuş hastalar incelendiğinde, anlamlı bir neden-sonuç ilişkisi kurulacak bir veri bulunamamıştır. Kimi zaman çocuklar için demir, çinko eksikliğine yatkınlık yarattığı ve B1, B6 vitamini gibi herhangi bir vitamin eksikliğinde bunların karşılığı olarak yenmeyecek maddelerin yenilir hale geldiğini gördük. Fakat bunlar yendiği için mi demir, çinko veya vitamin eksikliği ortaya çıkıyor bilmiyoruz. Aslında bir kısır döngü gibi ve açıkçası anlamlı bir cevap yok. Dolayısıyla kanıtlanmış bir nedeni yok.”
Pika sendromunun psikiyatr veya psikologları ilgilendirecek başka sebeplerden de kaynaklanıyor olabileceğini söyleyen Şen, “Zeka düzeyinin geri olması gibi rahatsızlıklardan dolayı bunlara yatkınlık ortaya çıkabilir. Demir ve çinko eksikliğinden kaynaklı değil, mental retardasyonu (zeka geriliği) gereği, doğruyu yanlışı ayıramadığı için bireylerin yememesi gereken şeyler yediği görülebiliyor. Dolayısıyla hem altta yatan sebebi bulamıyoruz hem de bu tarz psikiyatr veya psikoloğu ilgilendiren nedenlerden ötürü olma olasılığı da var. O yüzden biz genelde bu şikayetlerle gelen hastalarda kan taramamızı ve muayenemizi yapıyoruz. Bir şey bulursak, gereken vitaminleri takviye ediyoruz. Eğer takviye ettiğimizde cevap alamazsak ya da herhangi bir eksiklik saptamazsak, çocuğun muayenesine göre nörolojiden mi, psikologdan mı yoksa çocuk psikiyatrisinden mi yardım alacağımızı görüyoruz. Çocuk grubu öncelikle bize gelir, farklı bir branş gerektirdiğinde buna göre yol izlenir.” diyerek tanı sonrası hangi branşlarda tedavi gerekiyorsa buna göre bir uzmana yönlendirildiğini belirtti.
“Bu maddeleri yemenin ağır sonuçları olabilir.”
Hastanın ne yediğinin önemli bir problem olduğunu ve yediği şeyden dolayı büyük problemlerin açığa çıkabileceğini söyleyen Şen, bu sorunları şu sözlerle anlattı: “Midemizin belli bir kapasitesi var ve onu doldurduğumuzda, karşılığında gereken vitaminlerimizi alıyoruz fakat toprak gibi maddeleri yediğimizde gerekenleri alamıyoruz. Bu durum da çocuklar için boy, kilo veya baş gelişimini ve IQ düzeyini (zeka seviyesi) etkiliyor. Hastanın midesi sürekli bunlarla dolu olduğunda doygunluk hissi oluştuğu için yemesi gerekenleri az miktarda yiyor, o zaman da bir vitamin eksikliği oluşuyor. Yemesi gereken besin kaynaklarını az alıyor, gereksiz şeyler yiyor. Bundan dolayı da demir, çinko ve vitamin gibi eksiklikler başlıyor. Bunlar da gelişmesini, ilerideki hedef boyunu, hedef kilosunu veya hedef IQ düzeyine ulaşmasını engelliyor. Bunlar dışında esas sıkıntı, sert, sivri veya köşeli bir şeyler yediğinde midesinde ve bağırsaklarında delinmeler, bağırsağın kendi yapısına zarar vermeler söz konusu oluyor. Civa ve kurşun gibi maddeler zehirlidir. Yendiğinde ise belli bir dozu aştığında ölüme sebep olabilir. Ayrıca organ hasarları, geri dönüşü olmayan organ yetmezliklerine, bunun sonunda belki de ölüme kadar gidebilecek ağır sonuçları olabilir. Bu sürecin 3-5 yılı alması, bu risklerin olmadığı anlamına gelmiyor.”
Bu konuda tanı koymanın tek başına yeterli olmadığını dile getiren Şen, tanı sonrası sürecin daha meşakkatli olduğunu söylüyor. Şen, “Bazen tedavi süreci içinde psikiyatr veya pedagog da olmalı. Anne ve babaya bu konuda neler yapmaları hususunda eğitim vermek lazım. Bazen de o sürecin içine özel donanımlı bir bakıcı da gerekebiliyor. Belki de sosyal yardımlaşmanın işin içine girmesi gerekiyor.” dedi.
Pika sendromuna psikolojik bir bakış
Cansu Yumrutaş, kimi zamanlarda psikolojik nedenlerden ortaya çıkan Pika sendromunu yaptığı araştırmalar sonucunda şu sözlerle anlattı: “Pika sendromunu DSM 4 Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal el kitabındaki haliyle anlatmak gerekirse, ilk kez bebeklik ya da çocukluk döneminde tanısı konulan bozukluklar arasında yerini aldığını söyleyebiliriz. Fakat DSM 5 olarak güncellenen kitapta ise bu kategorinin kaldırılması sonrasında Pika sendromu, beslenme ve yeme bozuklukları bölümünde yerini almıştır ve kriterleri daha açıklanır hale getirilmiştir. Onunla birlikte, yeme bozukluğunun her yaş grubunda kişilerde tanımlanmasına izin verilmiştir.”
Pika sendromunun sosyal damgalanmaya veya sosyal izolasyona yol açabileceğini söyleyen Yumrutaş, “Tedavide öncelikle altta yatan nedeni bulmak önemlidir. Kimi zaman doktorlar, yaptığı tetkikler sonucunda bizlere yönlendirme sağlıyor ve biz de öncelikle aileyi tanıyoruz. ‘Ailede her şey yolunda mı?’ ‘Nasıl bir aile yapısı var?’ gibi sorulara baktıktan sonra, aile danışmanlığı şeklinde ya da oyun terapisi ile ‘Çocuk neden onu yeme ihtiyacı duyuyor?’, ‘Davranışsal bir eylem mi?’ veya ‘Bir problem mi var?’ gibi incelemelerde bulunuyoruz. Yani, yememesi gereken bir besini yemeye neden ihtiyaç duyuyor buna bakıyoruz.” dedi ve sözlerine ek olarak çocukluk dönemlerindeki hastaların bazen de dikkat çekmek için bu davranışları gösterebildiğini ifade etti.
Yaşamı tehdit eden maddeler
Yumrutaş, Pika sendromuna sahip çocukların, davranış problemi yaşamalarına veya evde bir şeyler yolunda gitmediğinde bu davranışlar aracılığıyla sahip oldukları eksikliklerini tamamlayacağına inanarak yönelebildiğini söylüyor. Yumrutaş, konu hakkında “Aslında gelişimsel engelli çocuklar birçok problemli davranış biçimi için daha çok risk altında. Bu nedenle Pika sendromu, sıklıkla otizm spektrum bozukluğu ve mental retardasyonu olan bireylerde ortaya çıkmakta. Yani bu kişilerde daha çok yatkınlık var diyebiliriz.” dedi ve ek olarak her çocuğun özel bir yolculuğu bulunduğundan, doğru bir klinik gözlemle onlara eşlik edilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Pika sendromunun özellikle yaşamı tehdit eden tıbbi sonuçlara sebep olabilmesi nedeniyle önemli olduğunu belirten Yumrutaş, “Bu tip yeme bozukluklarında bilişsel davranışçı, uygulamalı davranışçı veya aile terapisi gibi tedavi yöntemleri kullanılmakta. Bu tedavi yöntemleri, özellikle otizm de dahil olmak üzere zihinsel engelli ve davranışsal problemlerde yaygın ve başarılı yöntemlerdir.” dedi.
Bu gibi rahatsızlıklarda ailenin tüm yapısına bakıldığını ekleyen Yumrutaş, “Ailede tüm ihtiyaçlar karşılanıyor mu bu çok önemli. Ayrıca burada çocuğun iç dünyasına bakmak da gerekiyor. Oyun terapisi sayesinde çocukla özel bir bağ kuruyoruz, çocuk bize iç dünyasını yansıtıyor ve bu sayede değerlendirmelerimizi aileyle paylaşıyoruz.” dedi ve “Ailedeki yeme düzeni nasıl?” veya “Çocuk hangi eksikliğinin yerine bu maddeleri koyuyor?” gibi sorulara bakılması gerektiğine dikkat çekti ve sözlerini noktaladı.
Haber & Fotoğraf: Fatma Sevdi
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...
CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN
Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...