Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


TOPLUMUN GELECEĞİNİ TEHDİT EDEN KRİZ: SOSYAL ÇÜRÜME

19.03.2025
Sağlık

 

Toplumların sürdürülebilir bir şekilde gelişebilmesi, sağlıklı sosyal yapılar ve kültürel değerlerin korunmasına bağlıdır. Ancak günümüz dünyasında toplumsal yapılarda meydana gelen büyük değişiklikler, sosyal çürümeyi beraberinde getirmiştir. Sosyal çürüme, sadece bireysel davranışların bozulmasıyla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda toplumun temellerini oluşturan kültürel değerlerin aşındığı, adaletin zayıfladığı ve insan haklarının ihlal edildiği bir süreci ifade eder. Özellikle son yıllarda, aile yapılarındaki değişim, ekonomik eşitsizlikler, eğitimdeki eksiklikler ve medyanın toplum üzerindeki etkisi, sosyal çürümenin giderek derinleşmesine neden olmaktadır. Bu bağlamda, sosyal çürüme yalnızca suç oranlarının artmasına yol açmakla kalmayıp, toplumsal refah seviyesinin düşmesine, gençlerin ideolojik ve kültürel açıdan eksik bir eğitim almasına, hatta psikolojik sağlık sorunlarının artmasına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra, toplumsal değerlerin yozlaşması, sadece bireysel suçları değil, aynı zamanda toplumsal sağlığı tehdit eden bir hastalığa dönüşmektedir.

 

Bu yazıda Aydın Adnan Menderes Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Kurumlar Sosyolojisi Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Özkan’la bir görüşme gerçekleştirerek, sosyal çürümenin nedenleri, toplumsal yapıya etkileri ve bu olumsuz gidişata karşı alınabilecek önlemler üzerine yapılan değerlendirmeleri ele aldık.

 

Sosyal çürüme aile yapılarının değişmesiyle ilgilidir

Öncelikle toplumun sosyokültürel bir yapı olduğundan bahseden Özkan, toplumsal ya da sosyal yapının toplumsal ilişkilerin kalıplaşmış sistemi olduğunu ve bütüncül toplumsal yapı olarak da ifade edilebileceğini söyleyerek burada toplumun bütününün ortak paydalarının yer aldığını, bunların ise bir toplumu geleceğe taşımak için önemli değerlerden olduğunu belirtti. Özkan, toplumsal çürümenin önemli sayılan değerlerdeki bozulma olduğuna dikkat çekerek, “Doğrusunu söylemek gerekirse günümüzde ülkemizdeki tabloda bu durumun var olduğuna üzülerek katılıyorum.” dedi. Toplumsal çürümeyi yani bir diğer deyişle sosyal çürümeyi kültürel değerlerde ciddi bir bozulma olarak ifade eden Özkan, sosyal çürümenin aslında birçok farklı boyutunun olduğunu ve göstergesini en belirgin şekilde, dilde görebileceğimizi söyledi. Özkan, toplumda kadınlara ve çocuklara nasıl davranıldığı konusunun, toplumun bütüncül yapısının nasıl olduğu konusunda çok net fikir veren önemli göstergelerden olduğunu belirterek medyaya sıklıkla yansıyan çocuk tecavüzleri ve çocuk öldürme durumlarını, toplumsal çürümeye delil olarak gösterebileceğimizi söyledi. Aynı zamanda, çocuklara ve kadınlara karşı gösterilen olumsuz davranışları dikkate alarak, bu durumların değerlerin yozlaşmasının ve artık bu tür değerlere saygı gösterilmemesinin göstergeleri olduğunu belirtti. Özkan, “Hayvanlara karşı işlenen korkunç cinayetler ve işkenceleri medyada duyuyoruz. Tüm bunlar, toplumumuzda değerlerin çürüdüğünün bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.” sözlerini ekleyerek, bu durumun, toplumsal değerlerin ilköğretimden üniversiteye kadar farklı aşamalarda yeterince aktarılmaması ve aile koşullarının oldukça değişmesiyle de ilişkili olduğunu belirtti.

 

Ekonomik eşitsizlik ve nüfus yapısının değişmesi sosyal çürümeyi kaçınılmaz hale getirmektedir

Özkan, hırsızlık suçunun artışının yoksulluğun artışıyla ilgiliymiş gibi göründüğünü fakat aslında tümüyle böyle olmadığını, Cumhuriyet’in 1945-1950’lerine kadar insanların temel gereksinimlerini büyük zorlukla karşılar durumda olduğu fakat gelir eşitsizliği söz konusu değil, kaynakların paylaşımı söz konusu olduğu bilgisiyle açıklayarak, “Şu anda gelir dağılımı açısından uçurumun çok arttığı açık.” dedi ve toplumumuzda bir azınlığın miktarı ölçülemez şekillerde para kazanıyor oluşunu orta sınıf denilen kesimin ise alt gelir grubuna çekildiğini izah etti. Bir diğer taraftan uluslararası istatistiklerde ülkemizde kara para aklama yönündeki uygulamaların çok yaygın görüldüğünü bizlere iletti. Özkan “Aslında eleştirel medya kanallarına ve görsel medyaya yansıdığı üzere, insanların hemen hırsızlığa yöneldiğini söylemek mümkün değildir. Çünkü bazı emekli kişilerin durumu kötü olsa da hırsızlık gibi bir duruma başvurmuyorlar. Çünkü bu tür bir yaklaşım, onların yetiştirilme biçimlerinde yer almamaktadır.” dedi. Ayrıca Özkan, ülkemize dünyanın farklı ülkelerinden çok fazla sayıda göçmen kabul edildiği için nüfus yapısının değiştiğini ve gelen kişilerin uzun vadeli olarak eğitim, sağlık ve iş imkanlarının nasıl sunulacağı gibi birçok konunun değerlendirilmesi gerektirdiğini dile getirdi. Göçmen kesiminde,  sayılarının fazla oluşundan kaynaklı göçmen durumlarında sunulan olanakların, sunumu yetersiz kaldığı için hırsızlık, yağma gibi durumların fazlaca görülür olduğu ayrıntısını da verdi. 

 

Toplumsal refah düzeyi eğitim sistemiyle doğrudan ilişkilidir

Özkan, çocukların ve gençlerin dünya görüşlerini en ideal biçimde yönlendirmede felsefe ve gerçek sanat eserlerinin son derece önemli olduğunu aktararak, çocukların zaten doğuştan gelen bir eğilimle felsefeye yatkınlıklarının olduğunu ve çocukların doğal soru sorma biçimlerinin uygun bir şekilde teşvik edilmesiyle, çok derin düşünceler ve fikirlerin ortaya çıkabileceğini belirtti. Fakat günümüzde eğitim sistemindeki kompozisyonlar ve tartışmaların tamamen çocukların ve gençlerin yaşantısından uzaklaştığını ve sınav odaklı çalışıldığını, çalışılan kaynaklar ve diğer malzemelerin öğrencilerin çeşitli düşünce alanlarını harekete geçirmekten uzak olduğunu aktaran Özkan, gençlerin ve çocukların da bilgi akışındaki gereksinimlerini dijital ortamlardan ve sosyal medyadan karşıladıklarını belirtti. Özkan, internette her türlü bilginin olduğunu ama bireylerde dijital okuryazarlık ve farkındalık olmadığında ciddi bir bilgi kirliliği ve bilginin güvenilirlikten çok uzak olmasının söz konusu olabileceğini ekleyerek, TikTok, Instagram gibi uygulamalarda kaynağı belirsiz ve avam ifadelerin mevcut olduğunu dile getirdi. Ardından Özkan, bu alanlarda kullanılan dilin son derecede bozulduğunu, “Eğer mümkün olsa beynimizi çıkarıp, çamaşır suyuyla dezenfekte edecek kadar kirle dolduran.” ifadesiyle açıklığa kavuşturarak, yine bu alanların değerler üzerinde düşünüp seçim yapmayı önleyen yapılar gibi göründüğünü ve dijital medya bağımlılığının çok yüksek seviyelerde olduğunu açıkladı. Artık kitapların bile tabletlerden okunabildiğini belirten Özkan, “Yüzlerce kitabı çantanızda taşıyabiliyorsunuz ama gerçek bir klasik kitabın beş duyuya hitabını, kokusundan dokunma duygusuna kadar insana sunabildiklerinin yerini tutabilecek bir sistem henüz bulanabilmiş değil.” dedi. Ayrıca konuyla ilgili, toplumsal refah düzeyinin sadece ekonomiye bağlı olmadığını eğitim sisteminde insanlara yaratıcılığı geliştirme, kendini keşfetme gibi farklı seçeneklerin sunulmasıyla mümkün olabileceğini de ilave etti.

 

Toplum sağlığı için alanında uzmanlaşmış kişiler son derece önemlidir

Özkan, yönetim sistemi, eğitimin farklı kurumları ve medya gibi stratejik önem taşıyan konumlarda bulunacak kişilerin, alanında uzmanlaşmış kişilerden seçilmesinin toplum için son derece önemli olduğunu belirtti. Ardından örneğin, okul öncesi çocuklar için hazırlanmış programlarda çocuklara temel alışkanlıkların kazandırılması, iyi arkadaşlık ilişkileri, farklılığın olumlanması gibi birçok konuda ciddi mesajların verilebilmekte olduğunu fakat tam tersi pedagojik açıdan son derece yanlış, bilimden çok uzak uygulamaların da var olduğunu şöyle bir örnekle açıkladı: “Üniversiteye değin eğitimlerde bir takım tarikatlarla işbirliği yapılması son derece sakıncalıdır. Tarikatlar hiçbir şekilde sivil toplum örgütleri olarak kabul edilemez. Eğitim formasyonlarına da asla sahip değillerdir. Burada tartışacakları ve verecekleri değerlerin çocukların gereksinimleriyle ilgisi yoktur. Din eğitimini tabi ki ebeveynlerin çocuklarına vermeleri doğal haklarıdır. Bu eğitimin nasıl verileceği çocuk hakları sözleşmesinde ve çocuk koruma kanununda ifade edildiği üzere çocuğun yüksek yararı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu da onlara verilecek değerlerin tamamen kademeli gelişim psikolojisi ve eğitim bilgilerine uygun olmasını gerektirir.” Özkan bu sözleriyle her işi, alanında uzmanlaşmış kişilerin yapması gerektiğini vurgulamış oldu.

 

Sosyal çürüme toplumsal bir hastalıktır

Özkan, “Bilgisizlik çok büyük bir rahatlıktır. Bir bireyin çevre sorunları hakkında bilgisi yoksa çevrede yaşanan birçok sorun onu teşkil etmez.” dedi. Ardından ülkemizde genç nüfusun oldukça fazla olduğunu, aydın insanların sayılarının da az olmadığını fakat tüm bu kötüye gidişlerin, çürümeye tanıklık edip bunun için yeterince tedbir geliştirememe durumunun insanları ciddi bir umutsuzluğa, ağır bir depresyona sürüklemekte olduğunu belirterek, sosyal çürümenin bu kadar yaygın bir durumda oluşundan kaynaklı toplumsal bir hastalık olarak ifade edilmesinin mümkün olduğunu aktardı. Özkan, bir toplumda çoğunlukta olarak bir takım durumları gerekçelendirmek çerçevesinde yapılanların meşru gösterilmesi, gerçeklerin üstünün tamamen örtülmesi gibi durumlar yaşanması, sağlıklı birey tanımlamasına uyan insanların yapacağı bir şey olmadığından onların da farklı bir patoloji içerisinde olduğu düşünüldüğünde toplumsal olarak bir çürümenin söz konusu olduğunu iletti. Özkan, psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle alınan ilaçların sayılarının çok fazla artmasının da toplumsal olarak iyi yöne gidilmediğinin bir göstergesi olduğunu paylaşmayı ihmal etmedi.

 

Sosyal çürüme suç oranlarını artırır 

Özkan, ülkemizdeki suç tablosunun hem çeşitlilik yönünden hem de belli bir alandaki ağırlık yönünden giderek arttığını ve yakın bir gelecekte ciddi tedbirler alınmazsa bu sorunun daha da büyüyebileceğini aktararak toplumsal değerlerin yozlaşmasıyla ve git gide kaybolmasıyla birlikte suç oranlarının arttığını ekledi. Son olarak Özkan “İnsanın özeleştiri gücü, suç işlemesi ve yanlış bir şeyler yapmasının önündeki en büyük engeldir. Çocuklarımızı küçüklükten itibaren özeleştiri güçlerini geliştirecek şekilde yetiştiremezsek, gençlerimize önemli evrensel değerleri aktaramazsak ve evrensel ilkelerden uzaklaşırsak bu durumlar suç oranlarında ciddi sıkıntılar yaratacaktır.” diye konuştu.

 

Sonuç olarak, sosyal çürüme, toplumsal değerlerin aşındığı, bireysel ve kolektif sorumlulukların unutulduğu bir süreçtir ve bu süreç, toplumun geleceğini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Aile yapılarındaki değişim, ekonomik eşitsizlikler, eğitimdeki yetersizlikler ve kültürel değerlerin kaybolması, bu çürümenin temel sebeplerindendir. Ancak, bu sorunların üstesinden gelmek mümkündür. Toplum olarak, eğitim sistemimizi güçlendirmek, değerlerimize sahip çıkmak ve bireysel sorumluluklarımızı yerine getirmek, sosyal çürümeye karşı alabileceğimiz en etkili tedbirlerdir. Gelecekteki nesillerin daha sağlıklı, bilinçli ve güçlü bir toplum oluşturabilmesi için her bireyin ve kurumun üzerine düşen görevleri yerine getirmesi büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, toplumsal refah ve huzur, sadece ekonomik göstergelerle değil, aynı zamanda değerlerimizin ve insan haklarımıza saygımızın korunmasıyla sağlanabilir.

 

Haber: Zeliha Dündar

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00