Türk tiyatrosunun emektar isimlerinden Hakan Bilgin, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunudur. Profesyonel oyunculuğa Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular Tiyatrosu’nda “Güle Güle” adlı oyunla başlamış, “Çakallarla Dans,” “Küçük Ağa” ve “Eşkiya” gibi önemli yapımlarda yer almıştır. Alaylı bir oyuncu olarak, tiyatronun kendisine kazandırdıklarıyla sinemada da başarılı bir kariyer sürdüren usta isim, oyunculuğa nasıl başladığını, kariyerindeki önemli olayları ve genç tiyatroculara olan tavsiyelerini gerçekleştirdiğimiz söyleşide bizlere aktardı.
Hakan Bilgin, sahne ve sinema dünyasında kendine özgü bir yer edinmiş, izleyicilerine birçok unutulmaz karakter sunmuştur. Tiyatroya olan tutkusu, onun için sadece bir meslek değil, bir yaşam tarzı haline gelmiştir. “Tiyatro, bizim antrenman alanımızdır.” diyerek, sahnenin ona kattığı deneyimlerin önemini vurgulayan Bilgin, elliden fazla dizi ve filmde rol alarak Türk sinema tarihine unutulmazlar listesine girmeye başarmıştır.
Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Hakan Bilgin, 4 Nisan 1967 doğumluyum, sinema ve tiyatro oyuncusuyum. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum fakat mesleğimi bu yönde devam ettirmedim. Tiyatroyu çocukluğumdan beri yapıyorum ancak meslek olarak düşünmemiştim. Oyunlar oynarken tesadüfler eseri meslek haline geldi ve bu meslekte olduğum için mutluyum.
Oyunculuğa nasıl başladınız?
Profesyonel oyunculuğa Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular tiyatrosu ile başladım, “Güle Güle” diye bir oyun vardı, amatör oyuncular alındı bende ona dahil oldum ve orada keşfedildim.
Şu anki deneyimlerinizle oyunculuğa ilk başladığınız döneme gidip kendinize ne tavsiye verirsiniz?
Kesinlikle konservatuar okumak isterdim. Aynı zamanda yabancı dil konusunda kendimi geliştirmemi önerirdim, çünkü bu iş donanım işidir. Başka bir iş değildir, entelektüel olmanız önemlidir ve kendinizi geliştirmeniz her zaman bir avantajdır.
Oyunculuk kariyerinizde zorlandığınız konular nelerdi ve bu zorluklarla nasıl başa çıktınız?
Ben alaylı bir oyuncuyum, yani konservatuvar mezunu değilim. Bu nedenle teorik olarak eksiklerim vardı; dünya tiyatro tarihi ve Türkiye tiyatro tarihi gibi konularda bilgi edinmem gerekiyordu, oyunları daha çok okumalı, daha çok izlemeliydim. Alaylı olarak başladığım için bu alanda daha fazla okuma gereksinimi duydum. Elbette hiçbir zaman konservatuvar mezunları kadar çok bilgili olmadım, bu sebeple kendimi bir aktör olarak görmedim, bu yüzden kendimi sadece tiyatro oyuncusu olarak tanımlıyorum. Tiyatro yaparken bu tür zorluklarla karşılaşmak insanın hayatında olabilecek şeylerdir. Sinema çekimlerinde fiziksel zorluklarla karşılaşıyoruz. Uzun süre çalışıyoruz ve daha yorucu tempoda çalışıyoruz.
Şu ana kadar oynadığınız diziler/filmler arasında hangisini beğeniyorsunuz?
Yani hepsi çok kıymetli ve değerlidir. "Çakallarla Dans" kendine özgü bir samimiyete sahipti, "Eşkıya" da benim için çok değerlidir. Kaç tane filmde oynadığımı bile hatırlayamam, ama oynadığım her şeyi sevmem gerekiyor.
Oynadığınız en iyi karakter hangisiydi?
"Küçük Ağa" dizisinde oynamıştım, orada Zeki Alasya ustamla oynamak heyecan vericiydi. “Maho” olarak rol aldım ve Urfa aksanını kullanmam gerekiyordu. Bu rolde Karadenizli olmam nedeniyle bazı zorluklar yaşadım, ancak bu karakteri oynamak hem keyifli hem de eğlenceliydi.
Sinema mı tiyatro mu?
Tiyatro bizim antrenman alanımızdır, bulunduğumuz yerdir ve oradan çıkarız. Sinemaya girmek istiyorsanız önce tiyatroya gitmelisiniz. Tiyatrodan sonra sinema yapmalısınız. Sinemanın tiyatrodan farkı tarihtir yani sinemada oynadığınızda 50 yıl sonra da izlenebilir, ancak tiyatroda anı yaşarsınız. Tiyatroyu sadece COVID-19 döneminde yapmadım. Tiyatro yapmayan bir insanın sinemada rol alması kolay değildir. Yanlış yapıyorlar dersem ayıp olur ama kolay değil, çünkü tek tip oynamak zorunda kalırlar. Tiyatro oyuncuyu zenginleştirir.
Genç tiyatroculara ne tavsiye edersiniz?
Samimi olmalarını isterim çünkü dünyada bir tane olduklarını unutmamaları gerektiğini bilmeliler. Eğer özgün bir kişiyseniz, yaptığınız şey özgündür. Başkalarını taklit ederek yapılırsa o zaman özgünlük kaybolur ve benzer olmaya başlarsınız. Kendine özgü ve kendine ait bir anlatım tarzı geliştirmek en iyisidir.
Dizi, film ve tiyatro oyuncusu Hakan Bilgin’e, bizlere verdiği samimi yanıtlar ve bize zaman ayırdığı için teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Haber: Berkay Coşkun
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...