Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


TEKE YÖRESİ’NİN SESİ: SİPSİ

20.03.2023
Kültür Sanat

 

Teke Yöresi’ne ait bir çalgı olan sipsi, Türkiye’de sadece birkaç düzine insanın icra edebildiği, öğrenilmesi oldukça zor bir enstrümandır. Kargı denilen kamıştan imal edilerek ortaya çıkan bu alet, Burdur’un, eski ismi “Dirmil” olan Altınyayla ilçesiyle özdeşleşen kültür hazinelerimizden biridir. Küçük bir yapıya sahip olan sipsi, ülkemizin yöresel müzik aletlerinden, bağlama ailesinin en küçük ferdi olan Cura ile birbirini tamamlayarak kaliteli bir ezgi dizisi ortaya çıkarıyor.

 

Türkiye’de sipsi ile ilgili sayılı akademik çalışmalardan birini hazırlayan müzik öğretmeni ve araştırmacı Deniz Yıldız, 2017 yılında Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Müzik Eğitimi Tezli Yüksek Lisans Programı’nda tamamladığı çalışmasında, sipsiye dair ayrıntılı tüm bilgileri sunuyor.

 

“Gelecek nesillere kaynak niteliğinde bir çalışma sunmak istedim”

Türkiye’de sipsiyle alakalı farklı çalışmaların olduğunu ifade eden Yıldız, “Ülkemizde sipsiyle ilgili birçok akademik ve sanatsal çalışma oldu. Yurt dışında yaşayanlar da sipsiye büyük bir ilgi duyuyor. Hatta bir dönem Fransız Etnomüzikolog Jerome Cler tarafından sipsi ile ilgili çalışmalar yapılmış ve Fransız Devlet Radyosu (Radio France) tarafından sipsiyle alakalı CD yayınlanmıştır.” sözleriyle Türkiye’nin kültürel bir parçası olan sipsinin sadece ülkemizle sınırlı olmadığına ve farklı coğrafyalardan da bu enstrümana merak duyulduğuna dikkat çekiyor. Birçok nefesli çalgıda olduğu gibi sipside çıkarılan tonun çalan kişiye özgü bir rengi olduğunu belirten Yıldız, kısaca şöyle tarif ediyor: “6 delikli bir çalgı aletinden bahsediyoruz. Ses aralığı, ortalama 1.5 oktavdır. Sipsideki sesler, deliklerin parmaklar ile açılıp kapatılarak, nefes basıncı değiştirilerek, diş ve dudak hareketleri ile elde edilmektedir.” Çalgıda, bir aşamadan sonra ses kontrolünün zor olduğunu söyleyen Yıldız, “Sipsiyi çalan kişi, hassas müziksel işitme duyarlılığı ve çalgıya hâkimiyetiyle bu zorlukları aşmaya çalışır. Bu seviyedeki müzisyenler, usta icracılar haline geliyor. Çalgının, standardize hale gelmiş olmaması, çalgının icrasını güçleştiren bir diğer faktördür.” şeklinde ifadeleriyle sipsinin çalınması zor bir çalgı olduğunu vurguluyor. Hazırladığı akademik çalışmanın üzerinde çok titiz davrandığını söyleyen Yıldız, “Az sayıda icracısının varlığından söz edebileceğimiz sipsi için gelecek nesillere kaynak niteliğinde bir çalışma sunmak istedim.” sözleriyle, sipsinin geleceğe yönelik aktarılması gereken bir kültür hazinesi olduğunun altını çiziyor.

 

“Sipsi enstrüman olarak, fazla bilinmediği için nargileye takılan küçük ağızlık olarak biliniyor ve bu çok yanlış”

Kültür Bakanlığı Mahalli sipsi yapım ve icra sanatçısı Yasin Akkaya’ya göre, sipsinin daha fazla ilgi görmesi gerekiyor. Sipsinin öz Türk çalgısı olduğunu belirten Akkaya, “Orta Asya kökenli olan sipsi, rivayete göre bir Türk Hakanı olan Kuşçu Tatar Han’ın zamanında üretilmiştir. Kuşları canlı bir şekilde yakalayabilmek için hakanın emri doğrultusunda, çevresindekiler tarafından deneme, yanılma yöntemiyle bir kamıştan imal edilerek ortaya çıkmıştır. O zamanlardan günümüze kadar gelen bir enstrümanın isim benzerliğinden dolayı farklı şeylerle anılması oldukça üzücü. Sipsi, enstrüman olarak fazla bilinmediği için nargileye takılan küçük ağızlık olarak biliniyor ve bu çok yanlış.” ifadeleriyle köklü bir geçmişe sahip olan sipsinin, popüler kültürdeki yerini hak etmediğine dikkat çekiyor. Bunun için elinden geleni yaptığın söyleyen sanatçı Akkaya, “YouTube’da ilk olarak sipsi eğitimine dair kaynak içerikleri oluşturdum. 2 yıl önce buna yönelik temel eğitim videoları yayınladım. 26 adet olmak üzere, bir eğitim serisini oluşturan videolar, öğrenmek isteyen kişilere katkı sağlıyor. Bireysel olarak da çevremden sipsi çalmak isteyenler olduğu zaman yardımcı olmaya çalışıyorum.” ifadeleriyle de sipsinin tanıtımına yönelik gayretlerinden bahsediyor. 

 

Sipsiyle gelen dünya birinciliği…

2018 yılında Polonya’da düzenlenen Dünya Halk Müziği ve Halk Oyunları Yarışması’nda birincilik elde eden Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuvarı Geleneksel Türk Müziği Bölümü Öğretim Görevlisi Ali Bedel, sipsinin tanınmasına yönelik katkı sağlayan icracılardan. Ülkemizde bile az bilinen bir enstrümanı dünyaya tanıtma başarısı hakkında Bedel: “Halk oyunları ve müzik festivaline katılım sağlamak amacıyla gittiğimiz yarışmada asıl amacımız, Halk Müziğine sipsiyle eşlik etmekti. Bireysel çalgı performansı, orkestra halinde müzik performansı ve halk oyunlarında bir performans olmak üzere üç farklı kategoride yarışma düzenlendiğini gördük. Türkiye’yi temsil etmek adına, üç kategoride de yarışmalara katıldık. Hindistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar 26-27 ülkenin temsilcileri vardı. Halk oyunlarında dünya birinciliği elde ettik. Orkestra yarışmasında üçüncü olduk. Daha sonrasında sipsinin tanıtımı için bireysel performansımı sergilediğim yarışmada birinci oldum.” sözleriyle, hem kendi adına hem de Türkiye’yi temsil etmek adına, sipsinin şöhretine yönelik olumlu anlamda katkı sağlama mutluluğunu yaşadığını belirtti. Yarışmadan sonra jürinin sipsiyi incelediğini, dünyadan ve Anadolu’nun birçok yerinden çalgıya yönelik ilginin arttığını söyleyen Bedel, “Sipsi, yapısı itibarıyla basit olmasının aksine çalması oldukça zor bir enstrüman olduğu için unutulma tehlikesiyle karşı karşıyadır.” sözleriyle sipsi çalan müzisyen sayısının az olduğunu ve sipsinin tanıtımına yönelik her şeyin önemli olduğuna dikkat çekiyor.

 

Küçük boyutlu sipsi ve bağlama ailesinin en küçük ferdi curanın birbiriyle uyumu

TRT Gençlik Korosu’nda saz sanatçılığı yapmış müzisyen Mehmet Berkan Sayın’ın aktardığı bilgilere göre, bağlama ailesinin en küçük üyesi olan cura, kendi içinde de bir aile yapısına sahiptir. Günümüzde Burdur’da koro şefliği yapan Sayın, “Curanın, Anadolu’da iki, üç, dört ve altı telli formları var. Orta Asya menşeili bir çalgı aleti olan curanın, yine aynı köklerden gelen sipsiyle oldukça uyumlu bir ilişkisi vardır. Sipsi ve curanın bir diğer ortak özelliği ise ufak yapılı olmalarıdır. Teke Yöresi’nin kültür hazinelerinden olan curanın, sipsiyle birlikte boyutunun küçük olması onları kolay taşınabilir kılıyor. Bu da Yörüklerin, uyumlu iki çalgı aletini tercih etmesindeki ortak özelliklerin başında geliyor.” sözleriyle sipsi ve curanın uyumuyla birlikte birbirini tamamlama noktasına değiniyor ve yöre halkının bu iki enstrümana olan ilgisine açıklık getiriyor. Kendi içinde de farklı bir yapısı bulunan curanın, her çeşidinin sipsiyle birlikte çalınamayacağını belirten Sayın, “Tüm cura çeşitleriyle çalınabilen sipsi, geleneksel anlayışta dört telli cura ile çalınır. Dört adet teli olmasına rağmen, İki Telli Cura olarak da adlandırılabilen bu çalgı, akademik kaynaklarda Kozağaç Curası ya da Kozağaç Dirmil Curası, şeklinde de geçebiliyor. Bu isimlerden sadece birisini kabul edersek taraf almış oluruz. Bunun olmaması için dört isimle birlikte anmamız gerekiyor.” ifadelerini aktardı. Sayın, “İki çalgının da gür seslere sahip olmasından dolayı, teknolojik enstrümanların olmadığı dönemlerde, akustik olarak gerçekleştirilen toplu etkinliklerde birlikte çalınması çok uygundu.” şeklinde ekleyerek bu iki çalgının birbiriyle olan uyumunu vurguluyor.

 

Haber : Erdem Karahan

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00