Türkiye'nin her bölgesinde farklı medeniyetler, farklı inançlar ve yaşamlar mevcuttur. Bu kozmopolit yapının getirdiği zenginlik tarih, sanat ve mimariye yansımıştır. Bu mimari yapılardan biri olan ve birçok hikâyeye konu olup ismini sıkça duyduğumuz İshak Paşa Sarayı, günümüze kadar ulaşan nadir saraylardan biridir. Hakkında birçok rivayetin bulunduğu bu saray, kimine göre padişahın âşık kızına yaptırdığı bir zindan, kimine göre diğer sarayların yapılma nedeni ile paralellik gösteren bir yapı. UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) tarafından Geçici Dünya Mirası Listesi’nde yer alan İshak Paşa Sarayı'na yerlilerin ve yabancıların ilgisi ve merakı artarak devam ediyor.
İshak Paşa Sarayı, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde yüksek bir tepede kurulmuş olup, tüm şehri görebilecek bir noktada yapılmıştır. Bu noktadan görülemeyen tek yer Ağrı Dağı' dır. Rivayete göre Paşa’nın kızı (zengiz kız) Ağrı Dağı’nda çoban olan birine (fakir oğlana) âşık olur. Kızını bu sevdasından vazgeçiremeyen Paşa, “Öyle bir saray yaptıracağım ki, kızımın gözü değil çobanı, Ağrı Dağı' nı bile görmeyecek” der. Bu rivayet gibi birçok yerel rivayete konu olan İshak Paşa Sarayı'nın mimarisi, özellikleri ve sanat tarihi açısındaki önemi hakkında Yozgat Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırma Görevlisi Adem Sevim ve Anadolu Üniversitesi’nden mezun olan Sanat Tarihçisi Asuman Korkmaz ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Korkmaz, sanat tarihiyle birlikte Kültürel Varlıkları Koruma ve Onarımı Bölümü’nden mezun olduktan sonra, sanat tarihi alanında mimari restorasyon çalışmalarında serbest raportör olarak çalışmaktadır. Korkmaz ve Sevim, bütün bunların yanı sıra sosyal medya platformlarında sanat tarihi sayfaları ve bu alanda internet sitelerinin kurucusu ve yöneticisi olarak çalışmalar yürütüyor.
Sarayın genel özellikleri ve tarihi
Yapımının 99 yıl sürdüğü bilinen İshak Paşa Sarayı, ziyaretçilerine taş süslemeleriyle, oda ve zindanlarıyla tam bir görsel şölen sunuyor. Düz zemin üzerinde yapılmayan bu saray, belli başlı kabarcıklarla bir taşın üstünde kurulduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. Sanat Tarihçisi Asuman Korkmaz, “Sarayın harem dairesinde yer alan, bu bölümün kitabesine göre sarayın yapılış tarihi Hicri 1199, Milâdi 1784’tür. Kitabede, sarayın Çıldıroğlu İshak Paşa tarafından yaptırıldığı yazmaktadır. Osmanlı Dönemi’nde Doğubayazıt Sancak Beyliği durumuna getirilerek önemli bir konum haline gelen bölge, Çıldıroğulları Atabeyleri tarafından yönetilmiş olup, bu saray o dönemde yapılan en önemli eser olmuştur. Yapılışının 99 yıl sürdüğü bilinen yapının, inşaat başlangıç zamanı bilinmese de, 18’inci yüzyıl sonuna doğru tamamlandığı bilinmektedir. Saray, Osmanlı mimarisindeki taş işçiliğinin en güzel ve ünik, yani benzersiz örneklerindendir. İshak Paşa Sarayı, bölge halkı tarafından Paşa Sarayı, Osmanlı Kalesi ve Behlül Paşa Kalesi olarak adlandırılır. Doğu-Batı doğrultusunda uzanan saray, avlular etrafına yerleştirilmiş 2-3 katlı odaların çevrelediği üç ana bölümden oluşur.” diye konuştu.
Sarayın genel özellikleri hakkında bilgi veren Korkmaz, sözlerine şöyle devam etti: “19’uncu yüzyıl Osmanlı-Rus Savaşlarında zarar gören saray, I. Dünya Savaşında Rusların tekrar Doğubayazıt’ı işgal etmesiyle askeri amaçla kullanılmıştır. Doğubayazıt İshak Paşa Sarayı’na ait görsel kaynaklar incelendiğinde, sarayın üst kat bölümleri, ikinci avluda yer alan hazire bölümü ve çeşme ile diğer birçok mimari elemanın günümüze ulaşmadığı bilinmektedir. Yerelde güçlenen ve gücünü göstermek isteyen yöneticinin bir yapısı olarak Osmanlı ve Türk saraylarının bir benzeri olan İshak Paşa Sarayı, saray olarak kullanılmamıştır. Adeta Topkapı Sarayı’nın küçültülmüş bir örneği olan İshak Paşa Sarayı’nın düzenlemesinin de Topkapı Sarayı’na benzerliği konusu kaynaklarda geçmektedir. Yalnız plan olarak değil, aynı zamanda şehrin yüksek bir noktasına inşa edilmesi, kaleye benzer özelliklerinin bulunması özellikleriyle de Topkapı Sarayı ile yakınlık gösterir nitelikte olarak değerlendirilmektedir.”
Sarayın benzerlikleri ve farklılıkları
İshak Paşa Sarayı ile diğer saraylar arasındaki temel noktaları sorduğumuzda ise Korkmaz, “İshak Paşa Sarayı’nı diğer Osmanlı saraylarından erken dönem ile karşılaştırıldığında, merkezden uzakta ve devlet tarafından yapılmamış olması, Edirne ve Topkapı Sarayı'na göre daha küçük bir alana sahip olması, yüksek kabartma şeklinde yoğun taş süslemelerinin bulunmasını başlıca farklı özellikleri arasında sayabiliriz. Osmanlı Devleti’nin erken dönem sarayları ile benzerliklerini ise, merkezlerdeki saraylar kadar görkemli bir yapıya sahip olması, plan özelliklerinin benzerliği, diğer saraylarda bulunan birimlerin ve avlunun kullanılması, insani ölçülerde olması, batının abartılmış yükseklikteki basamakları ve insanı ezen mimari özelliklerinin bulunmaması şeklinde sayabiliriz.” dedi.
İshak Paşa Sarayı’nın en önemli özellikleri arasında, benzersiz yüksek kabartma ve diğer tekniklerle oluşturulmuş taş işçiliği olduğunu belirten Korkmaz, “Bölgedeki beylerin ekonomik gücünü ortaya koyan taş işçiliğinde yerel üslup (Gürcü, Kafkas, İran) özellikleri, geleneksel Türk sanatının izleri, özellikle Selçuklu, gotik, barok, rokoko ve ampir sanat anlayışlarıyla birleşmiştir. Geleneksel mimari ile Batının sanat anlayışının görüldüğü süslemeler, sarayın her iki yönden özellikler barındırmasını sağlamaktadır.” diyerek sarayın özellikleri, farklılıkları ve benzerlikleri konusunda konuştu.
Sarayın yapılma amacına dair tarihte yer edilen nedenler ve rivayetler
Sarayın yapılma nedenine değinen Sevim, “Çıldır Atabeki olarak görev yapan İshak Paşa ve Çıldıroğulları’nın sosyo-ekonomik durumunu, gücünü ve kudretini göstermek amacıyla sarayın yapımına başlamıştır. İhya etme gücünü gösterme durumu, Anadolu Selçuklu Dönemi ile Beylikler Dönemi’nde de benzer şekilde bir anlayış olduğunu söyleyebiliriz. Bu duruma ilave olarak, sarayın yapılma nedeni ile ilgili olarak, bölgede birbirinden farklı rivayetler bulunur. Rivayete göre Paşa’nın kızı (zengiz kız) Ağrı Dağı’nda çoban olan birine (fakir oğlana) âşık olur. Kızını bu sevdasından vazgeçiremeyen Paşa, ‘Öyle bir saray yaptıracağım ki, kızımın gözü değil çobanı, Ağrı Dağı' nı bile görmeyecek’ der." ifadelerini kullanarak sarayın yapılma nedenlerinden ve rivayetlerden bahsetti.
Sarayın sanat tarihi açısından önemi
Sevim, “İshak Paşa Sarayı’nın, sanat tarihi açısından önemini mimari açıdan değerlendirecek olursak, geleneksel Türk saray mimarisini harmanlayan Osmanlı sarayları içerisinde, Topkapı Sarayı’nın benzeri olması açısından önemlidir. Sarayın sanatsal üslubunu plastik süslemeler üzerinden değerlendirdiğimizde, geleneksel Türk sanatı, Batı sanat anlayışları ve yerel süsleme özellikleri, sanatçıların sanat üsluplarını yansıtıyor. Yapılan süslemeler, sarayın dönem içerisinde ya da saraylar içerisinde değil, ayrıca ele alınıp değerlendirilmesini sağlamaktadır.” ifadelerini kullanarak, İshak Paşa Sarayı’nın sanat tarihi içindeki konumuna değindi.
Sarayda kullanılan malzemeler ve motifler
Korkmaz'ın söylediğine göre, sarayın yapımında kullanılan taş malzeme, tamamen yöreye özgü. Yapının temel üstünde kullanılan subasman taş, kırmızımtırak renkli kalker, yapının bazı bölümlerinde siyah bazalt taşı da görülür. Minarede kırmızı renkli yerel taş ile yapının iç ve dış duvarları, küfekiye benzer krem renk taşla örülmüştür. Taşların ustalarına ait yapılan bir çalışmada, 125’ten fazla usta imzasının bulunduğu, sarayın malzeme ve işçiliğiyle özel bir yapı olduğu belgelendi.
Korkmaz, son olarak şunları söyledi: “Geometrik, bitkisel, yazı, figür süslemelerin bulunduğu sarayda, birbirinden farklı yaklaşık 110 motif tespit edilmiştir. Motiflerin oluşturduğu özgün süsleme, farklı kaynakların sentezlenmesi ile oluşmuştur. Türk sanatı, özellikle Selçuklu sanatı, barok ve rokoko sanat etkileri ile bölgenin yerel özellikleri, özellikle İran, Gürcü ve Kafkas etkileri sarayın özgün süsleme programının oluşmasını sağlamıştır. Bu durumu örnekle desteklemek gerekirse, aklımıza gelen ilk örnek, taş işçiliği ile Anadolu’ya ölümsüz imzasını atmış Divriği Ulucami ve Darüşşifası olacaktır. Her iki yapı da benzersiz taş işçiliği örneklerine sahip. Aynı zamanda üç boyut etkisi yaratan motifleri ile meşhurdur.”
Haber: Yıldız Uluktekin
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...