Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


SÜMERBANKLI OLMAK: BİR FABRİKA, BİR KÜLTÜR, BİR CUMHURİYET MİRASI

25.10.2025
Dosya

 

Sümerbank, sadece bir fabrika değil; Cumhuriyet’in sanayi ve kültür mirasının yaşayan bir simgesi. Nazilli Basma Fabrikasında emeğini ortaya koyan Sümerbanklı emekliler, dönemin tanıkları olarak bugüne uzanan bir kültürün iz bırakan taşıyıcılarıdır.

 

Sabahın serinliğinde “Gıdı Gıdı” treni yavaşça süzülür, fabrika sireniyle birlikte şehir uyanırdı. Fatma Hanım kartını basar, Şevket Bey iplik tezgâhına geçerdi; o siren sesi, bir ömür boyu kulaklarında kaldı. “Biz orada sadece çalışmadık, aile olduk,” diyor Fatma Hanım, gözleri uzaklara dalarken. Evlilikler, dostluklar, çocuk kahkahaları… Hepsi Sümerbank’ın bahçesinde yankılanırdı. Kreşte büyüyen çocuklar, pencereden kırmızı otobüslerin ışıklarını seyreder, annelerini beklerdi. 23 Nisan geldi mi kızlara kırmızı fistanlar, erkeklere beyaz gömlekler dikilirdi. Yardım sandığından tencere alınır, ikramiye günlerinde Nazilli’nin çarşısı bayram yerine dönerdi. Her sabah kartlar basılır, makineler çalışır, çaylar paylaşıldıkça dostluklar çoğalırdı. Şimdi o makineler sustu ama hatıralar hâlâ canlı: “Sümerbank bizim yuvamızdı” diyorlar. Orada geçen yıllar sadece iş değil, bir dönemin emeğiyle yoğrulmuş bir hayatın hikâyesiydi. Çünkü Sümerbank, yalnız bir fabrika değil; hayatın, emeğin ve dostluğun dokunduğu en sıcak yerdi.

 

Türkiye ekonomi tarihinin temelinde yer alan ve simgesel değeri yüksek bir fabrika

Prof. Dr. Tuncay Ercan Sepetçioğlu, Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın Türkiye ekonomisi açısından önemli bir yere sahip olduğunu aktardı. Sepetçioğlu, “Fabrika Türk-Rus iş birliği çerçevesinde açılan Kayseri Bez Fabrikası’ndan sonraki ikinci fabrikadır.” dedi. Türkiye’de açılan ilk basma fabrikası ve ilk 5 yıllık kalkınma planı kapsamında açılan Türkiye’deki ilk fabrika olma özelliğini taşıdığını ifade eden Sepetçioğlu, “Bu yönleriyle fabrika, Türkiye ekonomi tarihinin temelini oluşturan ve simgesel değeri olan bir yatırımdır.” açıklamasında bulundu.

 

Cumhuriyet’in sosyal fabrika modeli

Sümerbank Basma Fabrikası’nın Atatürk modelli sosyal fabrika olarak tasarlandığını ve sadece üretim yapılan yerler olmadığını aktaran Sepetçioğlu, “Bu tür fabrikalar, işçi ailelerini ve onların çocuklarını da kapsayacak şekilde bir yaşam alanı oluşturuyor. Dolayısıyla sosyal ve ekonomik açıdan toplumsal kalkınmanın simgesi haline geliyor. Hem ekonomik üretimin bir alanı hem de Cumhuriyet’in hedeflediği toplumsal yapıyı inşa eden bir modeldir.” dedi. Fabrikanın Nazilli’de yalnızca işçi aileleriyle sınırlı kalmadığını, doğrudan ya da dolaylı olarak tüm bölgeyi etkilediğini vurgulayan Sepetçioğlu, “Nazilli’de bu fabrikanın lokması boğazından geçmeyen hiçbir aile yoktur. İşçi çocukları, esnaflar, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar ürettikleriyle fabrikanın yemekhanesine ve üretim sürecine katkı sağlıyordu.” ifadelerini kullandı. Fabrikanın kültürel yaşama etkisine de değinen Sepetçioğlu, “Nazilli’ye bir film gelecekse burada gösteriliyordu; tiyatro grupları, balolar ve 29 Ekim kutlamaları hep Sümerbank’ta düzenlenirdi. Fabrika, kentin kültürel hayatının da merkezinde yer alıyordu.” dedi.

 

Sümerbank: Üretimden yaşama

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nda ilk işçi kayıtlarının 1937 yılına ait olduğunu ve fabrikanın açılış tarihinin 9 Ekim olduğunu aktaran Sepetçioğlu,  “Kayıtlar, fabrikanın birçok kadın işçiyi istihdam ettiğini gösteriyor; bu durum Cumhuriyet’in kadınların çalışma hayatına katılımını teşvik etme felsefesiyle örtüşüyor.” dedi. Sepetçioğlu, “Fabrika ailelerin yalnızca erkekleri değil, kadınları da çalıştırmasını teşvik ediyordu. İşçi blokları ve lojmanlarda aileler için bahçeli evler, bekar erkekler için tek odalı apartmanlar bulunuyordu. Kadınların üretimde ve toplumsal yaşamda aktif rol alabilmesi için fabrikalar bu şekilde dizayn edilmektedir.” diye vurguladı. 

 

Kadın, aile ve sosyal yaşamın fabrikası

Sepetçioğlu, “Çalışan kadınların en büyük sorumluluğu çocuk bakımıydı. Fabrikanın girişinde Türkiye’nin ilk kreşlerinden biri bulunuyor. Burada doktor, hemşire ve eğitmenler görev yapıyordu. Kreşin oyun sahaları ve top havuzlarıyla donatılmış yapısı, çocukların okul öncesi eğitimlerini güvenle almasını sağlıyordu. Çocuklar büyüdükçe Sümer İlkokulu ve Ortaokulu’na, ardından teknik liselere yönlendiriliyor; staj ve burslarla üniversiteye kadar destekleniyordu.” ifadelerini kullandı. Böylece okuma yazma bilmeyen işçi ailelerin çocukları nitelikli işçi ve uzman statüsüne eriştiğini söyleyen Sepetçioğlu, “Fabrika çalışan kadın ve erkeklere sağladığı yemek, sinema, müzik ve tiyatro gibi sosyal imkanlarla onların özgür bireyler olarak toplumsal hayata katılmasını sağlıyordu.” diye aktardı. Sepetçioğlu ayrıca, “İşçi ailelerin kız çocukları muhakkak bir meslek sahibi oluyor; sadece fabrikada değil, bankacılık, eğitim ve diğer sektörlerde de çalışabiliyordu. Nazilli ve diğer Cumhuriyet Dönemi fabrikalarının bu felsefe ile ekonomik ve sosyal özgürlük sağladı.” diyerek sözlerini tamamladı.

 

Sümerbank: Ekonomik ve sosyal kimlik kazandıran fabrika

Osmanlı’nın son döneminde de benzer uygulamaların bulunduğunu, bu anlayışın Cumhuriyet Dönemi’nde ilk defa ortaya çıkmadığını aktaran Sepetçioğlu, “İzmir İktisat Kongresi işçi ve amele ayrımını gözeterek, kişi hak ve özgürlüklerinden, işçi haklarına ve sendika hakkına kadar pek çok konuyu ele aldı.” şeklinde konuştu. Sepetçioğlu, “İşçilerin Kuşadası’ndaki dinlenme ve eğitim kampına maaşlarından cüzi bir kesintiyle aileleriyle birlikte yazın 15 güne varan sürelerde gönderilirdi.” dedi. Sepetçioğlu, “Fabrikanın kendi enerjisini ve malzemesini üretmesinin yanı sıra makine döküm atölyesi ve mobilya marangozhanesi gibi birimleri de bulunmakta, böylece çalışanlar emeklilik sonrası öğrendiklerini Nazilli sanayisinde uygulamışlardır. Cenaze ilanlarında ve mezar taşlarında sıkça ‘Sümerbank’tan emekli’ ibaresi yer almakta. Bununla birlikte fabrika işçilere hem sosyal hem de kültürel açıdan aidiyet ve kimlik kazandırmıştır.” diye belirtti. 

 

“Nazilli’de dolaylı ya da dolaysız fabrikanın lokmasının boğazından geçmediği kimse yok”

Prof. Dr. Tuncay Ercan Sepetçioğlu, Nazilli’de fabrikanın lokmasının doğrudan veya dolaylı olarak herkese ulaştığını aktardı. Sepetçioğlu, “Fabrika, işçilere ekonomik gelir sağlarken, esnaf ve köylüler de üretim ve tarım ürünlerini fabrikaya satarak kent ekonomisine katkıda bulunuyordu.” diye aktardı. Fabrikanın kapılarının yalnızca ekonomik değil, sosyal ve kültürel açıdan da halka açık olduğunu belirterek, kent ile bütünleştiğini vurgulayan Sepetçioğlu, “Bu bağlamda Nazilli, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte gelişmiş, 1960 ve 1970’lerde çevre illeri nüfus ve sosyal-kültürel kapasite açısından geçmiş, fabrikanın kapanmasıyla birlikte ise şehir gerilemeye başlamıştır.” dedi.  Ayrıca Sepetçioğlu, “Sümerbank Erken Cumhuriyet dönemi fabrikaları arasında kompleksi en iyi korunan alandır. Fabrika, 1935’te temeli atılmış ve 1937’de açılmıştır; dönemin ekonomik ve toplumsal koşulları göz önüne alındığında büyük bir başarı olarak değerlendirilmektedir. Kapanmasının ardından dahi Türkiye ve dünya için önemli bir potansiyel taşımaktadır.” açıklamasında bulundu. 

 

İşçilerle kurulan toplumsal bağ

Prof. Dr. Tuncay Ercan Sepetçioğlu, “Fabrika açılmadan önce ar-ge çalışmaları için 1932’de Pamuk Araştırma Enstitüsü burada kuruldu. Bölgenin iklim ve toprak özelliklerine uygun pamuk tohumları geliştirildi.” dedi. Fabrikanın, kapandıktan sonra müze olarak hizmet vermesi ve bazı özel günlerde halka açılmasının, eski işçiler ve aileleri için duygusal anlar yarattığını aktaran Sepetçioğlu, “Gelen emekliler, eski işçiler, çocukları ve torunları kampüsü ziyaret ettiğinde, mekanla olan bağları çok güçlü. İnsanlar, sadece ekonomik gelir sağladığı için değil, sosyal statü, güvence ve kültürel gelişim sağlayan bir yer olduğu için Sümerbank’a gönülden bağlı. Bu nadir rastlanan bir olgu; işçiler ve mekan arasında toplumsal bellek açısından olağanüstü bir bağ oluşmuş. Fabrikanın önemi bu açıdan büyüktür.” ifadelerini kullandı.

 

Sümerbank emeklileri: Çalışma düzeni ve üretim süreci

Sümerbank’ta uzun yıllar çalışan emekliler; fabrikanın düzeni, üretim süreci ve sosyal yaşamına dair izlenimlerini paylaştı. 1980-1996 yılları arasında iplik bölümünde görev yapan Fatma Dinç, “Ramazan Bayramı’nın son günü ve ayın 11’i sabahında da çalışılırdı. 23 Nisan’da çocuklara özel kıyafetler dikilirdi. Resmi günlerde izinli olurduk; yıllık izinler 10 yıla kadar 21 gün, 10 yıldan sonra ise 29 gündü. İşçiler işe girerken kartlarını basar ve makinelerinin başına geçerdi. Girişte bekçiler, numara kartlarını kontrol ederdi.” dedi. Fabrikanın üretim sürecini ve işleyişini anlatan Mustafa Atsak, “1976’da girdim, 1998’de emekli oldum. Fabrika, her şeyi kendi içinde üreten bir yerdi. Pamuk fabrikasının içinde pamuk tarlası vardı. Pamuk çırçırdan geçtikten sonra fabrika kısmına gelir, basma olarak çıkardı. Masura dahil tüm iplik ihtiyaçları fabrikada üretilirdi. Masurhanede çalışan işçiler her şeyi üretirdi, dışarıdan mal gelmezdi.  ‘Gıdı Gıdı’ adında bir tren vardı; sabah gider, öğlen ikinci postayı getirir, çıkacakları taşırdı.” dedi. Şevket Dinç ise 22 yıl 8 ay çalıştığını belirterek, “Kapanmasına çok üzüldük, keşke Sümerbank kapanmasaydı. Fabrika, Nazilli için bir velinimetti ama değeri bilinmedi. 3 ayda bir yani senede dört ikramiye ve 30 yevmiye alırdık. O günlerde esnaf da kazanıyordu. Fabrika kapandı, Nazilli artık emekli şehri oldu. Çok az kişi kaldık” ifadelerini kullandı. 1973-1994 yılları arasında çalışan Sevcihan Şimşek de, “Sinema, düğün salonu, lokal, hastane ve park gibi sosyal etkinliklerden faydalanırdık.” şeklinde konuştu.

 

Sümerbank’ta büyüyen Pınar Atsak’ın anıları

1978 doğumlu olduğunu ve Sümerbank’ın yuvasında büyüdüğünü anlatan Pınar Atsak, “Annem 3-11 vardiyasındaydı. Biz 6 yaşına kadar yuvada büyüdük. Annemler işte oldukları için komşular bize göz kulak oldu. Yuvada hamur oynar, küçük oyuncaklarla vakit geçirirdik. Emziren anneler süt saatlerinde çocuklarını yuvada emzirirdi.” dedi. Atsak, kardeşinin de aynı şekilde yuvada büyüdüğünü belirterek, “6 yaşımızdan sonra evde kendi başımıza kaldık. Vardiya bitince annem bizi yuvadan alırdı. Fabrikanın çıkışında yoklama yapılırdı; annemlerin çıkışını seyrederdik. Kırmızı belediye otobüslerine binerdik; küçük biletlerimizi şoför okuturdu.” ifadelerini kullandı.

 

Nazilli Basma Fabrikası’nda yıllarını geçiren Sümerbanklı emekliler; Sevcihan Şimşek, Fatma ve Şevket Dinç, Mustafa Atsak ile fabrikanın yuvasında büyüyen Pınar Atsak’a ve Sümerbank’ı hem akademik hem saha çalışmalarıyla yakından inceleyen Prof. Dr. Tuncay Ercan Sepetçioğlu’na değerli katkıları için teşekkür ederiz.

 

Haber: Melisa Ayhan 

Fotoğraf: Kübra Helin Akbaş 

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00