Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


SOFRAMIZDAKİ GİZLİ TEHLİKE OLAN KİMYASAL KALINTILAR

17.01.2025
Sağlık

 

Pestisitler,  yapılarına göre tarımda verimliliği artırmak için ekinlere ve bitkilere zarar verme potansiyeli bulunan zararlı organizmalar olan böcekleri ve istenmeyen yabani otları kontrol altına almak, gerekirse de yok etmek için tarımda kullanılan kimyasal karışımlardır. Pestisitler gıdalarda kalıntı bırakabilir. Bu kimyasal karışımlara maruz kalmış meyve ve sebze gibi gıdalar, iyi yıkanmadan tüketilirse çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. 

 

Pestisitler, tarımda zararlı böcekler ve zararlı olabilecek yabani otların yayılması ile mücadelede önemli bir yere sahip ancak bilinçsiz kullanımın insan sağlığına zararları da göz ardı edilemez. Günümüzde de pestisitler dünya çapında tartışmalara yol açmaktadır.  Bu haberimiz için pestisitlerin faydalarını, insan sağlığına zararlı olabilecek riskleri ve  tehlikelerini, bu risk ve tehlikelere karşı alınabilecek önlemlerin neler olacağı hakkında Aydın Adnan Menderes Üniversitesi  Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim Dalından Prof. Dr. Selçuk Hazır ve yine Aydın Adnan Menderes Üniversitesi  Fen Fakültesi Biyoloji bölümü Mikrobiyoloji Ekoloji Biyoteknoloji Anabilim Dalından  Doç. Dr. Harun Çimen ile görüşme gerçekleştirdik.

 

Pestisit değil zehir demek daha doğru

Pestisitler, üretilen tarımsal ürünleri ve bitkiyi, zararlı organizmalardan koruyan kimyasal karışımlardır. Akademik kariyerine Hacettepe Üniversitesinden başlayıp yüksek lisans eğitiminden sonra doktorasını ise Amerika’da California Üniversitesinde bitirmiş olup çalışmalarını biyolojik mücadele üzerinden sürdüren, uzmanlık alanının ise pestisitler ve bu pestisitlerin insan sağlığına etkileri olduğunu ve pestisitlerin ilaç değil zehir olduğunu söyleyen Hazır, “Pestisit dediğimiz şeyler, ‘tarımsal ürünlerimizi ve bitkilerimizi korumak amaçlı kullandığımız kimyasal karışımlar’ diye geçer ama bu bildiğiniz zehirdir. Ekinlerimize zarar veren organizmalar yok olsun diye ekinlere ve bitkilere verdiğimiz zararlıları yok eden zehirlerdir. Zehir tabiri pek kullanılmaz. İnsanlara ‘böcek zehiri bu’ derseniz, o ürünü almaktan imtina edebilirler ama ilaçlar tedavi amaçlı kullanıldığı için bu ürünlere ilaç derseniz, insanlar ‘bunlar ilaç nasıl olsa bir şey olmaz’ deyip fütursuzca alabiliyorlar. Çünkü insanlar bu zehir tabiriden hoşlanmaz. Özellikle söz konusu gıda ise tüketilecek ürünlerde ‘zehir’ kelimesi bir defa bunu pazarlayan ilaç şirketlerinin işine gelmez. Tüketici ise ürünü almaktan çekinir. Dolayısıyla bu ekonomik sistemde ‘kimyasal karışımlar’ gibi kelimeler kullansak bile vatandaşlarımız şunu bilsinler, aslında bunlar ürünlerde kullanılan zehirlerdir. Biz de dolaylı olarak bu zehirleri vücudumuza alıyoruz. O yüzden, ‘ilaç kullanmadan bu zararlılara karşı biyolojik yöntemler kullanarak nasıl mücadele edebiliriz?’ sorusunun cevabını bulmak için çalışıyoruz. Asıl çalışma alanımız bu konu üzerinedir.” sözleriyle pestisitlerin aslında çok ciddiye alınmasını ve insan vücuduna dolaylı olarak giren bu zehirlerle ilgili mücadelenin  daha çok desteklenmesi gerektiğini dile getirdi. 

 

Kanserlerin maalesef artmasında çok etkin bir rolü var

Çiftçilerin, ekinlerini ve bitkilerini korumak amacı ile bu ilaçları bilinçsizce kullanması durumunda, zararlılarında ilaca karşı bağışıklık geliştirdiğini dile getiren Hazır, “Çiftçilerimizin maalesef büyük bir çoğunluğu bu zehirleri bilinçsizce kullanmakta. Büyük bir eğitimsizlik ve bu ilaca rahat erişim sorunu var. Bu ilaçların belirli bir etkinlik süreleri var. Örneğin bir ay süresi olan ilacı çiftçilerimiz ekinlerine zarar gelmesin diye, bir ay beklemek yerine, haftada bir kullanarak ekinlerini ilaçlıyorlar. Ekosistemde canlılar sürekli evrim süreci atlatırlar, olağan durumdan sürekli bağışıklık kazanarak evrilmeye çalışırlar. Dolayısıyla siz bu zehiri sürekli canlıya empoze ederseniz o canlı zaman içinde bağışıklık kazanacaktır. Peki bağışıklık kazanırsa ne olacak? Zehir miktarı artmış olacak. Zararlının yok olabilmesi için daha fazla kimyasal karışım, yani zehir vermek durumunda kalacaksınız. Bu da dolaylı yoldan biz tüketicilerin daha fazla zehirli ürüne maruz kalması demek. Bu kimyasal karışımların yapılan araştırmalar sonucunda, DNA’yı kırdıkları görülmüştür. Bu ne demek peki? Kanser hücrelerinin oluşması demek. Gün geçtikçe toplumda maalesef kanser vakaları artmaktadır. Bunun en büyük gizli sebeplerinden biri işte kontrolsüz kullanılan ilaçlardır. Yurt dışında bu ilaçların kullanımı yasaktır. Bu yüzden, biz yurt dışına yaptığımız ihracat ürünlerinde, kesinlikle bu kimyasalları kullanamıyoruz. Çünkü o ülkeler, bu ilaçların kullanıldığı ürünleri kabul etmiyorlar.” ifadeleriyle gözden kaçan tehlikenin daha da büyüyebileceğini ve çiftçilerimizin sıkı denetimlerden ve eğitimlerden geçmesi gerektiğini bizlere aktardı. Daha sonrasında alınabilecek önlemler hakkında  konuşan Çimen, “Bir defa ilaçlar çok kolay erişilebilir durumda ve bunların reçetelendirilmesi lazım. Çiftçilerimizin belirli bir eğitim sürecinden geçmesi ve ürünlerinin sürekli denetlendirilimesi lazım. Bir mühendisin belirli bir alan olan kullanılabilir tarım alanından sorumlu olması lazım. Bu şekilde işleri daha kontrol altına alabiliriz” ifadelerini kullanarak, farkında olmadan tükettiğimiz tarımsal ürünlerin ne denli tehlikeli olabileceğini ve bunlara en kısa sürede önlem alınması gerektiğini dile getirdi.

 

Maalesef ürünü yıkayarak zehirden kurtulamazsınız

Halk arasında meyve veya sebzeyi yıkayarak pestisit kalıntılarından kurtulabiliriz diye yaygın bir inanış olduğunu belirten Çimen, “Şimdi bu ilaçları ‘zehirleri’ kontak etkili olanlar ve sistemik olanlar diye ikiye ayırıyoruz. Kontak etkili olanlar, daha çok doku üstü kullanılan zehirlerdir. Bu zehri attığınızda değme yani kontak yoluyla o böceğe temas eder. Amaçları böcekleri yok etmektir. Sistemik olanlar  ise  daha çok toprağa ve toprağın altına işlenerek, toprak üstündeki bütün yabani bitkileri yok etmeyi amaçlayan bir zehir türüdür. Bunlar bitkinin içine girerler ve çok daha tehlikelidirler. Çünkü meyve veya sebzenin içine karışmış bu zehiri, siz ne kadar da yıkarsanız yıkayın geçmeyecektir. Bahsettiğimiz gibi bilinçsizce kullanılan zehirlerin, artan dozları sayesinde vücudumuza, her geçen gün daha fazla zehir alıyoruz. Bu zehirlerin en kritik özelliği vücuttan atılmalarının çok zor olmasıdır. Bu zehirler vücudumuzdaki yağlarda birikirler. Kumbara gibi düşünün, sürekli toplanıp birikirler.  Yağları vücuttan atmak çok zor olduğu için yağların parçalanması kolay değildir. O yüzden vücudumuzda sürekli birikim halinde olurlar. Bu da zamanla DNA’nın (Deoksiribo Nükleik Asit), parçalanmasına sebep olur. DNA’nın parçalanmasından sonra kontrolsüz hücre büyümesi olur. Kontrolsüz hücre bölünmesi de zaten kendini tümör olarak gösterir. Ama kontak etkili olan ilaçlamaların yapıldığı ürünlerde ise  bu kullanılan zehirden kurtulmanın en kolay yolu, ılık su ile ürünü yıkamak sonrasında da  bir kovanın içinde su ile bekletip içerisine yarım su bardağı kadar sirke koymak, bu kalıntıların üründen atılmasında etkili olacaktır.” ifadelerini kullanarak, ürünlerde kullanılan kimyasallardan nasıl kurtulabileceğinizi, kurtulmanın mümkün olmadığı durumları ve bu durumların getireceği zararları bu sözler ile ifade etti.

 

En tehlikelisi maalesef köylüden aldıklarımız

Halk arasında organik diye köylüden aldığımız ürünlerin aslında en tehlikeli ürünler olduğunu ve toplum  bilincinin bu duruma karşı maalesef yeterince gelişmediğini belirten Hazır, “Anlattığımız üzere bilinçsiz kullanılan zehir ve dozları hakkında bilgilendirmede bulunduk. Burada en önemli olan durum  tüketime hazır olan  ürünün bir denetimden geçip geçmemesi durumudur. Hepimizin ‘köylü yapıyorsa organiktir’ diye bildiği gerçek maalesef bu durumun tam tersidir. Çünkü x bir teyzemiz veya amcamız, gerçekçi olmak gerekirse, çiftçilerimizin büyük bir çoğunluğu kullanılacak dozları bilmemektedir. Biz laboratuvar ortamında bilimsel çalışmalar yaptığımız halde, şu kadar metrekareye şu kadar milim diye ilaçlarda milimetrik hesaplar yaparken ayırmakta zorluklar çekiyoruz. Bunu köylü birinin ayarlaması ve ona göre kullanmasının, eğer eğitim almamışsa imkanı yoktur. O miktarları ayarlayan alet edevatı da yoktur. O yüzden daha uygularken 50 katı, 100 katı ilaçlar atarlar. Sonra o 50 kat ve 100 kat ilaç atılmış ürünün hasat zamanını da bilmezler. Ürün olduğu zaman onları toplar getirir pazarda satarlar. Vatandaş da 50 kat 100 kat zehire maruz kalmış hasadı pazarda alır evine götürür ve ondan sonra da tüketerek zehri vücuduna alır. Farkında olmadan  zehri vücudumuza alıyoruz, sonra da bu zehirler sinsi bir şekilde  vücutta biriktiği için anneden çocuğa da kordon bağı sebebiyle aktarılabiliyor. Eskiden yaşlı insanlar nispeten kanser olurdu ama maalesef görüyoruz ki çocuklarda kansere yakalanma istatistiklerinde de büyük artışlar var. Teşvik etmek gibi olmasın ama gördüğümüz doğruyu söylemek zorundayız. Süpermarketlerde nispeten ürün almak daha mantıklı çünkü o ürünler bildiğimiz kadarıyla en azından bir denetimden geçer ve en sonunda raflara konulur. ‘Bu ürünlerin arkalarında kullanılan ilaç varmı ve varsa dozu nedir?’ gibi soruların cevaplarını en azından alabilirsiniz. Burada amaç, hiç bilmediğimiz bir şey tüketmektense en azından fikir sahibi olabileceğimiz ürünleri tüketmektir. Bu durum nispeten daha faydalı olur. Tüketici olarak bu ürünlerin zehire maruz kalıp kalmadığını ise asla anlayamazsınız çünkü bir laboratuvar ortamında test edilmesi lazım. Dolayısıyla tüketici olarak sertifikalı ürünlerin satıldığı yerleri tercih etmek en doğrusu olacaktır.”  dedi. Tüketici olarak bildiğimiz doğru olan köylülerden ürün almanın en sık yapılan hata olduğunu, bununda denetimsizlikten kaynaklandığını ve üründe ne kullanılıp kullanılmadığını asla bilemeyecek olmamıza değinen Hazır, nispeten bir denetimden geçmiş olan ürünleri tüketmenin daha sağlıklı olabileceğini sebepleriyle beraber ifade etti. 

 

Tek yol biyolojik mücadele

Bu ilaçlardan kurtulmak için doğal yolların tarımda etkin olması gerektiğini söyleyen Hazır, “Bu tür zehirlerden kurtulmak için biyolojik mücadele altında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Biyolojik mücadele, kimyasal mücadeleye göre ortaya çıkmış çok yeni bir kavramdır. Kimyasallar üretmek kolaydır. Doğal yollarla koruma sağlamak, kimyasallar ile korunma sağlamaya göre çok daha zordur. Çünkü kimyasallar yüzlerce yıl öncesinden gelişen bir bilimdir. Daha kolay ve az maliyetli olduğu için en çok tercih edilen yöntemdir. Biyolojik mücadele ise son 40-50 yıldır gündeme gelmiş ve kullanılmaya başlanan bir yöntemdir. O nedenle kimyasallar, bir zamanlar mecbur olarak kullanılan yöntemlerdi. Fakat günümüzde artık öyle bir mecburiyet ortadan kalkmış durumda çünkü biz doğayı keşfetmeye ve doğayı öğrenmeye başladık. Gelişen teknoloji ve alternatif tıp bilimi sayesinde her şeyin bir alternatifi var. Biyolojik doğal yöntemler ile  zararlıyı yüzde 100 yok edemezsiniz ama yüzde 98 gibi bir oranda yok edebilirsiniz. Bu da çiftçinin ektiği üründen  zarar ettirmeyecek seviyede tutmasına yeterli olacaktır. Günümüzde yavaş yavaş sivil toplum kuruluşları oluşmaya başladı. Bunlar, ‘zehirsiz hayat, pestisitsiz hayat, organik pazar’ gibi sivil toplum kuruluşları ve çoğalmaya başladılar. Bunlar da pek tabii biyolojik mücadelenin sesini artıran sivil toplum oluşumları. Devletimiz ise bu konuda desteğini her daim göstermiş ve bu konunun üzerine gitmeye devam eder durumda. Çiftçilere, biyolojik mücadeleye destek verirsen şu kadar teşvik primi gibi veya malını güvence altına alacak sözleşmeler ile çiftçinin hiçbir şekilde mağdur olmaması için desteğini belli ediyor.” sözlerini söyleyerek biyolojik mücadelenin artık  geliştiğini, devletin de bu işin içinde aktif bir rolünün olduğunu belirtti. 

 

Ekosistemi bozuyoruz, gelecekte büyük sorun yaratacak

Kullanılan bu kimyasalların elbette ki çevre sağlığına da büyük zararları var. Hazır, gelecekte bizi bekleyen durumları ve ekosistemin zamanla bozulması halinde gelecekte karşılaşabileceğimiz  olayları  şu sözlerle ifade ederek, “Belki de en önemli konulardan biri de bu. Bu kimyasalları toprağa atıyoruz. Kimyasallar topraktan yağmur ile aşağı inip yer altı sularına karışıyor. Yer altı sularında birleşip tükettiğimiz takdirde tekrardan bünyemize girmiş olur. Toprakta yaşayan yararlı organizmalarda bu sebeple ölür. Toprak bir canlıdır. İçerisinde binlerce farklı organizma bulunur. Kimyasal kuşu etkiler, kuşu öldürürsünüz, kurbağayı etkiler, kurbağayı öldürürsünüz zamanla mutasyon sonucu bu canlıların varlıklarını değiştirirsiniz. Özellikle de suya karışması durumunda, zamanla ekosistemi öldürürsünüz. Duymuşsunuzdur ölü balıklar kıyıya vurdu haberlerini. Burada kişi napıyor yarım kalmış pestisit ilaçlarını su birikintilerine veya denize döküyor. Oradaki savunmasız balıklar, maalesef ölüp kıyıya vuruyor.” sözleriyle durumun vahimliğini ifade etti. Çimen ise, “Urfa Birecik'te kelaynak diye bahsedilen kuşun nesli tükenme altına girdi. Bunun sebebi  ise DDT (renksiz, tatsız ve kokusuz olan böcek ilacı) kullanımıdır. DDT’nin aşırı kullanımından dolayı  bu hayvan türünün nesli şu an tehlike altında. Çünkü ilaç suya karıştı. Bu kuş balık yiyen bir kuş. O balığı yediler ve şimdi yok olma tehlikesi altındalar.” diye ekleme yaparak ortada olan vahim bu durumu örnekler vererek ifade etti.

 

Bizlere bu önemli konu hakkında toplumun bilinçlenmesi için vakitlerini ayıran Prof. Dr. Selçuk Hazır ve Doç. Dr. Harun Çimen’e teşekkür ederiz.

 

Haber: Rıdva Şenyiğit

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00