Bir zamanlar sadece deniz kirliliğiyle ilişkilendirdiğimiz mikroplastikler, artık yemek masalarımızın da davetsiz konuğu. Peki bu görünmez parçacıklar nasıl oluyor da yediğimiz balıktan içtiğimiz suya, hatta sofra tuzuna kadar hayatımızın her alanına sızabiliyor? Daha da önemlisi sağlığımıza ne gibi zararlar verebiliyor?
Bu soruların cevabını almak için Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Gıda Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. Didem Peren Aykas Çinkılıç ile bir araya geldik. Doç. Dr. Çinkılıç, mikroplastiklerin gıda zincirindeki yolculuğunu, halk sağlığına etkilerini ve geleceğe dair senaryoları tüm açıklığıyla anlattı.
Mikroplastik nedir?
Aslında mikroplastik dediğimiz şey plastik atıkların zamanla aşınıp, küçülerek 5 milimetreden daha küçük parçacıklara dönüşmüş halidir. Bu parçalar çevrede kolayca çözünmüyor, biyolojik olarak parçalanmıyorlar ve yıllarca doğada kalabiliyorlar. Denizlerde, göllerde, toprakta, hatta havada bile bulunabiliyorlar ancak son yıllarda en büyük kırılma noktası şu oldu: Mikroplastiklerin gıda zincirine girmiş olduğu net şekilde kanıtlandı. Bu da artık bunun sadece çevresel bir kirlilik değil doğrudan insan sağlığına yönelik bir mesele haline geldiğini gösteriyor. En ürkütücü yanı da şu: Bu parçacıklar çıplak gözle görülmüyor, hissedilmiyor; tadı, kokusu yok ama vücudumuza girdiklerinde orada kalabiliyorlar.
Hangi gıdalar mikroplastik içeriyor?
Bu konuda yapılan analizler çok net. En çok rastladığımız gıdaların başında midye, istiridye ve diğer kabuklu deniz ürünleri geliyor çünkü bu canlılar suyu süzerek besleniyorlar. Suda ne varsa yutuyorlar. Mikroplastikler de doğrudan midelerinde birikiyor ve insanlar tarafından aynen tüketiliyor. İkinci sırada ise deniz tuzu var. Yapılan analizlerde neredeyse her deniz tuzu örneğinde mikroplastik izine rastlandı. Ardından plastik şişelerdeki sular geliyor. Pet şişelerin içindeki su, özellikle şişe üretim sürecinde ve taşıma koşullarında mikroplastiklerle kontamine olabiliyor. Sadece bu da değil; bazı örneklerde musluk suyunda bile çok düşük seviyelerde plastik parçacıkları bulunabildi. Balda bile mikroplastik tespit edildi. Arıların polen topladığı çevre kirliyse, plastikler doğrudan bala geçebiliyor. Hatta hayvanların yediği yemlerden süte kadar mikroplastik geçişi mümkün. Süt analizlerinde de benzer bulgular var. Yani düşündüğümüzden çok daha yaygın bir tehlikeyle karşı karşıyayız.
Mikroplastikler sağlığa zararlı mı?
İşte en kritik ve aynı zamanda en belirsiz konu burası. Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri henüz tam anlamıyla çözülebilmiş değil. Ancak elimizdeki veriler bazı risklerin altını çiziyor. Öncelikle, mikroplastikler sindirim sistemimizde birikebiliyor. Özellikle bağırsak duvarına temas ettiklerinde iltihaplanma tepkisi başlatabiliyorlar. Bazı deneysel çalışmalarda, bu parçacıkların hücre düzeyinde zararlı etkilere, hatta DNA hasarına yol açabileceği gözlemlendi. Ayrıca bu plastikler sadece kendileriyle gelmiyor; çevreden emdikleri toksik kimyasallar, ağır metaller ve tarım ilaçları gibi maddeleri de vücuda sokabiliyorlar. Bu da hormonal bozulmalar, bağışıklık sistemi problemleri ve uzun vadede kanser gibi ciddi sonuçlara neden olabilir.
Mikroplastiklerin yapısı nasıldır?
Mikroplastikler, yüzey yapıları sayesinde pestisitler, ağır metaller ve endüstriyel atıklar gibi çevredeki zararlı maddeleri üzerine çekebiliyor. Sonrasında bunları üzerinde taşıyor ve insan vücuduna birlikte giriyorlar. Bu taşıyıcılık özelliği onları çok daha tehlikeli hale getiriyor. Toplum tarafından yanlış anlaşılan mikroplastikler, bir katkı maddesi değildir. Yani üretici firmalar gıdalara bunları isteyerek koymuyor. Tam tersine, istemsiz bir bulaşma söz konusu. Ambalajdan, üretim tesisinden, sulama sisteminden veya hava yoluyla bulaşabiliyor. Bu yüzden de denetlenmesi, kontrol altına alınması çok daha zor.
Yasal düzenlemeler nelerdir?
Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bu konuda çalışıyor ama henüz standart bir sınır belirlenmiş değil. Türkiye’de, Tarım ve Orman Bakanlığı bazı izleme çalışmaları yürütüyor. Ancak çok yeni bir alan olduğu için kapsamlı bir mevzuat henüz oluşmuş değil. Yani şu an bir ürünün “mikroplastik içermez” demesi mümkün değil ama bu sessizliği bozmamız gerekiyor. Tüketici olarak farkındalığımızı artırmak, üreticileri daha sorumlu olmaya zorlamak ve bilimsel araştırmalara daha çok yatırım yapılmasını talep etmek durumundayız.
Mikroplastiklerden nasıl korunabiliriz?
Plastik ambalajlı ürünleri azaltın. Özellikle sıcak gıdaları plastik kaplarda tutmamaya özen gösterin. Market alışverişlerinde fazla ambalajlı ürünlerden kaçının. Deniz ürünlerinde sürdürülebilir kaynakları tercih edin ve en önemlisi, plastik kullanımını hayatınızdan olabildiğince azaltın. Küçük adımlar büyük etkiler yaratabilir. Hem bireysel sağlığımız hem de gelecek nesiller için bu konuda bilinçli olmak çok önemli.
Gıdaların içindeki mikroplastikler bugün hâlâ çoğu kişi için görünmeyen bir gerçek ancak sessiz bir tehlike olması, etkisiz olduğu anlamına gelmiyor. Bilimin attığı her adım, bu parçacıkların aslında ne kadar karmaşık, yaygın ve potansiyel olarak tehlikeli olduğunu biraz daha netleştiriyor. Soframıza kadar gelen bu plastik tehdidine karşı artık daha fazla görmezden gelemeyiz. Söz konusu olan yalnızca çevre değil; bizzat vücudumuz, sağlığımız ve geleceğimiz. Haberimizde bize destek olan Doç. Dr. Didem Peren Aykas Çinkılıç’a teşekkür eder kariyerinde başarılar dileriz.
Haber: Mehmet Ayboğan
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...