Sınav zamanlarında ortaya çıkan aşırı sıkıntı ve endişeye neden olan psikolojik bir durum olarak ifade edilen sınav kaygısını çoğu insan yaşar. Aslında, normal seviyede yaşanan kaygı kişiyi korur ve sağlıklı bir duygudur. Kişileri psikolojik ve fizyolojik olarak uyanık tutar ve daha iyi iş çıkarmak için yardımcı olur. Ancak, kaygı ve korkunun aşırı düzeyde yaşanması kişinin günlük yaşantısını olumsuz etkileyerek performansının da azalmasına ve bozulmasına neden olur. Sınav kaygısı ve korkusunu yoğun yaşayan çocuklarda destek alınması önemlidir. Konu ile ilgili detayları Psk. Dan. Sıla Salantur’a sorduk ve keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
“Çocuk ve ergende sınav kaygısı”
Sınav kaygısının önemine değinen Psk. Dan. Sıla Salantur, “Aslında sınav kaygısını konuşuyor olurken mutlaka kaygı duygusunun kendisini de ele almamız önemli. Kaygı bakıldığında çok işlevsel bir duygu çünkü kaygı düzeyimiz optimal düzeyinin altında olduğu zaman ders çalışma konusunda motivasyonumuzda bir azalma gözlemleyebiliriz. O yüzden kişinin günlük rutinini bozmayacak bir şekilde kaygıya sahip olması gerekiyor. Sınav kaygısı, günümüzde çocuk ve ergenler arasında sıklıkla gözlenen önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Sınav kaygısı, bilginin sınav sırasında etkili biçimde kullanılmasına engel olan yoğun kaygı olarak ifade edilmektedir. Başarının belirgin şekilde düşmesine yol açması nedeniyle sınav kaygısı önem arz eder.” diye belirtti.
Sınav kaygısının problem haline geldiği durum nasıl ortaya çıkar?
Sınav kaygısı, sınav zamanlarında ortaya çıkan aşırı sıkıntı ve endişeye neden olan psikolojik bir durumdur. Ancak sınav kaygısının problem haline geldiği o durum nasıl ortaya çıkıyor? Sorusunun cevabını Salantur şöyle dile getirdi: “Sistemin yanlış alarmlar vermesi sonucu ortaya çıkıyor. Örneğin, bunu yangın alarmının yanlış çalması gibi düşünebilirsiniz. Alarm çaldığında hepimiz yangın var zannederiz ve herkes hayati bir tehlike olduğunu düşünerek kendini koruma altına almaya çalışır ama aslında bir yangın olmuyordur. İşte kaygı duygusunun normal seviyenin üzerinde olması da böyle bir şey. Beynimize bir uyaran geldiğinde bu uyaran beynimizin iki bölümüne gidiyor. Biri korteks biri amigdala. Amigdala bizi hayatta koruyan, tehlikelere karşı hayatta kalmamızı sağlayan beyin bölümü ve bu amigdala bize üç tane tepki verdiriyor. Savaş, kaç ve don. Beynimizin diğer bölümü korteks de bizi düşündüren, bizi anlamlandıran tarafımız. Örneğin, “Böh!” diye seslendiğim zaman birine bu sesi duyup yetginme tepkisi verdiği ve korku duygusunu hissettiği yer amigdala iken ‘Ah ya bir arkadaşım korkutmuş ilahi!’ dediğim o an ise benim korketksimin devreye girdiği an. Amigdala hayati tehlikem olmadığını düşündüğü durumda direkt olarak devre dışı kalıyor ve yerine korteks giriyor. İşte bu normal şartlarda hayati bir tehlike yaşadığımız zorunlu işlevsel iken sınav kaygısı yaşayan çocukların amigdalarındaki aktivasyon olması gerekenin çok fazla üzerinde olur. Nasıl yaşarlar çocuklar bu sınav kaygısını? Bazı fiziksel duyumlar gösterirler. Ellerinin titremesi, bacaklarda uyuşma, nefes alışverişinde hızlanma, kalp atış ritminde hızlanma gibi farklı fiziksel duyumlar olarak kendilerini gösterir ve sürekli olarak negatif inançlara dikkatlerini verirler. Yapamam, başaramam, mükemmel olmalıyım, en iyi olmalıyım, eğer başarılı olmazsam ailemi hayal kırıklığına uğratırım, eğer başarılı olmazsam sevilmem, olduğum gibi kabul görmem gibi aslında pek çok negatif inanç eklenir ve sürekli olarak bunların gerçekliğine inanırlar.” dedi.
Sınavla ilgili stresin kaynakları nelerdir?
Öğrencilerin sınavı araç değil amaç olarak gördüğünü belirten Salantur, sözlerine şöyle devam etti: “Sınav stresinin kaynakları neler oluyor? Sınava çok fazla anlam yükleniyor olması sınavın araç değil amaç olan bir hale gelmesi ve bunun daha çok ailedeki ebeveynler tarafından yapılıyor olması. Bak bu sınav çok önemli, bu sınavı kazanamazsan iyi bir liseye gidemezsin iyi bir üniversiteye gidemezsin o zaman iyi bir işin olmaz, işsiz kalırsın gibi genel olarak ailenin genel mutluluk düzeyini etkileyen bir noktaya gelmiş olması ve yine ebeveynlerin çocuklarından olması gereken beklenti üzerinden beklenti içinde olması. Çocuğun ilgisine, yeteneğine ve ihtiyaçlarına uygun olmayan bir meslek bekliyor olması ya da uygun olmayan bir liseye geçmesini bekliyor olması. Diğer taraftan çocuğun bu noktada başaramayacağına dair olan bir takım inançları ve buna ilişkin yaşadığı kaygının yoğunluğu, mükemmeliyetçilik düşüncesi, yaptıklarının en iyisi olmasını istemesi ve hiç hatasız olması gerektiğine inanması, ya hep ya hiç inancına sahip olması, yani ya çok iyi yapmalıyım ya da diğer aldığım notun hiçbir anlamı yok. Eğer en iyisi değilse diye kendisini ifade ettiği düşünce biçimi. Tabii ki yanlış ders çalışma alışkanlıkları, plansız ders çalışıyor olmak. Buna bağlı olarak ise oluşan düşük notlar sonucunda motivasyonun düşmesi, zamanı etkin kullanmakta zorlanmak, konuların yetiştirilememesi gibi hususlar sınav stresini arttıran kaynaklardan oluyor.”
Sınav kaygısı ile baş etme yöntemleri var mıdır? Var ise bunlar nelerdir?
Ergenlerde sınav kaygısı ile baş etme yöntemlerini anlatan Salantur, “Üniversite ve lise sınavları çoğu zaman gençler ve aileleri için birer dönüm noktası şeklinde algılanmaktadır. Üzerine uzun zaman çalışılan, hayaller kurulan sınavlar zaman zaman olması gerektiğinden daha büyük bir yük haline gelebilir. Bu durumlarda çocuklar sınav öncesinde ve sınav esnasında yaşadıkları duygular ve fiziksel belirtiler nedeniyle arzu ettikleri başarıyı yakalayamayabilirler. Bu durumu engellemek için gençlerin, ailelerin alabileceği önlemler ve yaşanan bu sınav kaygısı karşısında durabileceği teknikler de mevcuttur. Kendimde dahil olmak üzere alanımdaki pek çok meslektaşım öğretmenlere, ebeveynlere, çocuklara sınav kaygısıyla ilgili pek çok seminer veriyor ama biliyorum ki çoğu zaman bu seminerler bittiği an öğrenilen tüm bilgiler kaybolup gidiyor. Bunun yerine drama atölyesi düzenleyerek, özellikle ebeveynlere ve öğretmenlere bu drama atölyesini düzenlemenin çocukların yaşadığı sınav kaygısını azaltmada çok anlamlı bir etki yaratacağını düşünüyorum. Çünkü drama aslında o rolün içine girerek bu sınav kaygısını yaşayan çocukların neler hissettiklerini fark etmelerine ve deneyimle görmelerine yardımcı oluyor. O yüzden onların koltuğuna oturmak, onların ayakkabısını giymek onları daha iyi anlamamıza ve onların ihtiyaç duyduğu koşulsuz sevgiyle bu desteği veriyor olmamızı sağlayacağına inanıyorum. Yaratıcı drama eğitmeni olan kişiler tarafından böyle bir atölyenin sabitlenip hem eğitimcilere hem de ailelere uygulanmasının fazlasıyla işe yarıyor olacağını düşünüyorum. Çünkü sınav kaygısının panzehiri koşulsuz bir kabul. Yani bu sınavda başarılı olmamak benim başarısız bir insan olduğum anlamına gelmez. Yeterince iyiyim, olduğum halimle iyiyim, başarabilirim, üstesinden gelebilirim, güçlü yanlarım var gibi kendimizle ilgili daha olumlu ve gerçekçi bir takım inançları geliştirebilmek için bu olumsuz inançların oluşturulmasına yol açan bir takım anıların yaşantılanmamış olması gerekiyor. Yani kıyaslanmanın yapılmıyor olması, rekabetçi sitemin sürdürülmüyor olması, iyi öğrencilerin sürekli örnek gösterilip akademik olarak daha zayıf olan çocukların işe yaramaz olarak okul ortamında öğretmenler tarafından ve ebeveynler tarafından değerlendirilmesinin önlenmesi. Bunlar olduğu takdirde sınav kaygısı yaşayan çocukların sayısında bir değişiklik olacağını düşünüyorum ve sınav puanı her ne olursa olsun sevgiyi aynı düzeyde verebileceğimizi hissettirmek ve aile huzurunu etkileyen bir etken olmadığını çocuğun fark etmesi o zaman ben bir hayal kırıklığıyım, sınavdan başarısız olursam ailemi hayal kırıklığına uğratan bir çocuk olurum gibi bir takım düşüncelerinin oluşmasını önlüyor olacak.” dedi.
Haber: Kezban Durmuş
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...