İletişim, insanlığın varoluşundan bu yana insanı insan yapan en önemli niteliğidir. İletişim kurmak için duymaya ve duyulmaya ihtiyacımız yoktur hatta konuşmaya dahi ihtiyacımız yoktur. Bazen küçük bir tebessüm bile sandığımızdan daha fazla iletişim doğurabilir.
İşitme engelliler topluluğu 466 milyon insan ve bu insanların 15 milyonunun 15 yaşından küçüklerin oluşturduğu bir topluluktur. Bu sayılar Dünya Sağlık Örgütünün açıklamış olduğu verilerdir. Bu orana karşılık ise Türkiye’de sadece 54 bin erkek ve 35 bin kadın birey işaret dilini bilmektedir. İşaret dilinde uzman tercüman olan Cenan Yıldız bizlere işaret dili ve önemine dair değerli bilgilerini sundu.
Bize biraz kendinizden ve işaret dili ile nasıl tanıştığınızdan bahseder misiniz?
İsmim Cenan Yıldız. Sosyoloğum, İngilizce tercümanlığı, kişisel gelişimde uzman eğitmenlik yapmaktayım ve aynı zamanda yetkin işaret dili tercümanıyım. İşaret dili bağlamında Fransa, Roma ve İtalya’da 4 farklı proje içerisinde yer aldım. Aynı zamanda sosyal hizmetlerde de yaklaşık 10 yıl çalıştım. 2011 yılında Amerika’da Los Angeles’ta yaklaşık bir buçuk yıl yaşadım ve orada yolda işaret dili ile konuşan insanlara rastladım. İlk karşılaşmam bu şekilde oldu. İlk tanışmam ise Türkiye’ye döner dönmez Ankara’da aldığım eğitim ile oldu. Aydın’a geldikten sonra kurs tekrarı yaptım ve burada ilk işaret dili kursu açan ve bu eğitimi veren hocalarımızdan biri oldum.
İşaret dili öğrenmek bireylere ne kazandırır?
Geçenlerde bu bağlamda öğrencilerim ile birlikte bir işitme engelliler kuruluşuna gittik. Orada gözlemlediğim şey öğrencilerin amatör bir şekilde olsa bile öğrenmeye yeni başladıkları bir dilde, yeni insanlar ile konuşmadan ve duymadan iletişim kurabilme becerilerine karşın hissettikleri mutluluklardı. Öğrenciler kendi dertlerini işaret dili ile anlatmaya çalıştıklarında ise yer değiştirmeyi öğrendiler. Kendini ifade edebilmeyi anlamanın ve anlaşılmanın kıymetini öğrendiler. Fakat en çok empati yapmanın ne denli kıymetli olduğunu öğrendiler. Değer alışverişinde bulundular. Dinler, diller ve ırklar fark etmeksizin anlaşabilmenin güzelliğinin bilincini yaşadılar ve tecrübe edindiler.
İşaret dili sertifikası nasıl alınır ve bu sertifika ile neler yapılır?
İşaret dili eğitimde iki kademe vardır. İlk kademe en kolay olan kademedir. Öyle ki bu kademeyi geçmek için lise mezunu olmaya dahi gerek yoktur. İlk kademede 120 saatlik bir eğitim verilir bu eğitimler genelde gençlik merkezleri ve halk eğitim kurumlarında verilir. Tercümanlığa yükselebilmek için ise eğitimin ikinci kademesini tamamlamak lazımdır. İkinci kademe için yüksek öğrenim mezununu olma ve 200 saatlik bir işaret dili eğitimden geçme şartları vardır. İşaret dili tercümanı toplamda 320 saat süren bir eğitimi tamamlamak kaydı ile kolayca sertifikasını alabilir. İşaret dili tercümanlarının iş alanlarının kısıtlı olduğu düşünülür fakat durum tam tersidir. Bu sertifikaya sahip bireyler adliyelerde, hastanelerde vb. bir çok alanda tercümanlık yapabilir.
Kaç çeşit işaret dili vardır?
Biz Türkiye'de çift el alfabesini yaygın olarak kullanmaktayız fakat global ülkelerde genelde parmak alfabesi kullanılır. Aslında işaret dilininde kendine ait bir şivesi vardır diyebiliriz. Örneğin Aydın halkı Karpuzlu ilçesini tanıtmak için kendi aralarında farklı bir işaret dili kullanmaktadırlar. Yalnızca genel olarak bilinen ve ortak kabul edilebilen bazı hareketler vardır örneğin “seni seviyorum” işareti gibi. Bu durum aslında bir nebzede olsa zorluk yaratmaktadır.
İşaret dilinde jest ve mimiklerin öneminden bahseder misiniz?
Aslında işaret dili, beden dili ile işaret dilinin bir birleşmesidir. Bu bağlamda mimik her şeydir. İşaret dilinin üslubu aslında mimiklerdir diyebiliriz çünkü işarete tam anlamını kazandıran şey mimiktir. Mimik ve jestlerin eksik kullanımıyla iletişim başka bir yere evrilebilir. Kızma işareti yaparken yüzünüzde bir gülümseme varsa bu işaret bütün anlamını yitirir. Örneğin şüphe etmek ile tahmin etmek işaret olarak aynıdır. Bu nedenle kelimelerin arasındaki farkı ayırt edebilmemizin tek yolu jest ve mimiklerdir. Şüphe ve tahmin örneğine ek olarak hafif ve ağır kelimelerinin de işaretleri aynıdır ve yine birbirinden ayırmamıza yardımcı olan başlıca unsur jest ve mimiklerdir.
Toplumun işaret dilindeki eksikliği işitme ve konuşma engelli bireylerin hayatlarına ve yaşam standartlarına ne gibi etkiler bırakıyor?
Genel anlamda olumsuz etkiler bırakmaktadır. İşitme engelli bireylerde iletişim kuramamanın başlıca yan etkileri asosyallik ve sıklıkla görülen asabileşme, hırçınlaşma belirtileri oluyor. Bir bebek örneği üzerinden düşünecek olursak konuşamayan ve anlamayan bir bebek sıkıntısını başta ağlayarak aktarmaya çalışır fakat sıkıntısı anlaşılmadığında ağlamaları hırçınlaşmaya ve şiddetlenmeye başlar. Bu durum işitme engelli bireylerde de gözlemlenmektedir.
Birde ülkemizde özellikle hastanelerde yetkin işaret dili tercümanı eksikliğinin olumsuz etkileri vardır. Adliye gibi kurumlarda işaret dili tercümanları genelde daimi çalışan olmazlar. Dışarıdan çağırma sistemi ile bir gereklilik görüldüğünde duruşmaya çağrılırlar. Aynı durum jandarmalar, karakollar, banklar vb. için de geçerlidir fakat hastanelerde tam yetkin ve daimi olarak çalışan tercümanların bulunması gereklidir. Özellikle acillerde her daim bulunmaları ve aktif olarak çalışmaları gerekmektedir.
Adliyelerde çalışan ve kritik vakalarda tercümanlık yapacak bireylerin benim kanaatimce yalnızca 320 saatlik bir eğitimi tamamlamış bireyler olması yetersizdir. Örneğin cinsel tacize uğramış bir çocuk için adliyeye çağrılan tercümanın en az 5 yıllık bir tecrübe ve pedagojik formasyon, sosyoloji alanında belirli bir donanım gibi önemli tecrübelere sahip tercümanlar olması gerekmektedir.
İşitme engelli bireylerin arasında akademik eğitim almış birey sayısı oldukça azdır. Bunun sebebi ise üniversitelerdeki tercüman eksikliğidir. Her ders başına en az bir tercüman görevlendirilerek bu bireylerin topluma kazandırılması gerekmektedir.
Ayrıca toplum olarak “işitemeyen konuşamaz, konuşamayan işitemez” algısı vardır. Bu algı bir an önce yıkılmalıdır çünkü işitme engelli bireylerin yüzde 80’i aslında konuşabilmektedir fakat duymadıkları ve sesi tanımlayamadıkları için konuşma yetilerini kullanamamaktadırlar. Bu açıdan bakıldığı zaman asıl engelleri bizler koymaktayız. Bir lisan bir insan demektir ve dilimizi artırmak insanlığımızı artırmaktır.
Haber: Beyza Haskaya
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...