Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


SELANİK’TEN YENİKARAAĞAÇ’A BİR GÖÇÜN DOKUNDUĞU HAYATLAR

26.10.2025
Yaşam

 

Mübadeleyle birlikte Selanik’ten yola çıkan muhacirler, Yenikaraağaç’ta yeni bir yaşam kurarken el emeğiyle yoğrulmuş bir kültürü de beraberinde getirdi. Çorap örme geleneği, dayanışma ve paylaşma duygusu  nesilden nesile aktarıldı.

 

Mübadele yıllarında Selanik’ten ayrılan Türk ailelerinin bir kısmı, uzun bir yolculuğun ardından Bursa’nın Karacabey ilçesine bağlı Yenikaraağaç köyüne yerleşti. Hayvancılık ve çiftçilikle geçinen bu köy, zamanla hem yaşam kültürü hem de üretim alışkanlıklarıyla dikkat çekti. Köyün muhtarı Ercüment Güvenç, hem atalarının göç sürecini hem de geçmişten bugüne uzanan çorap örme geleneğini bizlere anlattı. Ayrıca köy sakinlerinden Fatma Memiş ve Kamil Yazıcı da hem bu el emeği geleneğini hem de muhacir yaşamından bugüne taşınan izleri bizlerle paylaştı.

 

“Atalarımız Selanik’ten çıktığında ilk durağı Yenikaraağaç değildi”

Muhtar Ercüment Güvenç, köyün geçmişini anlatırken o dönemi yaşayanlardan dinlediği hikâyeleri anlattı. Ona göre muhacirlerin Yenikaraağaç’a yerleşme süreci oldukça zorluydu: “Atalarımız Selanik’ten çıktığında ilk durağı Yenikaraağaç değildi. Önce Safranbolu, Trabzon gibi farklı yerlere uğramışlar. En sonunda hayvancılıkla uğraşmak için bu bölgeyi seçmişler. Bursa Valisi o zaman, ‘Karacabey tarafına gidin, oralar daha uygun!’ demiş. Eskikaraağaç tarafını da beğenmemişler; sazlık ve bataklıkmış. Bugünkü köyün bulunduğu yere geldiklerinde, ‘Burası hayvancılık ve tarım açısından iyi.’ demişler ve yerleşmişler”.

 

“İlk yıllarda hayat zordu, herkes el birliğiyle çalışırdı”

Güvenç, köydeki ilk yılların zor geçtiğini ama dayanışmanın güçlü olduğunu, “İlk yıllarda hayat zordu, herkes el birliğiyle çalışırdı. O zamanlar herkes birbirine yardım ederdi, imece usulü çalışılırdı. Tarlada biri iş yapacaksa komşular da gelir, birlikte eker biçerlerdi. Ekmek, gözleme, Ramazanlık yufka; hepsi birlikte yapılırdı. Şimdi kimse kimseyi bulamıyor. O zaman öyle değildi” diye ifade etti.

 

“Bizim atalarımız göçebeydi, çorap örme geleneği de o dönemden geliyor”

Güvenç, köydeki çorap örme geleneğinin kökeninin çok eskiye dayandığını anlatarak, “Karaman Yörükleriyiz biz. Göçebe zamanlardan beri hayvancılıkla uğraşmışız. Ot neredeyse oraya gidilmiş, çadır kurulmuş. O dönemlerde bile çorap örülürmüş. Bizim atalarımız göçebeydi, çorap örme geleneği de o dönemden geliyor. O gelenek Selanik’ten buraya kadar taşınmış. O zaman erkeklerde çorap örerdi, çünkü herkesin el emeğine ihtiyaç vardı” dedi.

 

Üretkenlik ve paylaşım el eleydi

Güvenç, o dönemde el emeğinin hem geçim hem de kültürün bir parçası olduğunu, “10 yaşındaki çocuk da, 70 yaşındaki dede de çorap örerdi. Kışın herkes evinde çorap örerdi, çorap örmeyene kız bile verilmezdi. Kış gelince köyün bütün evlerinde şiş sesleri duyulurdu. Kadınlar ocak başında, erkekler kahvede örerdi. Herkesin elinde ip, dizinde yumak olurdu.  Şimdi düşününce, o günlerin sıcaklığı bambaşkaydı. Hem üretkenlik vardı, hem de paylaşmanın değeri bilinirdi” sözleriyle vurguladı.

 

“Çorapçılık büyük kazanç değildi ama geçim olurdu”

Köyün geçmişteki ekonomik yapısını ve el emeğine dayalı üretimi anlatan Muhtar Ercüment, “Çorap satışı, köy ekonomisine canlılık katıyordu. Çorapçılık büyük kazanç değildi ama geçim olurdu. İstanbul’dan Samsun’a, çevre illerden tüccarlar gelip çorap alır, köyün bereketini paylaşırdı. Bu gelenek, nesiller boyunca sürdü ve köyde dayanışmanın en güzel örneklerinden biri oldu.” diye ifade etti.

 

Emek vardı, huzur da vardı

Köy yaşamının geçmişteki zorluklarını ve bugünkü değişimi anlatan Muhtar Ercüment,“O zamanlar sabah erkenden kalkılırdı. Orakla tarlaya gidilirdi, güneş doğmadan işe başlanırdı. Her şey bedenen yapılırdı. Bugünün gençleri o günkü emeği anlayamaz. Şimdi makine var ama o dönemin bereketi yok. İnsanlar azla yetinir, mutlulukla yaşardı. Şimdi herkes elinde telefon, aynı evin içinde bile yabancı gibi.” diye ifade etti.

 

Gençler artık nereden geldiğimizi bile bilmiyor

Köyün geçmişine ve kültürel kökenlerin unutulmaya başlanmasına dikkat çeken Muhtar Ercüment, “Eskiden herkes Selanik’ten geldiğini bilirdi. Şimdi çoğu genç kökenini sormuyor bile. Hatta bazıları hiç araştırmamış. Biz anlatmazsak bu kültür kaybolacak. O yüzden ne biliyorsak anlatmak lazım. Dinleyerek, konuşarak, hatırlatarak bu gelenekler yaşar.” diye ifade etti.

Muhtar Ercüment Güvenç ile röportajımızı tamamladıktan sonra, köyün sakinleri Fatma Memiş ve Kamil Yazıcı ile çorapçılık ve muhacirlerin geçmişi üzerine keyifli bir sohbete devam ettik. Köyün çorap örme geleneğini sürdüren ve bu kültürel mirası hem geçim kaynağı hem de yaşam biçimi olarak yaşatan Fatma Memiş ile birlikte köyde çorapçılığın günümüzdeki önemini konuştuk.

 

“Biz bu kültürün son temsilcileriyiz”

Fatma Memiş, çorap örme geleneğini hâlâ sürdürdüğünü ve bu meslek üzerinden geçimini sağladığını ifade etti. Çorap işinden para kazandığını, tüccarların köye gelerek çoraplarını aldığını söyledi. “Biz bu kültürün son temsilcileriyiz.” diyerek kültürlerini yaşatmaya devam ettiklerini vurguladı.

 

“Aslında desenli olan modeller daha pahalı olmalı”

Fatma Memiş, çorap örme geleneğini hem geçim kaynağı hem de kültürel miras açısından sürdürmeye devam ediyor. Erkekler için düz modeller, kadınlar için ise daha desenli ve daha fazla emek isteyen modeller üretiyor. “Aslında desenli olan modeller daha pahalı olmalı; ancak toptan alış-satış yapıldığı için tüccarlara aynı fiyat üzerinden gidiyor. Tüccarlar evime geliyor, çorapları 100 liraya satıyorum ama Bursa’daki akrabalarım onlara 200 Türk lirasına satıldığını söylediler.” dedi.

 

Zahmet mutluluk ve değer katıyordu

Fatma Memiş, geçmişte çorap örmenin ne kadar emek isteyen bir iş olduğunu anlatarak, “Eskiden çıkrıklarla, yani ipleri eğirmek için kullandığımız aletle ipleri kendimiz açardık. Çok uğraş vericiydi ama o zahmetin de ayrı bir değeri vardı. Şimdi fabrikalar çıktı, ipleri hazır alıyoruz. Uşak’ta bir fabrika var, ipleri oradan getirtiyoruz. Kilosu 250 liraya geliyor ama artık kimse eskisi gibi uğraşmıyor. Yine de o günlerin emeğini ve bereketini unutmuyoruz.” dedi.

 

“Yine de Allah’a şükür, para kazanıyorum ve kültürümüzü yaşatmaya devam ediyoruz”

Fatma Memiş, bu gelenek sayesinde hem ailesinin geçimini sağladığını hem de köyün kültürel mirasını yaşattığını vurguluyor. “Yine de Allah’a şükür, para kazanıyorum ve kültürümüzü yaşatmaya devam ediyoruz” dedi.

Köyün sakinlerinden Kamil Yazıcı ile, mübadele döneminde atalarının köye geliş sürecini ve köyde çorapçılık gibi geçim kaynaklarını konuştuk. 

 

“Ben bu köyün en yaşlılarından biriyim ve köklerimiz Selanik’e dayanıyor”

Köyün sakinlerinden Kamil Yazıcı, mübadele döneminde atalarının  çok zorluklar çektiğini anlattı. Buraya gelene kadar farklı şehirleri dolaştıklarını, hayvancılıkla uğraştıkları için bazı arazileri beğenmediklerini ve nihayetinde Yenikaraağaç’a yerleştiklerini aktardı. Annesiyle babasının  burada tanıştıklarını ve bu köyde dünyaya geldiğini ifade etti. “Ben bu köyün en yaşlılarından biriyim ve köklerimiz Selanik’e dayanıyor.” dedi.

 

Emeğin değeri o gün biliniyordu

Yazıcı, çorapçılığın köyün geçim kaynağı olduğunu anlattı. Kendi işini yaptığını, köydeki çorapları alıp Samsun ve diğer şehirlere götürüp sattığını belirtti. İstanbul’a da gittiğini ve bir defasında sattığı çorapların parasını alamadığını söyledi. “Zamanında çorap örmek herkesin işiydi, tüccarlar gelirdi, onlara satardık” dedi. Tüm bu zorluklara rağmen o günleri özlediğini ifade etti.

Yenikaraağaç Köyü Muhtarı Ercüment Güvenç’e ve köy sakinleri Fatma Memiş ile Kamil Yazıcı’ya, değerli zamanlarını ayırıp geçmişin izlerini bizlerle paylaştıkları için teşekkürlerimizi sunuyoruz.

 

Haber: Enes Kaan Kanat

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00