Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


ŞARKA GİDEN YOLDA GARBIN SON FISILTISI: PERA PALACE

28.03.2022
Kültür Sanat

Bazı tarihler vardır; kendi hafızasını yaratır. Ancak bazı tarihi miraslar vardır ki bunlar bir milletin hafızasıdır. Pera Palace; Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinden Kurtuluş Savaşı’na; Cumhuriyet’in ilk yıllarından ülkenin dönüşümüne kadar her dönüm noktasında dimdik ayakta kalmış bir miras. Ülkenin moderniteye uyum sağlamasında önemli köşe taşı olmuş otelin hikayesini ve ülkemiz için önemini otelin Genel Müdürü Murat Eti’ye sorduk…

Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Ben Murat Eti ve 1968 doğumluyum. Aslında hiç istemeden bu sektöre girdim diyebilirim. Babama kızıp, onun yolundan gitmeyip kendi işimi kendim bulurum diyerek lise mezuniyetinin akabinde iş hayatına girdim. O zamanlar Ramada Otel'i yeni açılıyordu ve 1987 yılında orada çalışmaya başladım. Eskiden, cep telefonları yokken tahtanın üzerinde zil olan bir aletle bütün otel gezilir ve telefonun geldiği müşteri aranırdı. O zamanlardan bu yana da farklı bölümlerde; farklı ülkelerde otelcilik sektörünün içindeyim. Yaklaşık 12 yıldır da Pera Palace bünyesinde görev yapmaktayım. Vaktimin çoğunu işimde geçiriyorum. Yaklaşık 100 kişiyi aşan çalışma arkadaşlarımızla birlikte keyifli bir mesai ortamında çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Pera Palace’nin ortaya çıkış hikayesi nedir?

Çok hikaye var aslında. Benim 2009 yılında buraya geldiğimde anlatılan hikaye ile sonrasında bizim Osmanlı arşivinde okuduğumuz farklı. Benim öğrendiğim hikaye; Orient Express misafirleri için o zamanın hükümdarı bir otel yaptırmak istiyor 1892’de. Yedi tepeli İstanbul'un en güzel tepesi seçiliyor; Tepebaşı. Şimdilerde o özelliği kalmasada o dönem otelin bulunduğu yerden hem tarihi yarımadayı, hem Haliç’i hem de boğazı görebiliyorsunuz öyle düşünün. Şimdilerde o zerafet gitti tabii her yer bina oldu. Gelecek müşteriler için lüks bir işletme kurulmak isteniyor ve Bay Nagelmackers buraya destek veriyor ve otel yapılıyor; bu birinci hikaye. Diğer hikaye ise; üç gayrimüslim iş insanı bu toprakları alıyor ki burası şu an Feriköy’deki mezarlığın asıl yeri. Restorasyon döneminde hala mezar taşları çıkmıştı otelin altında. Bu üç kişinin yatırımı ile başlıyor ancak sonra tutmuyor. Orient Express’in sahibi devreye giriyor ve otele destek vererek otel yapılıyor. Otelin açılış balosu 1895 yılında yapılıyor ve hizmete giriyor. Kurtuluş Savaşı’na kadar inişli çıkışlı dönemleri oluyor ve savaş zamanı burası da etkileniyor. Savaş zamanı birçok kararın burada alındığı biliniyor ve o dönem alınan kararlarda Cumhuriyet’in kuruluşunu görebiliyoruz. Milli Mücadele sonunda Mustafa Kemal Atatürk otelin yabancılara gitmesini istemiyor ve yakın bir arkadaşından işletmeyi almasını istiyor. Oteli alan arkadaşı da işlettikten sonra Hasan Süzer işletmeyi alıyor ve 2006 yılına kadar getiriyor. O bırakınca otel ciddi bir restorasyon görüyor ve bu günlere geliyor. Elbette otel bir işletme ancak gelir amacından çok, bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu söyleyebilirim.

Otelin birçok ilke ev sahipliği yaptığını görüyoruz. Saraylar harici ilk elektrik verilen bina, ilk elektrikli asansör ve sıcak su. Binanın tarih açısından önemi hakkında ne söylemek istersiniz?

Avrupa’da ikinci elektrikli asansör Eyfel Kulesi’nden sonra buradadır. İlk ruhsatı da hala elimizde çok ilginç bir şekilde. Aslında binanın ilk üç katı otel olarak yapılmış. Üçüncü kattan üstte müstahdem odaları, depolar vs. olarak kullanılmış. Sıcak su, elektrik ve asansör sadece ilk üç katta var. İlk düzgün otel diyebilirim Pera Palace için ve hala da dimdik ayakta gördüğünüz gibi. Türkiye’de ilk çelik konstrüksiyon bina olma özelliğini de taşıdığını söylemek isterim. İlklerden başka İstanbul’a gelen ve saraylarda kalmayan neredeyse her asil burada konaklamış, saymakla bitmeyecek birçok devlet insanından sanatçıya kadar. Hala çok özel misafirlerimiz oluyor. Hatta şunu söylemem gerek, ben John Malkovich ile otelin lobisinde tanıştım. Tabii dilimiz tutuldu her zaman karşınıza çıkacak birisi değil.

Hiç şüphesiz otelin en müstesna özelliği Atatürk’ün konakladığı ve müze haline getirilen 101 numaralı odanın varlığı. Otelin Atatürk açısından önemi ve temsil ettiği değerler hakkında neler söylemek istersiniz?  

Ben müze müdürüyüm aynı zamanda. Oradaki tüm eşyalar kültür varlığı olarak kabul edilmiş ve üzerime zimmetli. Tabii insan tedirgin oluyor omuzda böylesi değerli yükü taşırken. 12 senedir izinli olduğum günler dışında her gün o odayı gezerim. Hala tüylerimin diken diken olduğunu söylemek isterim. Bizden önce rahmetli Hasan Süzer odayı 1981 yılında müze haline getirmiştir. Biz de onun izinde, oradaki değerli eşyalara elimizden geldiğince göz kulak oluyoruz. Her gün iki saat boyunca herhangi bir karşılık beklemeden odayı açıyoruz ve ilk günkü heyecan ile odayı anlatıyoruz. İçeride Atatürk’ün şahsına ait çok değerli eşyalar var. Mesela; meşhur pilot gözlüğü vardır bir çok resimde gördüğünü. O otelimizde sergileniyor. Fotoğraflar, gazeteler, dergiler, madalyalar… Sayamayacağımız bir çok eşyası var. Oda bizim bağlı bulunduğumuz müze müdürlüğü tarafından altı ayda bir denetlenir nem ölçümünden eşyaların sağlığına kadar. Biz bunların bakımını büyük bir keyifle yapıyoruz tabii. Enteresan ki oteldeki tüm arkadaşlarımız odayı anlatabilmektedir ve bu bizim büyük keyif aldığımız bir görevimizdir.

Ülkemizin sanat tarihi açısından da birçok ilke sahip bir otel Pera Palace. İlk sergiden ilk baloya bir çok önemli köşe taşlarına ev sahipliği yapmasının yanında günümüzde de sanata katkısını devam ettirmekte. Siz Pera Palace’nin Türk sanatına katkısı hakkında neler söylemek istersiniz?

Şeker Hamdi Paşa ilk sergiyi burada yapıyor, ilk defile burada yapılıyor, ilk cumhuriyet balosu burada kutlanıyor, ilk şiir okumaları burada yapılıyor ki geçtiğimiz kasım ayında buna devam etme kararı aldık. Beyoğlu Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile beraber çalışıp, o dönem olduğu gibi genç şairleri davet ettik. Onlar burada tecrübeli ağabeyleri ile şiirler okudular ve şiirler üzerine tartıştılar. 1940’lı yıllarda bu etkinlikler yapılırken sadece çay ve kurabiye verilirmiş. Onu da yerine getirmeye çalıştık. Biz bunlardan bahsetmeyi sevmesek de bir çok faaliyetimiz var. Edebiyat buluşmalarımız var mesela. Orada yeni çıkan kitaplar değerlendiriliyor. Yazarları, koleksiyonerleri, müzisyenleri davet edip onlarla sohbetler gerçekleştiriyoruz. Cumartesi konserlerimiz var. Eskiden cumartesi konserleri vardı onu devam ettiriyoruz. Beşinci sezondayız ve pandemi şartlarında 100 kişi konuk alabilsek de 240 kişiye kadar misafir konuk edebiliyoruz.

Pera Palace için müze-otel diyebilir miyiz? Benzer örneklerini düşündüğümüzde dünya mirasında nasıl bir yere sahip?

Müze-otel olarak bir çok örnek var elbette. Dünyada büyük şehirlerin sembolik oteli vardır ekseriyetle. Kendi statülerinde her biri müze-oteldir ancak bu ne zaman değerli olur; ona sahip çıkarsanız, severseniz, ilginizi verirseniz, yaşamasını sağlarsanız. Bu da insanların içine girmesine izin verirseniz, insanları konuk ederseniz mümkün olur. Bize çok turist geliyor ve ölmeden önce görülmesi gereken 1001 yer listesinde varız. Eski rehberlerde mutlaka görülmesi gereken yer olarak bulunduğumuzu biliyoruz. Dünyada neredeyiz diyecek olursak; dijital bir yayın platformunda yayınlanan diziden sonra anlayacağız açıkçası. Çekimler büyük oranda burada yapıldı ve bildiğiniz gibi Charles King’in romanından uyarlama bir dizi. O sorunuzu ilerleyen süreçte yanıtlamak daha doğru olacaktır çünkü 190’ın üzerinde ülkede yayınlanacak.

Pera Palace için Batıya açılan yüzümüz ya da Batı ile entegre olmak için yapılan bir eser diyebilir miyiz? 

O dönemi yaşayan insanlar yeryüzünde yok maalesef. Ancak benim araştırmalarımda otelin bulunduğu Pera bölgesi; ticaretin, sanatın, gece hayatının ve bankacılığın yürüdüğü bölüm olarak görünüyor. Pera’nın dilimizdeki anlamı ise “diğerleri”. Buradan yola çıkarsak bu bölgenin daha gelişmiş ve modern olduğunu söyleyebiliriz. Elbette yeni bir akım ve soluk getirdiğini söyleyebiliriz otelin. Ama ihtiyaç varmış belli ki bu girişim olmuş. Şunu da belirtmek isterim ki, eskiden Amerikan Konsolosluğu yan tarafımızda. Bana anlatılanlara göre bizim barımızda konuşulanları duvarlar anlatsa diliniz tutulur yönünde. Soruya dönecek olursak, evet katkı sağladığını düşünüyorum.

Ünlü yazar Agatha Christie’nin İstanbul’da kayıp 11 gününden bahsedilse de bunun sırrı çözülebilmiş değil. Sizin bu hususta araştırmalarınız olmuştur. Bu sır hakkında bilginiz var mı?

Herkes onu kendine göre uyarlıyor açıkçası. Buraya torunu geldi Agatha Christie’nin ve biz ona da sorduk. Elbette bu konuda çok fazla söylenti mevcut. Net bir bilgimiz bulunmadığı için sadece kayıp 11 gün içerisinde burada değil farklı bir yerde olduğu ile ilgili konuşulduğunu biliyoruz.

Bir kaynakta da sırrı çözecek anahtarın otelde olduğu ancak stüdyolar ile yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanamadığı için herhangi bir projenin de yapılamadığı yazıyor. Buna ne söylemek istersiniz?

O da doğru. Orada bir anlaşmazlık var sanırım. Bu nedenle de sırrı çözmek mümkün olmamış. Yani o anahtarın kime ait olduğu bilinmiyor. Anahtarı gören hanımefendi de maalesef hayatta değil. Kadın anahtarın yerini söylüyor ancak daha fazlasını öğrenemiyoruz. Doğru olduğunun kanıtı ise; o hanımefendi ile Hasan Süzen’in yazışmaları var. Benim en yakın gördüğüm senaryo; kayıp günlerde İrlanda taraflarında olduğudur.

Bazı yerler vardır bir kere gezip oradan çıktığınızda kendinizi şanslı hissedersiniz. Pera Palace ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken bir tarihi hafıza. Bu miras ülkemizin entelektüel geçmişinin en nadide parçalarından biri. Dünü hissetmeden yarını göremezsiniz ve Pera Palace bizlere dün ne olduğumuzu hissettiriyor… 

Haber: Oğuz Üregen

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00