İzmir’in tarihi Kemeraltı Çarşısı’nda kendi deyimiyle sabrın ve güzelliğin sembolleri olan kaligrafi ve tespih sanatıyla uğraşan Hayrettin Can Uysal, hem hobi hem de geçimini devam ettirmek amacıyla zanaatkarlığını el yapımı eserleriyle sürdürüyor.
Asıl memleketi Kilis olan ve yaklaşık 20 yıl önce üniversiteyi bırakıp İzmir’e geldikten sonra kısa bir süre ticaretle uğraşan Hayrettin Can Uysal, “Şu anda en çok sevdiğim şeyi yapıyorum. Kendi el emeğimle hem yazı hem de tesbih sanatı ile uğraşıyorum. Yani içinde emek olan şeyleri insanlarla buluşturuyorum.” dedi.
“Yazının matematiksel hali”
Kaligrafinin harfleri belli bir oranda ve aralıklarla bir araya getirerek güzel ve zarif bir yazı ortaya çıkarmayı amaçlayan bir sanat olduğunu belirten Uysal, “Yazının matematiksel hali de diyebiliriz. Gün geçtikçe insanların bağ kurduğu kaligrafi, kültürler arasında farklı tarzlarda kullanılmaya başlanmış ve ortaya çok zengin bir yazma sanatı arşivi çıkmıştır. Her kültürün kendine özel yazma özelliği vardır. Günümüzde ve ülkemizde yaygın olarak Latin ve Arap kaligrafisi ile uğraşılmaktadır.” diyerek Çin, Yunan ve Hint kaligrafileri gibi birçok farklı çeşitleri olduğunu da ekledi.
“Dilin zenginliğini göstermek için bir nevi araç”
Hat sanatı, çoğu zaman kaligrafi ile aynı anlamda kullanılsa da aslında kaligrafinin alt grubunda yer alan bir tür olduğunu vurgulayan Uysal, “Kaligrafi, tüm güzel yazı sanatını kapsar ancak hat sanatı sadece Arap harfleriyle meydana gelen kaligrafi örnekleridir. Kaligrafi, birçok kültürde ve millette heykel ve resim gibi görsel sanat dallarıyla aynı tutulmaktadır. Kaligrafinin kültürlere göre kullanım amaçları ve yerleri değişmektedir. Kitaplarda amaçlarına göre işlevsel olarak kullanılsa da dekoratif amaçlı olarak tabela üzerlerinde de kullanılmaktadır. Kültürün ve dilin zenginliğini göstermek için bir nevi araç haline gelen kaligrafi, günümüzde de hala önemini ve değerini korumaktadır.” ifadelerine yer verdi.
“Ortaokul yıllarında başlayan bir serüven”
Yazı sanatının ortaokul yıllarında başlayan bir serüven olduğunu söyleyen Uysal, “Hayatımda ilk defa bir kompozisyon yarışmasında dolma kalemle tanıştıktan sonra kalemle yazmanın ne kadar nahif ne kadar güzel olduğunu anladım.” diye belirtti.
“Gönülden gelen bir heves yazıyor”
Yazdıkça, kendince bir anlama ulaştığını söyleyen Uysal, “Bence yazıyı siz yazmıyorsunuz. Yazıyı, sadece içinizden, gönülden gelen bir heves yazıyor. Bunun önemi ise insanın güzeli keşfetme serüvenidir.” diye vurguladı.
“Tek harf için bir ay uğraştığımı bilirim”
Bu tarz sanatlarda, özellikle kaligrafide usta-çırak ilişkisiyle gidildiğini belirten Uysal, “Ayrıntılı olarak bahsetmek gerekirse harflerin bir matematiği vardır ve zorlayıcıdır. Hatta tek harf için bir ay uğraştığımı bilirim. Dikkat edilmesi gereken önemli yer ise her harf arasında ‘N’ ölçüsünün olmasıdır. Ayrıca yazılan kalemin kalınlığı da önemlidir, ek dengesi vardır ve her harfin arasındaki boşluğun eşit bir şekilde olması da gerekir. İstek ve heves çok önemlidir. 2010-2012 yılları arasında kısa bir eğitim alarak kendimi daha fazla geliştirme fırsatı yakaladım. 10 yıldır da gelişmeye ve öğrenmeye devam ediyorum, edeceğim.” diye açıkladı.
Şu anda insanların yazıya bakış açısı ticari boyutta olduğu için üretkenliğin pek kalmadığını belirten Uysal, “Bir eser yaratmak ve bir şeyi kendinden çıkartmak gibi eylemler tabii ki var ama anlamı belirsizlik içindedir. Yani emeğin anlamı sekteye uğradı.” diye ekledi.
“Tesbih sanatı kültürünün yaşaması, ilerlemesi ve gelişmesi biz ustaların elindedir”
Yalnızca yazı sanatıyla uğraşmadığını, babasının tesbihlere olan merakından da etkilendiğini açıklayan Uysal, “Günümüzde her yaştan ve her kültürden insan, tesbih kullanıyor. Çoğunlukla ibadeti çağrıştırır ama tesbih taşlarının kendine has özelliklerinden kaynaklı olarak stres alma ve rahatlatma gibi vücuda sağlık açısından da faydaları bulunuyor. Hem biz ustaların hem de alım satım yapan kişilerin tesbih sanatından yararlandığı bir dönemdeyiz. Çünkü son beş yılda belirli bir popülerliği de oluştu. Tesbih sanatı kültürünün yaşaması, ilerlemesi ve gelişmesi biz ustaların elindedir.” dedi.
“Sakinlik veriyor ve rahatlatıyor”
Osmanlı Dönemi’nden günümüze kadar gelen tesbihlerin, ağaç farklılıklarıyla ve özellikleriyle tercih edilmesinin daha yaygın olduğunu belirten Uysal, “Ham maddeler pelesenk veya kukadır. Bu ikisi haricinde farklı ağaçlar da kullanılıyor. Bunlar haricinde doğal kehribar dediğimiz tesbih malzemeleri de bulunuyor. Şu anda en çok oltu tesbihler üretilip kullanılıyor. Onlar da aslında normal bir kehribar-amber dediğimiz yer altından çıkarılan reçinelerdir.” dedi.
Son zamanlarda kimyasal maddelerden üretilen sahte tesbihlerin, bu sanata zarar verdiğini vurgulayan Uysal, “Bu sanatla hobi olarak uğraşanların yanında geçinmek için uğraşanlar da vardır ve bazıları sahte tesbihleri ‘orijinal tesbih’ olarak tanıtarak, biz ustaların çok tasvip etmediği, hayvanların dişlerinden ya da plastik maddeden yapılmış tesbihleri, emeğin çok üstünde bir şekilde satışa sunuyorlar.” diye ekledi.
“Eldeki mikrobu dezenfekte etme özelliği bulunuyor”
Kuka maddesini ve ondan yaptığı tesbihleri daha çok sevdiğini belirten Uysal, “Kuka, ağaçtan çıkan, eski bir kakao ve hindistan cevizi türünden gelen bir çekirdektir. Çok sert ve dayanıklı olması nedeniyle Osmanlı’da kullanımı oldukça yaygındır. Çünkü Osmanlı sağlık tabiplerinin ve sarayda çalışan hizmetlilerin daha çok çektiği tesbihler bu malzemeden yapılırmış. Hem insanı biraz sakinleştirdiği düşünülüyor hem de eldeki mikrobu dezenfekte etme özelliği bulunuyor.” dedi.
“İstek, sabır ve sevgi gerekli”
Osmanlı zamanında torna ile uzun zaman harcanarak tesbih yapıldığını ancak şimdilerde zımpara, bıçak ve en kolay yapım şekli olan makine kullanılarak yapıldığını belirten Uysal, “Tesbih yapımında daha önce bahsettiğim gibi tesbihin ana maddesinin belirlenmesi önemlidir. Belirlenen madde küçük silindirler olacak şekilde kesilir. Ortaya çıkan çubukların tesbih için olacak boyutları belirlenir. Bıçak ya da zımpara ile yontulan çubuklar eşit boncuklar haline getirilir ve her birinin içine delikler açılır. Tesbih boncuklarının daha eşit olması için rendeden geçer ve kaol dediğimiz cila ile boncuklar parlatılır. Tabii bunlara emek verebilmek için her şeyden önce istek, sabır ve sevgi gereklidir.” diye ekledi.
Çocukluğundan beri bu sanatlarla ilgilenen ve 10 yıldır kaligrafi ve tesbih sanatı ustası olan Hayrettin Can Uysal, ilerleyen ve gelişen teknolojinin birçok sanatı, sanal ortama taşımasına rağmen insanın görerek bir şeyi alması, onu dokunarak hissetmesi ve ona şekil vermesini hala sürdürebildiği için mutluluk duyuyor.
Haber : Doğukan Dere
Fotoğraf : Mazhar Taha Akkaya
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...