Her gün kazandığı paranın yarısını hayaline ayıran Süleyman Çikrikçi, 8 yıl boyunca sabırla biriktirdiği her kuruşla küçük bir tekne inşa etti. Şimdi bu tekne, zorluklar karşısında gösterilen azmin ve ustalığın sembolü olarak yıllar sonra denizle buluştu.
Aydın’ın Efeler ilçesinde yaşayan 1957 doğumlu Süleyman Çikrikçi, 11 yaşından beri devam ettirdiği marangozluk işini denize olan sevdası ile birleştirip kendi elleriyle bir tekne inşa etti. Ustalığını konuşturarak inşa ettiği tekneyi maddi imkânsızlıklar dolayısıyla 8 yıl gibi uzun ve sabır isteyen bir süreçte tek başına tamamladı. Küçük yaştan itibaren bu işe atılan usta marangoz Süleyman Çikrikçi, hayat şartlarından ötürü başladığı bu işte hayalini ve işini birleştirdiği eserini bizlere anlattı.
“İmkânsız yoktur, sadece zaman alır”
Erken yaşta iş hayatına atıldığından söz eden Çikrikçi, “Çok küçüktüm bu işe başladığımda. İstek veya tercih değildi. O yaştaki çocuğun nasıl bir seçimi olabilir ki? Ben parçalanmış bir ailenin çocuğuydum ve çalışmam gerekiyordu. O zamanlar İzmir Karabağlar’da yaşıyorduk. Oturduğumuz yerde çok iyi zanaatçılar vardı. Onların yanına gidip marangozluk üzerine eğitim aldım. En temelden ve en iyilerin ellerinde yetiştim. Bana eğitim veren ustaların yanında onlar gibi çok iyi bir usta oldum. İlkokul diploması olmayan alaylı, en temelinden gelmiş bir marangozum. İşim konusunda iddialıyım. Benim için ahşap işçiliğinde imkânsız yoktur, sadece zaman alır.” dedi.
“Pek kıymetimiz bilinmedi”
Tekne yapma fikrine kapılmadan önceki dönemden söz eden Çikrikçi, “Askere gittiğim dönem işler zaten kötü ilerliyordu. Askerde işimi icra edemediğim için kendimi yalnız hissediyordum. Askerden döndükten sonra şahsıma ait bir marangoz dükkânı açıp işlerimin başına geçtim ve marangozluğa devam ettim. Yıllar sonra kriz baş gösterince işlerim tersine döndü ve dükkânı aktif olarak kullanmaktan vazgeçip depoya çevirdim. 50 yaşında Marmaris Bozburun’a gittim. Orada tekne işini öğrendim. Yaklaşık 10 sene kadar orada kaldım. Ardından Aydın’a geri geldim. 2. Sanayide marangozcular sokağında küçük bir dükkân açtım. İşime el attım ama artık işlerimiz eskisi gibi değildi. Çoğu kişi kepenk indirdi. Pek kıymetimiz bilinmedi.” ifadelerini kullandı.
“Beklediğim ilgi yoktu”
Tekneye başlama sürecini anlatan Çikrikçi, “Aydın’a geldikten sonra işler yolunda gitmeyince tekne yapmaya karar verdim. Tabii elimde pek imkân yoktu. Ben de kazandığım her kuruşun yarısını eve diğer yarısını tekneye yatırdım. Küçük adımlarla sabırla yapmaya başladım. Arkadaşlarım merakla sonucu bekliyorlardı. 8 yıl boyunca oradan buradan parçalar derken sonunda bitti ama beklediğim ilgi yoktu. Küçük emeklerle başladım ve insanların buna ilgi gösterebileceğini hatta arkamda desteklerinin olacağına bile inanmıştım ama tek başıma başlayıp bitirdim. İnce eleyip dokudum. Sonuçtan çok memnun kaldım. Şimdi Karaburun’da duruyor.” dedi.
“İçimdeki heves kırıldı”
Israrlara rağmen bir daha tekne yapmadığını, yapmayacağına değinen Çikrikçi, “İlk yaptığım tekneydi. Beklediğim şekilde ilgi görmediği için devam ettirmedim, devam ettirmek içimden gelmedi. Bir daha yapabileceğimi düşünmüyorum. Soranlar oluyor ama onlara da net bir şekilde cevap veriyorum. İçimdeki heves kırıldı. Belki ilgi görüp farklı yaklaşımlar olsaydı devam edebilirdim. Şimdi oğlum tekne ustalığı yapıyor. Benim yerime o devam ettirmiş oluyor. Tabii o tek değil. Bu alanda büyük şirketlerle çalışıyor.” sözlerine ek olarak “Tekne yapımını bitirdikten sonra dükkânımı kapatıp depoya çevirdim. Özel siparişler üzerine nadiren gelir bir şeyler tasarlıyorum. Onun dışında aktif çalışmıyorum.” diye konuştu.
“Eskisi kadar verimli değilim”
Şimdilerde siparişlerde yaptığı şeyleri anlatan Çikrikçi, “Zurna, davul gibi enstrümanlar yapıyorum. Zurnalar sipariş üzerine İstanbul’dan geliyor. Bunun yanında bazı okullara sergiler için tasarımlar yapıyoruz. Leonardo Da Vinci’nin çoğu eserini yaptım. Tahtadan uçan araba yaptım. Arabanın arkasına bağladığımız zaman hız ile hafif havalanma oluyor. Böyle değişik şeyler yapmayı çok severdim. Şimdi eskisi kadar verimli değilim.” ifadelerini kullandı.
Büyük bir ustalık ve emekle yaptığı işi bizlere anlatan Süleyman Usta’ya teşekkür ederiz.
Haber: Kevser Dayan
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...