Topraklarımız, kimyasal girdilerle üretimi zorlasa da, biyolojik yorgunluk ve fiziksel tükenmişlik alarmı veriyor. İklim krizinin tetiklediği mega yangınlar, endemik türlerin yaşam alanlarını yok ederek biyoçeşitliliğimiz üzerinde geri dönüşü zor tahribatlar yaratıyor. Geleneksel tarımın kurtuluşu, “toprağı canlı bir organizma olarak kabul eden” felsefeden geçiyor. Hayatı planlama, bir harita değil, bir pusuladır ve o pusulanın iğnesi etiğe çevrilmelidir.
Türkiye'nin önde gelen botanik uzmanlarından, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Kırmacı, Aydın ve Ege Bölgesi'nin biyoçeşitlilik zenginliğinden, iklim krizinin tetiklediği mega yangınlara kadar uzanan sarsıcı açıklamalarda bulundu. Kırmacı, geleneksel tarım modellerinin kurtuluşunun, “toprağı canlı bir organizma olarak kabul eden” felsefeden geçtiğini vurgulayarak, bölgenin eşsiz doğal mirasını korumak için acil bir ekolojik zihniyet devrimi çağrısı yaptı. Uzman isim, yaptığımız söyleşide hem toprağın karşı karşıya olduğu tehdidi hem de modern bilim insanının etik sorumluluğunu merkeze alan derin analizler sundu.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalında görev yapan Prof. Dr. Mesut Kırmacı. Akademik yolculuğum, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümündeki lisans eğitimimin ardından, yüksek lisans ve doktora derecelerimi Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde tamamlamamla başladı. 2009 yılında Yardımcı Doçent, 2013 yılında Doçent unvanlarını takiben, 2018 yılından bu yana da Profesör olarak Botanik Anabilim Dalındaki görevimi sürdürmekteyim. Yükseköğretim kurumumuzda, 2014 yılından beri Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü göreviyle birlikte, 2015-2021 yılları arasında Meslek Yüksekokulu Müdürü olarak idari sorumluluklar da üstlendim. Temel uzmanlık alanım, Fen Bilimleri ve Matematik Temel Alanı altında yer alan Biyoloji ve özellikle Bitki Sistematiği ile Tohumsuz Bitkiler Sistematiği üzerine odaklanmıştır. Çalışmalarım yoğunlukla, Karayosunları (Bryopsida) taksonomisi, florası ve turbalık ekosistemleri üzerine derinleşmiş olup, bu alandaki bilgi birikimimle toplumsal ve çevresel krizlere çözüm üretmeyi amaçlamaktayım.
“Topraklarımız kimyasal girdilerle üretimi zorlasa da, biyolojik yorgunluk alarmı veriyor.” tespitiyle başlayalım. Bu biyolojik yorgunluk alarmının temelinde yatan ekolojik süreçler ve tehditler nelerdir?
Bu tespiti, "Topraklarımızın Sessiz Çığlığı" olarak adlandırdığım bu alarmın temelinde yatan ekolojik süreç, maalesef modern tarımın dayandığı kimyasal girdi bağımlılığıdır ve bu, toprağın biyolojik olarak tükenmesi, yani yorulması demektir. Yıllardır süregelen yoğun kimyasal gübre ve pestisit kullanımı, toprağın yalnızca fiziksel ve kimyasal yapısını bozmakla kalmadı, aynı zamanda onun can damarı olan mikrobiyal yaşamını ve organik madde içeriğini sistematik bir biçimde tüketti. Kimyasal gübreler, topraktaki faydalı bakterilerin ve mantarların besin döngülerini sağlama görevini gereksiz kılarak onları atıl bırakırken; pestisitler, zararlıları hedef almanın ötesinde, toprağın doğal denge ve hastalık baskılama mekanizmasını yürüten sayısız canlıyı da yok etti. Bu biyolojik tahribatın en büyük ekolojik tehdidi, toprağın sünger görevi gören organik madde stoğunun hızla kaybolmasıdır; organik maddesi azalan toprak, havalanma ve su tutma yeteneğini kaybederek kolayca sertleşir, erozyona açık hale gelir ve bitkilerin ihtiyaç duyduğu besinleri doğal yollarla çözme yeteneği ortadan kalkar. Özetle, biz toprağı sadece bir üretim platformu olarak gördükçe, onun canlı bir organizma olma özelliğini elinden aldık ve bu tükenişten kurtuluşumuz, ancak toprak bilimini yeniden tanımlayan, toprağa hak ettiği saygıyı gösteren yeni bir felsefeden geçmektedir.
Türkiye ve özellikle Ege'yi vuran mega yangınların şiddeti neye bağlı ve bu yangınların biyoçeşitlilik üzerindeki en büyük faturası nedir?
Yangınların şiddeti, küresel iklim değişikliği ile doğrudan ilişkili. Artan sıcaklıklar ve uzun süreli kuraklıklar, örtü yangınlarını hızla mega yangınlara dönüştürüyor. Bu yangınların en büyük faturası, yanan ağaç miktarı veya ekonomik kayıp değil yüksek endemizm taşıyan dağlık alanlardaki endemik türlerin ve yaban hayatının yaşam alanlarının geri dönüşü zor biçimde yok olmasıdır. Ayrıca yanan alanlarda toprak sertleştiği için, hemen ardından gelen yoğun yağışlarda şiddetli erozyon ve sel riskinin katlanarak artması söz konusudur.
Yangın sonrası telafi ve rehabilitasyonda, ekolojik açıdan kesinlikle kaçınılması gereken yanlış uygulama nedir? Doğru rehabilitasyon yaklaşımı nasıl olmalı?
Yangın sonrası yapılacak en büyük hata, monokültür (tek türden) hızlı ağaçlandırma yapmaktır. Telafi süreci, doğanın kendiliğinden yenilenmesine izin veren bir yaklaşımla yönetilmelidir. Zorunlu dikim yapılacaksa, yöreye özgü karışık ve yangına adapte olmuş türler tercih edilmelidir. Ayrıca önleme, sadece cezai yaptırımla değil, orman köylülerinin koruyucu olarak sisteme entegre edilmesiyle de mümkündür.
Tarımda kimyasal bağımlılığı azaltmak ve iklim değişikliğine karşı tarımsal dayanıklılık inşa etmek için önerdiğiniz ekolojik çözümler nelerdir?
İki temel strateji var. Birincisi, Biyolojik Mücadele yöntemlerini yaygınlaştırmaktır, tarım alanlarındaki biyoçeşitliliği artırarak zararlıların doğal avcılarını bölgeye çekmeliyiz. İkincisi, iklim krizine karşı, bölgenin değişen koşullarına daha dayanıklı, yerel ve geleneksel zeytin/incir çeşitlerinin kullanımı teşvik edilmelidir. Bu, ekolojik dayanıklılık inşa etmenin temelidir.
Tüm bu krizlerle mücadelede bilim insanının etik duruşu nasıl olmalı?
Bir bilim insanında bulunması gereken en temel özellikler, bağlamsal akıl yürütme ve etik cesarettir. Bilim insanı, herhangi bir siyasi veya ekonomik baskıya boyun eğmeden, çalışmalarının sonuçlarını ve uzun vadeli çevresel etkilerini değerlendirmekle yükümlüdür. Bu etik duruş, hakikati dile getirme zorunluluğunu beraberinde getirir, öyle ki bilim insanı, ortaya çıkan gerçekler politika yapıcıların veya karar alıcıların rahatını kaçırma pahasına bile olsa, toprağın sessiz çığlığını ve biyoçeşitlilik üzerindeki faturayı yüksek sesle dile getirmek zorundadır. Aksi takdirde, bilimsel bilgi, toplumun ve ekosistemin geleceği için gerekli olan kritik dönüşümlere öncülük edemez ve bilim insanı, yalnızca mevcut durumu onaylayan pasif bir gözlemci konumunda kalır.
Son olarak, gençlere hayatlarına yön verecek en önemli tavsiyeniz nedir?
Hayatı planlama, bir harita değil; pusuladır. Merakı, hayatınızın en büyük yakıtı yapın. Ancak en önemlisi, genç bir zeytin fidanının yaptığı gibi kök salın (disiplin ve azim). Kendinizi bir “bilinmez” olarak değil, bir “araştırma konusu” olarak görün.
Prof. Dr. Mesut Kırmacı'nın bu kapsamlı değerlendirmeleri, Aydın ve Ege Bölgesi'nin biyoçeşitlilik mirasını koruma, iklim krizine adaptasyon ve sürdürülebilir tarım politikaları için acil ve bilimsel temelli bir yol haritası sunmaktadır. Uzmanın vizyonu, krizlerle başa çıkmanın, yalnızca teknik çözümlerden değil, aynı zamanda etik ve felsefi bir duruş sergilemekten geçtiğini göstermektedir. Konu hakkındaki değerli görüş ve değerlendirmeleriyle katkı sunan Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Kırmacı'ya teşekkür ederiz.
Haber: Bayram Karataş
Fotoğraf: Nisa Gül Teke
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...