Covid-19 tüm dünyaya yayılan bir solunum yolu hastalığıdır. İlk olarak Çin'in Wuhan şehrinde ortaya çıktı. Salgın hızla diğer ülkelere sıçradı ve küresel bir sağlık krizine dönüştü. Salgın döneminde birçok ülkede karantina tedbirleri uygulandı. Bu önlemler insanların hareket alanının kısıtlanmasına sebep oldu. Bu kısıtlamaların esas amacı halk sağlığını korumaktı. Bu döneminde insanların doğayı daha az kullanması, doğa üzerinde bir dizi etkiye sahip olmuştur. Bu etkilerin olumlu yanlarını Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Mehmet Şimşek ile konuştuk.
Çevresel sorunların çoğu insanların faaliyetleriyle doğrudan ilişkilidir. Hava ve su kirliliği, ormansızlaşma, doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi gibi sorunların çoğu insanlardan kaynaklanmaktadır. Covid salgını sırasında uygulanan yasaklar insanların hareket edebileceği alanları kısıtladı. Bu kısıtlama nedeniyle insanların doğayla ilişkisinde bir süreliğine kopukluk oldu. İnsanların doğadan uzaklaştığı bu sürecin doğa üzerindeki olumlu etkilerini Prof. Dr. Fatih Mehmet Şimşek ile konuştuk.
Covid-19 pandemisi sırasında doğal alanlar üzerindeki insan etkisinin azalması doğada nasıl bir etki yarattı?
Günümüzde çevresel sorunlara baktığımızda, neredeyse tamamının insanlar tarafından oluşturulduğunu görüyoruz. Nadir olaylar dışında hava kirliliği, su kirliliği ve müsilaj gibi sorunlara genellikle insanlar neden oluyor. Orman tahribatı, orman yangınları ve diğer ekosistemlerin zarar görmesi de insan faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Bu durum birçok türün yok olma riskiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Yani bizler olmadan bu dünyada binlerce yıldır özgürce ve mutlu bir şekilde yaşayan pek çok hayvanı düşünelim: kuşlar, örümcekler, böcekler, semenderler, kurbağalar... Bu hayvanların yok olma aşamasına geldiğini ya da tamamen yok olduğunu görüyoruz. Sayısal olarak azalıyorlar çünkü yaşam alanlarını kaybediyorlar. Tüm bunlar, bildiğimiz gibi insan faaliyetlerinden kaynaklanan sorunlardır.
Covid döneminde insanlar kapalı kalma dönemi yaşadılar. Sadece evde kalmadık, birçok işletme de durdu. Özellikle pek çok fabrika kapandı ve bunun sonucunda gördük ki hava kirliliği yaşanan birçok ülkede hava kalitesi çok fazla arttı. Bunun nedeni o sanayi tesislerinden ve fabrikalardan atmosfere sürekli kötü gazların atılmamış olmasıydı. Yakın çevremizdeki ormanlar, ekosistemler, göl ekosistemleri gibi yerlerde atık salınımı durdu. Yani bu süreçte doğa yavaş yavaş kendini tedavi etti. Bu iyi bir şey ama maalesef şu an tekrar her şey kaldığı yerden devam ediyor. Özetlersek hava, su, göl, deniz, akarsu, orman gibi alanlarda insan baskısı en azından bir buçuk veya iki yıllık dönemde ortadan kalktı. Hatta ülkemizde de gördük. Hiç görmediğimiz kara kulaklar, dağ keçileri ortaya çıkmaya başladı. Bunu televizyonlardan izledik ve gördük. İnsanlar o alanlardan çekilince, birçok hayvanın asıl yaşam alanı olarak kullandığı yerlerde ortaya çıktıklarını gördük. Bu da doğanın kendi kendini tedavi ettiğinin güzel bir göstergesidir.
İnsanların daha az seyahat etmesi ve doğal alanlara gidememesi, vahşi yaşam ve bitki örtüsü üzerinde nasıl bir değişiklik yarattı?
Bitki örtüsü ve diğer ekosistemler üzerindeki baskılar azalınca, hayvanlar için bir avantaj oldu. Geyikler, diğer yırtıcılar ve karakulak gibi hayvanlar daha iyi beslendiler, daha özgürce dolaştılar ve daha fazla üreyebildiler. Bu da popülasyonlarının biraz daha sağlıklı hale gelmesine yardımcı oldu. Aynı şekilde, avlanma baskısı azaldığında balıklar da rahatladı ve popülasyonları düzeldi. Bitkiler için de aynı şey geçerli. Sürekli bir alana giriş çıkış olduğunda, bitkiler zarar görebilir. İnsanlar bilinçsizce bitkileri koparabilir veya ticari amaçla toplayabilir, bu da onların yok olmasına neden olabilir. Ancak kısa süreliğine olsa dahi bu tür etkileşimler azaldığında, bitkiler için olumlu bir etki yaratılmış oldu.
Covid döneminde insan aktivitelerinin azalması, doğal ekosistemlerin restorasyonu için bir fırsat mı yarattı?
Bütün ekosistemler için yeterli değil. Tabii ki kendi kendilerine bir tedavi sürecine girmişlerdir. Restorasyon gerçekleşti ama bu süreç yeterli değildi çünkü şu an kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bütün hava kirleticiler, su ve göl gibi sulak alanlarda, denizlerde kirlenme devam ediyor. Marmara'nın durumu şu an değişmedi. Kısa dönemli değil, uzun dönemli ve kalıcı olarak çözümler üretmek önemlidir. Ergene Nehri çok kirlenmiş ve simsiyah akıyor. Bunun tek sebebi insanlardır. Normalde o nehre düzgün, temiz, kaliteli su geliyor ama insanlar bölgeye girdiğinde sanayi, fabrika ve evsel atıklarla nehri kirletiyor. Tabii ki covid dönemi yeterli değildi ama bu dönemde bir düzelme olduğu kesindi. Covid dönemi ülkemizdeki yangın sayısının azalmasına yardımcı oldu. Yasak döneminde büyük yangınlar yaşamadık ancak sonrasında Marmaris yangınları gibi büyük yangınlar meydana geldi. Bu da önemli bir noktadır. Riskli bölgelere girildiğinde istenmeyen olaylar ortaya çıkabiliyor. Ayrıca o dönemde ormandan kaçak ürün elde etme gibi durumlar da azaldı. Restorasyonda kendini bir sürede olsa yenilemiştir.
İnsan hareketliliğinin azalması su kaynaklarını nasıl etkiledi?
Su ülkemiz için çok riskli bir konu yani çok dikkat etmemiz gerekiyor. Sadece Covid ile ilgili değil, genel yaşantımızda da dikkat etmeliyiz. Şu anda konuştuğumuz çevre sorunlarının en önemlisi küresel ısınmadır. Bu durum ülkemizde de diğer ülkelerde olduğu gibi pek çok gölün kurumasına neden oluyor. Bu yıl İstanbul barajlarında su seviyesinin düşmesi, hatta birçoğunda tamamen bitmesi birçok yerde konuşuldu. Bu daha önce hiç yaşamadığımız bir durumdur. Ancak bu durumun devam edeceğini görüyorum. Dolayısıyla suya zaten çok dikkat etmemiz gerekiyor. Bu covid döneminde sulak alanlar üzerindeki baskı kalktı çünkü insan kaynaklı fabrikaların çalışmamasıyla atık üretimi azaldı ancak evsel atıklar durmadı. Evde olduğumuzda bile sürekli atık su üretiyoruz. Banyo suyu, mutfak suyu, tuvalet suyu ve diğerleri... Bu atıklar evden çıkıyor ve genellikle bir nehre veya göle akıyor. Bazı bölgelerde arıtma tesisleri bulunuyor ancak birçok yerde bu tesisler yok. Bu nedenle su üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu kesin bir şekilde söyleyemeyiz.
Covid döneminin hava kalitesi üzerindeki olumlu etkisi nedir?
Hava kalitesini bozan birkaç tane faktör vardır. Ölçümler var, artık teknoloji o kadar ilerledi ki uzaydan hava kalitesini ölçüyoruz. Havada ne kadar kükürt, karbondioksit, karbonmonoksit olduğunu öğreniyoruz. Ne varsa hepsini istediğimiz zaman dilimlerinde, günlük veya daha küçük dilimlerde ölçebiliriz. Bu ölçümler bize hava kirleticilerin birkaç tane çok önemli nedeni olduğunu gösterir. Birincisi trafik. Hindistan ve Çin gibi ülkelerde olduğu gibi, Avrupa'da bazı bölgelerde ve hatta İstanbul gibi yerlerde de yoğun hava kirliliği var. Bunun sebeplerinden biri, çok sayıda aracın günlük olarak egzoz gazı yaymasıdır. Bir aracı düşündüğümüz zaman çok fazla gaz çıkışı olduğunu biliyoruz ve bu her gün tekrarlanıyor. Covid döneminde pek çok araç durdu o yüzden birçok başkentte hava kalitesi değerleri 20-30 yıldır görülmeyen düşük değerlere ulaştı.
İkincisi tabii ki fabrikalar. Birçok fabrikanın bacalarında filtreler var ama bunların ne kadar düzgün çalıştığı ve sağlıklı olduğu konusunda emin olamıyoruz. Birçoğu şüpheli. Salgın dolayısıyla bu fabrikaların salınımı da uzun bir süre durdu. Bu da tabii ki hava kalitesinde etkili oldu. Mesela havayı kirleten faktörler arasında uçaklar da çok önemlidir. Günde İstanbul'a binlerce uçak geliyor. Bunlar atmosfere kirletici maddeler bırakıyor. Pandemi dolayısıyla seyahatler durdu. Durunca hava kalitesi gerçekten düzeldi. Bunun etkisi hem su ekosistemlere, hem karasal ekosistemlere, vejetasyona ve hayvanlara sağlıklı bir ortam yaratır. Yani sadece hava insanlar için değil hepsi için daha sağlıklı bir ortam sağlanmıştır.
Pandemi dönemi için doğal yaşamın çeşitliliğinde olan değişiklikler hakkında ne söylenebilir?
Doğal çeşitlilik artmasa da en azından belli bir süre yok olmasının önüne geçildi. Yani bunu söyleyebilirim, arttı demek için sadece bu süreç yeterli değil. Dediğim gibi, genel olarak yaşam tarzımızı değiştirmemiz lazım. Aşırı hırs, aşırı üretim, daha çok tüketim gibi şeylerden vazgeçin. Doğayla birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor ve onların yaşamlarına saygı duymamız gerekiyor. Hemen her yere bina yapalım, inşaat yapalım, daha çok gelir elde edelim, o gölü de kurutalım, bataklığı kurutalım, oraya rezidanslar yapalım gibi düşüncelerden kaçınmalıyız. Bu şekilde devam etmememiz gerekiyor. O zaman sadece Covid dönemi gibi kısa bir dönemde doğanın çeşitliliğinin artmasını beklememiz doğru olmaz. Bu uzun dönemde yapılırsa o zaman çeşitliliğin arttığını görebiliriz.
Covid salgını nedeniyle insanların hareketsizleşmesinin doğa üzerindeki olumlu yaklaşımları üzerine bize bu önemli bilgileri veren Prof. Dr. Fatih Mehmet Şimşek’e teşekkür ederiz.
Haber: Berivan Karatekin
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...