Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


MÜZİĞİN MUTFAĞI: ORKESTRA ŞEFLİĞİ

15.01.2024
Kültür Sanat

 

Müziğe bir mutfak olarak bakarsak hiç şüphesiz ki orkestra şefleri bu mutfağın aşçıları olurdu. Her enstrümana, notaya ve sese hakim olma kabiliyetini gerektiren bu meslek görüldüğü gibi kolay değildir. Aydın Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Koro Şefi Özcan Yılmaz, bizlerle orkestra şefliği hakkında çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdi. 

 

1969 yılı Ankara doğumlu olan Özcan Yılmaz, üniversiteye kadar olan eğitim hayatını Ankara’da geçirmiş ve sonrasında Ege Üniversitesi Konservatuvar Bölümü Türk Halk Müziği alanında eğitim almıştır. Mezun olduktan sonra Yüksel Yalova Güzel Sanatlar Lisesi’nde nefesli çalgılar üzerine müzik eğitimi vermiştir. 35 yıldır koro şefliği yapan Yılmaz, müziğe ve sanata olan tutkusunu küçük yaşlarda fark ederek kendisini, 14-15 yaşlarında düğünlerde üflemeli çalgılar çalarak ya da Halk Oyunları Derneği’ne katılarak koro gibi çeşitli faaliyetlerde geliştirmiştir. Son on sekiz yıldır Aydın Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu’nun şefliğini yapmaktadır. 

 

“Seksenli yılların Türkiyesi’nde müziğe başlamak bütün aile bireylerinin hayallerini yıkmak demekti”

Müziğe olan tutkusuna yönelirken çeşitli ön yargılara maruz kaldığından bahseden Özcan Yılmaz, “Toplumumuzda sanatçıya karşı bir ön yargı var. Bizim geleneksel düşüncede olan ailelerimiz çocukları için tercih edildiği zaman kabus yaşadıkları mesleklere yönlendirirler. Seksenli yılların Türkiyesi’nde müziğe başlamak, bütün aile bireylerinin hayallerini yıkmak demekti. Bu bana göre bir çeşit işkencedir. Benim ruhumda biraz komünistlik olduğu için hem sanatla hem de ailemle cebelleştim. Bir süre sonra ailem de bu durumu kabullendi. Ben müziğe HAMOY’de (Halk Müziği ve Oyunları Araştırma Eğitim Gençlik Derneği) başladım. Hayat beni doğru insanlarla karşılaştırdı ve onlar tarafından yetiştirildim. Önceden alaylıydım, sonra eğitim gördüm. Sadece nefesli çalgılara hakimken orkestra korosuna katıldıktan sonra, burada vakit geçirdikçe diğer çalgılara da hakim oldum. Bağlamacıya ‘akordunu bu şekilde yap’  derken kendimi bir anda bağlama çalarken buldum ya da klavyeciye ‘şurayı şöyle bas’ derken bir baktım ben de klavye çalıyorum. Yaylı çalgılar hariç hepsini çalıyorum.” diyerek orkestra şefliğine başlamadan önce nasıl bir yol izlediğini aktardı. 

 

“Müzik eşliğinde duygulanmak, ağlamak da bir eğlence şeklidir”

Mesleğin zorlu tarafları hakkında yorumda bulunan Yılmaz, “Geniş yelpazeden, yani sanat olarak bakalım. Bir kere sanatı hangi ülkede yapıp yapmadığına dair her zaman kafamızda soru işaretleri var. Batı müziği söz konusu olduğu zaman insanlar frağını, smokinini giyerek klasik müzik dinletilerine, operalara ya da balelere giderler. Orada daha Avrupai görünme, şirin görünme çabası vardır. Öksürürken bile nefeslerini tutarlar. Türk müziğine gelince, yurdum insanı her konsere düğüne gider gibi yüksek sesle, gürültüyle, alkışla, tempoyla, bağıra bağıra eşlik etmek istiyor. Bu işin zorlayıcı taraflarından biri de budur. Güzel tarafı ise sanat, daha ne olsun! Yani eğlence sektörü, eğlence derken de illa gülmek olarak algılamamamız lazım. Müzik eşliğinde duygulanmak, ağlamak da bir eğlence şeklidir. Eğlence dediğimizde illa gülmek anlaşılmamalıdır.” diyerek eğlence anlayışı hakkında da farklı yorumlarda bulundu. 

 

“Sahneye çıkmanın verdiği heyecan ve zevk hala ilk günkü gibi”

Orkestra şefliği kariyerinde nelerden zevk aldığını aktaran Özcan Yılmaz, “Yaklaşık 30-35 senedir sahnelerdeyim ama sahneye çıkarken heyecandan geberiyorum, bu inanılmaz bir duygudur. Sahneye çıkmanın verdiği heyecan ve zevk hala ilk günkü gibi.” şeklinde konuştu. 

 

“Orkestrayla yıllarca çalıştığın için etle tırnak gibi oluyorsun”

Orkestrayla iş birliği yapmanın zorlukları ve stratejileri hakkında Yılmaz, “Orkestrayla yıllarca çalıştığın için etle tırnak gibi oluyorsun. Bir de sonradan dahil olan sanatçılar oluyor, kişiliğini ve karakterini henüz tanımıyorsun. Birbirimizi tanımadığımız için ilk sorun iletişim sorunu oluyor ama artık işin uzmanı olduğumuz için daha beşinci dakikada kendimizi entegre edebiliyoruz çünkü benimle olma amaçları oturup kahve içmek değil, sahne almak için bir aradayız. Bir konser ya da etkinlikte benimle beraber o yolu yürüyüp başarıyla sonuçlandırması gerekiyor. Koroda orkestra şefinin sadece yönlendirmesi yetmiyor, orkestranın psikolojisinin de iyi olması lazım. İnsan psikolojisini bileceksin. Bu koro gönüllülük esaslı olduğu için orkestrada doktor da var, profesör de, emeklisi de var. Profesör, emekli veya işsiz adama ahkam kesemez. Çalışmalardan önce de söylüyoruz, o senin işin ve buraya gelmeden önce her türlü makamını, mevkini kapının dışında bırakmak zorundasın. Ahmet Bey’in oğlu Mehmet, Ayşe Hanım’ın kızı Fatma olarak buradasınız. Enstrümanlarınızı çalacaksınız, şarkınızı ya da türkünüzü söyleyeceksiniz, siyaseti, dini, dili, ırkı kapının dışında bırakacaksınız. Ben o insanlardan yararlanıyorsam, ilk olarak iyi bir sanatçı oldukları için, ikincisi de iyi bir insan oldukları içindir. Sanatçı, sahnede canavar gibi olmalı ama sahneden indiğinde de efendi bir şekilde davranmalıdır.” diyerek sanatçı ruhunun kolektif çalışmayla sonuçlandığını aktardı. 

 

“Söylenecek eser için orkestranın ses aralığını bilmek çok önemli”

Müziği anlamlandırıp ifade etme ve eseri yönetirken izlediği yöntemler hakkında orkestra şefi Yılmaz, “Bir eseri yönetirken öncelikle orkestraya tekrar döneyim, bir kere topluluğun kapasitesini bilmek gerekiyor. Söylenecek eser için orkestranın ses aralığını bilmek çok önemlidir. Korodaki kadınların ve erkeklerin sesi ince seslere ne kadar çıkabilir ya da kalın seslere ne kadar inebilir, işte bunu bildiğimiz zaman söylenecek eser de daha iyi aktarılır. Mesela Kırşehirli olan birinde bozlak yapısı var, bir Egeli’ye bunu yaptıramazsın çünkü genetiğinde yok. Yıllarca çalıştıracaksın, eğitim alacak, nota ve usul bilecek. Mesela Bedia Akartürk. Biz çocukluğumuzda bozlakları hep ondan duyduk. Kendisi Ödemişli ama deli gibi yıllarca bunun eğitimini almış.” dedi.

 

“Türküleri modernize ederken özlerinin korunması taraftarıyım”

Müzikte benimsediği tarz hakkında Özcan Bey, “Yenilikçi Türk Halk Müziği eğitimi aldım. Kendimi de yenilikçi olarak görüyorum. Türküleri modernize ederken özlerinin korunması taraftarıyım. Tekno müziği dediğimiz elektro gitarların, baterilerin, ya da diğer enstrümanların Türk Halk Müziği ile birleştirilmesi yeniliktir ama bunu yaparken kesinlikle eserin özünü bozmamak gerekiyor. Gül her zaman güldür, gülün olduğu bahçeyi süsler, renklendiririz ama gülün özünü bozmadan yaparız.” diyerek sanat eserlerimizin özüne sahip çıkmamız gerektiğini vurguladı. 

 

“Bu işi para için yapmasınlar”

Orkestra şefi olmak isteyen gençler için Özcan Yılmaz, “Bu işi para için yapmasınlar. Türkiye’de sanatçı olmak istiyorsan ilk başta kesinlikle maddi beklentin olmamalı. Sen işini doğru yapıp kendine inanıyorsan para senin arkandan gelir. Kendimden örnek vereyim. 54 yaşındayım ve şu ana kadar gittiğim etkinliklerde ne kadar para vereceksiniz sorusunu sormadım. Karşı taraf bana teklifte bulunur ben de gülümser kabul ederim. İlişkilerde samimiyet olduktan sonra para ilk düşünülen şey olmuyor, bana göre bu saygısızlıktır. Donanımlı, birikimli olacaksın, heybene kültür dolduracaksın, repertuarın sağlam olacak. Arayan da bundan sonrasında seni buluyor zaten.” sözlerini söyledi. Müzikteki popüler kültür olgusu hakkında ise Yılmaz, “Açıkçası şu sıralar yeniyetme popçular ortaya çıkıyor. On tanesi piyasaya çıkıyorsa geride sadece iki kişi ayakta kalabiliyor. Türkiye’de popüler olmanın pek çok yolu var. Eğitimsizsen mum alevi gibi parlar ve bir anda sönersin.” diyerek gençlere de tavsiyelerde bulundu.

 

Orkestra şefliği hakkında bilgiler edindiğimiz, kıymetli bilgileriyle bize katkı sağlayan Aydın Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Koro Şefi Özcan Yılmaz’a teşekkür ederiz.

 

Haber: Esin Türk

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00