Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 1938 yılında kurulan Aydın Erbeyli İncir Araştırma Enstitüsü, 87 yıllık birikimiyle Türkiye’nin incir üretiminde gıda güvenliği çıtasını yükseltiyor. Aflatoksin ve okratoksin maddelerinin tespitinde mor ışık teknolojisini kullanan enstitü, hem laboratuvar hem de sahada yürüttüğü projelerle tarımda bilimsel dönüşümün öncüsü konumunda.
Türkiye’nin incir üretim merkezi, Aydın’da bilimle tarımın buluştuğu bir adres var: Erbeyli İncir Araştırma Enstitüsü. 1938 yılında Atatürk’ün vizyonuyla kurulan bu kurum, bugün sadece incir değil, aynı zamanda kestane üzerine de bilimsel araştırmalar yürüten bir merkez konumunda. 5 ana bölümden oluşan enstitü —Gıda Teknolojisi, Islah, Yetiştirme Tekniği, Bitki Sağlığı ve Tarım Akademisi— bünyesinde yüksek lisans ve doktora derecesine sahip 36 mühendisle çalışmalarına devam ediyor. Amaç hem sektörden gelen taleplere hem de bilim insanlarının gözlemlerine dayanarak tarımda kalıcı çözümler üretmek.
Mikotoksinle mücadelede bilimin ışığı
Gıda Mühendisi Dr. Erdem Çiçek, mor mavi ışığın kullanımını, “Mor-mavi ışık sadece aflatoksin tespiti için kullanılıyor. İncirde ‘kojikasit’ adında bir madde var; küfler tarafından oluşturulan bu madde mor ışık altında ışıma yapıyor. Bu sayede hem biz hem de işletmeler aflatoksinli incirleri ayırt edebiliyoruz.” şeklinde açıkladı. Çiçek, bu yöntemin artık karanlık oda gerektirmediğini, geliştirilen yeni UV lambalar sayesinde gün ışığında da analiz yapılabildiğini belirtti. Ancak okratoksin tespiti için hâlâ aynı kolaylığın sağlanamadığını belirterek, şu bilgileri ekledi: “Uzun yıllardır UV lambalarla ayırma yapıyoruz ama okratoksin için mor ışıkla ayrım yapmak mümkün değil. Yeni sistemler üzerinde çalışıyoruz.”
Laboratuvardan sahaya: Zorluklar ve çözümler
Dr. Erdem Çiçek, saha ile laboratuvar arasındaki en büyük zorluklardan birinin, örnekleme süreçlerinde standart belirlemek olduğunu belirtti. Konu hakkında ayrıca, “Aflatoksin tespitinde UV lambalarla ayıklama yapılabiliyor ancak okratoksin için hâlâ kesin bir yöntem yok. Normal kuru incir partilerinde mikotoksinli olup olmadığını ayırt etmek zordur. Biz proje amaçlı çalıştığımız için taşımada sıkıntı yaşamıyoruz ama üretim sürecinde risk devam ediyor.” dedi. Yeni incir çeşitlerinde toksin eğilimleri üzerine yapılan araştırmaların sürdüğünü belirten Çiçek, “Farklı çeşitler arasında direnç farkı bulamadık. Mikotoksin oluşumu çevresel koşullara, iklime, rakıma ve mikrofloraya bağlı. Genetik farklılık şu an için belirleyici değil.” diyerek çevresel faktörlerin etkisine dikkat çekti.
Eğitimle bilinçlenen üretici, güvenli ürün
Enstitünün, sadece laboratuvar çalışmalarıyla değil, üreticilere yönelik eğitim faaliyetleriyle de fark yarattığına değinen Çiçek, “Üreticiler mikotoksini ilaç kalıntısı sanıyor. Oysa mikotoksin, incirin doğalında bulunan küfler tarafından oluşturulan bir toksindir. Bilinçlendirme en önemli adım.” dedi. Her yıl üreticilere düzenli eğitimler verilerek iyi tarım uygulamaları teşvik edilirken, eskiden güneş altında, açıkta yapılan kurutma işlemleri yerini tünel kurutma sistemlerine ve kerevet adı verilen hijyenik kurutma platformlarına bırakmış durumda. Bu dönüşüm hem ürün kalitesini hem de gıda güvenliğini yükselmesinin temel nedeni konumunda.
Teknolojiyle dönüşen gıda güvenliği
Bilgisayar Mühendisi Ahmet Akdemir mikotoksin tespit edilme sürecini, “Mikotoksin tespiti artık sadece gözlem değil, teknolojiyle desteklenen bir süreç. TÜBİTAK’a sunduğumuz projede hem aflatoksin hem okratoksini tespit edebilen bir sistem geliştirmeyi hedefliyoruz. Farklı dalga boylarındaki LED ışıklarıyla çalışan bu sistem, tespit süresini kısaltacak.” sözleriyle açıkladı. Akdemir, yapay zekâ ve görüntü işleme sistemlerinin de bu süreçte önemli rol oynadığını söyledi: “Veri analitiğiyle desteklenen görüntüleme cihazları, mikotoksin tespitini insan gözünden bağımsız hale getirecek. Bu teknoloji sadece incir için değil, fındık, Antep fıstığı gibi diğer kuru meyveler için de uygulanabilir.” Ayrıca, özel sektörle yürütülen otomasyon tabanlı projelerin de sektörde dijitalleşmenin önünü açtığını vurguladı.
Standartlarda Avrupa ile eşitlik
Dr. Erdem Çiçek, “AB ile tamamen uyumlu bir bulaşanlar tebliği yayınladık. Sadece okratoksin limitinde küçük bir fark var. Onun dışında tüm standartlar eşit.” diyerek laboratuvar sonuçlarının artık uluslararası geçerliliğe sahip olduğunu belirtti.
Proje odaklı yenilikçilik
Erbeyli Enstitüsü’nde yenilik, kurum kültürünün bir parçası olduğunu; 45 aktif proje ile çalışan kurumun, TÜBİTAK, PAGEM, diğer araştırma enstitüleri ve Avrupa Birliği projeleriyle ortak çalışmalar yürüttüğünü belirten Ahmet Akdemir, “Bizde yenilikçi olmayan hiçbir proje onaylanmaz. Her proje hem kurum içinde hem Ankara’da iki aşamalı değerlendirmeden geçer.” dedi.
Sahadan laboratuvara uzanan gerçeklik
Çiçek, “Kuru incir geleneksel bir üründür. İlaçlama neredeyse hiç yapılmaz, bu da inciri organik hale getirir. Ancak bu organikliğin dezavantajı küf oluşumudur. İlaçsız üretim güzel ama riskli.” dedi. Laboratuvarla saha arasındaki veriler genellikle birbirini desteklese de kullanılan yöntem farkları sebebiyle farklılıklar olabiliyor. Çiçek, “Karanlık odada yapılan ayıklama projelerinde, aflatoksinli incirlerin büyük kısmının başarıyla uzaklaştırıldığını tespit ettik.” diyerek laboratuvar bulgularının sahada karşılığını bulduğunu ifade etti.
Beklenmedik sonuç: Okratoksin azalımı yüzde 54
Enstitünün son projelerinden biri olan okratoksin araştırmasının, beklenmedik derecede başarılı sonuçlar ortaya koyduğunu söyleyen Çiçek, “Siyah küflü incirleri ayıkladığımızda, bu küflü incirlerin yüzde 54’ünde okratoksin oluşumu tespit ettik. Bu, beklediğimizin üzerindeydi.” diyerek ekledi. Bu sonuç, ayıklama sürecinin gıda güvenliği açısından ne kadar kritik olduğunu bir kez daha kanıtladı.
87 yıldır tarımda bilimsel üretimin simgesi haline gelen Aydın Erbeyli İncir Araştırma Enstitüsü, yalnızca incirin kalitesini değil, tüketici sağlığını korumayı da misyon edinmiş durumda. Geliştirilen ışık tabanlı analiz yöntemleri, yürütülen eğitimler ve uluslararası standartlarla uyumlu politikalar sayesinde Türk inciri, dünya pazarında güvenli ve sürdürülebilir bir ürün haline geliyor.
Haber: Nisa Gül Teke
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...