Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü
Öğrenci Uygulama Haber Sitesi

Son zamanlarda popülerliğini arttıran bir YouTube kanalı olan "Hisseden Adam”, izleyicilerin kendilerini daha iyi anlamalarına, hayatlarındaki amaçlarını bulmalarına ve potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı oluyor. Kanalın kurucusu olan Kamer Aygün, kendi hayatındaki büyük değişimlerden ilham alarak, yaratıcı bir şekilde insanların hayatlarında daha iyi bir yön bulmalarını sağlıyor.

Üniversiteden mezun olduktan sonra kafa dinlemek için köye gittiğini fakat köydeki yaşamın onu çok etkilediğini belirten Kamer Aygün, “Resmen büyülenmiş gibiydim, buradan ayrılamadım. Hem hislerimin tatminine hem de merakımın gücüne inanarak ve arkasında durarak kırsal yaşamın bir ucundan tutmaya başladım. Köye geldiğimde, köy yaşamı hakkında hiçbir bilgiye sahip değildim. Kırsalda her şeyi kendim yapmam gerekiyordu. Bilgim olmadığı için başlangıçta zorlanmıştım ama merak ve hevesimle çok denedim ve öğrendim. Bu yolda da sabır ve heves gerek. Zorlu geçen 10 yılda, köydeki yaşamımı kolaylaştıracak tecrübe ve donanıma sahip oldum ve bu donanımlarımı daha da geliştirerek yaşamıma devam ediyorum.” dedi.

Aygün’ün bu ani kararına ailesi ve dostları tepki gösterse de, kendisi çoktan kararını vermişti. Köye yerleşip yaşamaya başladığında yakın çevresinden olumlu dönüşler almadığını kaydeden Aygün, “Akrabalarım bu durumu yadırgamıştı. Aldığım eğitimi heba ettiğimi düşünenler çoğunluktaydı ve para odaklı yaklaşımlarla tavsiyelerde bulundular, fakat annem, ‘Sen nerede mutluysan, ben de senin mutluluğundan mutluluk duyarım’ diyerek bana en büyük güveni sağlamıştı. Yılların geçmesiyle birlikte, yaşadığım hayatı bugün izlediklerinde imrenen ve gıpta eden insanların arttığını görmekteyim. Özellikle benden feyzalarak yaşamına yön verenleri de bildikçe, bu beni daha da yaşadığım hayata bağlıyor. Umarım güzel bir hisse ve ufak da olsa bir farkındalığa vesile olurum.” diye konuştu.

“Hisset, dene ve tecrübe et”

Sosyal medyada kendi hikayelerini paylaşan Aygün, kırsala geldiğinden beri hislerinin yüksek düzeyde coşkulu olduğunu belirtti. Bu duygularını sevdikleriyle paylaşmak isteyen Aygün, “Kırsaldayken akraba, arkadaş ve dostlarımdan uzak kaldığım için, yaşadıklarımı sosyal medyada paylaşmaya başladım. İyi ki yapmışım. Geriye baktığımda 10 yıllık yaşam sürecimden parçaları bırakmışım. Kırsalda kalmama vesile olan o his ve akabinde yıllardır hislerimin öncülüğünde hareket etmem sebebiyle, tüm duygularımın aktif çalıştığı bu ata topraklarında beni en iyi tanımlayan tabirin olduğunu düşündüm. Hayatımı, ‘hisset, dene ve tecrübe et’ düsturuna göre yaşadıkça, bunun gerçekten de benimle bütünleşmiş bir tabir olduğuna daha çok inandım ve o inançla tüm bu sürece şükrettim, şükrederek yaşamaya da devam ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Kırsal yaşamı şehirden ayıran unsurun daha fazla emek vermek olduğunu ifade eden Aygün, “Kırsalda çalışmayı, üretmeyi, el emeğini sevmeyen, rahatına düşkün kişilerin yaşayamayacağı, yaşasa bile huzursuz hissedeceği bir ortam vardır. İşte tüm bu zorluklara sabreden ve uyum sağlayanlar için ise nice eşsiz güzellikleri vardır. Benim için zor bir hayat gibi gelmiyor. Çünkü deneyim ve tecrübelerimle nasıl yaşamam gerektiğini biliyorum. Hareketi ve üretmeyi de sevdiğimden, bu hayatın bana götürüsünden çok getirisi vardır.” şeklinde konuştu. 

“Akreplerle savaşmak yerine, onları sevmeyi tercih ettim “

Köye yerleştikten bir süre sonra dağ hayatına geçen Aygün, “Kırsal yaşamıma köyde başladım. Köy evi daha sağlam bir yapıydı ve kalabalık bir aileydik. Her şeyi beraber yapar, birlikte yaşardık. Dağ evinde ise her şeyi kendim yapmaya başladım ve köy evine göre konforu daha azdı ama bunlar beni yıldırmadı. Çay tarım arazimiz, dağdaki arazimizdeydi ve dağ evi de tam ortasındaydı. Çalışırken serinleyip, dinlenip, ısınıp, yağmurdan korunduğumuz bir alandı sadece. Hem börtü böceği, yabani hayvanları hem de soğuk geçirgenliği sebebiyle yaşanacak bir yer değildi. Çok uzun yıllardır da kalan olmamıştı. Temeli 200 yılı aşkın bir evdi, 4 kuşak öncesine dayanan bir tarihi ve benim için de kıymetli bir kokusu vardı. ‘Burası elimizdeyken neden değerlendirmeyeyim’ diye düşündüm ve direkt burada yaşamaya başladım. İçine girince eksiklerini görmeye, onarmaya ve yaşanır bir ortam oluşturmaya başladım. 2 yılı aşkın süredir de burada yaşamaktayım.” dedi.

Yaşadığı hayatı keyifli bir süreç olarak anlatan Aygün, hayvanlarla savaşmaktansa onlarla yaşamayı, onları sevmeyi tercih ettiğini söyledi. Hayvanlarla arasını sıcak tutan Aygün, “Evde çeşitli böcek ve hayvanlara denk geldikçe tebessümle elime alıyor, seviyor ve dışarı bırakıyorum. Çok soğuk zamanlarda ise evde kalmalarına müsaade ediyorum. Bu sakinliği yakalayınca hayatın da güzelleşiyor.” diye konuştu.

“Emek vermeyi, üretmeyi, hareket etmeyi sevmek gerek”

Kırsalda yaşamanın emek isteyen bir durum olduğunu sıkça dile getiren Kamer Aygün, “Bunu kabullenmeyen yaşayamaz. Yaşasa bile yaşadığından tat almaz. Emek vermeyi, üretmeyi, hareket etmeyi sevmek gerek. Kırsalın temelini bunlar oluşturur. Elde olana bakmak, onu değerlendirmek ve kıymetini bilmek, nerede yaşarsan yaşa, hayatın en önemli düsturudur. Bunlara dikkat ettiğin sürece her yerde yaşar ve anlam bulabilirsin.” diyerek cümlelerini noktaladı.

Yıllardır sosyal medyadan insanlarla etkileşim içinde olan Kamer Aygün, insanlara doğayla uyum içinde yaşamayı öğretiyor. Bunu yaparken de bizim yaşamlarımıza da dokunuyor ve doğaya olan saygımızı arttırıyor.

Haber: Oğuz Nihat Hacıabdurrahmanoğlu