Türkler Anadolu’ya geldikten sonra, Anadolu’da yerli halkla kaynaşabileceği, alışveriş yapabileceği mekânlar oluşturmuştur. Bu mekânlardan bir tanesi Denizli Acıpayam’da bulunan Kara Hüyük pazarıdır. Denizli'nin Çal ilçesine bağlı Şapçılar Mahallesi yakınlarında bulunan Çal Kayı Pazarı da bölgedeki Hristiyan Bizanslılarla bölgeye gelen Türkmenlerin mal alışverişi yaptığı bir mekândır. Sonraki dönemlerde ise bu yer bölgenin son derece işlek bir pazarı haline gelmiştir. Bu pazarın işlevi zamanla genişleyerek, bir ticaret merkezi olmanın ötesinde sosyal ve dini bir mecra haline de gelmiştir. Fakat büyük bir alana yayılan bu pazardan geriye sadece tarihi pazar yerine inşa edilmiş bir caminin minaresi kalmıştır.
Tarihi yer ile ilgili, Pamukkale Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı Uzmanı Doç. Dr. İbrahim Balık ve Şapçılar Mahallesi’nin eski muhtarı Mehmet Çerçioğlu ile görüşerek bilgi aldık.
Tarihi Selçuklulara dayanan bir pazar yeri
Öncelikli olarak Balık, pazarın ilk varlığının Bizans dönemine kadar uzanabileceğini belirtti. Somut bir tarih verememekle birlikte, pazarın ilk kuruluşunun Selçukluların Anadolu’ya ilk gelişine dayandığını, pazarın önemli yapılarından biri olan cami ve minaresinin ise 1700’lü yıllarda inşa edildiğini aktararak, Kayı Pazarı hakkında ilk verilere Kâtip Çelebi'nin Cihannüma adlı eserinde “Halı Pazarı” olarak rastlandığını iletti. Bu ismin, yörede yaşayan Türkmenlerin halı ve kilim üretmesine bağlı olarak pazarın kısa süreliğine halı, kilim ticareti yapılan bir yer haline dönüştüğü ile ilgili olabileceğini ekleyerek zamanla bu etkinliğin devam etmesiyle de pazarın daha geniş bir alana yayıldığını dile getirdi. Balık, pazarla ilgili, “Sonraki dönemlerde pazar etkinliğini devam ettirince Akdeniz Donanma Komutanı Kaymak Mustafa Paşa, buraya büyük bir vakıf kurmuştur. Bu vakfiyeden anlaşıldığına göre, pazarda 2 cami, 5-6 büyük han ve çok sayıda dükkân bulunmaktaydı.” şeklinde detayları bizlerle paylaştı. Pazarın böylelikle daha büyük bir yapıya sahip, müşterek alanları ve önemli bir ticaret merkezi olan bir mekân haline geldiğini, bu gelişmelerin Kayı Pazarı’na sadece ticaret yapılan bir yer olmanın ötesinde sosyal ve dini işlev de kazandırdığını ilave etti.
Güçlü bir boyun izleriyle şöhret bulan pazar
Pazarın adına ilişkin ilginç bilgiler veren Balık, "Kayı Pazarı" adının bölgedeki Kayı boyuna mensup kişilerin fazlalığından kaynaklanmış olabileceğini belirtti. Fakat Çal'ın demografik yapısına baktığında bölgede farklı boyların da var olduğuna dikkat çekti. Ardından Kayı boyunun bölgede siyasi anlamda daha baskın olmasından kaynaklı pazarın, "Kayı Pazarı" olarak adlandırıldığını ve bu isimle şöhret bulduğunu açıkladı. Bu açıklamalar Kayı Pazarı’nın tarihî ve kültürel anlamını dahada derinleştiriyor.
Zamanın ötesine geçmiş bir sosyal etkileşim alanı
Balık, Kayı Pazarı’nın önemini anlatırken öncelikle burada çok büyük bir ekonomik faaliyetin olduğunu belirtti. Eski dönemde pazarın bir kültür olduğunu belirten Balık, “Eskiden insanlar pazarlarda alışverişlerini fiyatları kontrol ederek, karşılaştırarak yaparlardı ve bu da belirli bir sürece bağlıydı. İnsanlar pazarda uzun vakitler geçirirdi. Hatta Çal pazarı günümüzde bu özelliğini devam ettiriyor.” dedi. Ardından pazarın yalnızca ticaret için değil, aynı zamanda insanların sosyal ihtiyaçlarını karşıladığı bir mekân haline geldiğini, pazara inşa edilen caminin de sadece ibadet yeri değil, halkın sosyalleştiği, birbirinden haber aldığı bir yer olduğunu iletti. Camilerin çok yönlü bir işlevi olduğunu vurgulayarak, “Bütün şehirlerdeki ulu camileri de böyle görmek lazım.” şeklinde görüşlerini ekledi.
Pazarın yakılması ve tarihi yapıların kaybı
Balık, genel olarak bir değerlendirme yaptığında, 1700’lü yıllar Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan tarihi minarenin bulunduğu alanda arkeolojik bir kazının yapılmadığını belirterek, kişisel ilişkileri çerçevesinde aldığı bir bilgi noktasında, daha önce Denizli Müze Müdürlüğü tarafından birkaç sondaj çalışması yapıldığı ayrıntısını bizlere aktardı. Araştırmalar sonucu yer altında herhangi bir veri bulunmadığından dolayı arkeolojik bir kazı yapmaya ihtiyaç duyulmadığını da iletti. Balık’tan aldığımız bilgiler ışığında, Osmanlı Devlet arşivlerinde burasıyla ilgili bazı belgeler bulunuyor. Bunlardan birisi bahsedilen vakfiyesi. İkincisi de Tanzimat Fermanı’ndan sonra bölgede ticaret yapan Rum tüccarlarla, bölgedeki Müslüman tüccarlar arasında zaman zaman gerginlik yaşanmış olması. Balık, bu verilerin son derece önem arz ettiğini vurgulayarak, “Belki en önemli soru şu: Peki yer altında yoksa, az önce sayılan cami, dükkân, han vs. nereye gitti? Sadece bir tane kırık minare var.” diyerek bu yerin iki defa ciddi tahribata uğradığını üzülerek şu şekilde anlattı, “Birinci büyük tahribat Cumhuriyetin ilk yıllarında, bölgenin en önemli isimlerinden birisi olan Kuvayi-Milliye Reisi Necip Ağanın, Çal merkezdeki dükkânlarının işlerlik kazanmaması, halkın bu bölgeden Çal’a kaymaması sebebiyle yakılması ile gerçekleşmiştir.” Çerçioğlu da aldığı duyumlara bağlı olarak, Necip Ağa’nın pazarı askerlerle gelip güpegündüz cayır cayır yaktığını, yanıkların hala mevcut olduğunu belirtti. Çerçioğlu, “Pazarın içinde bulunan sarrafiye, dükkân, hamam, cami yanmış. Kimse mallarını kurtarmaya bile gelememiş. Gelenlerden birkaç tanesi askerler tarafından vurulmuş.” dedi. Civarda kadınların tarlalarda çalışırken sarı liralar bulduğunu iddia eden Çerçioğlu, altın bulunmasının sebebinin de insanların yangından mallarını kurtaramamasından kaynaklandığını aktardı. Balık, ikinci büyük tahribatın ise bölgedeki eserlerin kırılıp, taşlarının kullanılmasıyla gerçekleştirildiğini ekledi. Bu durumun pazarın tarihî yapılarının büyük ölçüde zarar görmesine yol açtığını, tarihî yapıların başka amaçlar için kullanılarak yok olup gitmesinin son derece ciddi bir sorun teşkil ettiğini dile getirdi ve Kayı Pazarı'nın önemli eserlerinin büyük bir kısmının da bu şekilde kaybedildiğini açıkladı.
“Oranın ismi zaten kırık minaredir.”
Çerçioğlu, “Oranın ismi zaten kırık minaredir.” şeklindeki söylemiyle, pazarın yerli halk tarafından bu şekilde tanındığı ayrıntısını vererek sözlerine devam etti: “Minareye top mermisi isabet etmiş ama minare yıkılmamış. Sadece şerefeden üst tarafı yıkıktı. Yıllar boyu hiç göçmedi, belki 80-100 sene o şekilde ayakta kalmıştır. Aslında burası eskiden İzmir Borsası gibi bir yermiş. Perakende değil de toptan mal alınıp satılan bir yer. Uzak civarlardan insanların develerle geldiği ve pazarın 3 gün boyunca sürdüğü söyleniyor.” Ayrıca geçtiğimiz yıllarda minarenin üst tarafının, Denizli Müze Müdürlüğü tarafından kısmen kurtarma çalışması çerçevesinde tamamlanarak, restore edildiğini aktardı.
Yeni bulgular Kayı Pazarı’nın geçmişteki ticaret gücünü gözler önüne seriyor
Balık, Kayı Pazarı’yla ilgili geçtiğimiz yıllarda yeni bulguların ortaya çıktığını bizlere aktardı. Buldan İlçesi’nde bir türbede, 1800’lü yıllara ait bir yazının tespit edildiğini bizlerle paylaşarak yazıda, “Bu sene Kayı Pazarı’nda buğdayın kilosu şu liradan satılıyor.” şeklinde bir bilginin yer aldığını söyledi. Yazının pazara bereket getirmesi amacıyla türbeye yazılmış olabileceğini vurguladı. Bu bulguyla birlikte, Kayı Pazarı’nın sadece Çal’da değil, çevre bölgelerde de ekonomik etkinliği olan bir pazar olduğunu söyleyen Balık, çalışmalar devam ettikçe arşivlerde veya diğer kaynaklarda yeni bilgilerin mutlaka ortaya çıkacağını dile getirdi. Bu bilgilerin, Kayı Pazarı’nın kültürel önemini daha da derinleştireceğini söyledi. Balık, “Biz de bu işin profesyonelleri olarak yeni bulguları halka duyurmakla mükellefiz.” dedi ve bu tür keşiflerin bölgenin tarihi mirasının daha geniş kitlelere ulaşmasına katkı sağlayacağını ifade etti.
“Tarihi mekânlar milletlerin hafızalarıdır.”
Kayı Pazarı yalnızca ticaretin değil, aynı zamanda bölgenin kültürel ve sosyal hayatının şekillendiği tarihi bir mekân olarak büyük önem taşır. Ancak bölgedeki tarihi yapılar yıllar içinde ciddi tahribata uğramış ve geriye yalnızca kırık bir minare kalmıştır. Balık, “Tarihi mekânlar milletlerin hafızalarıdır. Yani Çal ölçeğinde konuşacak olursak, içerisinde 2 caminin, 5-6 hanın, 20-30 dükkânın bulunduğu bir tarihi müştemilatın sadece kırık bir minare kalacak şekilde tahrip edilmiş olması bir tarihçi olarak beni her zaman çok rahatsız etmiştir.” diyerek bölgedeki tarihî mirasın kaybına olan üzüntüsünü dile getirdi. Son olarak Balık, bu eserlerin kalıntılarının zarar görmeden günümüze kadar ulaşabilmesi düşüncesi kapsamında, “Belki restore edilerek hem turizme kazandırma imkânımız olabilirdi hem de o yöre insanının kendi toprağına bağlanmasına ciddi anlamda pozitif katkı sağlayabilirdi.” dedi.
Kayı Pazarı sadece ekonomik faaliyetlerin değil, sosyal etkileşimin de merkezi haline gelmiş tarihi bir pazardır. İnsanların uzun vakitler geçirdiği, alışverişin ötesinde kaynaşma, tanışma amacı güttükleri bu pazar tarihsel olarak büyük bir sosyal öneme sahiptir. Ayrıca ibadet etmek de sosyal bir ihtiyaç olduğu için pazar yerlerine camiler inşa edilmiştir. Kayı Pazarı Cami Minaresi de aldığı darbe ve zararlara karşı yıkılmayarak ayakta kalmayı başarabilmiş, pazara dair son mirastır.
Haber: Zeliha Dündar
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...