Eskiye duyduğu özlem ile bizlere kendi köyünün 2000 yılındaki halinin minik bir kopyasını sunan, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “En İyi Otantik Eser” ödülünü kazanan Ayhan Çetin “Çetin Maket Köyü” ve geçmişi hakkında bizlere bilgiler verdi.
İyisi ya da kötüsü ile geçmiş zamana karşı duyulan bir özlem vardır. Eskiyi hatırlatan herhangi bir olayla karşılaştığımızda bulunduğumuz yer ve ortam farketmeksizin kulaklarımız sağır gözlerimiz kör kesilir. Geçmiş zaman o anda gözlerimizin önünden film şeridi gibi geçer. Oynanan oyunlar, kullanılan eşyalar, bulunulan yerler ve hatırlanan anılar bunlardan biri olabilir. Emekliliğinden sonra tesadüf eseri maket köy oluşturmaya karar veren Ayhan Çetin, köyüne duyduğu özlem ile bu işe başlar. Eşi Nazmiye Çetin ise Ayhan Çetin'in yaptığı bebeklere eski dönemden ilham alarak diktiği kıyafetleri giydirir. Ziyaretçilerini geçmişte bir yolculuğa çıkaran bu sergi hakkındaki bilgilerimizi Çetin Maket Köyü kurucusu Ayhan Çetin’den alıyoruz.
Bizlere kendinizden bahseder misiniz ?
Merhaba, ben Ayhan Çetin. 1940 yılında Konya’nın bir köyü olan Akviran’da doğdum. Öncelikle ben bir öğretmen çocuğuyum. Babam bizim köyümüzde başöğretmendi. Kendisi de 1850’lerde açılan eski muallim mektebi mezunudur. Ben ise Köy Enstitüsü mezunuyum. Köy Enstitüsünden mezun olduktan sonra köylerde bir haftalığına öğretmen olarak bulundum. Daha sonra yüksek lisans yapıp fen grubu öğretmeni oldum. Atanabilmek için bir kura çektim ve Kilis’e yerleştim. İşin ilginç yanı babam da onun zamanlarında kura çekerek görev yeri olarak Kilis’e yerleşiyor ve onun okuttuğu öğrencilerin çocuklarını da gelecekte ben okutuyorum. 29 senelik öğretmenlik hayatımdan sonra emekli oldum ve tesadüfen 2-3 gün sonrasında maketten insan oluşturma işine başladım.
Minyatür maketler yaptığınız bu sergi nasıl oluştu?
Benim ilk amacım yaptığımız küçük bebekleri satmak olsa da, daha sonra bu bebeklere kıyamadık ve eşimle bebekleri sergilemeye karar verdik. Daha sonrasında oluşan yüzleri birilerine benzetmeye başladık. O babaanneme, bu anneanneme benziyor derken bebek yapma işini daha da büyütüp kendi köyümü yapmaya karar verdim. Eşim ise yaptığım bu bebekleri giydirdi. Minyatür bebekleri yapmaya günde 15 saatimi vererek başladım ve son 8-10 senedir bu çalışmalarımı günde 7-8 saate kadar düşürdüm. Şimdilerde sadece tadilatları ile uğraşıyor ve eklemeler varsa onları yapıyorum. Maket köyü kuracağım bu yeri aldığımda burası 3-4 metre çukur şeklinde su dolu bir bataklıktı. Burayı doldurmak için yaklaşık 3-4 bin kamyon inşaat artığı taşıttım ve ilk olarak birinci binayı, yani küçük insanların olduğu bölümü yaptım. Nasrettin Hoca fıkralarını ve Taş Devrini bu bölümde canlandırdım. Maket köyün içindeki bahçenin bir bölümünü oturup vakit geçirdiğim bir alana dönüştürdüm. Bahçenin çok boş kaldığını fark edince gerçek insan boyutunda olan bazı minyatürlerin büyüğünü anılarımdaki köy hayatına benzeterek yerleştirdim.
Maket Köyde her bir alanda bulunan farklı olay örüntüleri nerden ilham alındı?
Buranın içinde yaşanmış bir sürü gerçek anım var. Dolayısıyla her bir alan anılarımı kapsıyor. Mesela 1946’da 5 kuruşa traş olduğumu hatırlıyorum ve kendi berberimin hatıralarını da bu maket köyde yansıttım. Küçük bir yer kaplasa da dükkanın eşyalarından dizaynına kadar benzetmeye çalıştım. Köyüm büyük bir köydü, 2-3 berber bulunuyordu ve bu köy 5-6 bin nüfusluydu. O zamanlar para yaygın değildi. Köy halkı berbere ya da esnafa bir teneke buğday vererek takas vari bir şekilde ihtiyaçlarını görürlerdi. Babam öğretmen olduğu için evimize belirli bir maaş giriyordu. Bu sebeple belirli bir gelirimiz bulunuyordu. Para, 1955-60 yılları arasında hayatımıza daha çok dahil oldu. Sergilediğim minik köyümde de bulunduğu gibi o zamanların düğün kültürünü de yansıtmaya çalıştım. Düğünlerde geline genelde beşibirlik yani beşi bir yerde, sarı lira yani altınlar takılırdı. Bu altınların fazlalığı oğlan evinin maddi gücüne göre şekillenirdi. Damat tarafı düğün, gelin tarafı kına gecesinde faaliyet gösterirdi, belirli bir kıyafet giyerlerdi ve kadifeleri gelin tarafından alırlardı. Hatta o zamanlar insanların birbirine güveni o kadar fazlaydı ki takıları bir akrabasından alır ya da yeni gelin olan herhangi birinde bulunan altınlardan önemli olan o gece için ödünç alınır ve takılırdı. Şimdilerde ne o güven ne de özenli kıyafetler kaldı.
Sergide farklı ve gerçekçi ev maketleri bulunuyor, o dönemdeki evlerin özellikleri nedir?
O zamanların evlerini ve kullanılan malzemeleri sergiyi gezenlere anlatabilecek kadar net yapmaya çalıştım. Minyatür ev maketlerinde görünen yamulmalar ve hasarlı duvarlar da köyümün sokaklarından geçerken önünden geçtiğim evlerin bir yansımasıdır. Eski evler kerpiç ve ilk 50 santimi taştandı, tabi ev yaptıracaksan kendi kerpicini kendin kesmek zorundasın. Köyümde 2 veya 3 tane inşaat ustası vardı. Bu sebeple ev inşa ettirmek isteyen köylülerin seçenekleri ise o ustaların daha önce yaptığı ev planlarının aynısı olurdu. Ustaların yapacağı evlerin planları hiçbir zaman kağıtta yazılı değildir. Sen “Ahmet veya Mehmet’in evinden istiyorum.” dersin ve o usta sana gösterdiğin evi aklında oluşturduğu ev planları ile yapar. İnşa edilmesi istenilen ev hemen ertesi gün yapılmaya başlanırdı, bu arada usta için malzemeler köylüler tarafından hazır edilirdi. Evi yaptırandan tut tanıdık, aile dostlarına kadar evin oluşumuna yardım edilirdi. Bir evin yapımı bu sayede 2-3 gün civarında biterdi. Belirli bir mesaileri de yoktu. Ustalar sabah başladıkları işi bitirene kadar evlerine gitmezlerdi. Eski yıllardaki yardımlaşmayı, insanların birbirlerine kol kanat germesini ve hoşgörüyü şu yıllarda göremediğim için o zamanlardaki çoğu duruma ve geçmişimdeki insanlara özlem duyuyorum.
Yapımında ince işçilik isteyen bu minyatürler için belli bir eğitim aldınız mı?
Bu bana en çok gelen sorudur. Hayır, bir eğitim almadım. Eski zamanlarda çocukken oyuncağımızı biz kendimiz yapardık. Tel arabadan, topaça ve uçurtmaya varıncaya kadar aklına gelecek her şeyi biz kendimiz yapmayı öğrendik. Birimiz bir gazete bulduğumuz zaman hemen 2-3 kişi toplanır uçurtma yapmaya koyulurduk. Birimiz hamur ve un alıp geldiğinde onları karar ve yapıştırıcı olarak kullanırdık. Birimiz ipini, birimiz de kelever sapını bulup gelirdik ve 2-3 tane uçurtma yapardık. Uçurtmayı da hemen kullanamaz bir gün beklemek zorunda kalırdık, çünkü hamurun kuruması ve hafiflemesi gerekirdi. Şimdilerde çocukların el becerisi ya da istekleri bu yönde değil. Eskiden erkek çocukları o zamanlarda 5-6 yaşlarındayken oğlak ve kuzu otlatarak hayata atılırlardı. Kız çocukları ise kardeşleri varsa anne ve babaları çalıştığı için daha küçücükken kardeşlerine bakmak durumunda kalırlardı. Ne erkek ne de kız çocuklarının verilen işi reddetme gibi bir durumları da yoktu. Hayatlarını daha iyi ilerletmek için anne ve baba ne derse yapmak zorundalardı. Minyatürlerde de bu durumu görebilirsiniz. Daha sonra sabah yıldızı doğmadan baba bağırır, iş serüvenini başlatırdı. Erkekler 9 ay çalışırdı, bunlar ekin ekmek, biçmek, harman yapmaktır. Kadınlar da ev temizliğinden tut çocuk bakımı, hayvanların bakımı, ekin ekmek dışında biçmek ve harman yapmak gibi pek çok görevi yaparlardı. Bahsettiğim bu anılar ile birlikte o zamanların eşyaları, aile yapısı, kültürü, kıyafetleri, evleri hatta toprağını da minyatür olarak yansıttım.
Köy yaşantınız ve eski zaman kültürü dışında başka maket köy benzeri eserleriniz bulunuyor mu?
Benim İstanbul ve Konya'da bulunan eserlerim de var. Konya’da Çanakkale ve İstiklal Savaşı’nı canlandırdığım, 1910-1930 yılları arası köy yaşantısını kapsayan bir müzem de bulunuyor. Çanakkale ve İstiklal Savaşları’ndan tut o zamanın köy yaşantısına kadar her şey Konya’daki müzede bulunuyor. İstanbul'da bulunan müze içerisinde “Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları Kompozisyonları” adı altında da bir sergim bulunuyor.
Maket Köye ziyarette bulunanlar genel olarak kimler oluyor?
Eskiden buraya en çok ziyarette bulunan kesim yabancı turistlerdi. Daha sonra bu sayı azaldı. Şimdilerde ziyarete gelen kişiler buranın yerlisi olan ve ayrıca Türkiye'nin diğer ucundan da gelen kişiler oluyor. Ama bizim için asıl önemli kesim öğrencilerdir, çünkü anne ve babalarının, belki de büyüklerinin yaşam alanını ve nasıl bir kültürle büyüdüklerini görüp anlamalarını isterim. Ayrıca Maket Köye yakın olan ilçelerde bulunan ilkokul ve ortaokul öğrencilerine sene başında 1 hafta ve sene sonunda 1 hafta olmak üzere müzemize ücretsiz ziyaret olanağı sağlıyoruz. Son olarak Maket Köy için gelecek yıllarda köyümün kış mevsimindeki karlı görüntüsünü ve yaşayış tarzını da sergime eklemek istiyorum.
Kendi emekleri ile yaptığı Çetin Maket Köyü ile ilgili bu önemli bilgileri bizlerle paylaşan ve güzel bir sohbet gerçekleştirdiğimiz Ayhan Çetin’e çok teşekkür ediyoruz.
Haber: Ayşen Avcı
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...