Heykel sanatı, en eski sanat dallarından biridir. Çıkış amacı bugünkü gibi estetik amaçlara değil daha çok insanın inanca olan sevgisinin dışavurumu ile ortaya çıkmıştır. Peki bir heykele baktığınızda ne hissediyorsunuz? Sizce o heykel hala sıradan bir mermer ya da taş mı? Bir mermer nasıl duygularımızı harekete geçirebilir? Titiz bir çalışma ile madde değişir ve biz artık taşa değil sanata bakıyor oluruz. Bu sanatı üretenlere ve emek verenlere de heykeltıraş diyoruz.
Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü mezunu olan Şeyma Arslan, heykele olduğu kadar resim alanına da ağırlık vermekte. Arslan, bunların dışında Ay fotoğrafçılığı ve albüm kapağı tasarımları da yaptığını söyledi. Özellikle resim ve heykel sanatı ile ilgili “Bu iki alan benim sanatım için ayrılmaz iki parça” diyen Arslan, heykeltıraşlık ile ilgili bilgi ve birikimlerini bizlere aktardı.
“Her zaman iyi ki kaderim beni bu yola soktu diyorum”
Şeyma Arslan, sanata yönelmesindeki en önemli faktörü ve heykele nasıl başladığını, “Sanat, doğduğum andan itibaren babam sayesinde hayatımda olan bir şeydi. Babam, ilkokul yıllarında bir öğretmeninin resme olan el becerisini keşfetmesiyle bu alana yönelmek istemiş. Tabii o zamanın imkanlarıyla bu hayalini gerçekleştirememiş ancak gençlik yıllarında bir heykeltıraşın yanında çalışma gibi bir fırsat bulmuş. Hep küçüklük hatıralarımda babamın polyester döküm yaptığı görüntüler var. Ancak sanat hayatım resim ile başladı, babamın geçmiş tecrübelerinden dolayı heykele her zaman ilgiliydim fakat cesaret edemedim diyebilirim. Üniversitede resim ve heykel tercihlerim arasında heykele kabul edilmem ile birlikte bu alana dahil oldum, her zaman iyi ki kaderim beni bu yola soktu diyorum” sözleriyle anlattı.
“En yakın olduğumuz ve bir parçası olduğumuz doğadan ilham alarak”
Arslan, sanatını inşa ederken beslendiği konular hakkında, “Bu soruya insana dair birçok şey diyebilirim. Aslında ben, bizim için en önemli değerlerin ve duyguların arasında; daha dramatik, hüzünlü ve derin yaralar bırakmış evreleri en yakın olduğumuz ve bir parçası olduğumuz doğadan ilham alarak ve onunla harmanlayarak insanlara sunuyorum” diyerek söz etti.
“Malzeme konusunda sınırlandırılamaz bir alan”
Arslan, heykellerinin yapım aşamasından, “Heykel, malzeme konusunda sınırlandırılamaz bir alana sahip olduğu için bir fikrin ayağa kaldırılma sürecindeki malzeme seçimlerimize göre yapım aşamaları değişkenlik gösterebilir. Kendi sürecimi genel anlamda ele alacak olursam eğer yoğun bir okuma ve araştırma sürecine giriyorum öncelikle. İlgilendiğim konular üzerine okumalar yaparak yaratıcılığımı tetikleyen konu başlıklarını not ediyor ve bu başlıkların zihnimde canlandırdığı görselleri defterime eskizliyorum. Bu eskizleri geliştirerek ayağa kaldıracağım projeye ve de kullanacağım malzemelere karar veriyorum daha sonra ayağa kaldırma sürecine girişiyorum” diye bahsetti. Ayrıca Arslan, heykellerini yaparken hangi materyalleri kullandığını ve heykel sanatında hangi malzemelerin kullanılabileceği ile ilgili, “Bir önceki yanıtımda da belirttiğim gibi heykel, malzeme konusunda sınırlandırılamaz bir alan o nedenle birçok malzeme ile bir heykel inşa etmek mümkün bence. Benim en sık kullandığım malzemeler; epoksi, polyester, alçı, kök, ağaç dalları, ahşap, başta olmak üzere saç, kemik, metal, silikon gibi birçok farklı malzemenin yapılarından da besleniyor ve işlerimde kullanmayı tercih ediyorum” şeklinde anlattı.
“Benim sanat yolculuğum kendimi keşfetmek ve kendime yakınlaşmak üzerine”
Arslan, eserlerinde sıklıkla aynı temalara ve sembollere yer veriyor. Bu durumun sebebini, “Üstünde durduğum temalar genellikle melankoli, doğa ve beden üzerinden ilerliyor. Kendimi bulduğum, kendime en yakın hissettiğim ve en iyi ifade ettiğim konular üzerinden eserler üretmeye çalışıyorum. Kısaca benim sanat yolculuğum kendimi keşfetmek ve kendime yakınlaşmak üzerine” şeklinde cevapladı.
“İlgilendiğim şeylerin bütünü beni bu yola soktu”
Arslan, kendi sanat dilini bulana kadar ve bulmaya devam ederken; takip ettiği sanatçılar ile ilgili, “Bir sanatçıdan ilham alarak bu yola girmedim hiç. İlgilendiğim şeylerin bütünü beni bu yola soktu. Girdiğim yolda yapmak istediğim tarzda birçok iş yapmış ve gelecekteki işlerime ilham olacak olan hayran olduğum birkaç isim var; Berlinde De Bruyckere, Marc Quinn ve Antony Gormley” yanıtını verdi.
“Yoğun duygulara kapı aralamayı amaçlıyorum”
Arslan, yaptığı eserlerde insanların görmesini ve hissetmesini istediği konularla ilgili “Ben işlerimde insanların zihnini bulandıran karanlık hatıraların fiziksel yansımalarını ve ruhsal tutulmalarını hissetmelerini isterdim. İçimizdeki karanlığın uyarılması ve bu yoğun duygulara kapı aralamayı amaçlıyorum” dedi
“İnsanın kendi zihninde büyüttüğü melankolik alan”
Arslan, yaptığı işler arasında yeri her zaman farklı olduğunu söylediği “Faciel Nigra” eserinden şu sözleri ile bahsetti: “Aslında henüz maket olarak ayağa kaldırabildiğim bir iş, büyük versiyonunu henüz ayağa kaldıramadım. Tüm ele aldığım kavramları ve şu zamana kadar yaptığım işlerin bütününü temsil eder nitelikte. Faciel Nigra, bir insanın kendi zihninde büyüttüğü melankolik alanı anlatıyor. En açık şekliyle şu ana kadarki sanat hayatımın bir özeti olduğunu düşünüyorum.”
“Capsula Mundi”
Arslan’a insan bedeninden beslenen ağaç projesi ile alakalı projeye dair bildiklerini ve bu projeyle ilgili fikirlerini sorduğumuzda, “İki İtalyan bilim insanına ait, ölmüş insan bedeninin yaşama süreklilik sağlaması için düşünülmüş “Capsula Mundi” adlı projede; vücut, cenin pozisyonunda yumurta şeklindeki konteynıra yerleştiriliyor ve daha sonra toprağa tohum gibi gömülüyor. Ardından, bir ağaç da bu gömülü tohum üstüne dikiliyor. Ağacın kökleri de gömülü tohumdan besleniyor. Bu proje insan bedenini doğada yeniden var etme üzerine düşündüğüm bir zamanda karşıma çıktı ve insan bedeninin böyle bir dönüşüm projesinde yer alması benim için ilham kaynağı oldu” yanıtını verdi.
Son olarak Arslan, sanat için “İnsanlar güzellikten ve yaratma arzusundan hep keyif almıştır. Sanat bunları tatmin etmenin en iyi yolu, sanat gerçekten çok güzel bir şey” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Haber: Kardelen Cancı
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...