İnsanoğlu, yırtıcı dediğimiz hayvanlarla nasıl bir bağ kurabilir hiç düşündünüz mü? Irak'ta yaşayan ve aslen Diyarbakırlı olan Ahmet Akbey, yırtıcı hayvanlar arasında sayılan aslan, kaplan ve ayılar ile oldukça yakın bir bağ kurmaktadır. Bu bağı kurmakla kalmayıp içindeki yırtıcı hayvan sevgisiyle onları sahiplenip beslemektedir.
Yaradılıştan bu yana insanlar ve hayvanlar arasında bir bağ olduğunu biliyoruz. Bu bağı sadece sevgi diline yansıtabilen sayılı insanlar vardır. Hayvanların dilsiz olmasına karşılık, görünmeyen bir sevgi dili geliştirmek oldukça önem arz etmektedir. Özellikle insanlar için yırtıcı olarak bilinen hayvanlar arasındaki aslan, kaplan ve ayılar ile iletişime geçip aradaki sevgi bağını güçlendirmek cesaret ve bu cesaretin yanında farklı bir iletişim kurmak gerektirir. Irak’ta yaşayan Ahmet Akbey, evinde baktığı aslanları ve diğer yırtıcı hayvanlar ile olan bağını nasıl bir çabayla sürdürdüğünü bizlere aktardı.
Hayvanlarla olan iletişiminiz ilk olarak nasıl başladı?
Hayvanlarla olan iletişimim 12 yaşında, köydeyken başladı. Koyunları ve kuzuları yaylada otlatırken sürüye doğru bir kurt yaklaştı. Kurdun geldiğini görünce, sürüye zarar vermemesi için yaklaştım ve hayvanla göz göze geldim. O süreç içerisinde hiçbir tepki vermedim ve hayvandan da bir tepki almadım. Uzun bir bakışmadan sonra, kurt yavaşça orayı terk etti. Terk etmesinin ardından onu takip etmeye başladım. Daha sonra oradan ayrılıp köye gittim. Köyde onları beslemek için birkaç parça et götürdüm. Bana gösterdikleri yakınlık ile bir zarar vermedi. Yırtıcı hayvanlarla ilk iletişimim bu şekilde oldu. Bu kurt hikayemin yanı sıra ayıyla da bir anım var. Bir gün yolda giderken yaralı bir ayıya denk geldim ve onu alıp eve getirdim, tedavi edip geri bıraktım. Böylelikle ilk temasım bu şekilde olmuştur.
Beslemiş olduğunuz aslanlar ve kaplanlarla olan bağınız nerede ve nasıl başladı?
18 yaşımdan önce hep köyde ayılar, tilkiler ve kurtlarla bir bağ kurmuştum. 1998 yılında 18 yaşıma geldikten sonra, Afrika’ya gitme kararı aldım. Yırtıcılara olan merakım artarken bunlardan daha yırtıcı olduğunu düşündüğümüz aslanlar ve kaplanlarla bir araya gelme arzusu oluştu bende. Aslanlar ve kaplanları görmek arzusuyla Afrika’ya gittim. Bu yırtıcı hayvanları besledikleri yere gittim ve görevliyle konuştum. “Ben aslanların yanına girmek istiyorum.” dedim ama izin vermediler. Ancak ben vazgeçmedim, çünkü içimde inanılmaz bir temas etme ve o hayvanlarla bağ kurma arzusu vardı. Görevliler kendi aralarında konuşurken ben o sırada aslan ve kaplanların olduğu bölüme atlamayı başarmıştım. Bunu yaparken bir kez de olsa onlarla o bağı kurmak ve temas etmek istiyordum; yanlarına yaklaştım. Hatta Türkiye’den gelmeden önce son bir mektup yazmıştım, çünkü beni parçalama ihtimalleri oldukça fazlaydı. Her şeyi göze alarak gelmiştim. Yaklaşan bir aslanı okşamaya başladım. Bir, iki derken bu sefer onlar benimle oyun oynamaya başladılar. O sırada yönetim ve oradaki ziyaretçiler şoka girmişlerdi. Vücudumda fazlasıyla pençe izleri oluştu hatta kanadı da ama bu, onların cüssesinden gelen bir şeydi ve bana zarar vermediler. Onlarla orada birkaç saat geçirme fırsatı yakaladım. O sırada yerli televizyonlar, helikopterlerle çekim yapmaya başladılar. Ancak ben oldukça soğukkanlıydım, aslanlarla birebir temas ettiğime mutluydum. Çünkü bunun hayalini kurmuştum. Daha sonra bana orda çalışmam için teklifte bulundular bende kabul edip orada yaşamaya başladım. Türkiye’de olan ailevi bir durumdan sonra Türkiye’ye dönmeye mecbur kaldım.
Aslanları sahiplenme ve yanınıza alma süreci nasıl gerçekleşti?
Türkiye’ye geldikten bir müddet sonra Afrika’ya gidemeyeceğimi anlayınca onları getirmeyi düşündüm. Çünkü o süreç zarfında Afrika’dan bana iki aslan hediye edilmişti. Türkiye’de aslan beslemek yasal olmadığı için Türkiye’ye getiremedim. Onları direkt Irak’a götürdüm. Burada beslemeye başladım ve hala bakmaya devam ediyorum. Toplamda 7 aslan ve 7 kaplan besliyorum diyebilirim. Bu gönüllülüğü de 20 yıldır sürdürüyorum.
Dünyada sizin gibi aslan ve kaplan besleyen insanlar var mı? Bunların içerisinde hangi konumdasınız?
Dünyada vahşi hayvanlarla doğada temas eden tek kişi olduğumu söyleyebilirim. Hayvanat bahçelerinde temas eden ikinci kişiyim fakat bireysel olarak onları evinde besleyen ve bakımlarını yapan tek kişiyim.
Doğada yırtıcı olarak adlandırdığımız hayvanlarla aranızdaki bağı çevrenizdeki insanlar nasıl karşılıyor?
Çevremdeki insanlar, genel olarak çocukluğumdan beri hayvanlarla kurduğum sevgi bağını biliyorlardı. Fakat bu aslanlarımı ve kaplanlarımı Irak’a götürdükten sonra tepkiler haliyle arttı. İnsanların “seni bir gün parçalayacaklar” veya “bunlar vahşi ve yırtıcı hayvanlar en sonunda sana ve ailene zarar verebilir” gibi söylemleri sık sık duyuyorum. Ama buna söyleyebileceğim şey şu ki, ben onlara sadık olmayı ve sevgi aşılamayı yeğledim. Onların da aynı şekilde bana alıştıklarını söyleyebilirim. Bu konuda annem rahatsızlık duyuyordu, yırtıcı hayvanlarla bu şekilde olmamı, ama benim onlardan uzaklaştığım gün, öleceğim gündür diye düşünüyorum. Çünkü onlara fazlasıyla alıştığım için hepsini birer evladım gibi görüyorum. Bundan sonraki hayatımda da aslan ve kaplanlarla yol alacağım. Onlardan ayrılamam.
Hayvanlarla kurduğunuz bağ ile alakalı unutamadığınız bir anınız oldu mu?
Doğa yürüyüşü yaparken tuzağa düşmüş bir leopar gördüm. Bacağı kopuk haldeydi ve onu alıp tedavi ettirdim. Fakat bir bacağı olmadan doğaya bırakmak zorunda kaldık. O şartlarda ona bir protez bacak yaptırmadığım için üzülmüştüm. Unutamadığım bir anı olarak hafızamda böylelikle kalmış.
Bakımını üstlendiğiniz hayvanların ziyaretçileri ne sıklıkla gelmekte? Gelen ziyaretçiler daha çok dünyanın neresinden ziyarete geliyorlar?
Genel olarak haftanın bir günü ziyaret sıklığı oluyor. Haftanın diğer günleri gelen ziyaretçiler de oluyor fakat cuma günü gelmelerinin sebebi hem tatil olduğu için hem de ben ziyaretçilerle özel olarak ilgilenmek istediğimden ziyaretçi sayısı o gün fazla oluyor diyebilirim. Geçen yaz gelen ziyaretçi sayısı 20 bin oldu. Gelen ziyaretçilerin çoğu Avrupa ve Amerika ülkelerinden geliyor.
Ekonomik olarak herhangi bir kazanç elde ediyor musunuz?
Yıl içinde insanlar belli aralıklarla ziyaretlerde bulunuyor. Gerek yurt dışı gerek yurt içi fakat hiçbir şekilde ekonomik anlamda bir çıkar düşüncesi içerisine girmedim. Günde 16 kilo et tüketen bu hayvanların tüm ihtiyaçlarını ben karşılıyorum. Onlar benim öz evlatlarım gibi. Aramızda bulunan bağ farklı olduğu için ekonomik kazanç elde etme gibi bir düşüncem yok. Fotoğraf çekilmek isteyen, videoya almak isteyenlere de müsaade ediyorum. O anlamda hiç öyle bir düşüncem olmadı.
Haber: Özge İşik
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...
CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN
Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...