Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


KÖY ENSTİTÜSÜNÜN MİRASI ÖĞRETMEN LİSESİ: FARKLI KUŞAKLAR AYNI SIRALAR

30.10.2025
Dosya

 

Biri 1963’te o sıralara oturdu, diğeri 2010’da. İki farklı kuşak, Ortaklar Köy Enstitüsünün mirasıyla büyüyen aynı okulda okudu. Seneler ve isimler değişse de tek bir şey değişmedi. Bir cümle: “Okul, bizi hayata hazırladı.”

 

Türkiye’de Köy Enstitülerinin ardından öğretmen yetiştirme geleneğini sürdüren en köklü kurumlardan biri Öğretmen Liseleriydi ve onlardan biri de Ortaklar Öğretmen Lisesiydi.

Bugün ise aynı kampüs, Ortaklar Fen Lisesi olarak hizmet veriyor. 1963 girişli fen bilgisi öğretmeni Yılmaz Cengiz ve 2015 mezunu matematikçi Cengiz Kaan Erhan, birbirlerinden seneler sonra aynı sıralarda eğitim aldı. İkisi de okulun adının değiştiğini, sistemin dönüşüme uğradığını söylüyor; ancak ortak bir duyguda buluşuyorlar: “Öğretmen Lisesi bir kültürdü.” 

 

“4 bin kişiyi mezun ettim”

Kendini tanıtan Cengiz, “Aydınlıyım ve 79 yaşındayım. Fen bilgisi branşı üzerine Ortaklar Öğretmen Lisesine 1962-63 eğitim öğretim yılında girdim ve 1968-69 eğitim öğretim yılında mezun oldum. Manisa’nın Saruhanlı ilçesinde öğretmenlik yaptım, Bingöl’de 4 senem geçti. Öğretmenlik hayatımda yaklaşık 4 bin kişiyi mezun ettim. En sonunda da 1998 senesinde Ortaklar Lisesi ile öğretmenlikten emekli oldum.” diyerek sözlerine başladı.

 

“Ortaklar Köy Enstitüsünün devamıydık”

Geçmişte bir köy enstitüsü olan Ortaklar Öğretmen Lisesinden mezun olan Cengiz, “Eğitim görüp mezun olduğum okulun geçmişte bir Köy Enstitüsü olması benim için çok şey ifade ediyor. Zaten enstitü kapandıktan birkaç sene sonra oradaki eğitim hayatıma başladığım için pek bir fark olduğunu düşünmüyorum. Biz, halihazırda Ortaklar Köy Enstitüsünün devamıydık. Üst sınıflarımızın birkaçı Köy Enstitüsü girişli olmakla beraber, öğretmenlerimizin hepsi Köy Enstitüsü mezunuydu. Aynı tarz eğitim görüp, aynı idealler ile yetişiyorduk. Okulun ismi dışında pek az şey farklıydı.” diyerek iki kurumu birbiriyle karşılaştırdı.

 

“Sorumluluk nedir, biz okulda öğrendik”

Okulun kişisel gelişim ve birey olma üzerindeki etkisine değinen Cengiz, “Arazide yer alan binaların bir kısmını Köy Enstitüsü öğrencileri yapmış. Biz de öğrenci olduğumuz vakit buna benzer birkaç işe el attık. Emekle iç içe geçmiş bir sistem vardı ve bu her alanda kendini hissettiriyordu. Mesela, Öğretmen Okulunda okumamıza rağmen tarım ağırlıklı dersler görüyorduk. 6 saat tarım, 4 saat iş bilgisi; bir saat biyoloji ve matematik dersi görüyorduk. Bir çiftliğe giderdik ve orada boğadan sperm almayı öğrenirdik.” dedi. Ayrıca, “Benim üzerime kayıtlı, 6 şeftali ve 9 zeytin ağacı vardı. Biz, üzerimize kayıtlı bu ağaçlardan sorumluyduk. Unutamadığım bir anı, müdürümüzün bize, ‘Bu ağaçlar kurursa sizde kurursunuz’ demesiydi. Neredeyse Ortaklara yeten bir hasat oranı vardı. Okulun verdiği bu dersler ve bu ağırlık, mezun olduktan sonra genellikle köyde eğitim vereceğimiz için bu alanda bilgili ve deneyimli olmamız adına gerekliydi.” diyerek ekledi. Bunun yanı sıra demokrasi bilincinin aşılandığını, “Bunların haricinde oldukça demokratik seçimler yapardık. Ay, yıldız, hilal gibi gruplar vardı ve bu gruplar seçimlere katılırdı. İnanılmaz bir seçim havası olurdu. Seçtiğimiz okul başkanı, müdürden sonra en yetkili kişiydi; yemeklere kadar her şeye müdahale etme yetkisi vardı. Bizi bu şekilde demokrasiye hazırladılar.” sözleriyle anlattı. Kendilerine verilen sorumluluk bilincini ise, “Sorumluluk nedir, biz okulda öğrendik. Bizim öğrencilik ve öğretmenlik yıllarımızda öğrenciler, kendi sınıflarını, koridorlarını, bahçelerini kendileri temizlerdi. Sorumluluk sahibiydik. Şu an her şey teoride; öğretmenler sadece ‘Yerlere çöp atmayın’ diyor. Biz bunu uygulardık.” diyerek geçmişten örneklerle destekledi. 

 

“En iyi ziraat fakültesi olarak kullanılırdı”

Geçmiş ile bugünü kıyaslayarak, okulun aktif durumunu yorumlayan Cengiz, “Eskiden biz ve bizim eğittiklerimiz okudukları dönem zorlanırdı. Matematiği, edebiyatı değil hayat sınavını geçmeye çalışıyorlardı; şu anın lisans mezunlarından daha hayata hazır bir nesil yetişiyordu. Bugünün tek artısı teknolojik gelişmeler; kütüphanelerde sabahlama devri bitti. Günümüze baktığımızda sınıfların büyük bölümü kolayca belge almakta. Evvelki dönemlerde bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar kişi belge alır, okul onları alkışlardı. Başarının ödülü ve motivasyonu vardı. Bu eskide kaldı.” dedi. Ayrıca Köy Enstitülerinin gelecekte hafızalarda ne şekilde yer edeceğine dair yorumlarda bulunan Cengiz, “Donanımlı öğrenci yetiştirme bilinci yok oldu. Köy Enstitüsü ve ardından Öğretmen Okulunun kapanmasıyla birlikte, maalesef bu iki kurum artık sadece bir tarih oldu . O günleri yaşayanlar diğer nesle aktardı; o nesil diğer nesle. Ama deneyimlemeden aktarım teoride kalır elbet. Şu anki nesil sadece ‘öyleymiş, böyleymiş’ diyerek o günleri bilmekte. Gelecekte bunu bilende kalmayacak.” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Okulun, günümüzde Fen Lisesi olarak kullanılmasını ise, “Köy Enstitüsünden Öğretmen Lisesine çevrildikten sonra bir Fen Lisesi oldu ve şu an herkes orasını Fen Lisesi olarak biliyor. Ziraat fakültesi olması bence daha çok yakışırdı. O dönemde bu araziler tarım toprağıymış. Hatta bir bölümünü dedem kendi toprağından bağışlamış. Benim dedem bile bu furyaya katılmış. Verimli toprağı olan bir araziydi ve en iyi ziraat fakültesi olarak kullanılırdı.” şeklinde yorumladı. 

 

 “Okullara ve öğrencilere sahip çıksınlar”

Günümüz öğretmenleri ve öğretmen adaylarına mesaj veren Cengiz, “Öğretmenler, okullarına ve öğrencilerine sahip çıksınlar. İdealist bir yapıya sahip olsunlar. Öncelikleri öğrenciye, geleceğe dokunmak olsun. Öğretmenler maksimum verim ve sabra sahip olsunlar ki zaman, geleceğimizi en iyi şekilde yapılandırsın.” diyerek sözlerini noktaladı.

 

“Beni hayata hazırlayan Öğretmen Lisesiydi”

Kendinden bahseden Erhan, “Zamanında 2010 yılında girdiğim Ortaklar Anadolu Öğretmen Lisesinden 2015 senesinde mezun oldum. Boğaziçi Üniversitesini bitirdikten sonra birkaç yıl tecrübem oldu.  Şu an ise Aydın Adnan Menderes Üniversitesinde ‘bilgisayar ve eğitim teknolojileri’ üzerine yüksek lisans yapıyorum. Ama beni hayata hazırlayan Öğretmen Lisesiydi.” dedi.

 

Tarih kokan bir liseden mezun olmak bambaşka bir his

Öncelikle okulla ilgili görüşlerini belirten Erhan, “Okula başladığım ilk dönemde, eskiden Köy Enstitüsü olarak kullanılan bir kurumda okumak bende pek bir anlam uyandırmamıştı. Ancak zamanla, bu arazilerde bir tarihin izlerini taşıdığını fark etmek, okulumuzu sevmemize ve ona bağlanmamıza neden oldu. Okulda, geçmişteki öğrencilerin kullandığı traktörleri gördüğümüzde tüylerimiz diken diken olurdu. Kaldığım yurt ise 1972 yapımıydı. 43 yıllık bir yurtta, ‘Burada kimler kalmış kim bilir, şimdi ise ben kalıyorum’ diye sık sık düşünürdüm. Üniversite için İstanbul'a gittiğimde, lisemden bahsettiğimde insanların aklına hemen Köy Enstitüleri gelmesi beni son derece gururlandırıyordu. Her yıl hem eski Köy Enstitüsü hem de Öğretmen Lisesi mezunlarını kapsayan organizasyonlar düzenlenir; bu etkinliklere katılmaktan büyük keyif alırım. Orada benden beş kat daha önce mezun olmuş insanlarla karşılaşmak beni hem şaşırtır hem de mutlu eder. Buram buram tarih kokan bir liseden mezun olmak bambaşka bir his.” dedi.

 

 “ ‘Nereden geldiğinizi bilin’ anlayışı bizlere aşılandı”

Geçmişle kendi dönemini kıyaslayan Erhan, aynı zamanda bölgedeki tahribat hakkında, “Benim dönemimde de Köy Enstitüsü kültürünün devam ettiğini düşünüyorum. Halka hizmet edecek öğretmen yetiştirme amaçlı bir sistem mevcuttu ama uygulama olarak  eskiyle pek bir benzerlik mevcut değil. Biz ders olarak üretim faaliyetleri görmedik. Daha çok teorik konular ve lise müfredatına yönelik bir eğitim aldık. Ancak ideal olarak, ‘Nereden geldiğinizi bilin’ anlayışı bizlere aşılandı. Öğretmenlerimiz ve eski mezunlarımız sık sık, ‘Eski binaları dolu hayal edin; çünkü orada bir fikir yaşıyor.’ derdi. O yerlerde bir tarih var ve mutlaka korunması gerekiyor. Zaman zaman öğrenciler tarafından yapılan süslemeler elbette çok güzel, hatta okul buna teşvik ediyordu; ama genel anlamda eski binaların aslına uygun şekilde korunması şart. Bize bırakılan bu mirasın zarar görmesi çok acı bir durum. Binaların tahrip edilmesi beni derinden üzüyor.” şeklinde konuştu.

 

“Normal bir lise mezunu ile Öğretmen Lisesi mezunu arasında ciddi fark olduğunu düşünüyorum”

Köy Enstitülerinden sonra Öğretmen Liselerinin de kapanmasına değinen Erhan, şu anki eğitim sistemini teknoloji üzerinden yorumladı: “Öğretmen Liselerinin kapatılması, sayısal olarak öğretmen eksikliğine büyük bir etki yapmamış olabilir; ancak gerçekten idealist öğretmen sayısında azalmaya yol açtığını söyleyebilirim. Bu okullar sadece öğretmen mezunu vermekle kalmıyor, aynı zamanda öğrencileri öğretmenliğe hazırlıyordu. Normal bir lise mezunu ile Öğretmen Lisesi mezunu arasında ciddi fark olduğunu düşünüyorum. Günümüzde öğretmenlik sanki zorunluluktan yapılan bir meslek haline geliyor. İsteksizce tercih edilen bir mesleğe dönüşüyor. Oysa biz Öğretmen Lisesindeyken, öğretmenler gününde bizleri de tebrik ederlerdi. Bu, bizler için inanılmaz bir motivasyon kaynağıydı.” Teknolojinin gençleri nasıl etkilediği hakkında konuşan Erhan, “Benim dönemimdeki eğitim sistemiyle bugünü kıyasladığımızda, aradaki farkın en büyük sebebinin kontrolsüz teknoloji kullanımı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Eskiden boş zamanlarımız olurdu ve bu anlarda düşünmeye fırsat bulurduk. Şimdiki gençlerin ise neredeyse hiç boş vakti yok; sürekli teknolojiyle meşguller. Üstelik bu durum sadece gençleri değil, hepimizi etkiliyor. Teknoloji işleri kolaylaştırsada düşünmeyi engelliyor. Bu durumu eğitim sistemine yansıttığımızda hem öğrencilerde hem de öğretmenlerde donanım açısından bir düşüş olduğunu gözlemlemek mümkün.” şeklinde konuştu.

 

“Öğretmen Lisesi başka bir kültürdü”

Son olarak okulun Ortaklar Fen Lisesine dönüşmesini yorumlayan Erhan, “Fen Lisesi seviyesinde bir okuldu; hatta ben son sınıftayken Fen Lisesi oldu ve benim diplomamda Fen Lisesi yazıyor. Son sene dolayısıyla üniversite hazırlığı olduğundan fazla bir şey anlamadık ama sonradan okula ziyarete gittiğimde artık o eski kokuyu aldığımı söyleyemem. Öğretmen Lisesi başka bir kültürdü.” dedi.

 

Haber kapsamında bizleri kırmayıp zaman ayıran, değerli tecrübeleri ve gözlemleri ile yardımcı olan; habere başka bir yorum katan değerli mezunlar Yılmaz Cengiz ve Cengiz Kaan Erhan’a teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Haber: Berat Güneş 

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00