Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


KONTROLLÜ SAHİPLENME İÇİN ‘MİKROÇİP’

02.03.2022
Yaşam

 

Tarım ve Orman Bakanlığı ile Türk Veteriner Hekimleri Birliği arasında imzalanan protokol sonucunda evcil hayvanlara mikroçip takılması yönünde karar verildi. Çip uygulaması ile kaybolan evcil hayvanların kime ait olduğunun bulunması amaçlanıyor. Evcil hayvanlara mikroçip takılması ve hayvanlar hakkında doğru bilinen yanlışları Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nden mezun olan iki Uzman Veteriner Hekim Burak Antakyalıoğlu ve Cennet Dikyar, evcil hayvanların insan psikolojisine etkilerini de Adnan Menderes Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğr. Gör. Dr. Fatma Ebru Köse değerlendirdi.

Evcil hayvanlarda mikroçip 

Tarım ve Orman Bakanlığı ile Türk Veteriner Hekimleri Birliği arasında imzalanan protokol sonucunda sahibi olan kedi, köpek ve gelinciklere 2022 yılı sonuna kadar mikroçip zorunluluğu gelmesinin ardından, evcil hayvan sahipleri mikroçip taktırmaya devam ediyor. Konu hakkında temel noktalara değinen  Uzm. Veteriner Hekim Cennet Dikyar; “Mikroçip takılmasının önemi, hayvanların özellikle kontrollü olarak sahiplenilmesi için, çünkü hayvanlar sahipleniliyor, bırakılıyor daha sonrasında ya da takiplerinde problem oluyor. Tarım Bakanlığı'nın yapmış olduğu bir uygulama. Mikroçipin hayvanlara bir zararı yok. Deri altına yerleştiriliyor, ya iki skapula arasına yerleştiriliyor ya da kulak üzerine yerleştiriliyor, deri altına koyuluyor. Dışarıdan temasla fark edilen bir şey değil, aşı uygulaması gibi basit bir uygulama. Hayvanlarda da herhangi bir ateş reaksiyon gibi durumlar görülmüyor. Mikroçip okuyucular var, bu okuyucuyla okunuyor hayvan ondan sonra yapılan uygulamalar çip numarası üzerine çıkılıyor. İnsanlarda ki kimlik numarası gibi hayvanların da bu şekilde numaraları oluyor, yani hayvanda herhangi bir etkisinin olması söz konusu değil.” ifadelerini kullandı.

Kediler her zaman dört ayak üstüne düşmez!

Kediler hakkında toplumun çoğunluğunun doğru diye bildiği yanlışlar arasında yer alan kedilerin her zaman dört ayakları üzerine düşmesi hakkında konuştuğumuz Uzm. Hekim Burak Antakyalıoğlu konu ile ilgili  olarak, “Kediler her zaman dört ayak üstüne düşmez. Kedinin düşüş şekline bağlıdır. Neden düştüğüne, nasıl düştüğüne, kaçıncı kattan düştüğüne bağlıdır. Yani şöyle kısa mesafeden düşüldüğünde genelde kediye bir şey olmaz diye düşünüyor insanlar halbuki ayaklarını açıp tam dengede düşebilmeleri için biraz daha yüksek mesafeden düşüyor olmaları gerekir. Düştüğü yerin çim veya beton olması arasında doğal olarak dağlar kadar fark vardır. Dengesini toplayıp ayakları üstüne düşmesiyle, toplayamayıp kafasının üstüne düşmesi arasında çok ciddi fark vardır. Her zaman dört ayak üzerine düşmezler.” dedi.

“Kalitesiz mama hayvan sağlığına zararlıdır”

Evcil hayvanlara verilen bazı mamaların zararlarını, içerisindeki protein, karbonhidrat oranlarının dengeli şekilde olmamasından dolayı hayvanların hasta olabileceğini ifade eden Antakyalıoğlu, şöyle devam etti, “Kendimiz gibi düşünelim. Örneğin sadece makarna ile besleniyor olsak çok ciddi oranda sürekli karbonhidrat almış olacağız. Burada protein eksikliğinin vücuda çok ciddi zararları olmuş olacak. Sadece etle beslenen insanlarda gut gibi protein birikmesine bağlı hastalıklar meydana geliyor. Ya da örnek veriyorum, magnezyum mineralini işte fosfor mineralini eksik alan insanlar gidip toprak yiyorlar, duvar yalıyorlar. Bunun gibi herhangi bir şeyin eksik olmaması gerekiyor. Kalitesiz kuru mamaların içinde bu oran orantı meselesi tam olarak ayarlanamadığı için kaslarda zayıflıklar, liflerin bağların en ufak hareketlerde kopması, gastrointestinal sistem hastalıkları, böbrek yetmezlikleri, kedilerde en çok gıda bozukluğuna bağlı olarak böbrek yetmezliği bulunur. Sadece e vitamininin yetersizliği ile birlikte bir çok hastalık meydana gelebilir. Ya da A vitaminin yetersizliği ile ileride görme kayıpları meydana gelebilir. O yüzden kalitesiz mamaların zararları çok büyüktür. Eğer gerçekten evde kaliteli kuru mamaların içerisindeki oranların ayarlanabildiği şekilde gıda verilebilecekse yağsız, tuzsuz bizim yediğimiz gibi omegası, A, B, C vitamini, bunların hepsi koyulabilecek şekilde verilebiliyorsa tabii ki yemek verilebilir. Ama bunu ayarlayabilmek gerçekten imkansıza yakın bir şeydir. O yüzden bizim önerimiz kaliteli kuru mamadır.” diyerek sözlerini noktaladı.

Ev yemekleri hayvanları direkt hasta etmez 

Hayvanlara ev yemekleri verilmesi hakkında ise Antakyalıoğlu; “Direkt ev yemeğinden zehirlenme meydana gelmez. Bu tip durumlarda bir maddenin çok fazla birikmesinden dolayı ilerleyen dönemlerde zarar gelebilir ya da bir maddenin eksikliğinden dolayı yine ilerleyen zamanlarda zarar gelir. Direkt öyle bir zehirlenmeye girmeleri çok zordur. Kalitesiz kuru mamalarda fabrikada eğer bir problem varsa ki kalitesiz olduğu için herhangi bir problem olabilir. Yani onlardan dolayı bir zehirlenme tabii ki meydana gelebilir. Ev beslenmesinde özellikle ev yemeği veren insanlar genellikle tavuk, et, balık vermek istiyor, bunlarda da genellikle köpeklerde özellikle tavuk kemiğinin iyi olduğunu düşünüyorlar. Buradan ihtiyaçlarının karşıladıklarını düşünüyorlar fakat çok fazla vaka karşımıza çıkıyor bununla alakalı. Kılçık batması, kemik batması, bağırsak yırtıkları, mide yırtıkları, tıkanıklıklar şekillenebiliyor. O yüzden çok fazla bu şekilde beslenmeyi önermiyoruz genellikle veteriner hekimleriyle herkes görüştüğü zaman hayvan beslenmesi hakkında bilgi aldığı zaman daha sağlıklı oluyor.” ifadelerini kullandı.

 

Köpeğin midesinden fare iskeleti ve oyuncak

Kliniği açtıktan sonra bir çok operasyona giren Burak Antakyalıoğlu ve Cennet Dikyar, iş hayatında bir çok ilginç operasyona katıldıklarını ifade eden iki hekim, girdiği ilginç operasyonlardan birini şöyle anlattılar, “Yaklaşık 7-8 aylık bir köpeğin midesinden endoskopi ile çok büyük bir saç tokası çıkartmıştık. Daha sonra başka bir hasta gelmişti, başka bir klinikten gönderdikleri Golden cinsi bir köpekti. Röntgende midesinde bir yabancı cisim olduğunu gördük, endoskopi ile girdik oyuncak vardı. Oyuncak vardı, oyuncak mide asidi ile eridiği için endoskopi ile çıkaramadık. Her dokunduğumuzda parçalandı. Sonra operasyona gitti, ameliyatta çıkarttık ama elimize oyuncağın yanında fare iskeleti geldi, benim hayatımda ki en ilginçlerden bir tanesi buydu. Yabancı cisim operasyonları endoskopi, operasyonun bitmesi, uyanması derken toplamda 2- 2.5  saat sürüyor.” diye sözlerini bitirdiler.

Evcil hayvanlar ile kurulan bağ yalnızlığı ve kaygıyı azaltır

İnsanların zorunlu olmadığı halde evlerinde hayvan beslemesinin stres ve kaygıyı azalttığını dile getiren Öğr. Gör. Dr. Fatma Ebru Köse bu konuda, “Evcil hayvanlar insanların hayatına on binlerce önce yıl girmiştir. Evcil hayvanların uyarma ve koruma, sürü gütme, tahıl depolarına ya da tarlalara zarar verecek hayvanları avlama gibi bir çok yararı bulunmaktadır. Bunun dışında insanlar için bağ kurmak oldukça önemlidir. Yapılan çalışmalar, insanların evcil hayvanlarıyla kurdukları bağın diğer insanlarla kurdukları bağ kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bir hayvana bakım vermek, onunla ilgilenmek, vakit geçirmek insanlar için de keyif verici aktivitelerdir. Aynı zamanda insanlar yalnızlık duygusu ile baş edebilmek için hayvan sahiplenebilirler.” ifadelerini kullandı.

Evcil hayvan yetişkin ve çocuk zihnini olumlu etkiler

İnsan psikolojisine olumsuz etkileri olmadığını ifade eden Öğr. Gör. Dr. Fatma Ebru Köse, evcil hayvanlara sahip olanların stresle baş etmesine yardımcı olduğunu, kurulan sosyal bağ sayesinde yalnızlık hissini ve depresyon olasılığını azalttığını ifade eden Köse, çocukların zihinsel gelişimindeki etkilerini şöyle anlattı: “Öncelikle evcil hayvanlarla büyüyen çocukların büyümeyenlere göre bazı bilişsel, sosyo-duygusal ve ahlaki süreçler açısından daha iyi olduklarını söyleyebiliriz. Evcil hayvanı ile vakit geçiren çocuk hayvanıyla bağ kurar, onu taklit etmeye çalışır. Bu sayede iletişim kurmayı, empati yapmayı, şefkat göstermeyi öğrenir. Araştırmalar da evcil hayvanıyla bağ kuran çocukların empati ve sosyal beceri açısından daha iyi olduğunu göstermiştir.”  

Hayvanların duyuları kuvvetlidir!

Norveç’te kedisinin davranışlarından şüphelenen kadının doktora gittiğinde kanser olduğunu öğrenmesi ve erken teşhisle iyileşmesi üzerine değerlendirmede bulunan Öğr. Gör. Dr. Köse; “Histen ziyade bu noktada duyulardan bahsetmek daha doğru. Bir çok hayvan insanlardan daha iyi duyar, dokunma duyusu daha kuvvetlidir ve daha iyi koku alır. Bu açıdan bakıldığında bir kedi hamile bir kadının karnındaki kalp atışlarını duyarak anneye yaklaşabilir ya da sahibinin kokusundaki değişimleri fark ederek huzursuz davranışlarda bulunabilir. Hayvanların bu hassasiyetlerinden yararlanılarak onları belli hastalıkları tespit etmek için eğitme çalışmaları da bulunmaktadır. Bir de şunu göz önünde bulundurmalıyız; insanlar hayvanların davranışlarını yorumlarken onlara doğa üstü beceriler atfedebilirler ve inanç oldukça yanıltıcı olabilmektedir.’’ dedi.

Doğal ortamından koparılan hayvanların psikolojisi

Doğal ortamlardan koparılan hayvanların psikolojisinin değişmesi konusunu açıklayan Öğr. Gör. Dr. Köse, “Canlılar belli ortamlarda yaşayabilmek için evrim geçirmişlerdir. Örneğin, bir kurt doğal ortamda kilometrelerce iz sürebilir, hareketlidir. Vahşi kediler, kendilerine ait olan alanları işaretlemek için uzun mesafeler kat ederler. Eğer bu hayvanları biz bir odaya ya da kafese kapatırsak hayvanlar biyolojik olarak programlandığı gibi hareket edemeyince haliyle psikolojik problemler yaşayacaktır. Evcil hayvanlar vahşi atalarından daha farklı özelliklere sahip olması için insanlar tarafından genetik ve davranışsal olarak yapay seçilimle değiştirilmiştir. Ancak bu durum hayvanların çevreyi keşfetme, diğer hayvanlarla sosyalleşme, avlanma/oynama ihtiyaçlarını ortadan kaldırmaz. Apartman dairelerinde beraber yaşadığımız evcil hayvanlarımızın bu ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz sürece hayvanlarımızın da psikolojik iyilik hali sağlanabilir. Bütün gün bir odada yalnız bırakılan ya da terk edilen bir hayvan tıpkı bir insan gibi depresyon ve kaygı yaşayacaktır. Aslında onların temelde bizden bir farkı yok.’’ diyerek sözlerini noktaladı.

 

Haber&Fotoğraf: Süleyman Armağan

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

CUMHURİYET’İN İLK KADIN MUHTARI: GÜL ESİN

Mustafa Kemal Atatürk, her zaman Türk kadınını modern toplumun simgesi ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

TÜRKİYE'NİN İLK MATEMATİK MÜZESİ

Aydın'ın Efeler ilçesinde, Türkiye'nin ilk matematik müzesi olma özelliğine sahip ...

HAMUR YAĞI MUCİZESİ

Zeytinyağı mucizesini bilmeyen yoktur. Kalp ve damar sağlığı başta olmak ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00