Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


KİŞİSEL GELİŞİMDEN TOPLUMSAL DEĞİŞİME

11.05.2025
Yaşam

 

Son yıllarda hızla popülerleşen yaşam koçluğu, bireylerin kişisel gelişim ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla başvurdukları önemli bir meslek haline geldi. Amerika’dan Türkiye’ye gelen ve 2013 yılında Cumhurbaşkanlığı Resmi Gazetesi’nde meslek olarak kabul edilen yaşam koçluğu, bireylerin içsel potansiyellerini keşfetmeleri ve hedeflerine ulaşmaları konusunda onlara rehberlik etmeyi amaçlıyor. Ancak yaşam koçluğu, sadece bireysel bir gelişim süreci değil; aynı zamanda toplumsal dönüşümü de tetikleyen bir alan olarak öne çıkıyor. İnsanların daha sağlıklı, mutlu ve bilinçli bir yaşam sürmelerine yardımcı olmak amacıyla hayatın her alanında aktif rol alan yaşam koçları, birçok insanın hayatında olumlu değişimlere imza atıyor.

 

Biz de, yaşam koçu Gülsüm Çetin, biyoloji öğretmeni ve yaşam koçu Zeynep Ergün, Gıda Mühendisi ve uzman yaşam koçu Esin Aysan Pişik ile bir araya geldik. Kendilerinden yaşam koçluğunu, psikolojik danışmanlıkla olan farkını ve toplumsal rolünü dinledik. Bu röportaj, yaşam koçluğunun sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de büyük bir öneme sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

 

Yaşam koçlarının insanlar üzerindeki dönüştürücü etkisi

“Psikoloğa ikna edilmiş, yaşam koçuna ise ikna olmuş insanlar gelir.” şeklinde cümleye başlayan Çetin, koçluğun kişinin mevcut durumundan, potansiyel durumunun farkına varmasıyla o noktada ona destek olmak, yol arkadaşlığı yapmak olarak da tanımlanabilen bir meslek grubu olduğunu belirtti. Çetin, “Kişinin hayatında duyunca benim bile şaşırdığım, duygulandığım öyle değişimler oluyor ki, böyle durumlarda çok seviniyorum. Danışanlarımın ruhlarına dokunabildiğimi söylemeleri, beni çok tatmin eden bir durum.” şeklindeki duygularını ifade etti. Pişik, günümüzde koçluğun herkesin erişmesi gereken bir alan olduğunu vurguladı. Ardından özellikle kadınlar tarafından kişisel gelişime çok fazla ilgi duyulduğunu ve aslında bu durumun çocuk yetiştirme açısından bir nevi ihtiyaç haline geldiğini bizlerle paylaştı. Yaşam koçu olarak, Milli Eğitim Bakanlığına ve üniversiteye bağlı olarak eğitim alan Pişik, kişinin önce kendi kişisel gelişimini tamamlaması gerektiğini vurguladı. Vücut dili, ses tonu gibi konulara dikkat etmesi ve eleştirmekten kaçınan, tarafsız, sabırlı, değer yargılarını ortaya koymayan, yargılamayan bir kişi olması gerektiğini bizlerle paylaştı. 

 

Yaşam koçu ve psikolog: Hangi alan ne sunuyor?

Çetin, yaşam koçluğu, psikolojik danışmanlık ve psikiyatri arasındaki farkları ortaya koyarak, yaşam koçluğunun daha çok bireyin farkındalığını geliştiren bir süreç olduğunu belirtiyor. Psikolog ve psikiyatristlerin ise daha çok, travmatik ya da çözülmesi zor olaylara odaklandığını ve psikolojik hastalıkların (örneğin bipolar bozukluk, şizofreni vs.) tedavisinde devreye girdiklerini vurguluyor. Ergün, bireysel çalışmalar yerine ekip işinin önemini savunarak, yaşam koçlarının gerektiğinde psikolog ve psikiyatristlerle iş birliği içinde çalışabileceğini aktardı. Pişik ise yaşam koçluğunu, “Biz hasta bireyle değil, sağlıklı bireyle ilgileniyoruz.” şeklinde özetleyerek, yaşam koçluğunun hasta tedavisine yönelik değil, gelişime yönelik bir alan olduğunun altını çizdi. Ayrıca koçların da tıpkı doktorlar ve psikologlar gibi mahremiyet yemini ettiklerini belirtti. Alan uzmanlarının açıklamaları, yaşam koçluğunun gelişim ve farkındalık odaklı bir alan olduğunu, klinik psikoloji ya da psikiyatriyle karıştırılmaması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.

 

İçsel boşluk değil, hormonal eksiklik olabilir

Ergün yaşam koçluğuna başlama nedenini şu şekilde açıkladı: “Öğrenciler rehber öğretmenleri ile görüşmesi gereken konuları benimle görüştükleri için yaşam koçluğuna, kişisel gelişime adım attım. Öğrencilerin problemlerine doğru şekilde yardımcı olmak adına akademik olarak eğitim almak istedim.” diye belirterek, daha sonrasında İstanbul Kadir Has Üniversitesinde “yaşam boyu öğrenme” adı altında verilen yaşam koçluğu eğitimlerine dahil olduğunu ve asıl amacının öğrencilerine faydalı olabilmek olduğunu söyledi. Ergün, “Kişilerde fizyolojik olarak bir sorun varsa, konuşmayla düzeltemeyeceği için psikoloğa yönlendirilir. Psikolojimiz, bağırsak floramıza bağlıdır ve dopaminin büyük bir kısmı bağırsaklarda üretilir. Kişinin bağırsak florasında sıkıntı varsa, düzenli beslenmiyorsa ve dopamini yetersizse konuşarak haz merkezi uyarılamaz. Dolayısıyla doktora yönlendirip vücut değerlerine baktırması lazım. Ergün, “Benim fizyoloji biliyor olmam işimi çok kolaylaştırıyor. Sağlık ve biyoloji bilmemin etkisi de çok oldu.” dedi. İleri derecede hormonal değişikliklerin, psikolojik sağlık problemlerinin yaşam koçluğu alanına girmediğini anlattı. Ergün, “Kişinin psikolojik bir rahatsızlığı varsa dolaylı olarak aslında vücudunda eksik bir madde ve hormonal bozukluk vardır onun için ilaç tedavisi vs. gerekir.” diye ilave etti. 

 

Birey değişirse, toplum değişir: Yaşam koçlarının toplumsal rolü

Yaşam koçu Ergün, modern yaşamın bireyleri giderek yalnızlaştırdığını ve bu durumun yaşam koçluğu gibi mesleklerin ortaya çıkışında önemli rol oynadığını belirtti. İnsanların sanal dünyaya bağımlı hale gelmeleriyle birlikte psikolojik sorunların da arttığını söyleyen Ergün, bu süreçte bireylerin, birileriyle konuşma ve duygularını paylaşma ihtiyacı hissettiklerini vurguladı. “İnsanlarda yalnızlık duygusu giderek artıyor. Kimsenin kimseyi dinlemediği bir dönemde, insanlar sadece dinlenmek için bile yaşam koçlarına geliyor. Dinlenilmek, bireyleri iyi hissettiriyor.” diyen Ergün, psikoloğa gitmeden çözülebilecek sorunlarda bireylere destek olduklarını ifade etti. Yaşam koçluğunun popülerleşmesinde Türk toplumunun değişen yapısal dinamiklerinin de etkili olduğunu belirten Ergün, ebeveynlerin çocuklarını hazıra alıştırmasının, gençlerin hayata karşı bakış açılarını ve analitik düşünme yeteneklerini olumsuz etkilediğini söyledi. Bu durumun, bireylerin birer yetişkin olarak hayatta kalma kapasitelerini sınırladığını dile getirdi. Ergün ayrıca, toplumda artan bireyselleşme ve güven eksikliğinin sağlıklı ilişkilerin kurulmasını engellediğini beyan ederek şu sözlerle yaşam koçluğunun toplumsal önemini vurguladı: “Toplumun dinamikleri bireyi yalnızlaştırırsa, yaşam koçlarına talep artar. Bizler, bireylere farkındalık kazandırarak belirli davranışlarını gözden geçirmelerini sağlıyoruz. Birey dönüşürse, toplum da dönüşür. Mutlu bireyler çoğaldıkça toplumlar da daha sağlıklı ve mutlu hale gelir.” Ergün’ün açıklamaları, yaşam koçluğunun sadece bireysel değil, toplumsal bir ihtiyaca da yanıt verdiğini ortaya koydu.

 

Yapay zekâyla dertleşen bir nesil geliyor

Yapay zeka teknolojileri her geçen gün hayatın daha fazla alanına entegre oluyor. Dolayısıyla da bazı mesleklerin yerine geçebileceği tartışma konusu olmaya devam ediyor. İnsanların son zamanlarda artık yapay zekayla dertleşmeye, hayata dair tavsiye almaya başlamasını birde Pişik’ten dinledik. Uzman yaşam koçu Pişik, yapay zekanın bazı alanlarda faydalı olduğunu kabul etmekle birlikte, özellikle duygusal destek ve bireysel analiz süreçlerinde insan temasının hâlâ vazgeçilmez olduğunu vurguladı. “Yapay zeka gerekli bir alan ve ben de faydalanıyorum.” diyen Pişik, teknolojinin bilgiye hızlı erişim sağlama açısından avantaj sunduğunu ancak insanın duygusal yapısını çözümleme konusunda, duygusuz olması sebebiyle sınırlı kaldığını belirtti. Pişik, “Yapay zekayla dertleşilebilir, ancak bu yalnızca anlık ve geçici bir çözümdür.” sözleriyle yapay zekanın sınırlı empati kapasitesine dikkat çekti. Kültürel farklılıkların da önemli bir etken olduğunu dile getiren uzman, “Bu alanda daha çok kendi ve kültürel özelliklerimiz devreye giriyor. O yüzden yapay zeka daha çok belirli teknik konularda yardımcı olabilir. Yapay zeka tabanlı çözümler kimi zaman yetersiz kalabilir.“ dedi. Kişinin bireysel özellikleri, kişilik testleri ve karşılıklı konuşmayla belirlenen bir durumdur. Bu nedenle yapay zekayla tam anlamıyla çözüm üretemiyor.” şeklinde insan merkezli yaklaşımın önemini vurguladı. Pişik, yapay zekanın psikolojik destek alanında bir araç olarak değerlendirilebileceğini, ancak profesyonel yardımın yerini almasının mümkün olmadığını belirtti.

 

Sosyal medyada koçluk: Popüler olmak yeterli değil

Yaşam koçluğu son yıllarda popülerliğini artırsa da, uzmanlar bu alanın ciddi bir eğitim ve mesleki altyapı gerektirdiğini vurguluyor. Gıda mühendisi olarak 20 yıllık deneyime sahip olan ve ardından yaşam koçluğu alanında uzmanlaşan Pişik, yaşam koçluğunun yanlış ve denetimsiz şekilde kullanıldığına dikkat çekti. “Koçluk önce spor, sonra eğitim alanında ortaya çıktı. Şimdi ise genel hayata dair yaşam koçluğu olarak yaygınlaştı. Ancak herkes kendi eğitim alanında kalmalı. Örneğin ben öğretmen değilim, bu yüzden eğitim koçluğu yapmam.” diyen pişik, insanların süslü kelimelerle branş uydurarak sektörde yer edinmesini eleştirdi. Denetim eksikliği nedeniyle bazı kişilerin sahte belgelerle ya da tarot, kahve falı gibi uygulamaları yaşam koçluğu adı altında gerçekleştirdiğini belirten Pişik, “Bu durum hem mesleği itibarsızlaştırıyor hem de toplumu yanlış yönlendiriyor.” dedi. Pişik, sosyal medyada popülerlik kazanmış bazı kişilerin, yaşam koçu kimliğiyle bilgisi olmadan konuşarak mesleğe zarar verdiğini belirtti. İnsanların çeşitli önyargılar sebebiyle psikoloğa gitmeye çekindiklerini fakat popüler olduğu için yaşam koçlarına çekinmeden geldiklerini aktaran Ergün ise, kişilerin kimi zaman çevresine hava atmak için bile yaşam koçluğunu kullandıklarına tanık olduğunu beyan ederek farklı bir konuya dikkat çekti. Ergün, “Yaşam koçluğu Türkiye’de yanlış anlaşılan bir alan o yüzden çoğu yerde tam olarak yaşam koçuyum diyemiyorum. Çünkü bu işi kötüye kullananlar var. Ayrıca toplumun yaşam koçunun, psikolog ve psikiyatristlerle farkını anladığını da düşünmüyorum hatta çevremde beni psikolog sananlar var.” dedi. Çetin ise bu konuda, yaşam koçu olmak için  İstanbul Boğaziçi Üniversitesinde, yaşam  koçluğu eğitimlerini tamamlayarak bu mesleği yapmaya hak kazandığını açıklayarak, “Bizler burada insanların ruh sağlığı ile ilgileniyoruz. Eğer ruhsal anlamda yanlış yönlendirme yapılırsa sorun daha da büyüyebilir. Bu yüzden bizler, tam anlamıyla eğitimlerimizi tamamladıktan sonra bu sektöre adım atmalıyız.” diye ilave etti.

 

Görüşlerini bizimle paylaşan Gülsüm Çetin, Zeynep Ergün ve Esin Aysan Pişik’e katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

 

Haber: Zeliha Dündar

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00