Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


KIRIM’IN KADERİNİ DEĞİŞTİREN İSİM: ÜNVER SEL

12.03.2025
Dosya

 

Kırım, tarih boyunca birçok medeniyetin elde etmek için emek verdiği, stratejik konumu ve kültürel zenginliğiyle dikkat çeken bir yarımadadır. Kırım’ı sadece bir coğrafi bölge olarak görmek ve tanımak, onun kıymetli tarihini ve halkını rencide etmek olur. Bu topraklar, yüzyıllar boyunca Türklerin, özellikle de Kırım Tatarlarının evi olmuş fakat siyasi gerginlikler ve işgallerle şekillenen bir kader yaşamıştır. Kırım Tatar halkının ekonomik ve sosyokültürel açıdan refaha ve huzura kavuşması, yalnızca bölge halkı için değil, tüm Türk toplumları için büyük önem taşımaktadır. Siyasetten, savaştan ve kargaşadan uzak kalmayı hedefleyen Kırım halkının uzun yıllardır süren mücadelesi devam etmektedir. Dünya siyasi konjonktüründe önemli bir yere sahip olan bu bölgede tansiyon zaman zaman düşsede gerginlikler sürmektedir.

 

Kırım’ı ve Kırım Tatar halkını en yakından tanıyan, onların içinden gelen bir isim olan Ünver Sel ile bölgenin güncel durumu ve geleceğini ele aldığımız bir söyleşi gerçekleştirdik. Ünver Sel, yurt içinde Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Başkanlığı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanlığı ve Dünya Kazak Kalkınma Vakfı Mütevelli Heyet Başkanlığı gibi birçok önemli görevi üstlenmektedir. Yurt dışında ise Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’nin Kırım Başdanışmanlığı ve Moskova merkezli Uluslararası Rusya Dostları Rusofil Hareketi Genel Kurulu’nda Türkiye Başkanlığı yapmaktadır. Ayrıca Ünver Sel, Yalta Uluslararası Barış Vakfı tarafından “Dünya Barış Elçisi Madalyası”, Kırım Cumhuriyeti Parlamentosu tarafından “İsmail Gaspirinsky Madalyası” ve Rusya Federasyonu tarafından “Kırım 10. Yıl Madalyası” ile ödüllendirilmiştir.

 

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Merhabalar, ismim Ünver Sel. 1936 yılında Kırım’dan Türkiye’ye gelmiş bir ailenin çocuğuyum. Dedemler, halamlar ve biz ailecek geldik. 1984 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nden mezun oldum, ancak mesleğimi hiç icra etmedim. Siyasetle ilgilendiğim dönemlerde Alparslan Türkeş Vakfı’nın Kurucular Kurulu Üyeliği’ni üstlendim. Daha sonra görevimi bırakma kararı alarak, Alparslan Bey’in eşine görevimi devrettim. Lise ve üniversite hayatım boyunca kökenlerim olan Tatar Türkleri üzerine çalışmalar yaptım. İlk olarak Ankara Kırım Tatar Derneği Başkanlığı’nı yürüttüm. Daha sonra Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu’nu kurdum ve halen Genel Başkanlık görevimi sürdürüyorum. 2015 yılında Türkiye-Kırım ilişkilerini geliştirmek amacıyla Kırım Kalkınma Vakfı’nı kurdum. Yurt dışında ise Yalta’da Uluslararası Kırım Dostları Kulübü’nü hayata geçirdik. O dönemde, Sayın Putin’in talebi ve ricası doğrultusunda, halen görevine devam eden Rusya Dışişleri Bakanı, değerli dostum Sergey Lavrov’la birlikte Rusofil Hareketi’ni başlattık. Gösterdiğim çabaların ve emeğin sonucunda Vladimir Putin’in Kırım Başdanışmanı oldum. Yakın zamanda ise Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in direktifleri doğrultusunda Kazakistan Kalkınma Vakfı’nı kurdum ve aktif olarak Mütevelli Heyet Başkanlığı’nı yürütmekteyim. Özel hayatımda da savunma sanayisi üzerine çalışıyor ve bu alanda faaliyet gösteren şirketlerimi yönetiyorum.

 

Birçok federasyonun ve derneğin hem yönetim kurulu başkanlığını hem de yönetim kurulu üyeliğini yürüttüğünüzü biliyoruz. Bu kadar yoğun sorumluluk gerektiren görevler sizi yoruyor mu?

Özel hayatımda oldukça aktif bir insanım. Çalışma saatlerim hayli uzun olsada yorulduğumu söyleyemem. Bunun dışında, hem aileme hem de üstlendiğim görevlere karşı sorumluluklarım var. Uluslararası camianın, özellikle de uluslararası bürokrasinin merkezinde yer alıyorum. Her gün, sabahtan başlayarak toplantılar yapıyor ve telefon görüşmeleri gerçekleştiriyorum. Ülkemizde gündem çok çabuk değişiyor ve yenileniyor. Kırım gibi yıllarını diken üstünde geçirmiş bir bölgenin temsiliyeti de ağır efor gerektiriyor. Bu nedenle, yorulmak ya da işten kaçınmak gibi bir durumum asla söz konusu olmuyor.

 

Kırım’ın geleceği hakkında nasıl bir öngörünüz var? 

Kırım, bulunduğu coğrafya itibarıyla dünyanın merkezinde yer alan bir bölgedir. Tarih boyunca birçok siyasi çekişmeye ve baskıya maruz kalmıştır. Farklı milletlerden ve etnik gruplardan gelen insanlar burada yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Kırım, çok kültürlü, çok dinli ve çok mezhepli bir yapıya sahiptir. Kırım Tatarlar, Ruslar, Ukraynalılar, Ermeniler ve Yahudiler gibi birçok farklı etnik kökene sahip gruba ev sahipliği yapmıştır. Benim için Kırım bir “Barış Adası”dır, çünkü yüzyıllar boyunca herkese kucak açmıştır. Ancak tarih boyunca Kırım üzerinde büyük baskılar olmuştur. En önemlisi, 1856’da gerçekleşen Kırım Savaşı’dır. Bu savaşta hem Simferopol’de hem de Kerç’te büyük can ve mal kayıpları yaşanmıştır. Kağıt üzerinde Ruslar savaşı kaybetmiş gibi görünse de, o tarihten itibaren Kırım’daki Rus nüfusu hızla artmış ve bölgede Rus hegemonyası başlamıştır. Benim görüşüme göre, Kırım’ın geleceğinin ve güvenliğinin sağlanabilmesi için Rusya’nın terkibinde olunması gerekmektedir. Çünkü çok milletli bir yapıya sahip olması nedeniyle Kırım Tatarlarının bölgeyi tek başına yönetmesi mümkün değildir. Kırım Tatarları, toplam nüfusun yalnızca yüzde 14’ünü oluşturmaktadır. Benim nezdimde, Kırım’ın geleceğinin güvence altına alınması yalnızca yerel dinamiklerle değil, uluslararası dengelerle de yakından ilişkilidir. Bu bağlamda, bölgedeki güç dengelerinin sağlanması ve barış ortamının tesis edilmesi, tüm tarafların çıkarlarının gözetilmesiyle mümkün olacaktır. Bu sebeple, Rusya ile uyum içinde yaşamak herkes için daha iyi olacaktır.

 

Kırım’ın toprağını ve insanını en iyi bilen biri olarak, Kırım Tatarlarının sizden özel bir isteği var mı?

Tabii ki var. Kırım Tatarları benden, Kırım’ın tarihini, kültürünü ve insani değerlerini gelecek nesillere aktarmamı, haklarının korunmasını ve dünya arenasında hak ettikleri değeri bulmalarını sağlamamı istiyorlar. Onların isteği sadece siyasi bir talepten ziyade, kültürel miraslarının yaşatılması, genç kuşakların bu değerleri öğrenmesi ve Kırım’ın barış içinde, adaletle yönetilmesidir. Ben de bu konuda üzerime düşeni yaparak onların sesi olmaya ve Kırım Tatarlarının hak ettiği saygıyı görmelerine katkı sağlamaya çalışıyorum. Bahsettiğim konuyla ilgili örnek vermem gerekirse, 2014 yılında Ukrayna’da bir iç savaş durumu söz konusuydu. Ben de Kırım’daki dostlarımıza ve orada yaşayan insanlara, bu savaşın içinde yer almamaları konusunda telkinlerde bulundum. Kırım’daki birçok grup bu savaşa taraf olmak istedi, ancak onları ikna ederek olayların yatışmasını sağladım. Defalarca Ukrayna hükümetine, federal bir yapının oluşturulması ve Kırım Tatarlarına bazı bölgelerde özerklik verilmesi gerektiğini vurguladım. Ancak dönemin hükümeti, üniter devlet yapısını benimsediği için bu talebi reddetti. Benim için asıl önemli olan konu ise 2015 yılında Kremlin Sarayı’nda yapılan toplantıda, Kırım Parlamentosu’nda ve Rus Parlamentosu’nda Kırım Tatarlarının temsil edilmesi gerektiğini dile getirmemdi. Bu taleplerimi dile getirdikten sonra çoğu insanı hatta dostumu karşıma aldığım söylenebilir. Ben hayatım boyunca inandığım doğrulardan asla vazgeçmedim. Bürokratik boyutta bir çok saldırıya ve manipülasyona maruz kaldım. Bulunduğum her arenada Kırım için inandığım doğruları söylemeyi kendime görev edinmiş bir insanım. Bu doğrultuda, birçok milletvekili, bürokrat ve belediye başkanının Kırım Tatarlarından atanmasını sağladım. Günümüzde hem yerel parlamentoda hem de Rus Parlamentosu’nda 300’e yakın Kırım Tatarı parlamenter bulunmaktadır. Bunların dışında, Kırım’da bir futbol takımı kurduk ve şu an bu projeyle ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

 

Görev aldığınız federasyonların ve derneklerin Kırım Tatarlarının etnik kimliklerinin korunması doğrultusunda yürütmeye aldığı çalışmaları öğrenebilir miyiz?

Kırım’da dört farklı etnik kimlik bulunmaktadır. Birincisi “Çöl Tatarları”, ikincisi “Orta Yolak”, üçüncüsü “Tat”, dördüncüsü ise “Kırım Tatar Çingeneleri” olarak adlandırdığımız gruptur. Her birinin kendine özgü tarihi kökenleri mevcuttur. Türkiye’de Kırım Tatarlarının nüfusu 5 milyonu aşmış olup dünya genelinde ise 10 milyona ulaşmıştır. Türkiye’de, özellikle Kırım Tatar Dernekleri Federasyonu ve Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu, bu konudaki en öncü kurumlar arasında yer almaktadır. Bu federasyonlar ve dernekler, hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki Kırım Tatarlarını bir araya getirerek, kültürel miraslarının korunması için bir dizi etkinlik düzenlemektedir. Yazdığımız kitaplar, kaleme aldığımız yazılar ve düzenlediğimiz etkinliklerle Kırım Tatar kültürünü yaşatmaya çalışıyoruz. Derneklerimiz, her yıl düzenli olarak “Kırım Kültür Günleri” etkinliklerini organize etmektedir. İstanbul, Ankara ve Antalya’da kapsamlı organizasyonlara imza attık. En seçkin otellerde yemekler ve resepsiyonlar düzenleyerek kültürümüzü tanıttık. Bu organizasyonlarımıza hız kesmeden ediyoruz. Bunun dışında, Kırım Tatarlarının haklarını uluslararası platformlarda savunmak amacıyla çeşitli diplomatik girişimler de yapılmaktadır. Bu çalışmalar, Kırım Tatarlarının etnik kimliklerinin uluslararası alanda tanınmasını ve güvence altına alınmasını sağlamak amacıyla yürütülmektedir. Aynı zamanda, eğitim faaliyetleri de önemli bir diğer konuda yer alır. Kırım Tatarlarının dilinin yaşatılması ve kültürel değerlerinin gelecek nesillere aktarılması için okullarda ve üniversitelerde de farklı programlar düzenlenmektedir. Kırım Tatar gençlerinin kendi kimliklerine sahip çıkmaları ve bu değerleri ileriki yıllarda koruyup geliştirmeleri adına bu tür eğitim ve bilinçlendirme projelerinin önemi büyüktür. Ayrıca, eğitim ve sanat projeleriyle gençlerimizin kendi kimliklerine sahip çıkmalarını teşvik ediyoruz. Eğitim programlarımız sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda kültürel bilinci ve tarih farkındalığını da artırmayı hedefliyor. Bu bağlamda spor, edebiyat ve müzik gibi alanlarda çeşitli projeler geliştiriyoruz.

Siyasi alanda ise ulusal ve uluslararası kurumlarla sürekli iletişim içerisinde olup, Kırım Tatarlarının haklarının korunması ve tanınması için gerekli adımların atılmasını sağlıyoruz. Sosyal yardım faaliyetleri ve kamuoyunu bilgilendirme çalışmaları da bu kapsamda sürdürdüğümüz önemli faaliyetler arasında yer alıyor.

 

Kırım ve Kırım Tatarları hakkında kamuoyunda farkındalık yaratmak için nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz? 

Türkiye’de önceden Kırım ile ilgili yanlış bir imaj vardı. Orada yaşayan diğer etnik gruplar hakkında yeterli bilgiye sahip olunmadığı için, onları tanıtmak adına çeşitli çalışmalar gerçekleştirdik. Aynı zamanda siyasi alanda da birçok girişimde bulunduk. Başta Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmak üzere, Rusya ve Ukrayna hükümetlerinin Kırım politikalarının şekillenmesine katkı sağladık. Avrupa’da özellikle Almanya, Fransa ve İtalya’da onlarca diplomatik görüşmeye katıldım. Kırım ve Kırım Tatarları hakkında kamuoyunda farkındalık yaratmak için kültürel ve tarihi mirasımızı ön plana çıkaran etkinlikler düzenliyoruz. Örneğin, seminerler, konferanslar, kitap lansmanları ve belgesel projeleri ile Kırım Tatarlarının zengin geçmişini, yaşadığı zorlukları ve kültürel değerlerini kamuoyuna aktarıyoruz. Kırım’da yaşayan her etnik grubun haklarını korumak ve savunmak benim için bir sorumluluktur. Genç kuşakların bu mirası öğrenip benimsediğinden emin olmak için okullarda ve üniversitelerde düzenlediğimiz atölye çalışmaları, kültürel festivaller ve eğitim projeleri de önemli yer tutuyor. Bu çalışmalar, Kırım Tatarlarının kimliğinin ve haklarının korunmasına yönelik duyarlılığı artırmanın yanı sıra, barış ve hoşgörü temelli bir gelecek inşa etme çabalarımızı da destekliyor. Kırım, Kafkasya ve Balkan toprakları açısından en kıymetli bölgelerden biridir.

 

Türkiye’nin Rusya ve Kırım politikası hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Türkiye, Kırım ve Rusya politikasında bağımsız bir yol izleyememektedir. Türkiye’de sürdürülen bu politika, büyük ölçüde NATO’ya (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) bağlı olarak şekillenmekte ve Dışişleri Bakanlığı ile Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından yönetilmektedir. Türkiye, hem tarihsel bağları hem de jeopolitik çıkarları doğrultusunda Rusya ile çeşitli alanlarda iş birliğini sürdürmektedir. Türkiye’nin her iki tarafla da diyalog aracılığıyla ilişkileri yönetme çabası, bölgedeki barış ve istikrar için kritik rol oynamaktadır. Aynı zamanda Türkiye, özellikle Kırım Tatarlarının haklarını koruma konusunda uluslararası toplumla bir tutum sergileyerek, bölgesel güvenlik ve istikrarı gözetmeye çalışmaktadır. Ancak bu politikanın NATO’dan bağımsız bir perspektifle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, bu sürecin hemen gerçekleşmesi mümkün değildir. NATO üyesi bir ülke olarak bağımsız kararlar almak ve uygulamak zaman zaman zor olabilmektedir. Her şeye rağmen, bugüne kadar izlenen yol umut verici olmuştur. Türkiye, NATO üyesi bir ülke olarak uluslararası baskılar ve dış politika dinamikleri içinde hareket ediyor; fakat bu durum, Kırım’daki etnik çeşitliliğin ve barış ortamının gözetilmesi gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Ben, Kırım’ın geleceğinin sağlanması, tüm yerel toplulukların haklarının korunması ve bölgedeki istikrarın teminat altına alınması için, daha özgün ve milli çıkarlarımızı ön planda tutan politikaların geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Kırım Tatarları, Türkiye için yakın kültürel ve tarihsel bir bağ taşıdığı için, Türkiye’nin bu konuda pozitif bir rol oynaması oldukça önemlidir. Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde hem ekonomik iş birliği hem de bölgesel güvenlik unsurları önemlidir; fakat Kırım meselesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, politik dengeleri şekillendiren başlıca faktörlerden biridir. Bizim taleplerimiz ve fikirlerimiz de Türkiye’nin Kırım politikasının siyasi, ticari ve ekonomik anlamda ilerlemesine katkı sağlayacaktır.

 

Değerli vaktini bizlere ayırarak sorularımızı yanıtlayan Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Kırım Başdanışmanı olan Ünver Sel’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.

 

                                                          Haber: Mehmet Yiğit Öçal

                                                          Fotoğraf: Ahmet Turğut

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00