Bir mimar düşünün ki mucizelerle dolu bir yapı inşaa ediyor ancak tarihte imza attığı başka bir eser yok. Ahlatlı Hürrem Şah’ın baş mimarlığını yaptığı Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, 800 yıllık geçmişine rağmen hala tüm ihtişamıyla ayakta. Kültürel miraslarla dolu Anadolu topraklarının en nadide parçalarından biri olarak keşfedilmeyi bekliyor.
Mimari ve sanatsal muhteşemlik
Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, 1228 yılında o dönem Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı bir beylik olan Mengücek Beyliği tarafından inşaa ettirilmiştir. Ahmet Şah tarafından cami kısmının yapılması emredilmiş akabinde Ahmet Şah’ın eşi Melike Turan Hanım tarafından da darüşşifa kısmının yapılması emredilmiştir. Uzaktan bakıldığında sadece cami olarak görünen eser yakınına gelindiğinde hastane kısmıyla da dikkat çekmektedir. Eserin iki ana özelliği vardır. Birincisi eserin her detayı simetrik görünmekle birlikte yakından bakıp odaklanınca aslında asimetrik ve tek olarak yapıldığı ayrıca hiçbir noktada tekrara gidilmediği anlaşılmaktadır. İkincisi ise; darüşşifa taç kapısında pencereyi ortadan ikiye bölen denge sütunudur. Sekizgen silindirik kaide olarak tasarlanan sütunun özelliği eserin dengesi hakkında bilgi vermesinden kaynaklanmaktadır. Sütun, insan eliyle döndürüldüğü takdirde yapının dengesinin yerinde olduğunu, döndürülemez ise denge sorunu olduğunu ve inceleme gerektiğini belirtir. 1939 Erzincan depreminde yapı zarar görmüştür ve artık sütunlar dönmemektedir. Darüşşifa taç kapısında 22 adet beşgen yıldız bulunmaktadır. Yıldız, Anadolu Selçukluların sembolü olmakla birlikte 22 adet olmasının sebebi ise eseri yaptıranların Hz. Muhammed’in 22. kuşaktan torunları olmasıdır.
Akustiği tedaviye dönüştüren eser
Eserin tamamında kilit taş tekniği kullanılmıştır. Darüşşifa eyvanının tavanı helezonik kilit taş yöntemiyle yapılmıştır. Buradaki tonoz çok parçadan oluşmaktadır ve hiçbir harç kullanılmamıştır. Bu yöntem daha önce kullanılmış olsa da helezonik sistemle yapılan bu eyvan dünya üzerinde sadece Divriği Ulu Camisi’ndedir. Bu bölüm aynı zamanda tıp tarihi açısından da oldukça kıymetli bir hazine saklamaktadır. Burada akıl hastaları için Kur’an-ı Kerim’den şifa ayetleri okunmuş, havuzun su sesiyle hastalar tedavi edilmiştir. Bazı odalara bas, bazı odalara da tiz ses gitmektedir. Bunun sebebi de hastalığın şiddetine göre tedavi uygulanmasıdır. Aynı dönemde Avrupa’da akıl hastaları yakılarak öldürülürken 1200’lü yıllarda akıl hastalarını tedavi etmek için bulunan bu yöntem, atalarımızın ilimde ne kadar mahir olduklarını göstermektedir. Ayrıca darüşşifa bölümünde bugün tıbbın sembolü olan birbirine geçmiş yılan motifi de bulunmaktadır.
Gizemli baş mimar Ahlatlı Hürrem Şah
TGRT kanalının yayınladığı Seyyah-ı Fakir belgeselinde de belirtildiği üzere; caminin baş mimarı Muğis Oğlu Ahlatlı Hürrem Şahtır. Bir mimarın elinden çıkabilecek en muazzam eserlerden birini yapan bu görkemli mimar aslında bir o kadar da gizemli bir şahsiyettir. Bilindiği üzere mimarlar yaptıkları eserlere kendi imzalarını atmaktadır. Özellikle eski dönemlerden bugünlere kalan eserlerde, eseri meydana getiren isimler bu yolla öğrenilmektedir. Baş mimar olmadan önce birçok büyük mimarın içinde bulunduğu eserler olduğu bilinmekte, ünlü Türk mimar Mimar Sinan’ın da baş mimar olmadan önce yapımında bulunduğu eserler bu duruma örnek olarak gösterilebilmektedir. Ancak Muğis Oğlu Ahlatlı Hürrem Şah’ın ne çıraklık ne ustalık ne de bu eser sonrası hiçbir yerde adı görünmemektedir. Bu konuda kesin bilgi olmamakla birlikte herhangi bir tevatür de bulunmuyor. Hakkında bilinen tek bilginin bu eserin baş mimarı olması, bunun dışında halk dilinde yayılan efsane bile bulunmaması Ahlatlı Hürrem Şah’ın gizemini daha da artırmaktadır.
Mimar Sinan dokunuşu ve Evliya Çelebi
Kanuni Sultan Süleyman İran seferine giderken, Divriği’nin ipek yolu ve baharat yolu kavşağı olmasından dolayı buradan geçmiştir. Sultana halk tarafından ecdattan kalan bu eserin bakıma ihtiyacı olduğu söylenir. Kanuni Sultan Süleyman’da Mimar Sinan’ı bu konuda görevlendirir ve Osmanlı’nın büyük mimarı eseri böylelikle restore edilerek sağlamlaştırılır. Mimar Sinan ve çıraklarının özellikle eserin iç kısmındaki sütunlarda önemli restorasyonlar yaptığı bilinmektedir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi de Divriği’ye gelmiş ve eser hakkında önemli sözlerini “Seyahatname” adlı eserine yazmıştır. Özellikle eserin büyüleyiciliğine ve onu hayata geçiren mimara yapılan övgüler Evliya Çelebi’den bugünlere kadar gelmiştir.
800 yıl önce yapılan bu harika tarihi miras, bugün hala ayakta. Birçok mimari mucizeye baktığımızda teknoloji bizi ileriye mi götürdü yoksa tek düze ve kopya yapmaya mı sürükledi sorusunu sormak istiyor insan. Bu topraklarda görülüp keşfedilmesi gereken sayısız eserden biri olan Divriği Ulu Camii, bakalım baş mimar Hürrem Şah’ın da darüşşifa bölümüne yazdığı gibi kıyamete kadar var olmaya devam edecek mi?
Haber & Fotoğraf: Oğuz Üregen
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI
Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...