Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


KAYDIR, GEÇ, UNUT: “BEYİN ÇÜRÜMESİ” DİJİTAL DÜNYANIN GÖRÜNMEYEN TAHRİBATI

24.05.2025
Sağlık

 

Her geçen gün daha fazla ekran karşısında vakit geçiriyor, ucu bucağı olmayan içerikler arasında zihinsel bir keşmekeşte kayboluyoruz. Dijital çağın hızla dönüşen dünyasında, sosyal medya içeriklerinin bilinçsizce ve aşırı tüketimi, bireylerin düşünme, odaklanma ve üretkenlik becerilerini köreltiyor. Bu yeni çağ hastalığına uzmanlar artık tek bir isim veriyor: Beyin çürümesi. Oxford Üniversitesi Yayınları tarafından 2024 yılında “yılın kelimesi” seçilen bu kavram, 2023 ile 2024 arasında yüzde 230’luk bir kullanım artışıyla dikkat çekiyor. Kulağa mecazi bir tanım gibi gelse de beyin çürümesi kavramı bugün, gençlerden yetişkinlere kadar geniş bir kitleyi tehdit eden ciddi bir zihinsel yıpranma sürecine işaret ediyor.

 

Bu yeni nesil zihinsel tükenmişliği, sosyal medyanın bireyler üzerindeki etkilerini ve alınabilecek önlemleri daha yakından anlayabilmek için konunun uzmanlarıyla görüştük. İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Dr. Selcen Yetkin Özden ve Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu, dijital bağımlılık ve gençlerde zihinsel yorgunluk üzerine çalışan Psikolog İsmail Uğurlu, sorularımızı yanıtlayarak “beyin çürümesi” olgusunu bilimsel perspektiften değerlendirdi.

 

Zihinsel üretkenliğin düşüşüyle gelen dijital yorgunluk

Dr. Öğr. Üyesi Selcen Yetkin Özden, “beyin çürümesi” teriminin, aktif bilişsel süreçlerin yerini pasif izlemeye bıraktığı bir zihinsel tükenme hali olduğunu belirterek, “Sosyal medyada hızlı ve yüzeysel içeriklere maruz kalmak, kişinin yaratıcılık, odaklanma ve eleştirel düşünme gibi, bilişsel becerilerini zamanla köreltiyor.” diye ifade etti. Ayrıca, kıyas kültürünün körüklendiği bu ortamda, bireylerin benlik algısının da giderek zedelendiğini ekledi. Psikolog İsmail Uğurlu ise bu süreci, “zihinsel tembellik ve dopamin bağımlılığı” ile açıklayarak, “Beyin, sürekli kısa süreli ödüller (beğeni, takip, bildirim) peşinde koşarken, uzun vadeli düşünme ve anlamlandırma gibi işlevleri geri plana atıyor.” dedi. Bu durumun da zamanla düşünce derinliğinin kaybına ve zihinsel durgunluğa neden olduğunu ifade etti.

 

Risk altındaki yaş grupları genişliyor

Uzmanlar, beyin çürümesinin sadece belirli yaş gruplarını değil, toplumun genelini etkilediğini vurgulasa da, bazı grupların daha kırılgan olduğunu bildirdi. Dr. Özden, “40 yaş üstü bireylerde nöroplastisite (beynin değişim ve kendini yenileme kapasitesi) azaldığı için zihinsel tükenme daha hızlı yaşanıyor. 65 yaş üzerindekiler ise en hassas gruplar olarak karşımıza çıkıyor.” diye vurguladı. Ancak Uğurlu’ya göre dijital çağın kuşakları da büyük risk altında. Özellikle gençler ve genç yetişkinler, sosyal medya ile erken yaşta tanıştıkları için, bu ortamlara bağımlı hale geldiğini öne sürdü. Sürekli değişen içerikler, dikkat dağınıklığını artırırken öğrenme ve odaklanma süreçlerini baltaladığını da söyledi.

 

Bilinçli dijital kullanım mümkün mü?

Uzmanlar, dijital çağda sosyal medyanın tamamen hayatımızdan çıkarılamayacağını kabul etmektedirler. Ancak bu mecraları nasıl kullandığımızın zihinsel sağlığımız üzerinde belirleyici olduğunu vurguladılar. Bireylerin kendi içerik diyetini oluşturarak gerçekçi, üretkenliği destekleyen ve filtrelenmemiş içeriklere yönelmesini öneren Dr. Özden, “Kıyaslamaya dayalı içeriklerden uzak durmak, kişinin zihinsel yükünü azaltırken, ruh sağlığına da olumlu katkı sağlıyor.” diye belirtti. Uğurlu ise özellikle ekran süresinin sınırlandırılmasının önemine dikkat çekerek, “10-15 saniyelik kısa videoların sınırsızca tüketilmesi, bireyde dikkat dağınıklığını artırıyor ve zamanla zihinsel yorgunluğa neden oluyor.” şeklinde açıkladı. Ona göre çözüm, sosyal medyada geçirilen süreyi bilinçli planlamaktan geçmekte.

 

Dijital detoks geçici mi, kalıcı mı?

Son yıllarda yaygınlaşan dijital detoks uygulamaları da tartışma konusu. Dr. Özden, bu yöntemin sürdürülebilir olmadığı görüşünde. Ona göre ekranlardan tamamen uzak kalmak, kısa vadeli rahatlama sağlasa da detoks sonrası yoğun bir geri dönüş riskini barındırdığını iletti. Dr. Özden, “Bu tıpkı ucunu tıkadığımız bir hortumun patlaması gibi.” dedi. Psikolog Uğurlu ise detoksun özellikle gençler ve çocuklar için düzenli ve kontrollü biçimde uygulandığında olumlu etkiler doğurabileceğini savunarak, “Gerçek hayatla bağ kurmak, doğada zaman geçirmek ve fiziksel sosyal etkileşimleri artırmak, dijital yorgunluğu azaltmada etkilidir.” şeklinde ifade etti.

 

Platformlar da sorumluluk almalı

Sadece bireyler değil, sosyal medya platformlarının da zihinsel sağlığın korunmasında sorumluluğu bulunmakta. Bu konu hakkıında Dr. Özden, “Özellikle gençler üzerinde etkili olan filtreler, beden algısını bozuyor ve sınırlandırılması gerekiyor.” diye açıkladı. Ayrıca Dr. Özden, influencer içerikleri ve yalan haberlerin denetim altında tutulması gerektiğine dikkat çekti.

 

Günde 2-3 saat sınırının altı çiziliyor

Uzmanlara göre sosyal medya ile geçirilen sürenin, günde 2-3 saatle sınırlanması gerekmekte. Günün geri kalanında bireyin fiziksel aktiviteler, kitap okuma, yaratıcı uğraşlar ve yüz yüze iletişim gibi daha üretken alanlara yönelmesi önerilmekte. Özden, “Her gün sadece bir saatimizi kendimizi geliştirmeye ayırmak, uzun vadede hayat kalitemizi artırabilir.” dedi.

 

“Beyin çürümesi” artık yalnızca mecazi bir anlatım değil, zihinsel sağlığı tehdit eden somut bir durum olarak karşımızda durmakta. Uzmanlar hem bireysel farkındalığın artırılmasını hem de dijital platformların toplumsal sorumluluk üstlenmesini gerekli gördüklerini belirttiler. Gerçek hayatla bağ kurmak, dijital dünyayı bilinçli kullanmak ve zihinsel üretkenliği yeniden merkeze almak; sağlıklı bir gelecek için atılacak en güçlü adımlar arasında yer almaktadır.

 

Haber: Umutcan Demir

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00