Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


KAOSUN GÜLDÜREN YÜZÜ: HAYRETTİN

25.05.2025
Kültür Sanat

 

Hayrettin Karaoğuz, Türkiye’de dijital içerik üretiminin öncü isimlerinden biri. YouTube’un henüz keşfedilmediği dönemlerde çektiği sokak röportajları ve skeçlerle geniş kitlelere ulaşan Hayrettin, zamanla televizyon ekranlarında da kendine sağlam bir yer edindi. Ancak onu diğerlerinden ayıran şey sadece ekranlarda görünmesi değil, mizahın samimiyetini hiç kaybetmemesi. Bugünlerde hem sahnede “Kaos Show” adlı tek kişilik gösterisiyle izleyiciyle buluşuyor hem de Türkiye’nin dört bir yanındaki öğrenci evlerine konuk olduğu eğlenceli videolarla sosyal medyada gündem oluyor.

 

YouTube’un öncülerinden, sahnelerin enerjik ismi ve öğrenci evlerinin davetsiz ama en sevilen konuğu Hayrettin Karaoğuz’la dijital mizahın evrimini, Kaos Show’un perde arkasını ve gerçek hayattan doğan komediyi konuştuk.

 

Sizi YouTube’un ilk parlayan yıldızlarından biri olarak tanıdık. Şimdi ise sahnedesiniz, Kaos Show’la izleyicilerin karşısına çıkıyorsunuz. Bu dönüşüm sürecini biraz anlatır mısınız?

Aslında bu, bir dönüşümden çok bir daire gibi. Benim başlangıç noktam sahneydi. Üniversitede tiyatro okuyordum, hatta sokak tiyatrosu bile yapıyordum. Kamera önüne ilk geçtiğimde elimde cep telefonuyla çektiğim skeçler vardı. O dönem YouTube’da ne algoritma vardı ne de reklam geliri ama insanlar izliyordu, çünkü eğleniyorlardı. Mizah çok organikti. Yıllar geçtikçe televizyon işleri geldi, kampanyalar geldi ama hep içimde o doğrudan seyirciyle bağ kurma arzusu kaldı. Kaos Show, tam olarak bunun sonucu. Sahneye çıktığımda, o anın enerjisiyle doğaçlama yapabiliyorum; izleyicinin tepkisini anında alıyor, beraber gülüyoruz. Bazen absürt, bazen de duygusal anlar yaşanıyor. Kaos Show’un adı boşuna “Kaos” değil. Her şey olabilir, çünkü hayatın kendisi zaten tam bir kaos.

 

Son dönemlerde özellikle “öğrenci ev ziyaretleri” konseptiniz büyük ilgi gördü. Bu fikir nasıl doğdu? İzlenimleriniz nasıl oldu?

Benim en sevdiğim projelerden biri oldu gerçekten. Düşünsenize, Türkiye’nin dört bir yanından üniversite öğrencileri bana evlerinin kapısını açıyor. O evler öyle sıradan yerler değil; adeta birer müze! Farklı kültürler, farklı çözümler, yaratıcı dekorasyonlar… Mesela bir evde kitaplık yok diye peynir kutusundan raf yapmışlar, başka bir evde ise mutfak dolabı yerine duvara koli bantlamışlar ama en güzeli, bunların hepsinin samimi olması. Fikir de şuradan çıktı aslında: Hepimiz, öğrenciyken bir ev hikayesi yaşamışızdır. Soğukta kalmak, beş kişi tek tencereden yemek yemek, faturayı bölüşememek... Bunlar acı değil, aksine dönüp baktığında en çok gülerek hatırladığın anılar oluyor. Ben de bu evlere misafir olup hem o enerjiyi yakalamak hem de biraz neşe katmak istedim. Çok güzel geri dönüşler alıyorum, gençlerle aramızda sağlam bir bağ oluştu diyebilirim.

 

Peki bu ziyaretlerde sizi en çok şaşırtan şey neydi? Yani “Yok artık!” dediğiniz bir an oldu mu?

O kadar çok ki! Mesela bir evde buzdolabı çalışmıyordu ama yine de mutfakta duruyordu. Dedim ki, “Niye atmadınız?”, “İçinde ketçap duruyor abi, dolap görevi görüyor.” dediler. Yani buzdolabı fişe takılı değil ama sembolik olarak hâlâ buzdolabı. Bir başka evdeyse yemek masası yoktu, çocuklar birbirlerine olan saygılarından sehpanın etrafında yerde oturup çorbayı döndürerek sırayla içiyordu! Hem absürt hem de dayanışma dolu bir durumdu. Ancak beni en çok etkileyen şey şu oldu: Maddi zorluk içinde bile o evlerde kahkaha vardı. Birlikte üretmenin, birlikte yaşamanın gücü var. Mizah da orada doğuyor zaten. Bazen mizah, acının içinde yeşeriyor.

 

Sizi yıllardır takip eden bir kitleniz var. Ancak içerik üreticiliği artık başlı başına bir sektör. Siz bu işi hem erken dönem hem de bugünkü haliyle yaşamış birisiniz. Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bunu çok sık düşünüyorum. Biz başladığımızda ışık yok, kamera yok, kurgu programı bile Windows Movie Maker’dı. Elimizde ne varsa onunla çekiyorduk. Ancak bir avantajımız vardı: Anlatacak derdimiz vardı ve içimizden geldiği gibi konuşuyorduk. Şimdi ekipmanlar var, stüdyolar var, markalar destek oluyor ama bazen içerikler çok kalıplaşmış oluyor. Sanki herkes bir algoritmaya hitap etmek için üretiyor, oysa izleyici samimiyeti çok iyi ayırt ediyor. Ben hâlâ bir şey üretirken ilk izleyicim kendim oluyorum. Güldüysem, içime sindiyse, koyuyorum. Bence yeni içerik üreticilerinin de en çok dikkat etmesi gereken şey şu: Kimi taklit ettiğin değil, ne anlatmak istediğin önemli. Eğer kendi sesini bulabilirsen, kalıcı oluyorsun.

 

Kaos Show ile yeniden sahneye döndünüz. İzleyicilerle buluşmak nasıl bir duygu? İçeriğinde neler var?

Kaos Show benim için bir terapi gibi. Çünkü sahnede her şey mümkün. Teknolojiden, sosyal medyadan, ilişkilere kadar günlük hayatın her alanını tiye alıyorum ama aynı zamanda biraz da aynayı seyirciye tutuyorum. “Sen de böylesin, ben de!” diyoruz birlikte gülerek. Sahnedeki etkileşim beni çok besliyor. Bazen doğaçlama bir espri öyle bir tepki alıyor ki, tüm gösteriyi ona göre şekillendiriyorum. Gösteriden sonra kulise gelen, “Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim.” diyen insanlar oluyor ya… İşte o zaman her şeye değiyor.

 

Gündeminizde yeni projeler var mı? YouTube’da veya başka formatlar?

Var tabii, hem de birkaç farklı alanda. YouTube tarafını yeniden canlandırmak istiyorum. Belki daha samimi ve daha sohbet havasında programlar olabilir. Ayrıca dijital platformlar için kısa metrajlı, mizahi mini bir dizi fikrim var. Şu aralar onun senaryo çalışmalarını yapıyorum. Bir yandan da sosyal sorumluluk projelerinde mizahın gücünü nasıl kullanabiliriz diye kafa yoruyorum. Mizah sadece güldürmek değil, düşündürmek ve farkındalık yaratmak için de bir araç. Bu yüzden hem eğlendiren hem de bir mesajı olan işler üretmek istiyorum.

 

Son olarak bu işi yapmak isteyen gençlere, özellikle öğrencilere ne söylemek istersiniz?

En başta şunu söyleyeyim: Sizi kimse ciddiye almasa bile, siz kendi hayalinizi ciddiye alın. Çünkü bu işin temeli inanç. Kamera, ışık, ekipman sonradan gelir ama özgünlük ve azim olmazsa olmaz. Sosyal medyada herkes bir şey yapıyor ama önemli olan herkes gibi olmak değil. Farklı ne anlatabiliyorsun? Ne konuda kendin gibisin? İşte o seni öne çıkarıyor. En önemlisi ise bunu yaparken eğlen! Çünkü izleyici, senin eğlenip eğlenmediğini anlıyor. Gerçek olan her zaman daha çok karşılık buluyor.

 

Sohbet tadındaki bu söyleşi için Hayrettin’e teşekkür ederiz

 

Haber: Emircan Aksu

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00