Türkiye'de lojistik sektörünün can damarı olan kamyon şoförleri, artan maliyetler ve güvensiz çalışma koşulları kıskacında. Aydın Kamyoncular, Kamyonetçiler ve Triportörcüler Esnaf Odası Başkan Vekili Ali Şahan, "Kamyonculuk diye bir meslek kalmadı artık. İşler lojistik şirketleriyle yürüyor." uyarısıyla sektördeki yapısal değişimi gözler önüne serdi. Direksiyon başında ekmeğini kazanan şoför Efe Sevinç'in "Yükünün veya senin garantin yok" dediği güvensiz park sorunları, navlun ücretlerinin masrafları karşılamaması ve haksız denetimlerle ehliyetini kaybetme riski, mesleğinin getirdiği ağır insani maliyeti ortaya koydu.
Türkiye'de taşımacılık ve tedarik zincirinin görünmez kahramanları olan kamyon şoförleri, artan maliyetler, haksız rekabet ve güvensiz çalışma koşulları üçgeninde nefes almakta zorlanıyor. Sektör temsilcileri, kamyonculuğun "bitmek üzere" olduğu uyarısını yaparken; direksiyon başında hayatını geçirenler için bu sadece bir istatistik değil, günlük bir mücadele. Aydın Kamyoncular Odası Başkan Vekili Ali Şahan, C belgeli yabancı araçların Türkiye içi yükleri almasının yerli şoförleri mağdur ettiğini ve kapalı kantarların dahi ceza yazdığı adaletsiz denetim sisteminin şoförlerin emeğini tehdit ettiğini belirtti. Ancak bu zorluğun en ağır yükünü, 36 yaşındaki şoför Efe Sevinç gibi kendi tırının sahibi olanlar taşıyor. Devlet memurluğunu bırakıp hevesle başladığı mesleğinde 6 yılı deviren Sevinç, yılın yaklaşık 9 ayını yollarda geçirdiğini söyledi. Sevinç, bu mesleğe duyduğu hevesin bedelini aileden uzaklıkla ve sürekli bir riskle ödediğini dile getirdi. Sevinç'in deneyimleri; yetersiz dinlenme tesislerinde can güvenliği riskiyle uyumaktan, artan yakıt ve köprü masraflarının karşılığını bulamamaya kadar, yoldaki yükün her geçen gün nasıl ağırlaştığını ortaya koydu.
Direksiyon başında zaman ve güvenlik çilesi: "Gözü açık uyuma mecburiyeti"
Kendi tırıyla 6 yıldır şehirlerarası taşımacılık yapan 36 yaşındaki Efe Sevinç için yollar, sadece kilometre değil, aynı zamanda sürekli bir risk yönetimi anlamına geliyor. Sevinç, devlet memurluğunu bırakıp hevesle başladığı bu mesleğin en büyük zorluğunun, yasal zorunluluklar ile sahadaki gerçekliğin çelişmesi olduğunu belirtti. Resmi olarak günde 9 saat araç kullanma zorunluluğu bulunsa da Efe Sevinç bu süreye uymanın bazen imkânsız olduğunu şu sözlerle belirtti: "Normalde resmi olarak 9 saat ama biz bazen bunu delebiliyor muyuz? Delebiliyoruz, çünkü yetişemiyoruz. 9 saatte buradan İstanbul'a yetişemiyoruz." Sevinç, kurala uymamanın bedelinin ağır olduğunu vurguladı: "Devletin bu konuda cezası ağır. Eğer 9 saatten fazla sürersek polis bizi durdurduğu anda ceza yazabiliyor ve arabamızı bağlıyor. Diyor ki '10 yatacaksın burada,' ondan sonra gideceksin. Yani mecbur dinlenmek zorundayız." Ancak zorunlu dinlenme süresini doldurmak bile, Türkiye şartlarında ayrı bir zorluk yaratıyor. "Yüzde 60 uyumak zorunda kalıyoruz ama her zaman uyuyamıyoruz, çünkü Türkiye'nin şartları belli." diyen Sevinç, somut bir örnek verdi: "Geçen gün Aydın-İzmir Otoyolu’nda geliyorum, uyku saatimi doldurmak için yatacak yerim yok. Dinlenme tesisleri yeterli olmadığı için mecburen dinlenmeden geldim." Şoförler için dinlenme sürelerine uyabilmek ikinci büyük krizi doğurmaktadır: Güvenli dinlenme imkânının olmaması. Sevinç, karşılaştığı güvensizliği şu sözlerle çarpıcı bir şekilde dile getirdi: "Hiçbir tesis güvenli değil, sadece kalabalığın verdiği o yatıştırıcı güvenle yatıyorsun, yanlarında dinleniyorsun. Yani yükünün veya senin garantin yok. Türkiye'de şu an öyle bir güvenli tesis yok. Hani girip şöyle gece dinleneyim, yüküme bir şey olmaz, mazotuma bir şey olmaz diyebileceğim bir tesis yok." Odanın tespiti de bu durumu destekledi. Oda Başkan Vekili Şahan da, uzun yol alan şoförlerin otopark dışı kaldığı yerlerde mazot hırsızlığı ve güvenlik riskleriyle karşılaştığını teyit etti. Güvensizliğin bir diğer boyutunun trafik koşulları ve araçların ağırlığından kaynaklandığını söyleyen Sevinç, tecrübesiz sürücülerin ve hava şartlarının kendileri için en büyük risk olduğunu ifade etti: "Bizi en çok zorlayan durumlardan biri hava şartları, diğeri ise küçük araç şoförleri. Küçük araç şoförleri bizim önümüzde ani fren sıkabiliyor. Bizim de üstümüzde kırk ton yük oluyor sonuçta, haliyle fren yapma şansım olmuyor. Bu durum biz kamyon şoförlerini rahatsız ediyor, keşke toplum bizi böyle hor görmeseydi.”
Navlun savaşları ve ekonomik çıkmaz: "Masraf artıyor, kazanç hep aynı"
Kamyon şoförlerinin yol güvenliği ve can derdiyle mücadelesinin yanı sıra, mesleği sürdürülemez kılan en büyük sorun, ekonomik denklemin bozulması. Sevinç, artan maliyetler ve haksız rekabet nedeniyle net kazançlarının giderek azaldığını, hatta sermayelerinin karşılığını vermediğini belirtti. Sevinç, mazot, yedek parça, köprü/otoyol geçiş ücretleri ve sigorta maliyetlerindeki sürekli artışa dikkat çekti: "Bizim piyasanın en kötü olayı, kazancımız masraflarımızı karşılamıyor. Net kazançtan bahsediyorum. Otoban masrafına her sene ideal bir zam geliyor. Mazota her hafta bir zam geliyor. Her şeyin masrafı artıyor ama bizim kazancımız hep aynı. Geçen sene nakliyeciliğe kaç paraya gidiyorsak, bu sene de aynı paraya gidiyoruz." Bu durumun, tırına beş milyon TL sermaye bağlayan bir şoför için kabul edilemez olduğunu dile getirdi: "Adam beş milyonluk arabası var, para kazanamıyor. Çünkü adam beş milyonluk sermayeyle şu an bir memurun aldığı parayı alamıyor ve gece gündüz yol gidiyoruz. Sonunda çoluk çocuklara esir kalıyoruz.” Sevinç, böylece, çocuklarının büyüme süreçlerinden ve ailelerinden uzak kalarak ödedikleri insani bedeli açıkça gözler önüne serdi.
Haksız rekabet ve navlun düşüşü
Kazançların düşmesinin en büyük nedeni ise Vekil Şahan'ın da tespit ettiği gibi kontrolsüz rekabet ortamı. Şahan, bu durumu şu sözlerle ortaya koyuyor: "Şimdi yurt dışından gelen araçlar, burdan yurt dışına yük sarmak için gidecekleri illere boş gitmemek için Türkiye içindeki vergi veren şoför arkadaşlarımızın yüklerine el atıyorlar. Haliyle Türkiye’deki arkadaşlarımız bundan dolayı mağdur oluyor. Yurt dışından gelen araçlarda C belgesi var. Aslında onların bu yükü taşıma hakkı yok. Haksızlık buradan doğuyor." Sektörün içinden gelen Efe Sevinç de bu rekabet ortamının yarattığı fiyat kırma savaşlarını doğrularken bu durum için çözüm önerisi de sundu:"Masraf artıyor ama benim kazancım artmıyor, daha düşüyor, rekabet var. Rekabetten sonra fabrikalar her zaman düşük fiyata araba ister. Bu şekilde rekabet ediyor. Beni arıyor, ben örnek veriyorum, 15 TL diyorum; öteki, ‘13 liraya giderim’ diyor. Bir rekabet ortamı var yani. Ama olmaması lazım. Biz, taksimetre gider gibi veya bir şehiriçi minibüsü değiliz. Keşke bizim taksimetremiz olsa çok iyi olur. Açarsın taksimetreyi, gidersin veyahut sabit 1 km bas fiyatı olması lazım ki biz ona uymalıyız. Kilometre başına şu para… Böylelikle müşteri bizi aradığı zaman, ‘şuraya kaç paraya gideceksin?’ dememeli. 400 km fiyatı belli, gitmeliyiz. Çünkü zaten bu artan maliyetlerle kamyoncu camiası şu an ağlıyor. Bu, zamanla azalacak; zaten çok da insan bu işi bırakıyor artık, yavaş yavaş bırakıyor.” Bu durumun sonucu olarak, meslek cazibesini yitirdi. Sevinç, piyasada sıcak para sirkülasyonu olmasının tek avuntu olduğunu, ancak yıl ortalamasına vurulduğunda enflasyon karşısında hak edişlerini alamadıklarını ve bu yüzden çok sayıda kişinin işi bıraktığını da ekledi.
Denetimdeki adaletsizlik ve risk: "Ehliyetimiz giderse, evimize ekmek götüremeyiz"
Kamyon şoförlerinin yaşadığı maliyet ve güvenlik sorunlarına, trafik ve kantar denetimlerindeki adaletsizlikler de eklendi. Bu zorluklar, şoförün sadece cebini değil, doğrudan mesleğini ve hayatını tehdit ediyor. Kantar uygulamalarının şoförler için başlı başına bir sorun kaynağı olduğunu söyleyen Sevinç, farklı kantarların farklı sonuçlar vermesinden şikayetçi olduğunu da vurguladı: "Kantarlar şu an başlı başına sorun. Mesela bazı kantarlar gerçek çekiyor, bazı kantarlar 150-200 kilo fazla çekiyor. Biz bunu ispatlayamıyoruz. Çünkü niye devleti devlete şikâyet edemezsin? Kimse burada bizi dinlemiyor. Çünkü niye bizim bir başımız yok? Bir başkanımız var ama onun da durumu kısıtlı zaten. Vekil Şahan'ın bizzat yaşadığı deneyim de, denetim sistemindeki adaletsizliği gözler önüne serdi: "Kantarlar kapalı olduğu yerde kantarın önünden geçtiği zaman kameralar ceza yazıyor. İki sefer ben bu sıkıntıyı yaşadım. Kantarlar kapalı, önlerinde duba var, kantara giremiyoruz. Geçtiğimiz yerde kameradan arkadan ceza geliyor."
Yüksek ceza puanı tehdidi
Sevinç, trafik denetimlerinde kesilen cezaların en büyük sorununun parasal değil, ceza puanı olduğunu vurguladı. Ehliyetin kaybedilmesi riskinin tüm mesleği bitirdiğini belirterek şunları ekledi: "Ceza puanlarını çok yüksek kesiyorlar. Yani radara girmişsen, 15 puan kesiyor. Benim mesleğim ehliyetim ve meslekte 6 tane ceza yedim mi, benim elimden ehliyetim gidiyor. Sevinç, bu durum karşısında yetkililere açık bir çağrı yaparak tercihlerini dile getirdi: "Ceza puanı düşsün. 10 puan kesmesin, 5 puan kessin. 5 bin lira ceza kesilmesi önemli değil, o bir şekilde ödenir ve dersin ki 'Ben bir daha bu cezayı yemem.' Ama ehliyet gittikten sonra kıymeti yok, evine ekmek götüremezsin. En büyük sorun burada." Sevinç, hem ticari hem de şahıs araçları için limit olan 100 ceza puanının önemini şöyle açıkladı: "Bu 100 puan sıfıra düştü mü, devlet altı ay süreliğine elinden ehliyetini alıyor. İkinci bir kez yakalanmasında bu süre iki sene oluyor, üçüncüde zaten mahkemeye gidiyorsun, cezaevine giriyorsun." Sevinç, ağır vasıta şoförlerinin trafik kurallarına uymakta yaşadığı fiziksel zorluklara da değindi. Özellikle trafik ışıklarında yaşanan tehlikeyi anlattı: "Biz zaten ağır vasıtada elimizden geldiğince kırmızıya uyuyoruz. Ancak bazı ışıklar şu an birden yeşilden kırmızıya geçiyor. Uyamadığım zaman oluyor mu? Oluyor, çünkü üstümüze 25 ton yük var. Işık birden yeşilden kırmızıya geçtiği anda benim bunu yapma şansım çok zor." Bu durumun kazalara davetiye çıkardığını, özellikle önündeki küçük araçların ani frenleriyle kamyonların zor durumda kaldığını söyledi: "Öndeki araba bir fren sıkıyor ve emin olun, sizin sırtınızdaki ağır bir yükle durmanız güçleşiyor. Emin olun ki böyle ışıklarda kamyon bir araca çarptıysa bu yüzden kaza oluşmuştur. Tamam, cezalar olmalı ama biz ağır vasıtaya biraz daha adaletli olunmalı. Bunda ceza puanı düşürülmemeli. Bizim ekmeğimiz ehliyetimizdir. Ehliyetimiz gitti mi, bitti bu iş."
En ağır bedel: Aile ve sosyal hayat
Kamyon şoförlüğü mesleği, ekonomik riskler ve yasal zorluklar kadar, beraberinde getirdiği büyük insani maliyetle de yıpratıcı bir hal alıyor. Yılın büyük bir bölümünü yollarda geçiren şoförler için bu, aileden ve sosyal hayattan kopmak anlamına geliyor. Sevinç, bu mesleğin kişisel yaşamına etkisini anlatırken, belki de tüm şoförlerin ortak dramını dile getirdi: “Tahmini, yılın dokuz ayı yoldayım diyebilirim. İki tane kızım var. Biri dokuz yaşında, diğeri üç yaşında. İkisinin doğumunda da yoktum, yoldaydım. Tabii en büyük sorun bu. Ailenin her zaman yanında olamıyorsun." Sevinç, mesleğin sosyal hayatı tamamen bitirdiğini vurguladı: "Bu işin bir de sosyal hayatı yok, yoldasın. Diyarbakır’dasın, bir cenazen var, nasıl geleceksin? Hastasın Diyarbakır’da, ne yapıyorsun? Yanında kimsen yok, yalnızsın. Kardeşinin düğünü oluyor, yeri geliyor, ona gidemiyorsun. Bu işte sosyal hayatın imkânı yok, sosyal hayat bu işte sıfır."
İtibar kaybı ve vasıfsızlaşma
Uzun saatler yolda kalan şoförler, fedakârlıklarına rağmen toplumda hak ettikleri değeri görmemekten yakındı: "Toplumumuz bize iyi bakmıyor. Bizi hep hor görüyorlar. 'Şoför değil mi?' gözüyle bakıyorlar. Aslında öyle değiliz. Bu ülkede deprem oldu, biz koştuk; sel oldu, biz koştuk. Pandemi de herkes evinden çıkmazken biz insanların maskesini, hijyen malzemelerini biz taşıdık. Ancak bir konu olduğu zaman hep geri planda şoför oluyor." Sevinç'e göre, mesleğin "bu kadar basit olmaması" gerekiyor. Kamyon şoförlüğünün itibarını düşüren bir diğer unsurun ise mesleğe giren tecrübesiz kişiler olduğunu belirtti. Sevinç, emekli olup 100 bin TL'lik K belgesi alarak kamyonculuk yapmaya başlayan bu kişilerin, yeterli deneyime sahip olmadıkları için kazalara yol açtığını ve mesleğin saygınlığını zedelediğini ifade etti.
Tüm bu zorlukların sonunda, Sevinç gençlere mesleği kesinlikle tavsiye etmediğini net bir dille ifade etti: "Bu meslek şu an gerçekten yapılacak bir iş değil. Bence gençler okusunlar, memur olsunlar veya iyi bir yerlere gelsinler. Ben tavsiye etmiyorum." Sevinç'in bu işi bırakamamasının tek sebebi, kırk yıldır bu işi yapan babasının mesleğini sürdürme arzusu ve bu meslekle bir yerlere gelmenin bıraktığı alışkanlık olduğunu söyledi.
Tedarik zincirinin kırılmaması için yılın büyük bir bölümünü ailelerinden uzakta, güvensiz koşullarda geçiren kamyon şoförleri; artan maliyetler, haksız rekabet ve adaletsiz denetim sistemi kıskacında kaldı. Aydın Kamyoncular Odası Başkan Vekili Ali Şahan’ın mesleğin bitmek üzere olduğu tespiti ile Şoför Efe Sevinç’in çocuklarının doğumunda bile yollarda olma fedakârlığı, sektörün ne denli büyük bir çıkmazda olduğunu gözler önüne serdi. Kamyoncu camiası, artık sadece ekonomik karşılık değil, aynı zamanda mesleklerinin saygınlığının iadesini talep etti. En önemlisi, ehliyetlerini kaybetmeyecekleri adil bir denetim sistemi ve güvenli dinlenme alanları istedi. Kamyon şoförü Sevinç’in bu sessiz çığlığı, yetkililerin acil çözüm ve gerekli altyapı düzenlemelerini yapması için acil eylem çağrısı niteliğinde oldu. Değerli vaktini ve samimi görüşlerini bizlerle paylaştığı için Aydın Kamyoncular, Kamyonetçiler ve Triportörcüler Esnaf Odası Başkan Vekili Sayın Ali Şahan'a ve direksiyon başındaki zorlu hayatını tüm çıplaklığıyla aktaran şoför Efe Sevinç'e teşekkür ederiz.
Haber: Büşra Oflaz
DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”
Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...
OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA
Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...
TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’
Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...
HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI
Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...
EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...
KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...
Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...
İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...
ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE
Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...
SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN
Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...