Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


İZNİK’İN GÖZDESİ AYASOFYA CAMİ

07.01.2023
Kültür Sanat

 

Geçmişi, bugünü ve yarını anlamak isteyen meraklı tarih severlerin uğrak noktalarından biri olan İznik, dünya üzerinde birçok devlete ev sahipliği yapmıştır. Yüzyıllar önce temellerinin atılması ve yerleşik hayatın çok eskilere dayanıyor olması nadide sayılabilecek mekanlardan biri yapıyor bu yerleşim yerini.

 

İznik’in sokaklarında yürürken bizleri birçok mimari yapı karşılıyor. Cami, medrese, türbe, hamam ve tiyatro alanı gibi tarihi eserler bulunan İznik’te, İznik Ayasofya Camii tarihi eserlerin en bilineni olarak karşımıza çıkmakta. Caminin müezzini Osman Çakmak ve müezzin kayyımı Muhammed Yakup Özturgut ile yaptığımız görüşmede İznik ve Ayasofya Camii hakkında edindiğimiz bilgileri sizler için derledik.

 

Kutsal bilgelik, Ayasofya!

Muhammed Yakup Özturgut, caminin yapılış tarihinden bilgiler vererek ilk Ayasofya olarak adlandırıldığını ve yapılan incelemeler sonucunda yapımına tahminen Hz. İsa’nın doğumundan 200 ila 400 yıl sonrasına dayandığı bilgisine ulaşıldığını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti: “Ayasofya Camii, ilk inşa edildiğinde Eski Roma döneminde bir tapınak olan Kibele Tapınağı (dini amaç güdülmeden halkın toplanması için kurulan alan ya da yapı)  olarak kullanılmıştır. M.S. 4. yüzyılda bu tapınağın üzerine bir bazilika ve kilise olarak burası yeniden inşa edilmiştir. 1331 yılına kadar burası kilise olarak Hristiyanlar için birer ibadet yeri olmuştur. 1331 yılında ise Orhan Gazi’nin İznik’i fethetmesi ile burası Osmanlı topraklarına katılmış ve fethin sembolü olarak kiliseden camiye çevrilmiştir.” Fethedildikten sonra kilisenin adı dinen herhangi bir sorun teşkil etmediği için değiştirilmediğini, camiye de Ayasofya isminin verildiğini ekleyen Özturgut bilinen ilk Ayasofya olduğunu da dile getirdi.

 

“Tanrı'nın üç niteliğinden biri olarak sayılır”

Ayasofya Camii’nin Hristiyanlık inancında önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Özturgut, “Ayasofya’nın anlamı ‘Aya’ ve ‘Sofya’ kelimelerinden oluşan birleşik bir kelimedir. Sırasıyla kutsal ve bilge kavramlarına karşılık gelir. Bu yüzden “Kutsal Bilgelik” ya da “İlahi Bilgelik” anlamına gelmektedir. Ayasofya, Hristiyanlık inancında Tanrı'nın üç niteliğinden biri olarak sayılır ve bu nedenle önemli bir yere sahiptir.” dedi.

 

“Caminin ilk kullanım amacı”

Muhammed Yakup Özturgut, Ayasofya Camisinin günümüze kadar hangi amaçlar için kullanıldığını da bizlere aktardı. Özturgut, “Tapınağın, günümüzdeki haliyle caminin ilk kullanım amacı halkı bir araya getirmek ve halka duyurulması gereken bilgileri kolay ve hızlı bir şekilde iletmek içindi. Ayrıca Antik Roma Dönemi’nde devletin cumhuriyet ile yönetildiği zamanlarda en üst yöneticilerin bulunduğu ‘konsül’ adı verilen başkanlık sistemi vardı. Bu dönemde İznik’te iki konsül bulunuyordu. Birinci konsül, İmparator 1. Konstantin’in emriyle senato sarayında, ikinci konsül, Kraliçe Eleni’nin önderliğinde bu noktada toplanmıştır.” dedi. Ayrıca İncilin farklı biçimlerde ve birden fazla yazılmasından sonra sayılarının dörde düşürülmesinin de Senato sarayında olduğunu dile getiren Özturgut Ayasofya’da ise fresco ve ikonaların yani resim ve heykellerini serbest bırakılmasının kararının burada alınmış olduğundan bahsetti. 

 

Mimari yapısı

Muhammed Yakup Özturgut, Ayasofya Camii’nde dış yapının temelini sırasıyla Roma, Bizans ve Osmanlı mimarisinin oluşturduğunu, en alta mermer taş ve kesik taşların kerpiç ile sıvanarak örüldüğünü ve en son Osmanlı mimarisinden olan kırmızı örme tuğlaların çatı kısmını oluşturduğunu görmenin mümkün olduğunu dile getirirken Caminin mimarisi hakkındaki cümlelerine şöyle devam etti: ”İçeride biri sol diğeri sağ köşe olmak üzere iki oda, bir hitabet kürsüsü, ortadan kubbeli geniş bir alan ve kemerli mihrap bulunmaktadır. Bu geniş alanda dört tane Bizans kralı taç giymiştir. Taç giyen kralların Laskaris ailesinden olduğu bilinmektedir. Ayrıca sağdaki oda Bizans döneminde kilise olarak kullanımdayken baş rahibin odası olarak ayrılmış, yapılan çalışmalarda içerisinde bir lahit bulunmuştur. Kime ait olduğu bilinmeyen lahitin içindeki kemikler sonradan toplatılmıştır. Devamında soldaki oda ise yine Bizans döneminde ayinlere hazırlık odası olarak kullanılmıştır.  Hitabet kürsüsü alanı rahiplerin ve dönemin devlet adamlarının halka konuşma yaptığı yerdir. 15’nci yüzyılda Sultan Süleyman’ın fermanı ile yapılan kemerli mihrap yani imamın namaz kıldırdığı yer ve cemaatin namaz kıldığı alan inşa edilmiştir. Cami olarak kullanılmaya devam edilmiştir.” 

 

“Sadece alt kısmı geçmiş dönemlerden kalmadır”

Caminin belli dönemlerde zarar gördüğünü ve bu zararın en büyüğünün 1. Dünya Savaşı sırasında olduğunu belirtirken, 1920’den 2006 yılına kadar yapının atıl vaziyette kaldığını dile getiren Özturgut, ”1920’de İznik’in Yunanlıların tarafından işgali sonucu burası, eski Eşrefzade Cami, Yeşil Cami ve muhtelif yerlerde zarar görmüş ayrıca Ayasofya’yı yakmışlardır ve minareyi top atışıyla yıkmışlardır. Şu an ki minarenin sadece alt kısmı geçmiş dönemlerden kalmadır. Ayrıca dikkatli bakıldığında yanık izlerinin o dönemden kaldığı da görülmektedir. 2006 - 2011 yılları arasında restore edilen İznik Ayasofya Cami aynı yıl kurban bayramı namazıyla tekrardan ibadete açılmıştır.” diye ekledi.

 

Altınşehir, İznik!

İznik hakkında  bilgiler veren Osman Çakmak şehrin çevresinin beş kenarlı çokgen şeklinde, yaklaşık 4 bin 970 metre uzunluğunda olan  kızıl surlarla çevrili olduğunu dile getirdi. Ayrıca  surların yapımına MÖ 4. yüzyılda Bithynia Dönemi'nde inşa edilmeye başlanılmış olup Roma ve Bizans dönemlerindeki yeni eklentilerle günümüzdeki şeklini aldığını, İznik’in içerisinde bulunan birçok tarihi eserde de bu eklentilerin örneklerini görmenin mümkün olduğunu ifade etti. 

Çakmak, coğrafi konumu gereği İznik’in deprem bölgesinde bulunması zaman zaman meydana gelen depremler yüzünden bir çok yapının hasar almasına hatta yıkılmasına neden olduğunu dile getirirken çöküntüye uğrayan yapılardan birinin de İznik Ayasofya Camii olduğundan bahsetti. Ayrıca İznik’in geçmiş yıllarda gözde yerleşim yerlerinden biri olarak görüldüğünü bolluk ve bereket dolu topraklara sahip olduğu için Antik Çağ döneminde ‘Altınşehir’ olarak da anıldığının altını çizdi.

 

Tarih kokan sokaklar

İznik’in tarih kokan sokaklarında karşımıza çıkacak bazı yerlerin isimlerini bizlere söyleyen cami müezzini Osman Çakmak sözlerine şöyle devam etti: “İznik, Marmara Bölgesi’nin incisi gibidir. Sokaklarında yürürken göreceğiniz Eşrefzade Camii, II. Murat Hamamı, Yeşil Cami, İznik Müzesi, Çini Müzesi ve Çini Fırınları, İznik Kalesi, Nilüfer Hatun İmareti, Süleyman Paşa Medresesi, Lefke Kapı Merkezi, Dikili Taş ve Eski Kalıntılar, Anıtlar ve Heykeller, Çandarlı İbrahim Paşa Türbesi, Sarı Saltuk Türbesi, İstanbul Kapı, Yenişehir Kapı, Şeyh Kudbettin Camii, Antik Roma Tiyatrosu, sahil şeridi ve dahası İznik’i ziyarete gelenleri attıkları her adımda geçmiş dünyanın içine hapsetmektedir.” diyerek sözlerini noktaladı. 

 

Bizlere dünü hatırlatan, bugünü yaşatan ve yarını anımsatan tarihin tozlu sayfalarında yerini almış ve birçok imparatorluğa ev sahipliği yapmış yorgun bir şehir İznik. Bu yorgunluğunu şehrin sakin ve durgun havasından, ihtişamlı mimarisinin kalıntılarından anlamak zor değil.  El değmemiş mimari işçiliklerinin yanı sıra doğal bir güzelliğe sahip İznik Gölü’nün insanı içine çeken bir yanı olduğunu da söylemek gerek. Yeşillerin içindeki maviliği sanki uzak diyarların da var olduğunun birer habercisi gibi. İznik’i bu kadar değerli kılan ise bakıldığında görünmeyen, uçsuz bucaksız bu maviliğin ötesinde saklı olan medeniyetlerin gizemli varlığı.

 

Haber & Fotoğraf: Özlem Kara

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00