Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


İZMİR DEPREMİ’NDE HAYATINI KAYBEDENLERİN ANISINA

28.12.2021
Dosya

Tarih 30 Ekim 2020, saatler 14.51’i gösterdiğinde İzmir’in Seferihisar ilçesinde 16 saniye süren ve 6.6 büyüklüğünde meydana gelen depremde 117 kişi yaşamını yitirdi. Türkiye, İzmir depreminin birinci yıldönümünde hayatını kaybedenleri anıyor…

30 Ekim’den bir gün önce 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın 97. yılı tüm yurtta olduğu gibi İzmir’de de sevinç ve coşku ile karşılandı. Böylesi güzel bir günün ardından 30 Ekim Cuma günü ise güneş İzmir için farklı doğdu. Kimi işine, kimi okuluna, kimi pazara, kimi de bir yerlere yetişmeye çalışan insanlar için sıradan bir gün iken saatler 14.51’i gösterdiğinde ışık saçan sıcak güneşin yerine etrafı adeta kapkara toz bulutları sardı. Ardından ise göğe yükselen çığlıklar ve büyük bir yıkım. 

 

Ayaklarının altında toprağın hareket ettiğini fark eden insanlar can korkusuyla sağa sola kaçıp ne yapacaklarını şaşırmışlardı. İzmir’de böylesi bir büyüklükte meydana gelen deprem yürekleri ağza getirmişti. Her ne kadar 16 saniye sürsede etkisi hiç bitmeyecek gibiydi. Olayın etkisiyle büyük şaşkınlık yaşayan insanlar, apar topar geride bıraktıkları yakınlarına ulaşma gayesinde idi. Yakınlarına ulaşanlar derin bir nefes alırken ulaşamayanların içine derin bir hüzün çökmüştü. İzmir ve çevre illerini sarsan depremde en çok hasar gören Bayraklı ilçesinde zaman geçmek bilmiyordu. Yıkım sonrası etrafı saran sessizliğin yerini itfaiye sesleri, ambulans sesleri, anons sesleri almıştı. Herkesin gözü kurtarma çalışmalarında canla başla çalışan ekiplerin üzerindeydi. Enkaz altında yakınlarının sağ çıkarılmasını dört gözle bekleyen İzmirlilerin dışında tüm Türkiye kenetlenmiş bir şekilde enkaz altından gelecek umutlu haberleri bekledi.

 

Umut her zaman var 

İzmir halkı belki de 2020 yılında yeryüzünde meydana gelen depremler arasında en ölümcül deprem olarak kayıtlara geçen bir felaket yaşamıştı. Günler günleri kovalıyor, sabırlar gitgide tükeniyordu. Enkazdan gelecek iyi bir haber için bize düşen çaresizce beklemekti ama yine de umut her zaman vardı. İzmir’de tarifsiz acıların yaşandığı deprem bölgesi, enkaz yığınına dönen binaların altında kalan çocukların yaşam mücadelesine de tanıklık etti. Enkazdan sağ salim çıkan küçük bedenlerle inanç hiçbir zaman son bulmadı.   

 

Küçük bedenler depremden saatler sonra gün ışığına çıkarıldı. Bütün gözler yıkıma uğrayan Emrah Apartmanı, Doğanlar Apartmanı ve Rıza Bey Apartmanı’na dikilmişti. Arama kurtarma ekiplerinin depremin hemen ardından yıkılan binaların enkazında geceli gündüzlü gerçekleştirdiği özverili çalışmayla Doğanlar Apartmanı’nda kurtarılmayı bekleyen, yaşama azmi ile hayata tutunan 15 yaşındaki Günay Özışık, enkazdan 10 saat sonra çıkarılarak tüm Türkiye’ye umut oldu. Saatler ilerliyor zaman daralıyordu. Kurtarılan her bir can yüreğimize bir nebze su serpiyor kurtarma çalışmalarına es vermeden büyük bir özveriyle devam ediliyordu. Rıza Bey Apartmanı’nın yığınları altından 17 saat sonra çıkarılan 16 yaşındaki İnci Okan’da televizyonları başında izleyenlerin sevinç çığlıkları ile yaşama tutunanlar arasında yerini aldı. Ardından 14 yaşındaki İdil Şirin’in Emrah Apartmanı’nın enkazından 58 saat sonra kurtarılmasıyla büyük bir sevinç yaşandı. Bundan 65 saat sonra adeta enkaz yığınına dönen Doğanlar Apartmanı’ndan çıkarılan 3 yaşındaki Elif  Perinçek, hem kurtarma ekiplerinin hem de Türkiye’nin umudunu yeniden tazeledi. Arama kurtarma ekiplerinin tozlar içinde bulduğu ve küçük bir göz hareketinden yaşadığını anladığı Elif, yeniden ışığa kavuştuğunda kurtarıcılarının parmaklarına küçük elleriyle sıkı sıkı sarıldı.

 

91 saat sonra gelen müjdeli haber 

3 yaşındaki Elif bebek mucizenin ve umudun sembolü olurken 91 saat sonra yeni bir mucize gerçekleşti. İzmir depreminin simgesi haline gelen Ayda bebek, Rıza Bey Apartmanı’nın enkazından alkışlar ve gözyaşları ile çıkarıldı. Enkaz altından kurtulanlarla sevinç, hayata veda edenlerle de büyük üzüntü yaşandı.

 

Ne güzel demiş Mevlana Celaleddin Rumi bir şiir kıtasında: “Ölüm acılarını gördü tatlı can, koyuldu işte böyle ağlamaya. Olanlar oldu, gitti dostum benim. Şu dünya bir altüst olsa, ağlasa yeri var. Öylesine topraklar altında kalmışım.”

Olan oldu biten bitti, ateş düştüğü yeri yaktı. Dile kolay tam tamına yitirilen 117 can... Arkalarında bırakıp gittikleri eşi, dostu, nişanlısı, annesi, evladı, torunu, kardeşi, ablası, dedesi, amcası, teyzesi, halası, ninesi… 

 

Depremin birinci yıldönümü

Depremin birinci yıldönümünde yüzlerce kişi vefat edenleri andı. Can kaybının en çok olduğu Rıza Bey Apartmanı’nın önüne karanfiller bırakılırken, İzmir depreminde hayatını kaybedenler anısına yaptırılan Deprem Anıtı açıldı. 30 Ekim 2021 anma töreninde bir araya gelen depremzedeler olay anını şu sözlerle anlattı:

 

“11 can kaybının yaşandığı yerdeydim”

11 can kaybının yaşandığı Yağcıoğlu Apartmanı’nda oturan Suna Yılmaz, “Deprem anında dışarıdaydım ama dışarıda olmam bir şey ifade etmedi. O gün ben konuşmayı unuttum, kekeleyerek konuştum çünkü komşularımızı ellerimizle çıkarttık. Bir komşumuz arabanın içinde kalarak parçalarıyla çıktı. Yani, anlatılacak gibi değil. Hakikaten dışarıdan bakıldığında ‘ah vah’ deniliyor da  ama yaşarken çok büyük ıstıraplar çekiyorsunuz ve 1 yıldır biz hala çok büyük acılar çekiyoruz.” dedi.

 

“Anlatmakla olmaz yaşayan bilir”

Adalet Sitesi Apartmanı’nda oturan ve ismini vermek istemeyen bir depremzede, “Deprem anında yeğenlerim bize misafirliğe geliyordu sonra onları o panikle merdiven boşluğuna atmışım. Mesela onların ayakları kırıldı, kardeşimin böbrekleri zarar gördü, çok zorluk gördük. Allah hiç kimseye yaşatmasın, çok kötü bir şey hiçbir şeye benzemiyor. Anlatmakla olmaz yaşayan bilir. Şu anda devlet evlerimizi yapıyor, inşallah bir an önce evlerimize kavuşuruz. Şu an kendi imkânlarımızla Karşıyaka’da oturuyoruz. Evlerimiz yıkılmadan önce bazı komşularım çok az bir eşya aldı ama biz hiç alamadık birkaç çamaşırımız dışında.” sözleriyle yaşanan korku dolu anları ve deprem sonrası yaşadıklarını dile getirdi. 

 

“Üstümüze taşlar yağıyordu”

Emekli sağlık memuru olan 65 yaşındaki Ufuk Tözlü, “Demirkent Sitesi C blok 1.katta oturuyordum. Deprem anında evde ben, eşim, kızım ve torunum vardık. Apartmandan nasıl indiğimizi bir biz bir de Allah bilir. Üstümüze taşlar yağıyordu. O esnadan sonra bir daha eve girmedik. Allah düşmanımın başına vermesin. Eşim ile ikimiz mağdur olduk.” dedi.

 

“Toz bulutlarını gördüm”

Rıza Bey Apartmanı’nın iki blok yanında evi olan bankacı Tuğba Rudarlı, “Mansuroğlu Mahallesi’ne bir hafta olmuştu taşınalı. Ben işime gidiyordum, oğlum okuluna gidiyordu. Sabah evimizden çıktık, oğlumu okuluna bıraktım, ben de işyerime gittim. Yani, rutin günlerden biriydi. İşyerinde odamdaydım, o anda bir müşterimi karşılıyordum. Şubede herkes kendini dışarı atmışken ben müşterimi dışarı çıkarmaya çalışıyordum. Artık arkamdan dolaplar yıkıla yıkıla böyle kendimi oradan attım. Benim karşımda Rıza Bey Apartmanı vardı. Ben şubeden dışarı çıktığımda toz bulutlarını gördüm sadece. Toz bulutuna bakıyoruz ama apartmanın yıkılmış olmasına inanamıyoruz. Sonra ben hemen oğluma koştum. Oğlumda bankamın arkasındaki kreşteydi. Evim bir-iki saat sonra aklıma geldi. Çünkü o kadar çok fokus olmuşum ki Rıza Bey Apartmanı’na. Herkes oraya koşuyor yardımlar, bir anda ambulanslar, itfaiyeler, arabalar adeta trafik kilitlendi. Böyle yerimizden kımıldayamıyoruz o haldeyiz. Benim yaşadığım apartman çok büyük hasar almış. Görseniz sanki böyle yangın yeri gibiydi. Terkedilmiş gibi bir durum vardı.” açıklamasında bulundu.

 

“Mahşer yeri gibiydi”

Günay Özışık’ın annesi Olcan Özışık, “Benim büyük oğlum 6 sene önce leber denilen on milyonda bir görülen hastalığa yakalandı. Onda da görme yetisini kaybetti. Yüzde 5 gibi tek gözü görüyor. Biz 6 senedir onun tedavileri ile uğraşıyorduk. O gün, 30 Ekim günü işyerimden izin aldım. Günay da o gün sabah kalktı ve ‘anne ben bugün çok yorgunum, bugün ben gitmeyeyim okula dinleneyim’ dedi. Hemen ben çocuğumu aradım. O anda Günay açtığında telefonu kulaklarımdan hala gitmiyor ‘Anne’ diye büyük bir çığlıkla bağırdı ve telefon kapandı. Nolur beni evime götürün çocuğum enkazın altında kalmış diye çığlıklar atarken bütün Alsancak’taki insanlar başıma toplandı. Daha sonra Allah razı olsun Alper diye bir çocuk kendi özel arabasını getirdi. Beni hemen kucaklayıp arabaya attı. Sürekli eli kornada Bornova’ya geldik bizim sokağa girdim baktım bina pres olmuş itfaiye, ambulans orası mahşer yeri gibiydi. Orada tekrar ben kendimi kaybettim. Çok kötü anlardı. Oradaki ekiplerden Allah razı olsun on buçuk saat sonra kadar Günay’ı çıkardılar. Yüreğime su serpildi.” diyerek yaşadıklarını anlattı. 

 

“Her yer toz duman”

Depremzede Türkan Mutlu, “Kızım torunu getiriyor kahvaltımızı yapıyoruz, çocukla oynuyoruz hava güzel olduğu zaman dışarı çıkıyoruz ama o gün çıkmadık. Eşim biraz dışarı çıkıp alışveriş yapıp geldi. Öğlen yemeğimizi yedik, çocuğu yatırdık. Eşimle beraber tam kahve yudumladık, sallanmaya başladık. Koltuktan bir kalktık kapının girişinde olduğum yerde durdum kaldım. Eşim gitti, torunu aldı. O esnada her yer kapkaranlık duman oldu ve her şey üstümüze yıkıldı. Eşim ve torunum Efe’nin çok da yakınımda olmasa bile yakınımda olduklarını seslerinden hissettim. Efe ağlıyordu çok. ‘Efe ağlama bak anneannen burada’ dedim. Eşim o anda dedi ki ‘nefes alamıyorum.’ Her yer toz duman üzerimize bir şeyler yıkıldı. Eşim bir boşluktan çıkıp torunum ve benim için dışarıdaki arkadaşlardan yardım istedi. Allah razı olsun yardım geldikten sonra oradan çıktık.” dedi.

 

Deprem anının görüntüsü daha dün gibi akıllardan hiç çıkmıyor ve hala olayı anlatırken insanların tüyleri diken diken oluyor. Bir daha böyle bir felaketin yaşanmaması temennisinde bulunuyorlar ve acı ama gerçek hayatlarına bir şekilde devam etmeleri gerektiğini biliyorlardı.

 

Haber: Kezban Durmuş

Fotoğraf: Süleyman Tanyeri

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00