Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


İKİ TABURE BİR KALEM: SOKAĞIN RESSAMI

25.12.2023
Kültür Sanat

 

“Sanat, direnendir: Ölüme, köleliğe, alçaklığa, utanca direnir.” diyor Gilles Deleuze.  “Direnmenin bağrında yaşam vardır. Yaşamın özü ise eylemselliğe bağlıdır.” diye ekliyor Ulus Baker. Bu eylemsellik kimi zaman bir tuvalde, kimi zaman kâğıtlarda, kimi zaman ise sokakta gerçekleştiriyor kendini. 

 

Sokaklarda yürürken birçok melodi geliyor kulağımıza. Bazen bir gitar, bazen bir keman. Soluklanmak için de olsa durup bir köşede dinliyoruz hepimiz onları. Bazen de duyamadığımız melodiler, onları görmemiz için bekliyor aslında. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Resim Öğretmenliği mezunu olan 1984 doğumlu Erdal Türkben de sokak ressamlığıyla başlamış direnmeye. Henüz 14 yaşındayken sokakta başladığı sanat yolculuğunun ilk adımlarını, iki tabure ve bir kalem kâğıtla atmış ressamımız. Kayseri’de bir lunaparkta başlayan ve sonraları İstanbul’da resim öğretmenliğine uzanan bu hikâyeyi kendisinden dinleyelim. 

 

“İki taburem, bir de kalemim ve kâğıdım vardı sadece” 

Resim çizmeye çok küçük yaşlarda başlayan ve sonra sokak ressamlığını keşfeden Erdal Türkben, “Resim çizmeye çoğunlukla çocuk yaşlarda başlıyor herkes. Bende de öyle oldu. Çocukken çok resim yapıyormuşum. Hafızamın bile daha oturmadığı, ne zaman çizdiğimi hatırlayamadığım resimlerim var çocukluğumdan kalma. Her yerde resim yapardım. Her derste resim çizerdim. Bende böyle birçok defter var, baştan sona resimlerle dolu hepsi. Sonra sokak ressamlığını keşfettim. 14 yaşımda başladım bu maceraya. Kayseri’de bir lunaparkta mısırcının çırağı ve dondurmacının çırağı arkadaşımdı. Onlarla lunaparkın girişinde otururduk. Benim de her zaman yanımda kâğıdım, kalemim hazırdı zaten. Eski banyo taburelerinden bulmuştum, o mavi ve pembe olanlardan. Birine ben oturuyordum, diğerine de olursa müşteri. İki taburem, bir de kalemim ve kâğıdım vardı sadece.” sözleriyle başladı hikâyesini anlatmaya.  

 

“Rekorum bir günde 15 portreydi” 

Sokakta resim çizmenin atölyede resim çizmeye benzemediğini ve sokakta daha üretken olduğunu söylüyor Türkben. Sokak ressamlığı, onun için kapalı bir ortamda tek başına çizmekten daha keyifli bir eylem hâline gelmiş zamanla. Kendisi de bunu, “Sokak ressamlığı kimisi için dikkat dağıtıcı olabilir. Atölyede tek başına çizmekten çok daha keyifli. Günde yüzlerce kişiyle tanışıyor ve konuşuyorsunuz. Bir yandan resim yapıyorsunuz. İnsanlar resme meraklıysa gelip sizi izliyor, size sorular soruyor ve bilgi ediniyorlar. Böylece insanlara da yardım etmiş oluyorsunuz. Kimisiyle tanışıp ahbap oluyorsunuz. Bazen başka bir ressamla tanışıyorsunuz, sizi atölyesine davet ediyor. Aktif çalışma açısından da çok verimli. Bir yerden sonra hızlanıyor ve ustalaşıyorsunuz. Benim rekorum günde 15 portreydi. Bir gün boyunca her saat resim çizdiğimi biliyorum. Kendi evimde ya da atölyemde bu kadar üretken olamazdım.” sözleriyle anlatıyor bize.

 

“Derler ki, bir ressamın gücünü portresi belli eder”

Türkben, ünlü Fransız Ressam Jean Auguste Dominique Ingres’e de atıfta bulunuyor: “Portresini çizdiğiniz kişiyi tanıyorsanız bile, ona ilk defa görmüş gibi bakmalısınız.” Şimdilerde portre tekniğini öğrencilerine anlatırken Ingres’in öğretilerine yer verdiğini söyleyen Türkben, “Portre en zor tekniktir. Derler ki, bir ressamın gücünü portresi belli eder. Fotoğraftan bakılarak çizilen değil, canlı portre. Ressamın gücü canlı portrede belli eder kendini. Benim çocukluğumda kısa yoldan çizebileceğimiz yansıtma tekniği gibi teknikler yoktu. Küçücük bir vesikalık veriyorlardı. Ben o vesikalığa baka baka, büyüterek ince ince çiziyordum.” diyor ve portre tekniğini de şu sözleriyle anlatıyor: “Portrede insan baş konstrüksiyonu dediğimiz, insan baş iskeleti anlamına gelen bir şey var. Ingres, ‘Çizeceğiniz kişiyi derinlemesine incelemelisiniz.’ der. İnsanın ölçüleri vardır. Portre çizerken bu ölçüleri ezberlemiş olmak lazım. İskeletimiz çok sağlam olmalı. Portrede bütün ölçüler aynı mantıkla alınır. Bir ayakkabı çizerken de portre çizerken de aynı teknikleri kullanırsınız. Bir ayakkabı ya da bir ağaç dalı hata kaldırır. Ağacın dalını biraz daha uzatsam da olur ama portrede gözü biraz daha uzatsam başka birinin gözü olur. O açıyı çok iyi tutturmak gerekiyor. Portrede milimlik bir sapma, çizilen kişiyi bambaşka biri yapar. Küçücük bir farkla ayrılıyoruz birbirimizden. Ya da küçücük bir farkla benziyoruz birbirimize. Birçok kişinin ölçüsü birbirine çok yakındır ancak birbirinden bambaşkadır. Portre çizerken, onu önce kâğıda yerleştirmek çok önemli. Çizeceğiniz her şeye ilk defa görmüş gibi bakmalısınız. O şeyin daha önce gördüğünüz görüntüleri aranıza girmemeli.”

 

“Bir keşif yapıyormuşum gibi hissediyorum”

Türkben, yıllarca sokaklarda portre çizerek bu konuda ustalaşmış ve şimdi kendi kaleminden aktardığı yeteneklerini öğrencilerine de kazandırmaya çalışıyor. Bir portreyi ya da resmi oluşturmanın ve ona hak ettiği özeni göstermenin kendisi için önemli olduğunu vurguluyor. Kalemini, fırçasını eline alıp resim çizmeye başlayınca hiçbir şey hissetmediğini dile getiren Türkben, “Yağlı boya yapıyorsam parmağımla şöyle bir geçmem, dokunmam gerek ona. Resim çizerken hiçbir şey hissetmiyorum açıkçası. Bir keşif yapıyormuş gibi hissediyorum. Yürürken bir ağaç görüyorum, ağaç zaten yağlı boya gibi geliyor. Sanki yağlı boya sürülmüş gibi. Hemen orayı çizmek istiyorum. Her şeyden önce elbette zevk alıyorsunuz çizerken. Ancak resim karikatür değildir. Karikatür gerçekten bir şey anlatır, bir mesajı vardır. Resimde böyle bir mesaj çabası yoktur bence. Benim resme bakışım bir mesaj içeriği oluşturmaktan çok estetik anlayıştan oluşuyor. Bir şeylerin gözüme güzel görünmesiyle ilgili düşüncelerim oluyor. Bu güzellik yaşlanmış, pörsümüş bir adam olabilir. Adamın üstüne bir ışık düşmüştür, o ışık olabilir. Elleri buruşmuş yaşlı bir kadın olabilir. Çamurlu bir bot, dağınık bir saç olabilir. Dümdüz saç ne anlatır ki? Dağınık saç anlatır bana göre.” diyerek resme bakışından bahsediyor bizlere.

 

“Böyle bir iş olduğunu bilmiyordum, kendi kendime keşfetmiştim sokak ressamlığını” 

Sokakta sadece talep eden insanların portresini çizdiğini söyleyen ve pastel, yağlı boya, akrilik gibi birçok teknikle çalışan Türkben, “O zamanlar zor şartlarda başlamıştım çocuk yaşımda. Böyle bir iş olduğunu bilmiyordum, kendi kendime keşfetmiştim sokak ressamlığını. Bunu benden başka yapan yok sanıyordum. Sonradan öğrendim bana söyleyenlerden. ‘Aslında bunu Antalya’da yapıyorlar.’ demişlerdi bana. Ben de bunu öğrenince çantamı alıp Antalya’ya gittim.” diye ekliyor. 

 

Antalya’ya gittikten sonra bir süre orada devam etmiş sokak ressamlığına. Küçük yaştaki bu cesaretiyle yolculuğu boyunca resimle ilgili birçok şey öğrenmiş. Aslında birçok şehirden ve birçok ressamdan izler taşıyor Türkben’in kalemi. Antalya’daki tecrübelerinden sonra İstanbul’a gidip bir atölye açmış kendine. Bakırköy, Cevahir, Florya ve Büyükçekmece sokaklarında yıllarca karalamış Türkben. Yaklaşık 10 yıl kadar İstanbul’da hem sokak ressamlığı yapmış, hem de öğretmenlik yapmış ressamımız. Sonra yolu Aydın’a da düşmüş…

 

“Kendimi gerçekleştirdiğimi hiçbir zaman düşünmedim”

Türkben, sanat yolculuğunu anlatırken ülkemizdeki insanların sanata hak ettiği değeri vermiyor olmasından da dem vuruyor sohbetimizde. Şehir şehir dolaşıp resim çizmiş, sanatını sırtında taşımış fakat büyük bir eksik görmüş Türkiye’de, sanata olan ilgi. Bununla ilgili olarak ise; “Türkiye’de bir şeyleri başardığımı hissedemedim. Kendimi gerçekleştirdiğimi hiçbir zaman düşünmedim. ‘Acaba Rembrandt Türkiye’de yaşasaydı ne yapardı?’ diye düşünüyorum bazen. O da belki şövalesini alıp sokağa çıksaydı, ülkemizde sanata olan ilgisizlik yüzünden çok az sipariş alabilirdi. Türkiye’de bazı alanlarda sanatla ilgili yapılanların bir anlam kazanamadığını düşünüyorum. Sanata olan ilgi İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi şehirlerde daha yüksek. Yaklaşık 3-4 senedir Aydın’dayım. Serüven Sanat’ta her yaş grubundan öğrencilerime eğitim veriyorum. Öğrencilerimin çoğunluğu farklı şehirlerden gelenler. Burada da sokakta çizmeyi denedim. Ancak beklediğim ilgi olmadı Aydın sokaklarında. Belki İzmir’de yapsaydım daha farklı olurdu tabii.” diyerek sözlerini noktalayan Türkben, Aydın’da ve Türkiye genelinde sanata olan ilginin az olduğuna da dikkat çekti.

 

Haberimizi noktalamadan önce sanata verilmesi gereken değere dikkat çekmek adına, “Fikirler ve devrimler, sanatla yayılır.” diyen Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerini bir kez daha hatırlayalım: 

 

“İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur. Halbuki bizim milletimiz, gerçek nitelikleriyle uygar ve ileri olmaya lâyıktır ve olacaktır.” 

 

Haber: Berçem Baday

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00