Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


HALILARIN RUHUNU YENİDEN CANLANDIRAN USTA: YUSUF ÖZTÜRK

31.12.2024
Kültür Sanat

 

İran'ın Tebriz şehrinde doğan ve 40 yıldır halı tamirciliği yapan Yusuf Öztürk (Yusuf İrani), geleneksel İran halı tamirciliğini Türkiye'ye taşıyarak eski halılara yeniden hayat veriyor.  2018’de Sındırgı’ya yerleşen ve Türk vatandaşlığı alarak adını Yusuf Öztürk olarak değiştiren usta, hem eski halıları onarıyor hem de kültürel mirası yaşatıyor.

 

Ünlü halı ustası Sumuk Varyantan’ın yanında çıraklık yapan Yusuf Öztürk, 16 yaşında Tebriz’de başladığı halı tamirciliği mesleğini o günden beri sürdürüyor. Türkiye’ye göç ettikten sonra İstanbul, Ankara ve Mersin gibi şehirlerde halı tamir atölyeleri açan Öztürk, 2018 yılında Balıkesir’in Sındırgı ilçesine yerleşerek burada bir atölye kurdu. Yörük kültürü ve bölgenin halıcılık geçmişinden etkilenen Öztürk, geleneksel İran halıcılığını Türk kültürüne uyarlayarak öğrendiği mesleğini burada da sürdürdü. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından milli sanatçı olarak tescillenen usta, eski halıları tamir ederek halıların geçmişten gelen zarafetini bugüne taşırken,  her bir parçasını titizlikle onararak kültürel mirası da yaşatmaya devam ediyor.

 

“Halıcının eli ve silahıdır”

Halıcılığın ata mirası olduğunu ifade eden Öztürk, “1968 yılında İran Tebriz’de, halıcılığın merkezi olarak bilinen bir yerde doğdum. Ailemde halıcılık, babadan dedeye uzanan bir gelenekti. Ancak ailem, içimizden birinin halı tamircisi olması gerektiğini düşündü. Çünkü  halı tamircisi, halıcının eli ve silahıdır; halı tamir edilmezse kullanılamaz hale gelir. 16 yaşımda babam beni çırak olarak halıcıların yanına verdi. Bu mesleği, Tebriz’in en önemli ustalarından biri olan Ermeni usta Sumuk Vartanyan’ın yanında öğrendim. Sumuk ustanın yanında yetişen çıraklar, dünyanın en iyi ustaları olarak tanınır. Ben de 4 sene çıraklık yaptım. Normalde çıraklık 5-6 ay sürer ama ben inceliklerini ve sanatı öğrendim. Tamirciliğin halıcılıkta ne kadar hayati bir rol oynadığını kavradım. Bu süreç, bana mesleğin inceliklerini ve sabrın önemini öğretti.” şeklinde konuştu.

 

“Altyapısını iyi tanımadan doğru bir tamirat yapmanız mümkün değildir”

Halı tamirinin inceliklerini öğrenmenin gerektiğini belirten Öztürk, “Halı tamiri benim için yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda kültürel bir mirası yaşatma çabasıdır. İran, halıcılık sektöründe her zaman öncü olmuştur, ancak bir halıyı tamir etmek için sadece yüzeyine bakmak yetmez; dokusunu, iplerini, düğüm tekniklerini ve genel yapısını anlamanız gerekir. Altyapısını iyi tanımadan doğru bir tamirat yapmanız mümkün değildir. Şu anda köylerde veya evlerde yıllarca güve yemiş, farelerin zarar verdiği ya da zamanla yıpranmış halıları tamir ediyoruz ve yeniden kullanılabilir hale getiriyoruz. Yaptığımız iş, bir bakıma hem geri dönüşüm hem de kültürel mirası koruma projesi gibi. Bu meslekle hem insanlara fayda sağlıyoruz hem de değerli bir geleneği yaşatmayı sürdürüyoruz.” dedi.

 

“Yeni ip ile eski halı tamir edilmez”

Halı tamiratında yeni ip kullanılmaması gerektiğini ifade eden Öztürk, “Eski halıların rengi zamanla solar veya dokusu eskir. Böyle bir halıyı yeni iplerle tamir etmeye kalkarsanız, tamirat hemen belli olur ve halının doğal uyumu bozulur. Bu yüzden eski halı tamirinde, halının kendi dönemine ve dokusuna uygun ip kullanmak şarttır. Ben bu sorunu çözmek için eski köylerden gelen kullanılmaz durumdaki kilimlerden işe yarar iplikleri söküyorum. Bu ipleri sıcak suyla, hatta kaynar suyla iyice yıkayıp temizliyorum. Kuruttuktan sonra, kırışıklıkları açılıyor ve yeniden kullanılabilir hale geliyor. Böylece eski halılarda, onların ruhuna uygun bir tamirat yapıyorum.  Çünkü yeni ip ile eski halı tamir edilmez. Bu, halının estetiğini ve tarihi değerini tamamen bozabilir.” ifadelerini kullandı.

 

“Desenler ve motifler benimle konuşuyor”

Halılar ile duygusal bir bağı olduğunu belirten Öztürk, “Belki bazılarına tuhaf gelebilir ama benim için her halının bir ruhu, bir hikâyesi var. Yorgun ya da bunalmış olduğumda eski halılarımdan birini açıyorum, bir kahve yapıp karşısına geçip o an halının hikâyesini dinler gibi oluyorum. Desenler ve motifler benimle konuşuyor. Bu motifler, bir başkası için sadece şekiller olabilir ama benim için anlatacakları çok şey var. Halıyla böyle bir bağ kurmak bana huzur ve rahatlık getiriyor. ” dedi.

 

Gizli bir desenin izinde: Karabağ’ın yol hikâyesi

Halı tamiri sırasında gizli bir desen keşfettiğini ifade eden Öztürk, “Eski halıların hepsi hikâye üzerine yapılmış. Padişahlar, vezirler ve vekiller, birbirine hediye etmek için hikâyeleri halıya dönüştürmüşler. Çok şaşırtıcı detaylar ortaya çıkıyor. Mesela Bakü'den bir Azerbaycan halısını tamir ederken deseni bir türlü denk getiremedim ve gizli bir desen fark ettim. Araştırınca, aslan figürüyle Karabağ’ın İran’dan ayrılışını anlatan bir yol hikâyesine ulaştım. Halı, çift taraflı desenlere sahip olması gerekirken tek taraflıydı ve hikâye farelerin zarar verdiği bir noktada kesilmişti. Hikâyeyi öğrenip eksik kısmı tamamlayınca tamirat çok kolaylaştı ve sonuç birebir aynı oldu. Bu deneyim, halının tarihi ve kültürel anlamını daha iyi kavramamı sağladı.” şeklinde konuştu.

 

“Sermaye beynindedir ve el becerindir”

Yurt dışına gittiğinde hiç parasının kalmadığını ve halı tamirciliği yaparak para kazandığını belirten Öztürk, “Yaklaşık 25-30 yıl önce, yurt dışına gitmiştim. Bir süre sonra, bulunduğum ülkede zor durumda kaldım. Otel masraflarını karşılayacak ve yiyecek içecek almak için bile param kalmamıştı. Halı tamiri ustasıydım, bir halıcıya gidip ‘Ben halı tamircisiyim’ dedim. Adam sevindi, birkaç halı açtı ve ‘Bunlar tamir olur mu?’ diye sordu. ‘Olur’ dedim. Bir ay içinde 4 bin Euro kazandım ve beni kurtarmış oldu. O zaman halı tamirinin ne kadar değerli bir meslek olduğunu bir kez daha anladım. Yani yanında taşıdığın bir sermaye var ve bu sermayeyi kimse senden çalamaz. O sermaye, beynindedir ve el becerindir. Bu beceri seninle birlikte ölünceye kadar kalır. Banka kartı gibi her zaman yanındadır, istediğin zaman kullanabilirsin.” dedi.

 

“Sındırgı’nın halı merkezi olması bizi cezbetti”

İran’dan Türkiye’ye halıcılık yolcuğunu anlatan Öztürk, “İran'ın ekonomik koşullarını ve geleceğini yeterince iyi görmediğim için Türkiye'ye geldim. İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde bulundum ve Ankara'da güzel bir atölye kurdum. İran'dan ustalar getirdik ve işlerimiz çok iyi ilerliyordu. Daha sonra Mersin'e taşındık ve halı yıkama ve tamirat üzerine başarılı bir iş yeri kurdum. İş sebebiyle Bodrum'a da geldik, benzer bir iş yeri açtık, birkaç kişiyi eğittik ve buraya yerleştik. Sındırgı’nın halı merkezi olması bizi cezbetti. Sındırgı'nın bir Yörük memleketi olması burada olmamı daha da sevdiren bir durum oldu. Şu anda mesleğimi burada yaşatmaya devam ediyorum.” ifadelerini kullandı.

 

“Türklüğe özendim”

 

Kökeninin Türk olduğunu ve Türklüğe özendiğini belirten Öztürk, “Şimdi ben Tebrizliyim ve köken olarak bir Türküm. Adım Yusuf İrani’ydi, bende Türkiye’de vatandaşlık alırken isim seçeneklerinden biri "Öztürk" yani "Türk’ü seçmekti. Ben de bu seçeneği kullandım ve ismimi Yusuf Öztürk olarak değiştirdim. Öz bir bağlılıkla seçtiğim için bu ismi tercih ettim. Aslında ben, kökenimden gelen Türklüğümü daha çok vurgulamak istedim. Bu nedenle ismime "Öz" ilavesini yaptım ve "Öz Türk" olarak kalmayı seçtim. Bir nevi Türklüğe özendim diyebilirim. Cumhurbaşkanımız istisnai bir vatandaşlık sağladı. Şu an Türk vatandaşı Yusuf Öztürk olarak hayatıma devam ediyorum.” dedi.

 

“Milli sanatçı olmak benim için büyük bir onur”

Milli sanatçı olmanın büyük bir onur verdiğini ifade eden Öztürk, “2023 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sınavına katıldım ve halı tamircisi olarak başarılı bir sonuç elde ettim. Kültür ve Turizm Bakanlığının himayesinde milli sanatçı olmak benim için büyük bir onur. Milli sanatçı olmam mesleğimin ve kültürel katkılarımın tanınması anlamına geliyor. Bu sayede daha görünür bir kimlik kazandım ve mesleğime olan bağlılığımı daha da güçlendirdim.” ifadelerini kullandı.

 

“Kedilerimi çıraklarım gibi görüyorum”

Kediler ile beraber yaşadığını ve onları çırağı gibi gördüğünü ifade eden Öztürk, “Halı tamiratı yaparken aynı zamanda dışarıda baktığım 5-6 kedi var, içeride ise benimle yaşayan iki kedi dostum var: Paşa ve Cesur. İkisi de elimde doğdular gözlerini açtıklarında ilk beni gördüler ve o günden beri hep yanımdalar. Kedilerim beni bir nevi ustaları, bende kedilerimi çıraklarım gibi görüyorum. Çalışırken dizime otururlar, yaptığım işi izlerler. Hatta ip atarım, ‘Oğlum, getir bana’ derim, ikisi de koşup getirir, sonra da keyifle oynarlar. İş sırasında biri bir dizime, diğeri diğer dizime yatar. Ayrıca kapımın önüne her sabah, öğlen, akşam ve gece dışarıdaki kediler için mama koyarım. Kedilerle yaşamak hem çalışma ortamımı renklendiriyor hem de bana mutluluk veriyor.” şeklinde konuştu.

 

“Altın bir bilezik gibidir”

Bu zanaatın gençler için altın bir bilezik olduğunu belirten Öztürk, “Bu meslek için büyük bir yatırıma gerek yok; sadece halı bıçağı, ilmek bıçağı, makas, pense, iğne ve ufak bir tezgâh yeterli. Tüm malzeme bir çantaya sığıyor. Dükkânınız olmasa bile evinizde yapabilirsiniz. Bu işi öğrenmek, gençler için altın bir bilezik gibidir. İster meslek olarak yapın, ister yapmayın, bu mirası öğrenmek her zaman faydalıdır. Hangi halıcıya gitseniz, işinizi değerlendirir ve kazanç sağlayabilirsiniz.” şeklinde konuştu.

 

Yusuf Öztürk, İran'dan Türkiye'ye uzanan yolculuğunda edindiği ustalık, eski halıları restore ederken geçmişin izlerini bugüne taşıyor. Tamir sırasında kullandığı geleneksel yöntemlerle halılara yeniden hayat veren Öztürk, işine kattığı ruhla fark yaratıyor. Bu alandaki çalışmalarını sürdürerek hem mesleğini gelecek nesillere aktarmayı hem de halıların taşıdığı tarihsel değeri korumayı hedefliyor.

 

Haber: Ömer Faruk Yalçın

 

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

HAMAMÖNÜ EVLERİ

Türkiye’nin birçok şehrinde birbirinden güzel evler bulunmaktadır. Peki ya Ankara’nın ...

DÜNDEN BUGÜNE: URLA SANAT SOKAĞI

  Asıl adı Zafer Caddesi olan sokak, 2010 yılından sonra bir ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00