Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


GÖÇÜN SESSİZ YANKILARI: ŞANLIURFALI ÖZBEKLER

10.11.2025
Dosya

 

Afganistan’dan 1982 yılında Türkiye’ye sığınan Özbek aileler, bugün hâlâ kültürlerini aktif bir şekilde yaşamaktadırlar. Bu kültürel zenginliği korurken aynı zamanda gelecek nesillere aktarma çabası içindedirler.

 

Afganistan’daki savaş yıllarında yaşanan göç dalgası sırasında, Özbek topluluğunun önderi ve dönemin Afganistan milletvekili Abdulkerim Mahdum’un girişimleriyle Türkiye, bu aileleri kabul etmişti. Türkiye onlara yeni bir yaşam kurma fırsatı sundu; farklı şehirlerde mahalleler kuruldu, barınma ve istihdam imkânı sağlandı. Bugün o mahallelerden biri, ülkenin güneydoğusunda, sınır kenti Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde bulunmakta. Bu haberimizde, Ceylanpınar’a bağlı Özbek Mahallesi’nde yaşayan insanlarla bir araya gelerek göçün ardındaki hikâyeyi sizlere aktaracağız.

 

Köyün sakinleri, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı bir yaşam sürmektedir. Kadınlar, dışarıda bir yabancı gördüklerinde yüzlerini kapatırken; çocuklar ise meraklı bir şekilde  “Abi sen hangi kanaldansın?” diye sormaktaydı.

 

Göçün ardındaki hikaye

Köyün bakkalı Abdülmecid Önder (1989 doğumlu), henüz dünyaya gelmeden ailesi bu köye yerleşmiş. Hikayeyi ondan dinlediğimde, anlattıkları, sadece kendi geçmişi değil, bütün köyün ortak hikayesiydi: “Bizimkiler 1982’de Pakistan’daki kamplardan getirildiler. Önce Adana’ya indirildiler; sonra bir kısmı Diyarbakır’a, bir kısmı Urfa Birecik’e yerleştirildi. Biz, Birecik’te kalanlardanız. 1986’da bu köy tamamen kuruldu. Her aileye bir ev ve 20 dönüm tarla verildi.” Köyün kuruluşunda devlet eliyle planlı bir yerleşim yapılmış. Evler, yollar, tarlalar hepsi hazır bekliyormuş. Önder, “Bizimkiler geldiğinde her şey hazırlanmıştı,” dedi. “Ama adaptasyon kolay olmadı” diye belirtti.

 

Yeni bir ülke, aynı hayat

Köyün yaşlılarından Eşref Fenerli, göç hakkında, “Bizim için Türkiye’ye gelmek, çok büyük bir farklılık olmadı. Aynı ırktanız, aynı dindeniz, aynı mezhepteniz. Farklı coğrafyadaydık sadece. Bir de dil farkı ve kıyafet farkı vardı tabii.” dedi. 

 Yaşlılar, Afganistan’dan Pakistan’a, oradan Türkiye’ye uzanan göç yolculuğunu anlatırken sanki hâlâ yoldalarmış gibi konuşuyorlardı. Hepsi, o yılları hem acıyla hem minnetle hatırlıyorlardı. 

Afganistan’da hayatı “Yaşamak ile yaşamamak arasında bir hayat”  sözleriyle  özetlerken köyün yaşlıları, Türkiye’ye gelme sürecinin nasıl gerçekleştiğini şöyle anlattılar: “Afganistan’da Rus işgali başlayınca kaçtık. Pakistan’daki kamplarda yaşamak çok zordu; su yoktu, çadırlarda kalıyorduk ve suyu derelerden taşıyorduk. Abdulkerim Mahdum Ankara’ ya dilekçe yazdı; Kenan Evren Pakistan’a gelip kampları gezmiş. Liderimiz Abdulkerim Mahdum onunla görüşmüştü. Üç ay sonra bizi Türkiye’ye getirdiler. Uçakta nereye gittiğimizi bile bilmiyorduk.”

Köy sakinlerinden Hayrullah Gülmen, o günleri şöyle aktardı: “Bize nereye gideceğimizi kimse söylemedi. Uçakta sadece Adana adını duyduk. Oradan otobüslerle Diyarbakır’a götürdüler, misafirhanelerde kaldık. Evler yapılınca buraya yerleştirildik.”

 

Kimlik ve vatandaşlık

Özbekler, Türkiye’ye geldiklerinde hemen vatandaşlık almadılar. Önder’in anlattığına göre, önce 4 yıl boyunca göçmenlik belgesiyle yaşadılar, ardından Türkiye Cumhuriyeti kimliğini aldılar. “Göçmen olduğunuz için farklı bir sosyal yardımdan yararlanıyor musunuz?” diye sorduğumda: “Biz Türk’üz, Türk milletiyiz. Başkası ne haktan yararlanıyorsa biz de aynı şekilde yararlanıyoruz.” diye cevap verildi.  Ancak Türkiye’ ye geldiklerinde yeni bir şeyle karşılaştılar: “Soyisim.” Afganistan’da soyadı sistemi olmadığı için herkes kendi soyadını burada seçmişti. Bu da yeni bir ülkeye alışmanın sembollerinden biri sayılabilir.

 

Kadının sessizliği

Gözlemlediğim kadarıyla, köyde kadınlar hayatın en sessiz figürleriydi. Röportaj yapmak ya da fotoğraf çekmek istediğimde, yüzlerini çevirip, uzaklaşmışlardı. Bazıları, konuşmadan sadece el işaretiyle “olmaz” diyordu. Bir erkek, “Kadın bizim kültürümüzde evin içindedir.” diye belirtmişti. Köyde kadınların çalışması hoş karşılanmamaktaydı. Ev dışında varlık göstermeleri ise sınırlı. Önder, bu durumu şöyle açıklıyordu: “Eskiden kızların okutulmasına karşıydı büyüklerimiz ama artık değişti. Şimdi kızların okuma oranı erkeklerden fazla bile diyebilirim. Ama çalışan kadın az. Okusalar bile genelde ev hanımı olmayı tercih ediyorlar.” Köyün kadınları geleneksel kıyafetleriyle dolaşmaktaydı. Genç kızlarda bazen Özbek motifleri, bazen Afgan desenleri görülüyordu. Bu da kültürel karışımın en somut yansımasıydı.

 

Ekonomik hayat ve gençlik

Köyün geçim kaynağı eskiden tarım ve hayvancılık iken, şimdi gençler şehir dışına gitmekte. Durumu köyün sakinlerinden Muhammed Yokuş, “Köyde sabit işi olmayan genç kalmadı, gitti. Çoğu sanayi şehirlerinde çalışıyor. Burada fabrika yok, sınır da kapalı. Mecbur gidiyorlar.” şeklinde açıkladı. Yaşlılar da aynı fikirdeydi: “Eskiden kürkçülük, dericilik yapardık. Şimdi suni deri çıktı, o iş de bitti.” Köyde kalan gençler ise yerel kamu kurumlarında çalışmakta, okuyup buraya atananlar da var.

 

Sınırın sıfır noktasında  yaşamak

Ceylanpınar’a yakın bu köy, Suriye Savaşı yıllarında da endişeyle günlerini geçirmiş. “İki sene boyunca top seslerinden uyuyamadık.” diyordu Yokuş. “Mermiler köyün üstünden geçiyordu. Şükür ki başımıza bir şey gelmedi. O zamanlar her gece Türkiye’miz için dua ettik.” Onlar için Türkiye sadece sığınacak bir yer değil: “baba ocağı.” Hepsi aynı şeyi tekrar ediyordu: “Türkiye güçlüdür, biz burada güvendeyiz.”

 

Dil ve kimlik durumu

Köydeki çocuklar, hâlâ Özbekçe konuşuyorlardı. Ancak dil, zamanla değişmiş. “Bizim Özbekçemizin büyük bölümü Türkçe kelimelerden oluşmaktadır,” diye aktarıyordu Önder. “Karpuz yerine tarpuz, şeftali yerine şaftali deriz. Çocuklar zorlanmadan konuşuyorlar.” diye ekledi. Köyde günlük hayatta Türkçe hâkimdi. Özbekçe, evlerin içinde, sessizce yaşatılan bir dildi.

 

Köyün isminin değişmesi

Şu anda köyün ismi Özbek Mahallesi, daha önceki ismi ise Evren Paşa Mahallesi'ydi. Bu değişimin kendi istekleri mi yoksa idari bir karar mı olduğunu sorduğumda, “Aslında biz böyle bir değişim istemedik. Evren Paşa bizim manevi babamız gibi; ama sonuçta değişti ve bu isim kimliğimizi daha çok yansıtıyor, kültürün korunmasında daha etkili olur.” diye aktardılar.

 

“Biz Afgan değiliz, Özbek’iz”

Son olarak eklemek istedikleri bir şey olup olmadığını sorduğumda aldığım cevap: “Bizim tek isteğimiz var: Medya bizi Afgan olarak tanıtmasın! Biz Afgan değiliz, Özbek’iz, Türk’üz. Afganistan’a sadece sığınmıştık. Bizim kimliğimiz Özbek’tir.” oldu. Bu cümle, bütün köyün ortak sesini özetlemekteydi. Köklerini kaybetmemeye çalışan, yıllar önce geldikleri bu topraklarda hâlâ kim olduklarını hatırlatmak isteyen bir topluluk vardı burada.

 

Bu köyde sanki zaman farklı akmaktaydı. Şehre bu kadar yakın olmasına rağmen bu kadar izole kalmış bir yerin varlığı, ülkemizin kültürel zenginliklerinin bitmeyeceğinin kanıtı gibiydi. Bütün köy halkına misafirperverlikleri için teşekkür ederim.

 

Haber: Mehmet Sait Çakır

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00