Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi


GİRİT’TEN ANADOLU’YA: MÜBADELENİN İZLERİ

11.05.2025
Dosya

 

Giritlilerin göç ve mübadele hikayesi , yalnızca bir yer değiştirme süreci değil; kültürel mirasın yeniden inşa edildiği, zanaatkarlığın ekonomik hayata kazandırıldığı ve insani dramların geride bırakıldığı bir mücadeleydi. Parçalanan ailelerin kavuşma çabaları, gemilerdeki zorlu yolculuklar ve dayanışma örnekleri, tarihin unutulmaz izleri arasında yer aldı. Mübadele, bir göçten fazlasıdır; kimlik taşıma ve kültürel bağların korunmasıyla şekillenen bir dayanışma hikayesidir. 

 

Giritliler, hem ekonomik hem de kültürel alanda Anadolu’ya önemli katkılar sunarak, göçmen toplulukların zorluklara rağmen güçlü bir uyum sağladığını göstermiştir. Mutfak kültüründen zanaatkarlığa, müzikten sosyal dayanışmaya kadar birçok alanda varlıklarını sürdüren bu topluluk, mübadeleyle şekillenen dramatik insan hikayeleri ve derin kültürel mirasla tarih sahnesindeki yerini korumaktadır. Bu konu hakkındaki bilgilerimizi, Uluslararası Giritliler ve Mübadiller Federasyonu Genel Başkanı, aynı zamanda İzmir Büyükşehir Belediyesi Mübadele Korosu’nun kurucusu ve Genel Koordinatörü Zafer Yusuf Güzelkasap ile Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset Bilimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Ercan Sepetçioğlu ile derledik.

 

19. yüzyıldaki göçler ve eski Giritliler

Prof. Dr. Tuncay Ercan Sepetçioğlu, Girit Adası’nın Osmanlı İmparatorluğu için stratejik önemine ve eski Giritliler dönemine ilişkin, “Osmanlı, 1669’da Kandiye’nin alınmasıyla Girit’i topraklarına kattı. Ada, ticaret yollarını ve Ege ile Karadeniz’e geçişi denetleyen stratejik bir konumdaydı.” dedi. Sepetçioğlu, Osmanlı Dönemi idari yapısına dikkat çekerek, Girit’in müstakil bir eyalet olarak yönetildiğini belirtti. Sepetçioğlu, “Ada, ekonomik ve ticari potansiyeliyle Osmanlı için önemli bir merkezdi ancak milliyetçilik hareketleri ve ayaklanmalar adada huzursuzluklara yol açtı. 19. yüzyılda Girit Adası’nda yaşanan güvenlik sorunları, adanın Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki demografik dönüşümü ve 1821-1830 yılları arasında Mora Yunan İsyanı, Girit’i derinden etkiledi. Ardından 1850’ler ve 1860’lardaki ayaklanmalar, özellikle 1898’de tarihe ‘Kandiye Olayları’ olarak geçen büyük isyan, adadaki güvenliği ciddi şekilde sarstı. Bu süreçte yaklaşık 45 bin Müslüman Türk, Girit’ten göç etmek zorunda kaldı.” ifadelerine yer verdi. Göç eden toplulukların literatürde “Eski Giritliler” olarak adlandırıldığını ifade eden Sepetçioğlu, bu grubun yalnızca Anadolu’ya değil; Rodos, İstanköy, Lübnan, Suriye, Libya, Mısır, Filistin, Tunus ve Cezayir gibi geniş bir coğrafyaya yayıldığını belirtti. Sepetçioğlu, “İkinci Abdülhamit Dönemi’nde, göçmenler için planlı köy yerleşkeleri inşa edildi. İzmir Eşrefpaşa, Kuşadası Davutlar Osmaniye köyü ve Tire Eski Hamidiye, eski Giritlilerin yoğun şekilde yerleştirildiği alanlardır. Bu yerleşimler, Osmanlı’nın göç politikalarının örneklerindendir.” diye konuştu. Zafer Yusuf Güzelkasap, “Türkler ve Rumlar yıllarca barış içinde yaşadı. Ancak Yunanistan’ın müdahalesi, bu dayanışmayı kırarak adada huzursuzlukların artmasına ve göç dalgalarına yol açtı. İlk göç hareketi yaşanan gerilimler nedeniyle, ikinci dalga ise Lozan Antlaşması ile gerçekleşti.” şeklinde konuştu. Sepetçioğlu ise, “Giritliler, adada yaşanan güvenlik sorunları nedeniyle tüm mal varlıklarını geride bırakmış, ancak yerleştirildikleri bölgelerde sosyal ve kültürel yapılarının izlerini yaşatmayı başarmıştır.” diye aktardı.

 

Lozan Antlaşması ve Mübadil Giritli Türkler

Adadaki Müslüman Türklerin Anadolu’ya zorunlu göçü üzerine değerlendirmelerinde bulunan Sepetçioğlu, “1923 Lozan Antlaşması kapsamında imzalanan mübadele anlaşması, Girit’te kalan Müslüman Türk nüfusun Türkiye’ye göç etmesini sağladı. Bu süreçte göç eden topluluk, literatürde ‘Mübadil Giritli Türkler’ veya ‘Yeni Giritliler’ olarak adlandırılmaktadır.” ifadelerini kullandı. Sepetçioğlu, “Göç edenler, Ayvalık, Edremit Körfezi, Çanakkale, İzmir, Mersin ve Kuşadası gibi kıyı kesimlerine yerleştirilmiştir. Ancak mübadele yalnızca bir göç hareketi değil, aynı zamanda ailelerin parçalanması ve ekonomik zorluklar gibi derin insani sorunları da beraberinde getirmiştir.” diye vurguladı. Mübadiller, mal varlıklarının çoğunu geride bırakmak zorunda kaldı, yanlarına sadece taşıyabilecekleri eşyaları alabildiler. Limanlarda haftalarca gemi bekleyen aileler, sevdiklerinden ayrılmanın acısını yaşadı.” şeklinde dile getiren Sepetçioğlu, “Giritli Müslümanlar, Anadolu’ya yerleşirken sosyal ve kültürel yapılarını  koruma mücadelesi verdiler. Zorunlu göçün yarattığı travmaya rağmen, kültürel miraslarını yaşatmayı başardılar.” diye ekledi. Güzelkasap ise Lozan Antlaşması ile gerçekleşen göçler sonucu ortaya çıkan Mübadil Giritli Türkler  dönemine dikkat çekerek, “Mübadelenin kapsamı yalnızca Yunanistan’la sınırlı olmayıp, tüm Balkanlar ve Rumeli kültürünün taşınmasını da içermektedir. Rumeli, Rumeli Türklerini kapsayan bir geniş çatı terimidir. İzmir nüfusunun yüzde 60’ı, Türkiye genelinin ise yüzde 40’ı Rumeli kökenlidir. Rumeli Türkleri, Türk milletinin önemli bir parçasıdır ve federasyonumuz bu mirası koruma amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.” dedi. Güzelkasap ayrıca, “Osmanlı, 1300’lerdeki fetih politikalarıyla Anadolu’dan aileleri Girit, Kosova, Makedonya ve tüm rumeliye yerleştirmiş. Bu aileler, Türk kimliğini koruyarak anadoluylada dahi bağlarını sürdürmüşlerdir.” diyerek sözlerini tamamladı.

 

Giritlilerin ekonomik ve sosyal dayanışması

Güzelkasap, Giritlilerin zanaatkarlık alanındaki becerilerini ve Türkiye ekonomisine sundukları katkıları belirterek, “Giritliler, adada yaşamanın getirdiği  sınırlı kaynaklar nedeniyle mecburen el becerilerini geliştirmiş ve üretken bir toplum  haline gelmişlerdir. Türkiye’ye geldiklerinde, bu becerilerini sürdürerek ekonomik yapıya önemli katkılar sağlamışlardır. Mübadelenin ardından, Rumlar gitmesiyle birçok meslek sahipsiz kalmış; nalbantlık, kuyumculuk, marangozluk ve eczacılık gibi alanlarda boşluk oluşmuştur. Giritliler, hem geleneksel becerilerini sürdürerek hem de bu boşalan meslekleri devralarak yerleştikleri bölgelerde ekonomik hayatın yeniden inşasında kilit rol oynamışlardır.” diye aktardı.

 

Bir mübadil çocuğu: Kemal Kurul’un vapurda doğumu

Güzelkasap, “Sınırlı kapasiteye ve konforsuz koşullara sahip gemiler, mübadillerin zor ve çetin yolculuklarına sahne oldu. Bu süreçte maalesef birçok kişi hayatını kaybetti, cenazeler denize defnedilmek zorunda bırakıldı. Bunun yanı sıra, gemilerde doğumlar bile bu yolculukların bir parçasıydı.” dedi. Güzelkasap, taşımacılıktaki düzensizliklerin ailelerin bölünmesine nasıl neden olduğunu vurgulayarak, “Gemilerin kapasite kısıtlaması nedeniyle, aile üyeleri farklı gemilere binmek zorunda kaldı. Farklı limanlara giden bu gemiler, yıllar boyunca birçok aileyi birbirinden kopardı. O dönemdeki iletişim araçlarının yokluğu, bu ayrılıkları ne yazık ki daha da derinleştirdi.” açıklamalarında bulundu. Güzelkasap, “Bölünen ailelerin birbirlerini bulabilmesi için lakaplar önemli bir anahtar haline geldi. Ancak bu yöntem her zaman başarılı olmadı.” diye anlattı. Güzelkasap, mübadelenin zorluklarıyla birlikte kayda değer tarihî olaylardan birini aktararak, “Mübadil Kemal Kurul, Girit’ten Türkiye’ye yapılan bu zorlu yolculuk sırasında vapurda dünyaya geldi. Bu sebeple kimliğinde doğum yeri olarak ‘vapur’ yazılı olan bu hikâye, mübadelenin insani ve unutulmaz yönlerinden biridir.” şeklinde aktardı. Mübadelenin sembol gemisi olan Gülcemal hakkında Güzelkasap, “Gülcemal, mübadele sürecinin bir ikonu haline gelmiştir. Ancak, yalnızca bir gemiyle bu zorlu görev tamamlanamazdı. Devlet, yaklaşık 10-12 gemi kiralayarak mübadilleri taşımayı organize etti. Zor şartlara rağmen gösterilen bu çabalar, o dönemin sınırlı imkânlarıyla vatandaşları kurtarmaya yönelik büyük bir başarıydı. İnsanlar, o gemilerde çaresizce sıkışmış olsa da anavatana geldikleri içinde mutluydular.

 

Urla Tahaffuzhanesi ve ilk adımlar

Güzelkasap, Girit mübadillerinin sağlık kontrollerinden geçtiği Urla Tahaffuzhanesi’ne dikkat çekerek, “Urla Tahaffuzhanesi, mübadillerin gemilerle açıkta demirleyerek, filikalarla ulaştıkları ve sağlık kontrolünden geçirildikleri önemli bir giriş noktasıydı.” dedi. Güzelkasap ayrıca, “Kadınlar ve erkekler ayrı bölümlerde soyunup kıyafetlerini dezenfekte ettiriyordu. Bu işlemler, bulaşıcı hastalıkları önlemek için titizlikle gerçekleştiriliyordu.” ifadelerini kullandı. Sepetçioğlu ise Karantina Adası’nın tarihsel önemine dikkat çekerek, “1865 yılında Fransızlar tarafından inşa edilen bu tesisler, dönemin en ileri teknolojisiyle donatılmıştır ve günümüzde turistik bir merkez olarak değerini korumaktadır.” ifadelerine yer verdi.

 

Girit Türklerinin ekonomik ve kültürel mirası

Girit Türklerin göçmenleri, Anadolu’ya geldikten sonra ekonomi ve kültür alanlarında önemli katkılar sundu. Sepetçioğlu, Giritlilerin zeytincilik ve zeytinyağı üretimini yeniden yapılandırarak Ayvalık ve Edremit Körfezi’nde lider konuma geldiklerini belirterek, “Ayrıca kasaplık, ayakkabıcılık ve küçükbaş hayvancılık gibi zanaat alanlarında da büyük başarı gösterdiler.” dedi. Girit mutfağının Anadolu’ya taşınan en önemli kültürel miraslardan biri olduğunu vurgulayan Sepetçioğlu, “Ot temelli yemekleriyle tanınan Girit mutfağı, şevketi bostan, arapsaçı, radika ve enginar gibi ürünlerle Anadolu’nun lezzet dünyasına eşsiz katkılar sağlamıştır. Güzelkasap, “Adada geliştirdikleri beceriler, Türkiye’nin sosyal ve ekonomik dokusuna önemli katkılar sağlamıştır. Yaratıcılıkları, zorluklara karşı güçlü bir uyum sağlama yeteneklerini gösteriyor.” ifadelerini kullandı. Sepetçioğlu, Girit kültürünün dil, müzik ve dans gibi unsurlarının zamanla kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Sepetçioğlu, “Rumca türküler ve geleneksel melodiler büyük ölçüde unutulmuş durumda. Ancak Girit mutfağı, bu kültürü ayakta tutan en güçlü taşıyıcıdır.” dedi. Giritçe olarak bilinen ada diyalektinin, ilk nesillerde yaygın şekilde kullanıldığını ancak zamanla kaybolduğunu belirten Güzelkasap, kimlik üzerindeki etkilerine değinerek, “Dil ve müzik gibi ögelerin unutulması kimlik üzerinde derin etkiler yaratmış olabilir. Buna rağmen Girit mutfağı, topluluğun kültürel kimliğini yaşatma çabalarının en kalıcı unsurudur.” diye aktardı. Güzelkasap, mal varlıklarının eş değer mülklerle değişimi sürecini açıklayarak, “Bu işlem, bir Türk, bir Yunan ve tarafsız bir üçüncü kişiden oluşan komisyonlar tarafından yürütüldü.” diyerek sözlerini tamamladı.

 

Kültürel birlik ve mirası yaşatma çabası

Güzelkasap, Uluslararası Giritliler ve Mübadiller Federasyonu’nun kuruluşu ve çalışmalarını aktararak, “2020 yılında kurulan federasyonumuz, çeşitli dernekleri bir araya getirerek kültürel projelerle mirasını yaşatma ve camiamızın birliğini sağlama amacı taşımaktadır. İzmir gibi bir metropolde, Rumeli Türklerine yönelik kalıcı projeler üretmek için çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı. Güzelkasap ayrıca, federasyonun en dikkat çeken projelerinden biri olan İzmir Büyükşehir Belediyesi Mübadele Korosu’na da değinerek, “Koro, Türkçe ve Yunanca’nın yanı sıra Boşnakça, Makedonca, Arnavutça ve Bulgarca dahil altı farklı dilde şarkılar söyleyerek kültürlerin kaynaşmasını sağlıyor ve barış adına güçlü bir mesaj veriyor. Türkiye’nin ve Balkanlar’ın en büyük ve tek resmi korosu olan İzBB Mübadele Korosu olarak, Atamızın izinde Rumeli’nin tamamını barış ve dostluk  adına kucaklıyoruz.” şeklinde belirtti.

 

Bu konunun derinlemesine ele alınmasına katkı sağlayan Uluslararası Giritliler ve Mübadiller Federasyonu Genel Başkanı, aynı zamanda İzmir Büyükşehir Belediyesi Mübadele Korosu’nun kurucusu ve Genel Koordinatörü Zafer Yusuf Güzelkasap ile Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset Bilimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Ercan Sepetçioğlu’na değerli görüşleri ve tarihî anlatımları için teşekkür ederiz. 

 

Haber: Kader Demir

 

EN ÇOK OKUNANLAR

DÜNYA ŞAMPİYONU MÜCAHİT KULAK: “DURMAK YOK, RİNGE DEVAM”

  Dünya şampiyonluğu, spor dalında en iyi olanın taşıdığı prestij ve ...

TARİHE TANIKLIK EDEN MÜZE ‘‘ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ’’

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi (Ulucanlar Cezaevi), 1925 ve 2006 yılları ...

HAYVAN DOSTLARIMIZDA KAN PARAZİTİ HASTALIĞI

  Her canlı dönem dönem sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu sağlık sorunlarının ...

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE SOSYAL YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA

  Osmanlı İmparatorluğu'nda sosyal yardımlaşma ve dayanışma kültürü, toplumun temel değerlerinden ...

KADINLARIN VAZGEÇİLMEZ GİYSİSİ: KIRAS-FİSTAN

  Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne ait birçok yerde yıllardır ...

TOPRAĞIN BİLİMİ PEDOLOJİ

  İnsan ve diğer tüm canlıların hayatına devam edebilmesi için toprak ...

EN YÜKSEK SUÇ ORANI NEDEN AYDIN’DA?

  Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl olduğu gibi bu yıl ...

İNCİR BİR MEYVE Mİ ÇİÇEK Mİ?

  Aydın deyince aklımıza ilk incir, incir deyince de aklımıza ilk ...

ESKİ BİR TÜRKMEN ENSTRÜMANIN YENİDEN DOĞUŞU: ERBANE

  Eski çağlardan beri ritim ve müziğin vazgeçilmez bir enstrümanı olan ...

SIK RASTLANIP AZ BİLİNEN HASTALIK: KURDEŞEN

  Vücudumuzda bir bölge kaşındığı zaman hafife alır, kaşıyıp geçmesini bekleriz. ...

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi
İletişim Fakültesi / Gazetecilik Bölümü

Öğrenci Uygulama Haber Sitesi
+90 256 218 20 00